Cuma Mart 29, 2024

Pınar Aydınlar; Rojava'da kadının gücünü gördük

kaypakkaya-partizan
Sanat noktasın da ise Kürt halkı mücadeleden besleniyor. En güzel türküleri kadınlar söylüyor. Bu tesadüf değil olamaz. Tekrardan gideceğim o topraklara. Yüreğimde binlerce partizan yoldaşımla gideceğim oraya.

 

‘Halkın sanatçısı halkın savaşçısıdır’ şiarı ile yola düşen, her türlü baskı ve tehdide rağmen düşüncelerinden taviz vermeyen sanatçı Pınar Aydınlar ile bir röportaj gerçekleştirdik. Röportaj da ülkemiz de kadının sanatta ki yerinden ve ülkemizde kadın olmanın zorluklarından bahsettik.

YDG: Ülkemizde kadın neredeyse her alanda yok sayılmakta. Her ne kadar süregelen kadın mücadelesi bu durumu değiştirmeye yönelik ciddi adımlar atmış olsa da şu an ki tablo pekte iç açıcı değil. Siz Türkiye’de yaşayan kadın bir sanatçı olarak kadının sanatta ki yeri ve öneminden bahseder misiniz?

Pınar Aydınlar: Öncelikle bu topraklarda kadın olmak gerçekliğini tartışmak gerekir. Ataerkil bir dünyada yaşıyoruz. Kadının ikinci planda olduğu, hatta şairin deyimi ile ‘ soframıza öküzümüzden sonra geldiği’ bir ülke. Devletin ve tolumun gözünde ‘iyi kadın’ çocuk doğuran evinde erkeğe hizmet eden kadındır. Bu yüzden devlet eliyle ve toplum baskısı ile kadın her alanda yok sayılıyor. Aynı işi yaptığı halde erkekten daha az maaş alıyor ya da emeği hiçleştiriliyor. Yasalarla kadın cinayetleri resmen teşvik ediliyor. Namusumuz erkeğin tekelinde ve tüm yasalar kadının aleyhine çıkıyor. ‘İffetli toplum’ adı altında kadın tutsaklaştırılıyor. Bu şartlar altında var olan bu anlayışa karşı mücadele etmek ciddi bir sorumluluk ve devlet gözünde ciddi bir sakınca iken birde bunu sanat alanında yapmak daha ‘ tehlikeli’ bir hal alıyor. Sadece kadın kimliğinize bakılmıyor bu durumda. Alevi iseniz ve Kürt halkının sesi olmaya çalışıyorsanız bu baskı daha da artıyor. Burada esas olan kişinin duruşudur. Savaşlarda, katliamlarda en fazla zararı kadınlar görüyor. Ama Rojava’ya Gezi isyanına baktığımızda da direnişin ciddi bir bölümünü kucaklayanda kadınlar oluyor. Bu anlamda kadının sanatta da var olması özgürlük mücadelesi için çok önemlidir. Sanatın ve kadının değiştirici ve üretici gücü birleştiğinde insanlık adına çok güzel eserler ve destanlar ortaya çıkar.

YDG: Ülkemizde her eline mikrofonu alan kendini sanatçı ilan ediyor. Sizce sanat yapmak ya da sanatçı olmak ne anlama geliyor?

Pınar Aydınlar: Sanatçı olmak halkın çıkarlarından yana durmaktır. Halkın gecekonduları yıkılıyorken ya da Soma’da, inşaatlarda yüzlerce işçi hayatını kaybediyorken, Roboski’de çocuklarına analar ağlıyorken tüm bu olanlara seyirci kalmak ses çıkarmamak değil tam aksine bu insanların yanında olmak dertlerini sanatınla ve söylemlerinle insanlığa duyurmaktır sanatçı olmak. Önümüzde Yılmaz Güney örneği var. Ezilenden yana tavır almaktır aslolan. Eğer lüks davetlerde siyasetçilerin ellerini öpmekse sanatçı olmak o zaman ben sanatçı değilim. Mücadele var olduğu sürece bu kavganın yanında olmak ve halkın ortaya çıkardığı her türlü renkle gökkuşağı çizebilmektir sanat. Bende bu yolda yürümeye alışıyorum.

YDG: Hem sivil faşistler hem de devlet tarafından baskı ve tehditlere maruz kalıyorsunuz. Bu baskıların sizde ki etkisi nedir?

Pınar Aydınlar: Ben İbrahim’in yoldaşıyım. Ser verip sır vermeyen bir geleneğin ardıllarıyız. Bu anlamıyla onların tehditleri vız gelir bana. İnsanlar ‘ senin iki çocuğun var. Onları bırakım bu işlerle uğraşıyorsun’ diyorlar. Bizler meseleye buradan bakmıyoruz. Çünkü annelik dünyada ki tüm çocuklar için bir şeyler yapmaktır. Afrika’da çocuklar açlıktan ölürken benim sessiz kalmam mümkün mü ? Korkmuyorum. Şimdiye kadar korkmadım bundan sonrada korkmayacağım. Demin de söylediğim gibi vız gelir bize bu baskılar.

YDG: Rojava’ya gittiniz. Sanatçı duyarlılığınızla bir çok tehlikeyi göze alarak savaş bölgesine gittiniz. Sanatla uğraşan bir kadının gözüyle bize Rojava’da ki kadınların durumundan bahsedebilir misiniz?

Pınar Aydınlar: Rojava dahil gördüğümüz bir çok bölgede kadınların etkisi çok yüksekti. Karşımızda IŞID kampı bir yandan sınırda halka yapılan saldırılar bir yanda direnen Kürt halkı. Bunların hepsine şahit olduk. Kadınların genç yaşlı demeden evlatları, toprakları ve gelecekleri için mücadele ettiğini gördük. Kadının gücünü gördük. Bende muazzam bir etki yarattı. Susuzluk, savaş ve sıcaklık büyük bir belayken o kadınlar bereketli elleriyle özgürlüğü ilmik ilmik örüyorlar. Bunun canlı şahidiyim. Sanat noktasın da ise Kürt halkı mücadeleden besleniyor. En güzel türküleri kadınlar söylüyor. Bu tesadüf değil olamaz. Tekrardan gideceğim o topraklara. Yüreğimde binlerce partizan yoldaşımla gideceğim oraya.

YDG: Türkiye’de Şengal ve Rojava için yardım kampanyası başladı. Sizde bu kampanyanın içerisinde olan birisiniz. Bu dayanışma ağına yönelik bize bilgi verebilir misiniz?

Pınar Aydınlar: Önce bahsetmek istediğim bir şey var. 12 Eylül müzesi kurulacak İstanbul da. Ve berkinin eşyaları istendi müze için. Benim götürmem istendi. Bu olay beni çok duygulandırdı. Berkin’in önlüğünü elime aldığımda gözyaşlarımı tutamadım. Beni çok etkiledi. Berkin’in ailesi bu sene kurban kesmeyeceğini ve kurban bedelini Şengal’e yollayacaklarını söyledi. Her yerden her milletten yardım paketleri alıyoruz. Buradan da herkesi Şengal ile dayanışmaya çağırıyoruz.

YDG: Son olarak ülkemizde yaşayan kadınlara mesajınız nedir ?

Pınar Aydınlar: Bizler tarih boyunca yok sayıldık. Her türlü şeye maruz kaldık. Bundan kurtulmanın tek yolu örgütlenmekten geçiyor. Fabrikada, tarlada nerde olursak olalım dayanışmayı büyütmek ve ortak hareket etmek zorundayız. Kurtuluş ancak bu yolla olur. Son olarak ‘vardık varız var olacağız’ ve ‘ jin jiyan azadi’ diyorum. 


3243