Salı Nisan 16, 2024

O yüzdendir yaralarınız :Gülsen Feroğlu

Henüz “söylesenize, sahiden siliyor mu hatıralar ölümün ağırlığını” sorusunun cevabını bulamamışken siz, hayat da, yine, fütursuz bir genç misali yanınızdan geçip gittiğinde; bir yurt odasında “gel hocam gel, süper yağıyor, oohhh mis gibi çay içiyoruz “la muştulanan kar yağıyor şehre, gene.

Keşke hayat; penceresine lapa lapa karın yağdığı bir odada, başında örtüsü, gözünde gözlüğü, yaşlı, şirin bir ninenin “tık, tık” ördüğü haroşa atkının yumağıyla oynayan kedisini okşayan mutlu, mesut bir çocuk resmiyle tasvirlenen hayat bilgisi kitabı “kış” ünitesindeki küçük çocuk masumluğunda aksaydı, hep.

Öyle aksaydı hayat, hepimiz belki de bir türküye kapılanmış sürüklenirdik yıllar arasında… kimimiz marşların peşine takılmış da bulabilirdik kendimizi… ama hep masumiyetin peşinde olurduk… olamadık.

Olamadık, olamıyor çünkü illa ki olmazlarla, illa ki geçmişle ilgili bir şey çıkıveriyor karşınıza, mahvediyor bugünü; tıpkı belki hepimize masumluğumuzu yitirtmiş Roboski katliamının yıldönümünde, kopuşa bir tuğla daha ekleyen “katliamdır, lakin insanın içinin yağlarını eriten bir katliamdır” entryleri, tweetleri gibi.

Artık, herhangi bir yerde duyacağınız “Ölenler köylüymüş haaa, tabutların üstüne örtülen PKK bayrağı neyin nesiydi, ne köylüsü, …” konuşmalarına; kaçağa gittiklerinden değil “ Kürt” olduklarından bombalandıkları, emri de devlettin ta kendisinin verdiği apaçık belliyken, bunları bile bile “cenazelerini Kürdistan bayrağına sarmayıp da neye saracaktı köylüler” karşılığını vermeye gerek bile yoktur.

Yoktur, zira, bu topraklarda asırlardır hüküm süren katliama maruz kalmışların, hayatta kalmak için erktekileri alıştırdıkları; “katiline aşık olma”, “katiline yaranma” ilkeleri gereği Roboskililerde; çocuklarının bedenlerini bombayla lime, lime eden devletten “faillerin ortaya çıkarılmasını”, “bir özrü” beklememeli, bunun için örgütlenmemeli tersine susup oturmalıydılar; Roboski de.

Boşuna mı esip gürlüyor bombalama ertesi Genelkurmayına "…..gösterdikleri hassasiyet nedeniyle" teşekkür eden; paramparça edilmiş cesetleri işaret edip “ ….yargı kararını versin bakalım bu ölenler sivil mi? Sivil kılığında terörist mi? …“ derken . Bu durumda biri gelse durduk yerde sırf “terörist olabilir” şüphesiyle aralarında babanızın, kardeşinizin, çocuğunuzun bulunduğu insanları öldürse, sonrada “al bu da öldürmemin karşılığı; para” dese, her şey hukuka uygun mu olacak.

Eğer “ ecdadı büyük” devlet olduğumuzdan önce bombalar sonra “kimdi bunlar”a, sonra da özür işine bakarız deniyorsa; o zaman bizlerin de Balyozcuların, Ergenekoncuların, başörtüsüne karşı çıkanların “irticacı olabilirler” zanıyla AKP hükümetini devirmek için yaptıkları “camilere bomba atma”lı, “gayri Müslimleri öldürme”li darbe planlarını meşru saymamızda bir sakınca yok demektir.

Ne kulp takılırsa takılsın, bahaneleri iki kelime “devletin bekası” için her şeyi mubah sayanların gaddarlıklarını; …,1909, 1915, 1925,1938’i, 6-7 Eylül’lü, Varlık vergisini, darbeleri, Maraş’ı, Çorum’u …, …, yaşayanlar gibi Roboskidekiler de; o günü, yaşananı en ufak bir çağrışımda, katliamın her yıldönümünde hatırlayıp nesilden nesile aktaracaklardır. Yaşananlar da; b.k yedirmeden, cop sokmaya, şişeye oturmaya, yakmaya, sürmeye, talana, yoksulluğa varıncaya kadar öylesine olaylardır ki yaşayanların gözlerine yerleşmiş, orada öylece de kalmışlardır.

Gününü hep gün etmiş “Türkiye Türklerindir”ciler, Genelkurmaya teşekkürü borç bilenler, sizler; sakın ola görmeyin o gözlere yerleşmiş kan revanlığı. Gözleriniz; tüm yaraların, acıların yalanlar üzerine inşa edilmiş; bir insanın yalnızca ve yalnızca “Kürtler var, ben de Kürdüm” dediği için mahkemelerde yargılandığı, cezaevine atıldığı, mesleğinden men edildiği geçmişten geldiğini de görmesin.

Görmeyen gözleriniz yüzleşmesinde “…Çorum bu topraklarda yetişmiş…, Ebussuud efendiyle,…, .gurur duyuyorsa….” konuşmasını yapan Başbakanının “ kızılbaşların topluca öldürülmeleri elbette dinimize göre helaldir…” fetvasını vermiş, adı İstanbul’da bir caddede yaşatılan Osmanlı Şeyhülislamı Ebussuud efendiyle gurur duymasını, bir alevinin, nasıl karşıladığıyla.

Beymen’de indirimde 1125 TL’den 675 TL’ye düşmüş Brunello Cucinelli marka bir anahtarlığa baktığınız kadarlık bir ân; yıllarca Türkçü Anayasalarla yönetilen ülkenizin geçmişine bakıp “ eski Roma’da gladyatörleri ölüm kalım savaşına tutuşturan İmparatorlar suçluydu da, bu vahşeti izleyen Romalılar İmparatorlarından daha mı insancıldı”yı düşünerek, yüzleşmeyin kendinizle de.

Yüzleşmeyin 2013’te artık çizgi filmlerde; kedinin karşısındaki fareye söyletilen “ beni kötüleyerek kendini daha iyi hissediyorsun değil mi?” sosyolojik, psikolojik gerçeğiyle ki, geçmişte katliama uğramışlar, tehcir edilmişler hep eşkıya, hain, terörist kalsın, yapılanı da hak etmiş olsunlar.

Daha 1 yıl önceki Roboski katliamıyla yüzleşememişler; yalnızca taht için çocuklarını boğduran Padişahlar bile yeterliyken “amânda ecdadımız böyle merhametli, şöyle adaletliydi”yle övündükleri ecdatla, tarihleriyle yüzleşmeyi beyin konforlarını bozacağından zaten istemezler de. Ayrıca biri açıklasa da öğrense herkes; kimlerdi karıncayı bile incitmekten çekinmiş bu ecdatlar?

İşin garibi yüzleştiklerini sandıkları ânda bile ama hayır, hayır yüzleşemiyorlar işte; “Kürt”ü, “Alev”yi, “Ermeni’yi …, …, duyunca bir hınç basıyor her yanlarını, yıllara devrediyorlar düşmanlıklarını, savaş dillerini. Yok, olmamış saydıkça da yakalarını bırakmıyor bugünün sebebi geçmiş, yaşanan hukuksuzluklar, giderek daha da inatçılaşıyor.

Yüzleşmeleri, ikide bir karşılarına çıkan, çıkartılan, kızdıran geçmişin yakalarını bırakması için önce, böylesi toplumsal bir karşı koyuşa, ahlaka, kültüre, takıntılı, şüpheci mantığa nasıl bir eğitimden, tarihten geçirilerek getirildiklerini görmeleri lazımdır ki sadece kendi sesleri yankılanmasın ortalıklarda, gelip gene çarpmasın yüzlerine.

İyisiyle, kötüsüyle hepimizin kopup geldiği asıl yerimiz geçmişle yüzleşmek, kendini, çevreni, toplumu bilmeye o ilk adım, öyle kolay bir şey de değildir. İnsan öğretilene, yalanlara inandığından kendinden nefret te edebilir.

Katliamlara, adaletsizliklere maruz kalmışların bildiği ecdat mı; asan, kesen, istibdatçı Padişahlar, vezir-i azamlar, şeyhülislamlar, Takrir-i Sükûnlu Cumhuriyettin; Ardahan mebusu Halid Paşa’yı katleden İstiklal Mahkemesinin başkanı Kel Ali’si, ekibi 5 silahşörleri, mebusken metresini öldürüp “deli “raporuyla kurtulduktan sonra yine mebus seçilmiş Recep Zühtü’sü ve zevatlarıdır.

Onun içinde başkaları gibi “Yusuf’u vuran çavuşa” madalya gönderen ordunun, Roboski de 34 köylüyü bombalama emirini vereceklerden Hava Kuvvetleri Komutanına “başarı” madalyası göndermesine; Hrant’ın, Malatya’da Hristiyanların katlinde, İnegöl’de, Emet’te, Bursa’da Kürt işçilerin linçinde, parmağı olanların terfi ettirilmesine; hep olan, olacak Nihat Ömeroğullarına, Sedat Selim Aylara hiççççç şaşırmazsınız.

Peki şimdi yüzleşmeye, paçalara kadar bulaşmış çamurları temizlemeye; 50 bin mezar taşına hâlâ hazır değil misiniz …. ne zaman hazır olacaksınız… ne zaman... sizi mi bekleyecek bunca insan… mezarlıklar…

Barış da o bir türlü yüzleşilemeyen geçmişi, Roboski’yi, Paris’te Sakine’yi, Fidan’nı, Leyla’yı infaz edenleri perdeleyen sisin ardında suskunken, yıllar sonra birileri de çıkıp, Roboskide olanlar için “bizim böyle bir ecdadımız yoktur” der mi, der. Dediğinde Roboskide ki torunlar ne diyecektir? Yoksa! Cevap onu öğrendiğimiz güne kadar “yalan mı kalacaktır.”

Bazen kazanıldığında, kaybedildiğinin bilincine varıp, azıcık insan, azıcık özgürlükçü, azıcık demokrat, azıcık da hazır olunmadığından, bu memlekette bir köşede hep, gözyaşların nedeni geçmişten, geçememiş olaylar bekler, durur. Bir kısır döngü de sürer gider… yaralarınız da o yüzdendir… o yüzdendir arkada kalmak isteyişiniz.

Ansızın bir kış kokusu gelir burnunuza. Bazen sırf geçmiş olduğu için bile hüzün barındırabilecek bir yıl daha; klasik “ bir sene daha geçti o kısa ömrümüzden” repliğiyle geçmiştir. Yine, bir şeyler eksiktir içinizde. Artık karla bile mutlu olabilen kocaman bir kalbe sahip olmayan zavallı bir “sen”sinizdir. Mantonuzu sıkıca sarılırsınız.

Gülsen FEROĞLU 17.01.2013

1888