Salı Nisan 16, 2024

MÜSLÜM ELMA’NIN MEHMET YEŞİLÇALININ SAĞLIK SORUNLARINA İLİŞKİN REDDİHAKİM DELEKÇESİ

kaypakkaya-partizan
Ekdeki açıklama, Müslüm Elma’nın 02. 06. 2017 tarihindeki celsede, Münih Yüksek Mahkemesi hakimlerine yönelik, aynı davada tutuklu olan Mehmet Yeşilçalı’nın sağlık sorunundaki tutumlarından dolayı verdiği Reddi hâkim dilekçesidir.
 

Sayın Mahkeme Heyeti;

Reddi hâkim dilekçeme ben de sayın avukatlarımın sunduğu gerekçelere ek olarak şunları söylemek istiyorum.

Uzun zamandan beridir arkadaşımız Mehmet Yeşilçalı’nın sağlık sorunu, burada yapılan duruşmaların gündemindedir. Hatta kimi zaman doktorların vermiş olduğu kararlar doğrultusunda ya hiç duruşmalara başlanmadı ya da başlanan duruşmalara daha erken saatlerde son verildi. Görünen o ki, soruna ciddi bir temelde yaklaşılmadığı müddetçe bu uygulamalar bundan sonrada devam edecektir. Çünkü, arkadaşımızın sağlık sorunları aynen sürmektedir.

Mehmet Yeşilçalı’nın sayın Avukatları tarafından müvekkillerinin sağlık sorunundan dolayı tutuksuz yargılanması için yaptıkları başvuru heyetiniz tarafından reddedilmiştir. Dolayısıyla hukuksal boyuta ilişkin yapılacak tüm değerlendirmeler esas olarak bizim sorumluluğumuzu aşan konulardır. Bunlara dair gereken en doğru yanıtların sayın avukatlarımız tarafından verileceğinden şüphemiz yoktur. Biz esas olarak bu tartışma süreci içinde sorunun “çözümüne” dair yargı kurumu cephesinde yürütülen kimi diyaloglardır – ki gelinen aşamada bu diyaloglar sürecindeki bilgi notları tarafımızdan da okunmuş durumdadır. Dolayısıyla konuya dair söylenecek sözümüz vardır.

Sayın Mahkeme Heyeti,

Arkadaşımızın rahatsız olduğu doktorları tarafından kabul görülmektedir. Kaldı ki bu yeni bir durum da değildir. Yani bu arkadaşımız tutuklanmadan önce yaşamını sürdürdüğü İsviçre’de benzeri nitelikte rahatsızlıklardan dolayı tedavi gördüğü sayın avukatları tarafından da dile getirilmiştir. Bu rahatsızlıklara yol asan koşullara ilişkin açıklamalar yapılmıştır.

İnsani sorunlar, insani çözümler içermelidir.

Her şeyden önce burada insani bir sorunla karşı karşıya olduğumuz gercegini kabul etmeliyiz. İnsani sorunlar daha esnek – insani çözümler içermek zorundadır. Ne yazık ki burada böyle bir yaklaşım yok. Sunulan bilgi notunda da görüldüğü gibi, ortaya çıkan bu sağlık probleminden nasıl faydalanırız yaklaşımı sözkunusu.

“Mehmet Yeşilçalı itirafta bulunursa üç yıllık bir ceza verilebilir” içerikli sohbetler bunun en somut kanıtıdır. Özet olarak söylenilmeye çalışılan şudur: “kolaylaştır sen bizim işimizi bizde kolaylaştıralım senin işini”. Görüldüğü gibi soruna insani bir yaklaşımla değil, egemen sınıf aklıyla yaklaşılmıştır. Bizleri cezalandırmak için “yeni kanıtlar” bulma telaşına düşülmüştür. Bu kabul edilemez bir durumdur.

Yargı kurumunun görevi doktorlar tarafından sunulan bilgiler çerçevesinde daha objektif ve insani bir karar vermektir. Mahkeme heyetlerinin bu yönlü yetkileri vardır. Nitekim şu salonda bulunan Seyit Ali Uğur, Sami Solmaz ve ben bu gerekçelerden dolayı tahliye edilmiştik. Dahası, benim dışımdaki diğer arkadaşlar T.C. yasalarına göre en idam cezalı siyasi tutsaklardı. Her ne kadar siz bizi yeniden tutuklayarak, TC’nin açmış olduğu yolu kapatsanız da böyle bir gerçeğin varlığı yok sayılamaz.

Burada parantez içinde hemen şunu belirtmeliyiz ki, bu salıverilmeler objektif bir surecin ürünüydü. Bu bir, ikincisi, Türkiye’de hasta tutsaklar hemen salıverilir gibi bir düşüncede doğmamalıdır. Bugün Türkiye hapishanelerinde olan devrimci tutsaklar ciddi hastalıklarla boğuşmaktadır. Bunların salıverilmesi için insan hakları kuruluşları tarafından kampanyalar yürütülmektedir.

Burada esas olarak dikkat çekmeye çalıştığımız nokta yargı kurumlarının böyle bir yetkiye sahip oldukları gerçeğidir. Ama bu yetki burada en kötü tarzda kullanılmaya çalışılmıştır. Ne demek itirafta bulunmak? Neyin itirafında bulunulacak? Arkadaşımız uzun bir süredir İsviçre’de yaşamaktadır. Bugüne kadar İsvicre polisi ve yargı kurumları tarafından “suç” niteliğini ihtiva eden bir belge mi buraya sunuldu? Biz ne duyduk nede okuduk.

Keza Faşist Türkiye devletine karşı mücadele haklı ve meşru bir mücadeledir. Burada yargılamaya çalıştığınız birçok arkadaşımız bu haklı mücadele içinde yer aldığı için hayatlarının önemli bir bölümünü hapishanelerde geçirmişlerdir. Ağır bedeller ödemişlerdir.

Sizin ceza tehditlerinize karşı, yıllarca acılarımızı, sevinçlerimizi paylaştığımız arkadaşlarımıza iftiralar atacağımızı mı düşünüyorsunuz? Ne yani, Faşist Türkiye Cumhuriyeti’ne demokratik Cumhuriyet mi diyeceğiz? Hırsızlara hırsız, arsızlara arsız demekten vaz mı geçeceğiz? Emperyalistler iyi çocuklardır, çıkardıkları bütün haksız savaşları, yol açtıkları kıyımları insanlığın özgür geleceği için, yaptıklarını mı söyleyeceğiz?

Siz hayal görüyorsunuz. Elbette ki hayal görme özgürlüğünüz var. Ama unutmayın ki bizimde ezilen dünya halklarına, enternasyonal proletaryaya karşı tarihsel sorumluluklarımız vardır. O sorumluluk sizleri hayallerinizle baş başa bırakmayı da içeriyor. Yani siz hayal kurmaya devam edin. İyi hayaller diyoruz.

Açık olan şu ki önerilen tutuksuz yargılanma gibi bir haklı talep üzerinden yaptığınız fikir jimnastigi, yalnız arkadaşımızı değil hepimizi yaralamıştır. Bu siyasal bir saldırıdır. Buna yanıtımız nettir. Bizde ne eğilecek bir baş nede bükülecek bir diz vardır. Dolayısıyla bu türden hayaller kurmaktan vazgeçiniz. Burada ben veya o yoktur. Biz varız. Uğradığımız haksızlıklara karşı sesimizi yükseltmeyi ahlaki ve vicdani bir görev sayarız.

Sayın Mahkeme Heyeti,

Var olan bu somut sorundan hareketle şu varsayımlarda bulunula bilinir. Böylesi durumlarda salıverilen birey kaçabilir. Evet teorik olarak bu mümkündür. Ama kaçmayabilirde. O halde yapılması gereken değerlendirmelerin somut olgulara dayandırılması gerçeğidir. Yani, kurulu bir aile düzeni olan bireyler birkaç yılı kapsayacak olan tutsaklıktan dolayı tüm bunları göze alabilir mi? Bu olay özgülünde de soruna böyle yaklaşılmalıdır. Ezberci tarz terk edilmelidir.

Yine “psikolojik sorunlardan” dolayı hapishanelerde birçok ağır sonuçlara yol açan vakalara tanık olduk, bu yönden haberleri başından okuduk. Yani hiçbir doktor bu konuda kesin bir öngörüde- yargıda bulunmaz. Ancak olabileceklere dair bir fikir sunar. Geri dönüşü mümkün olmayan sonuçlarla yüz yüze kalmaktansa, bırakalım hapishanelerde bir hücre boş kalsın.

Tüm bu nedenlerden dolayı soruna ciddi bir temelde yaklaşılmalıdır. Açıkça görüldüğü gibi, pansuman tedbirlerle bu sorun çözülmez. Doğru yaklaşım var olan koşulları değiştirmeyi dayatıyor. Bu değişimin arkadaşımınsın sağlığı üzerinde olumlu etki yaratacağını düşünüyoruz. Bu düşüncelerimizin dikkate alınmasını talep ediyoruz.

Arkadaşımız Mehmet Yeşilçalı’yı itirafta bulunmaya sevk etmeye çalışma biçimi, bana mahkemenin bize karşı da önyargısız olmadığını göstermektedir.

Teşekkürler,

02.60.2017

Kaynak: www.tkpml-prozess-129b.de

 

871