Cuma Nisan 19, 2024

Kürt(d)ler hiç de seksi değil!”- Frederike Geerdink

kaypakkaya-partizan
Yazının başlığı “Kürt(d)ler hiç de seksi değil!”di. Yazı ‘Kürt(d)ler kesinlikle seksi” cümlesi ile bitiyor. Biz, “Kürdler kesinlikle seksi” başlığını tercih ettik . Frederike'yi tanımayız ama yazısı bayağı hoş.

 

Şırnak’ta bir grup genç adamla konuşurken, içlerinden biri bana, “Yani şimdi PKK’nın Türk ordusuna saldırmasından 30 sene sonraki dönem hakkında yazmak için birkaç Kürt’le söyleşi yapmak istiyorsun. Bu da Hollanda’da gazetelere çıkacak, öyle mi? Kim okuyacak ki bunu?”  diye soruyor.

Genç adam gülüyor ve inanmak istemiyor. Sadece, “Evet” diyorum omuzlarımı silkeleyerek.

Örnek çok

Neden inanamadığını anlıyorum aslında. Dünya çapında basının, Kürtlere pek ilgi duyduğu söylenemez. Kürtler hakkında bir şeyler yazıldığında, bu genellikle onların yaşadıkları ülkeyle ilgili oluyor. Tek başına bir ulus olarak Kürtler, kendi tarihleri, kendi kültürleri, kendi lisanları, politikaları, hayalleri ve problemleriyle pek de ‘seksi’ bir konu değil.

Örnek mi? Kürtlerin Türkiye’deki baskılara karşı 30 yıldır sürdürdükleri mücadele hakkında yazmak kolay değil. Bu uzun vadeli bir sorun ve dünya basınında dikkat çektiği yegane zamanlar ya sıradışı bir hadise olduğunda (mesela 1999’da Öcalan’ın yakalanması gibi) veya şiddet çıtasının bir üst seviyeye taşındığı zamanlarda (bir saldırıda 20’den fazla asker öldürüldüğünde).

Peki ya insan hakları ihlalleri? Bu dünyanın dört bir yanında yaşanıyor. O nedenle gazetelerde yer bulması için çok zalimce bir vaka olması lazım. İşkence gören Kürtler mi? Kimin umurunda?

Kürdistan mı Kürt mü?

Irak’ta da aynı şeyi görüyorsunuz. Dünya basını IŞİD Irak’ı ele geçirmeye başladıktan sonra Erbil’e yoğunlaşmaya başladı. Kürdistan şimdilik tehlike altında olmadığından hikayeler Irak’tan geliyor.

Eğer şanslılarsa Kürtlerin yaşadıkları yere ‘Kürdistan Bölgesi’ diyorlar, diğer zamanlarda ise sadece‘Kürt Bölgesi’.

Peki, Kürdistan niye tehlikede değil? Azınlık haklarını gözeten, başarılı bir yarı-özerk devlet kurmayı beceren bu Kürtler kimler? Ama durun bir dakika! Bu iyi bir haber. İyi haberin haber değeri yoktur. Tabii petrol dışında—o da ancak petrol yüzünden kavga çıkarsa.

Çocuk askerler

Haberin ne kadar olumlu olursa o kadar değersiz olduğunu geçen hafta insan hakları hakkında yayın yapan bir dergiye Rojava, yani  Suriye Kürdistanı’ndaki insan haklarına dair bir haber önerince bir kez daha gözlemledim.

Haber çocuk askerlerle ilgilydi. Rojava’daki askeri örgüt, YPG, çocukların elinden silahı almaya başlamıştı. Artık çocuk asker almayacakardı. Silahını teslim edip eve gönderilmeyi (bir evleri varsa tabii) reddeden çocuklara şiddetten uzak kamplarda eğitim verilecek, egzersiz yaptırılacak ve boş zamanlarını iyi şekilde değerlendirmeleri sağlanacaktı.

“Hmmm, pek ilgi çekici değil, ne dersin?” diye bir email geldi derginin editöründen bana. Kürtler insan hakları söz konusu olduğunda bölgede örnek teşkil eden bir grup ve bu hususta yarattıkları çözümler takdire şayan. Ama üzgünüz. Merak uyandıran bir haber değil bu.

İnanılmayacak kadar iyi

Şüphe de bu işin içinde tabii. Suriye’de bir askeri örgüt çocukların elinden silahı alacak ha? Ortadoğu’da Müslüman bir halk kadın haklarına bu denli duyarlı davranacak, inandığı değerleri hayata geçirecek öyle mi? Kürtler neredeyse inanılmayacak kadar iyi.

Şu anda Suriye en çok üzüntü veren örnek. Oradaki Kürtler parçalanan ülkenin bir gerçeği. IŞİD’e karşı bir buçuk senedir savaşıyorlar ama yaşadıkları alan küçük ve uluslararası çıkarların birleştiği bir nokta. Ve bunları kimse yazmıyor.

Şu anda IŞİD Rojava’nın Kobani kantonuna art arda saldırı yapıyor. Kürtler sıkı duruyor ve kimseden yardım almıyor. IŞİD ise yoluna Irak’ta yeni ele geçirdiği silahlarla devam ediyor.

Kendi yönetimlerini kurup bölgelerini nispeten istikrar ve barış içerisinde tutmayı başaran Kürtler IŞİD’e karşı daha ne kadar dayanabilir? Onlara kim yardım edecek? Onlar adına kim konuşacak?

Temsil?

Şimdiye dek kimse. Kendi devletleri olmadığından Kürtler uluslararası konferanslarda içinde yaşadıkları ülke tarafından bile temsil edilmiyorlar. Genelde onları baskı altında tutan ülkerce ‘temsil ediliyorlar.’

“Sana güvenebilir miyiz?” diye soruyor gruptan başka bir genç adam. Buna ne cevap verilir? Güvenilir olmasam ‘Hayır’ diyebilir miyim? Onların şüphelendikleri gibi ajansam eğer?

Şunu söylüyorum yanıt olarak: “Evet bana güvenebilirsin ama kendimi sana kanıtlayamam. Bana güvenmezsen de fikrini değiştirecek birşey yapamam. Güvenmemek senden kaynaklanıyor, senin yaşadıklarından, tecrübelerinden; benden kaynaklanmıyor. Ya da belki burada yaşadığım ve Kürtler hakkında yazdığımdan ötürü kaynaklanıyor. Bu yüzden benden şüpheleniyorsunuz belki de. Tek söyleyebileceğim, bu şüphenin nasıl ortaya çıktığını biliyorum.”

İşin aslı

Bakalım söylediklerim işe yarayacak mı. Ama öyle ya da böyle istediğim hikayeyi elde edeceğim. Basıldıktan sonra da kimsenin tanımadığı bu genç adamlara bir kopyasını göndereceğim.

Bazı muhabirler ve birtakım medya Kürtler hakkında haber yapıyor yapmasına. Ve işin aslı şu ki gazetecilik jargonuyla söylersek ‘Kürtler kesinlikle seksi.’

Frederike Geerdink

3109