Perşembe Nisan 25, 2024

Ağıtlar Cumhuriyeti’nde kahkahalar… Kemal Bozkurt

kaypakkaya-partizan
Ferhat’ı dillerine dolasalar da niye dağları deldiğini unutmak isteyendi onlar…Şirinsiz Ferhat istiyorlardı…

 

Neredeyse tüm hayatını kahırla geçiren insanların topraklarındaydık. Ağıtlar Cumhuriyeti’ydi bir diğer adımız. Takvim yapraklarından herhangi bir güne parmağınızı bassanız mutlaka bir katliama denk gelirdik. Ya Maraş’a, Ya Dersim’e Ya Roboski’ye Ya Soma’ya…

Çok mu gülüyorduk ki bize gülmeyi pek nazik ve ince ses tonu sevecenliğiyle yasaklıyordu bay Arınç. Ne kadar sevecendi bu haliyle. En sert şeyleri en yumuşak halde söyleyince etkili olur adlı öğretiye inanıyordu anlaşılan…

Bir hatipti bu haliyle…

Kadınlara konuşuyor ve onlara haya anlatıyordu…Hakkını yememeli arada bir erkekleride geçirerek cümlelerinin işerisinde ne kadar eşitlikçi olduğunuda alattan alta işliyordu. Bir nakış gibi, oya gibi işliyordu konuşmasını.

Bahsi geçen olaylar; erkek egemen toprakların erkeklerinin hayayı hayalarında aradığı yerlerde geçiyordu…Gözaltında dahi ‘utandırmadan’ çıplak aranırdı kadınlar…

Kadınlara, çoluk çocuk kim varsa, barış için yürüyenlere, Pippa Bacca’ya tecavüz edilip öldürüldüğü topraklardı burası. Pozantı’nın, Ceyhan Cezaevi’nin olduğu topraklarda bize kim ne anlatıyordu?

Berkin’in saçları 1 senenin içinde beyazlayan  annesine mi söylüyordu uluorta kahkaha atmayın diye? Ya da Mehmet’in kahrına dayanamayıp, evladının peşisıra giden Fadime Anaya mı? Ali İsmail’İn anasına mı? Berfo Anaya mı? Robaskili ailelere mi? Kime ama kime?

Babalar mı? onlarda da az mı kahırlıydı analardan.

Belli ki herşeye rağmen mutlu olma isteğimiz, acıyla hemhal olmuş buruk tebessümlerimiz dahi kahkaha olarak gözükmüştü muktedire…

Mobeselerinde ”kahkaha polisi” de vardı artık. ”Bak bakalım eylemlere katılıp da mutlu olan var mı” diye emir verilmişti anlaşılan.

Alo amirim mutlu bir çift gördüm ne yapayım?

Mahremden bahsedenler, aşka düşenleri pek doluyorları dillerine, hbahsedilen mutluluk biraz da onların mutluluğuydu elbette. Vapurdan inen aşıklara dakızgındılar, aynı evlerde kalan aşıklara da…

Onlar aşka kızgındılar…

Ferhat’ı dillerine dolasalar da niye dağları deldiğini unutmak isteyendi onlar…Şirinsiz Ferhat istiyorlardı…

Biz mutluluğunu gizlemek zorunda olan, ne sevdiğini ne de mutluluğunu uluorta yaşayamayanlardık ama katliamların uluorta olduğu topraklardaydık. Kadınlar vurulmaz mıydı sokak ortalarında…?

Ben yolda izde gördüğüm aşıkların yanlarından geçerken rahatzsız eder miyim diye parmaklarımın uçlarında yürümeye çalışırken, onlar nasıl rahatsız etsem diye gümbür gümbür yürüyorlardı…

Oturduğum evimin apartman kapısında hemen her akşam ergen bir çift oturup flörtleşiyor sessizce. Kenarlarından geçerken, aşkın yolundan evime girerken, biliyorum ki evimin içine dolan huzur biraz da onların aşkıdır, sevgisidir…

Burası sevdiğine varamayanların kendini uçurumlara bıraktığı topraklardır unuttunuz mu?

Kaç bin kadın öldürülmüştü uluorta? Ya sessizce egemen oldukları evlerin derinliklerinde öldürülenler?

Kahkahasıyla ünlü kimi ‘sanatçı’lar mıydı yoksa kasttettiği. Başbakan Erdoğan’la katıldığı iftardan sonra mı herkesin içinde uluorta kahkaha atmıştı acaba?

Biz gidenlerin ardından hayatta kaldığına utananların topraklarındaydık. Ne Filistin ne Roboski ne de Berkin için yasını 3 günlüğüne değil bir kuşak olarak kalbinin derinliklerinde hep tutacak kuşaklardık.

Kahkahalarımız hep kırık döküktür bu yüzden…

Söylemeliyim; erkeğin yüzüne baktığında yüzü kızaran, pembeleşen kadınlardan bahsederken Bay Arınç merak etmesin aşk en ahlaklı olandır benim için. Parası olanla değil, aşık olduğuyla birlikte olmak yeryüzünün en büyük duruşlarından biridir. Ama bir diğer yüz kızarması vardır ki o da çalmakla alakalıdır. Belki bu yüzden bazı hırsızlar yüzü kızarmadan konuşmayı öğrenmişti.
Yüz kızarmayınca hırsızlık ta yoktur, katliamlarda…

”Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet Abi.”
MENDİLİMDE KAN SESLERİ | Edip Cansever

2215

Son Haberler