Perşembe Mart 28, 2024

Halkların Birleşik Devrim Hareketi Avrupa Koordinasyonu

kaypakkaya-partizan
Halkların Devrimci iktidarı için mücadeleye! Bunu tersine çevirmenin yolu, bütün faşist güçler üzerinde yıldırıcı bir devrimci şiddet estirmektir. İstanbul Gazi, S.Gazi, Nurtepe, Antakya Armutlu halkı bu konuda örnekler ortaya koydular. Şimdi bu örnekleri her tarafa, her il ve mahalleye yaymanın ve geliştirmenin zamanı.

 

Sermaye sınıfının ve faşist devletin kendi arasındaki savaşın bir sonucu olan 15 Temmuz Askeri Darbesi, faşist taraflardan biri tarafından; halihazırda politik iktidarı elinde tutanlar tarafından bastırıldı.

Öncelikle şunun altını çizmek gerekiyor: Ne 15 Temmuz Askeri Darbesi ne de onun dinci faşist iktidar tarafından bastırılmasının “demokrasi”yle alakası var. Demokrasi, ne 15 Temmuz Askeri Darbesinden önce ne de darbe girişiminin bastırılmasından sonra vardı.

Darbe girişiminin bastırılmasını “demokrasi”nin zaferi olarak halklara yutturmaya çalışanlar, Kürt halkına ve emekçi sınıflara açıkça yalan söylüyor ve aldatmaya çalışıyorlar.

Burjuva karşı devrim güçleri, AKP’sinden CHP’sine; oradan MHP’ye kadar bütün gerici, faşist partiler ve devletin tüm temel kurumları, “Darbeye karşı olmak” bahanesiyle bir kez daha dinci faşist iktidarın arkasında durdular; bir kez daha bu dinci faşist iktidarın başı, Kürdistan’daki ve Türkiye’deki tüm katliamların baş sorumlusu olan Erdoğan’a doğrudan olsun, dolaylı olsun destek verdiler.

Darbe girişiminin bastırılmasından sonra gördük: Faşist devlet ve dinci faşist iktidar, ortaya çıkan durumu, emekçi sınıflar, Kürt Halkı, Aleviler, diğer devrimci güçler üzerinde terör estirmek; faşizmi en kanlı biçimlere kadar götürmek için kullanmaya çalıştılar; çalışıyorlar.

Kendi kitlesini silahlandırmak, idam cezasını getirmek, devlet kurumları içinde bulunan ne kadar demokrat, ilerici memur varsa “paralelleri tasfiye ediyoruz” bahanesiyle tasfiye etmek; Kürt halkına, emekçi sınıflara ve devrime karşı vurucu güç olarak hazırlayıp örgütledikleri İŞİD’li faşistlere meşruluk kazandırmak bu çabaların bir parçasıdır.

Ancak şunu da gördük: Karşı devrimin, dinci faşist iktidarın kitle desteği oldukça sınırlıdır. Erdoğan, Başbakan, Diyanet ve devletin diğer tüm kurumları kitleleri “demokrasiyi savunmak” adına her yolla sokağa çağırmalarına çok sınırlı bir kitle uydu. Bu kitle içinde MHP’sinden CHP’sine; AKP’sinden “Ulusalcı faşistler”ine kadar karşı devrimin bütün renkleri vardı.

Ancak bütün bu karışıma rağmen, sokağa çıkanların sayısı, Haziran Ayaklanması ya da Kürdistan’daki serhildanlarda sokağa çıkanlarla karşılaştırıldığında devede kulak bir değildir. Devrimin toplumsal ordusu bunları tükürükle boğacak güçtedir.

Kendilerini güçlü gösteriyorlar ama güçsüzlüklerinin farkındalar. Bu güçsüzlüğü telafi etmek için taraftarlarını silahlandıracak yasalar çıkarmaya, idam cezasını geri getirmeye, İŞİD’li faşistlere meşruluk kazandırmaya, polis-sivil faşist arasında koordinasyonu sağlayacak tedbirler almaya; sivil faşistleri sokağa salarak terör estirmeye çalışıyorlar.

Bunu tersine çevirmenin yolu, bütün faşist güçler üzerinde yıldırıcı bir devrimci şiddet estirmektir. İstanbul Gazi, S.Gazi, Nurtepe, Antakya Armutlu halkı bu konuda örnekler ortaya koydular. Şimdi bu örnekleri her tarafa, her il ve mahalleye yaymanın ve geliştirmenin zamanı.

Askeri darbe girişimi gösterdi ki, faşist devlet ve sermaye egemenliği en zayıf dönemini yaşamaktadır. Sermaye sınıfı ve emperyalistler şimdi bütün karşı devrim güçlerini Erdoğan ve faşist devletin arkasında birleştirerek birleşmiş bir karşı devrim cephesi yaratmaya çalışıyor. MHP’nin, CHP’nin, tüm burjuva basının, AKP ve Erdoğan’ın arkasında durmasının nedeni budur.

Buna karşılık, devrim de birleşmiş bir güç olarak yoluna devam ediyor; etmelidir. Bu bakımdan Kürt halkı, Aleviler, emekçi sınıflar, ezilen, sömürülenler faşizmin en kanlı biçimlere doğru ilerlemesine karşılık vermek üzere silahlanmalı, yeni ve çok daha güçlü ayaklanmalara hazırlanmalılar.

İki ülkenin işçi sınıfının, Kürt halkının, Alevilerin, ezilen diğer toplumsal güçlerin çıkarı karşı devrimin bir tarafına karşı diğer tarafının yanında yer almak değildir. Hiçbir bahane ve bu bahaneler kimden gelirse gelsin emekçilerin, Kürt halkının, Alevilerin, Gençlik ve diğer toplumsal güçlerin karşı devrimin taraflarından birinin yanında saf tutmalarının gerekçesi olamaz; olmamalı.

Aksine, devrimin bu güçleri kendi devrimci iktidarları için, kendi çıkarları, kendi tam ve kesin kurtuluşları için mücadele etmeliler. Darbe girişimi ve sonrası bir kez daha gösterdi ki, demokrasinin gerçekleşmesi, sermaye egemenliği yıkılmadan ve bu faşist devlet parçalanıp dağıtılmadan mümkün değildir. Gerçek ve tam demokrasi bir devrim sorunudur; emekçi sınıfların Kürt halkıyla birlikte iktidarı ele geçirmesi; kendi devrimci iktidarlarını kurmaları sorunudur.

Türkiye ve Kürdistan’ın içinde bulunduğu koşullar ve son gelişmeler bunun mümkün olmaktan da öte artık bir zorunluluk haline geldiğini gösteriyor.

Faşist devlet ve sermaye egemenliği, en dağınık, en güçsüz dönemini yaşıyor. Devlet ve sermaye egemenliği bir çöküş sürecindedir. Elbette birileri yıkmadan kendiliğinden yıkılıp gitmezler. Ama koşullar, son derece devrimci, tepeden tırnağa kan içindeki bu faşist devletin yıkılıp gitmesi için son derece elverişli.

HBDH, bir kez daha diyor ki; Şimdi Devrim Zamanı!

Halkların Birleşik Devrim Hareketi Avrupa Koordinasyonu

18 Temmuz 2016

1281