Cuma Nisan 19, 2024

Ermeni soykırımı ve unutulan ermeni devrimciler

kaypakkaya-partizan
Ermeni Soykırımının 99. Yıldönümüne girerken, uzun zamandır böyle bir şey olmamış gibi davranan, bu konuda laf etmekten sakınan bir çok kurum, aydın, sanatçı ve yazarın Ermeni Soykırımı’na dair birşeyler söylüyor olması -hala böyle davranmaya devam eden birçok kurum, aydın, sanatçı ve yazarın da olduğu gerçeğini unutmadan- görmek gerçekten çok sevindirici.

 

İttihat ve Terakki liderlerince başlatılan ve Mustafa Kemal ve arkadaşlarınca tamamlanan, ‘‘Anadolu’nun Hristiyanlardan ‘temizleme‘ ‘‘planının ilk ve en kanlı aşaması olan 1914-1918 dönemine dair yüz yıllık sessizliğin ardından bugün gerçeklerin ortaya çıkmasında emeği geçen herkese saygı duymamız gerekiyor.

Bu yanıyla unutulan ya da haklarında çok az şey söylenen Ermeni sosyalistlerini bir kez daha anmak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü onlar, soykırımda katledilen 1,5 milyon insan kadar en ağır bedelleri ödeyenlerdi.

İşte bugün Ermeni Soykırımı’nın 99.yıldönümünde, 20’lerden, Zohrab Sarkisyanlar’dan, fedakar ASALA savaşçılarından sözetmemek büyük ayıp olurdu diye düşünüyorum…

20‘ler

“Siz, sadece bizim vücudumuzu yok edebilirsiniz, fakat inandığımız fikirlerimizi asla ! Yarın o, Doğu’nun horizonunda belirecektir ve Ermenilik, özgür, sosyalist Ermenistan’ı selamlayacaktır !”

Madteos Sarkisyan (Paramaz)

Tarih 15 Haziran 1915…

Yer: İstanbul Beyazıt Meydanı

Önce PARAMAZ’ı sehpaya çıkarırlar, hemen ardından sırayla diğer 19 devrimciyi… Sonra, üzerinde ölüm kararı yazılı yaftalar boyunlarından asılır, daha sonra fotoğrafçıyı çağırıp, bolca fotoğraf çektirirler. Ardından davet edilen doktora teker teker 20 cenazenin kontrolünü yaptırıp, onların ölmüş olduklarının tasdik raporunu edinirler. Daha sonra idam sehpalarından indirilen cansız insan vücutlarını atlı yük arabalarına üst üste atıp-fırlatıp-yığarak, şişli Ermeni mezarlığına doğru yola çıkarlar.

14 Temmuz 1914’te Marksist Ermeni Partisi Hınçak’ın 20 yönetici kadrosu, Dahiliye Nazırı Talat Paşa’yı öldürmeyi planladıkları gerekçesiyle tutuklanıp, ihanetle yargılandı ve haklarında idam kararı verildi. Hınçak Partisi, Jöntürklerle ortak çalışmayı reddeden tek Ermeni partisiydi. 1908 sonrası silahlı mücadeleyi terketmiş olsalar da Jöntürklerin kendisi için tehlike olarak gördüğü bir siyasi yapılanmaydı.

Zohrab SARKİSYAN ve onun şahsında tüm ASALA savaşçıları

ASALA, yani ”Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu” adlı örgüt 1975-85 yılları arasında yaptığı silahlı eylemleriyle Ermeni Sorunu’nu dünya kamuoyunun gündemine sokmuş ve özellikle 1915 yılında yapılan Ermeni Soykırımı’nı reddeden Türkiye Cumhuriyeti’ni uluslararası kamuoyunca baskı altına alınmasını sağlamıştır. (Bu noktada çeşitli emperyalist devletlerin parlamentolarında Soykırımı kabul eden kimi yasaların çıkarılmasından yola çıkarak aslında bu işin arkasında emperyalist güçlerin olduğunu iddia edenlerin bu safsatalarının tam aksine, bahsi geçen bu emperyalist ülkelerdeki aydın, devrimci güçlerin ve halkın etkisiyle bu parlamentolarda bu kararlar alınabilmiştir.)

ASALA adı Türkiye Cunhuriyeti egemenlerince en basitinden ”eli kanlı Ermeni terör örgütü” olarak anılırdı. ASALA’yı kimse ama hiç kimse savunmaya dahi cesaret edemezdi.

Birincisi Ermeni’ydiler, ikincisi silahlı mücadeleyi temel alan bir örgütlenmeydi.

Egemen sınıfların kendilerine yönelik hareketlere, hangi nitelikte ve güçte olursa olsun aldığı tavır her zaman aynıydı. Kendisine karşı çıkanlar, dış güçlerce yönlendirilirler, teröristtirler, düşünceleri yoktur, masum insanlara zarar verirler vb…

Aslında ülkedeki sosyalist, devrimci örgütler de egemenlerce benzer tanımlara maruz kalıyordu. Ve bu nedenle de ASALA’nın yanında en çok onlar yeralmalı iken, adeta onlar da böyle bir örgüt hiç olmamış gibi davranmayı tercih ettiler.

Cumhuriyetle beraber kaç nesil Ermeni ve Rum halkına karşı çocukluğumuzdan başlayarak tüm hücrelerimizle düşmanlıkla büyütüldük.

Sosyalistler olarak egemen sınıf iktidarlarına karşı hem de azımsanmayacak derecede mücadeleler örgütleyip, bedeller ödedik, ödemeye de devam ediyoruz. Ama ”dünyadaki temel çelişki egemen sınıflarla emekçi sınıflar arasındadır” deyip, diğer çelişkileri görmezden gelmek, önemsememek, geçiştirmek; ulusal sorunları yeterince ciddiye almamak bize pahalıya patlıyor sanırım… Ulusal sorunların bir yanını o ulusların egemen sınıfları oluşturuyor olsa bile büyük bir yanını da o ulusların emekçi sınıflarının oluşturduğunu teorik olarak bilsek de pratik de, egemen ulusun devrimcileri olmayı yeğledik.

7 Ağustos 1982′de Ankara’da bir kahramanlık destanı yazıldı

Ve Zohrab’ın 7 Ağustos 1982 günü yaşamının son saatlerine sığdırdığı kahramanlık hikayesi, koca Ermeni halkını tanımamız için de yeterlidir bence.

7 Ağustos 1982′de Ankara Esenboğa havaalanında yaşananlar adı “devlet güvenlik güçleri” olanların 3, TRT tarafından olay yerine ulaşan 2 ayrı gazeteci ekibinin 2 kamerası, yani toplam 5 kamerayla baştan başa filme alınmış olunmasına rağmen o güne dair Türkiye kamuoyu yaşanan gerçekleri hiç öğrenememiş, daha doğrusu geniş kamuoyunun yaşananları öğrenmesi istenmemiştir. O kayıtlar halen TRT’nin ve devletin arşivinde mevcuttur; kimbilir birgün bu kayıtlar belki de birilerince yayınlanacaktır…

Sosyalistlerin, devrimcilerin o gün yaşananlara dair, olan biteni bilmemek gibi bir mazeretleri olamaz. Biliriz ki faşizme karşı yiğitçe savaşan nice devrimcinin direnişi, egemenlerce karalanmış, yalan yanlış bilgilerle kamuoyuna yansıtılmaya çalışılmış ve direnişin etkisi yok edilmek istenmiştir. Bu, Kızıldere’den, Denizlerin idamından, İbrahim Kaypakkaya’nın parça parça kesilip katledilmesinden bugüne yaşanan her direnişte yaşanmış gerçeklerdir.

O güne dair de, yani 7 Ağustos 1982′e dair de egemenlerin kamuoyuna verdikleri mesajlar gazete manşetlerine böyle yansımıştır:

”Kahpece Saldırı”, ” Ankara’da ASALA Katliamı, halka ateş açan Ermeni teröristler katliam yaptı” ”Ve köpeğin sonu!..”

Faşist 12 Eylül cuntasının başbakanı Bülent Ulusu’ya yönelik askeri bir eylemin yaşanan bir aksilik sonucu başarılamamasının ardından, ASALA savaşçıları, hiç tanımadıkları havaalanında uçak pistine giden yönü aramaya çalışırlarken, birinin havaalanı güvenlik görevlilerince, omuzladığı içi silah dolu ağır çantasının şüphe uyandırması üzerine kontrole tabi tutulmak istendiğini gören diğer arkadaşının silahını çekip havaya ateşlemesiyle, yakınlarındaki yolcu salonuna doğru koşup kalabalığa karışırlar . Bulundukları salonun iki girişine yakın durup olası saldırıya karşı mevzilenebilmek için de birbirlerinden ayrılmak zorunda kalırlar.

İşte kahramanlık hikayesi burada yaşanır Zohrab SARKİSYAN’ın…

Orada yaralı olarak yakalanıp daha sonra 12 Eylül cuntası tarafından idam edilecek olan Levon EKMEKÇİYAN’ın üyesi olduğu tugayın sorumlu komutanı Zohrab SARKİSYAN (Türkçe ve Kürtçeyi çok iyi bilen bir markisttir) yolcu salonunda bulunan yüzlerce insana şöyle seslenir:

“Biz sizin ASALA olarak duyduğunuz Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu’nun neferleriyiz. Politik amaçlı askeri bir eylemde bulunmak için Ankara’da bulunuyoruz ve az sonra burayı kuşatma altına alarak, kan gölüne çevirmeye hazırlanan asker ve polis güçleriyle son kurşunumuza kadar çarpışarak şehit olmaya adayız. Ancak, hükümetleriniz tarafından size sunulduğu gibi gözü dönmüş caniler olmadığımızı bilmenizi istiyoruz. Biz, memleketi işgal altında bulunan bir halkın çocuklarıyız ve hedefimiz sadece Türk devletini temsil eden odaklara düzenlediğimiz saldırılarla, dünya ve insanlığın çığlığımızı duymasını istiyoruz. Batı Ermenistan’ı işgal eden Türk devleti düşmanımızdır, ama bu topraklarda yaşayan halklara karşı kesinlikle kin gütmüyoruz. Şu an, yanımızda burayı patlatıp, yok etmeye yetecek kadar cephane olduğu halde, masum halktan tek bir insana dahi zarar gelmesini istemediğimizin şahidi olacaksınız. Sizleri rehin alarak buradan özgürce uzaklaşmak için pazarlık malzemesi yapmayı bile düşünmediğimiz halde, canlarınızın vatandaşı olduğunuz devlet tarafından hiçbir kıymete değer bulunmadığını birazdan anlayacaksınız. O nedenle de burayı acilen terk edin ki kör kurşuna kurban giderek, devletinizin ASALA hakkında anlattığı yalanlara alet edilmeyesiniz. Biz askeriz ve sadece askere karşı dövüşmeyi biliriz” (7 Ağustos 1982 günü Ankara Esenboğa Havaalanı’nda geçen ömrünün son dakikalarına ilişkin Sarkis HATSPANIAN’ın anlatımlarından)

Tam da Zohrab’ın dediği gibi olur her şey. O ve yoldaşı masum insanları korumak için hem orada bulunan halktan insanlara hem devletin katillerine uyarı yapmalarına rağmen, hedef gözetmeksizin kurşun yağdıran cuntanın ölüm mangaları halktan 8 kişinin ölümüne 72′sinin yaralanmasına sebep olup, bunu ASALA’nın yaptığını iddia edecektir. Zohrab ise teslim olmayı bir an bile aklından geçirmeden direnerek ölümsüzleşecektir. Zohrab’ın silahlarından çıkan kurşunlardan ölen iki kişi de özel eğitimli kontrgerilla elemanlarıdır.

Onların yürüttükleri mücadele, ödedikleri bedel 100 yıllık bu acının unutulmamasında en önemli etkendir. Bu yanıyla Ermeni ulusunun bu yiğit devrimcilerini bir kez daha selamlıyoruz.

Madteos SARKİSYAN, Bedros TOROSYAN, Abraham MURADYAN, Aram AÇIKBAŞYAN, Armenak HAMPARTSUMYAN, Boğos BOĞOSYAN, Hagop BASMACIYAN, Hovhannes DER-ĞAZARYAN, Hrant YEGAVYAN, Karekin BOĞOSYAN, Karnig BOYACIYAN, Keğam VANİKYAN, Mıgırdiç YERETSYAN, Minas KEŞİŞYAN,  Murad ZAKARYAN, Sımbat KILIÇYAN, Tovmas TOVMASYAN, Vahan BOYACIYAN, Yeremya MANANDYAN‘a

Zohrab SARKİSYAN’a, Levon EKMEKÇİYAN’a ve toprağa düşmüş ASALA savaşçılarına saygıyla…

Tamer Çilingir / Devrimci Karadeniz

3556