Perşembe Nisan 25, 2024

1 Mayıs için Taksim iradesi gösterenleri tehlikeye atanları, şiddet uygulayanları özeleştiri vermeye çağırıyoruz!

Kolektifimizin uzunca bir süredir yaşadığı çeşitli iç sorunlar en son Özgür Gelecek gazetesi Aksaray bürosunun basılması, gasp edilmesi ve çalışanlarının darp edilmesiyle ile ciddi bir aşamaya ulaşmış, bu ve devamında sürdürülen devrimcilere dönük şiddet pratikleri, devrimci kaygılardan uzak bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuzu açık bir şekilde ortaya sermişti.

Daha önce hem biz hem de devrimci ve demokratik kurumlar tarafından yapılan açıklamalarla bu devrimci tarzdan uzak pratiklerin iddia edildiği gibi “devrimci çizgi” ile bağdaşmadığı ve gazete bürolarının basılmasının bir mücadele aracı olamayacağı ifade edilmişti. Ancak bu dönemde devrimciliğin temel kıstası olan dürüstlükten kaçınılarak yalana, manipülasyona başvurulmuş, ilk gün kabul edilen şiddet, ikinci günden itibaren inkar edilmiş, sonrasında “makul-orantılı-kabul edilebilir” olduğu iddia edilmiş, hatta bir süre sonra da bu konuda yapılan açıklamalarla kendilerinin teşhir edilip, düşmana hedef gösterildikleri ve asıl şiddete uğrayanların kendileri olduğu iddia edilerek pervasızlık sürdürülmüştür.

Kısa bir süre öncesine yoldaş dedikleri devrimcilere şiddet uygulamaktan zerre beis duymama, düne kadar kimi kurumlarda var olan ve mahkum edilen yasakçı yaklaşımı, söz konusu kendisi olunca meşrulaştırarak devrimcilikten hızla uzaklaşma ve karşıtına dönüşme hali açıktır ki bir soruna işaret etmektedir! Kuşkusuz bu tablonun beslendiği ideolojik kaynak da anti-MLM’dir.

Bizler bu anti-MLM halin bir örneğini 1 Mayıs’ta, emekçi halkımızın ve aynı zamanda devletin gözünü diktiği Taksim direnişinde gördük! Elbette tüm halkımızın bu gerçeği görmesi için elimizden geleni yapmak ve başta o alanda bulunan devrimci, demokratik, ilerici kurumları şahit oldukları bu konuda bilgilendirmek borcumuzdur!

Bu tarz devrimcilere ait değildir, terk edin!

İşçi ve emekçilerin mücadele günü olan 1 Mayıs’a sayılı günler kala İstanbul’da devrimci kurumlar tarafından gerçekleştirilen eylem programına, yaşanan sorunların somut bir yansıması olarak iki ayrı Partizan temsiliyetiyle katılmış, toplantılarda kendi fikirlerimizi bildirmiştik. 1 Mayıs günü de bu kararımızın arkasında durduk.

Taksim’de olacaklarını bu ortak toplantılarda dile getiren ancak Bakırköy’de de olacaklarını dile getirmeyen arkadaşlarımız neden Taksim dediklerini ise eylem günü deşifre etmiş oldular. Alandaki pratiklerinden geliş sebeplerinin, devletin toplamda 30 bin polis görevlendirerek konulan Taksim yasağını delmek için olmadığı açığa çıkmış oldu. Flamasız, pankartsız alana gelen 15-20 kişilik bir grup, henüz yeni yeni toplanmaya başlayan Partizan kitlesine saldırmış, ellerindeki flama ve pankartları gasp etmeye çalışmıştır. Bu sırada uygulanan şiddetle bir yoldaşımızın gözlüğü kırılmış, yine başka bir yoldaşımızın gözünde, dudağında ve elinde yaralanmalar meydana gelmiştir. Araya dost kurumların girdiği bu saldırı, polisin tüm 1 Mayıs kitlesine saldırması ile “son bulmuştur”!

Okurlarımıza yönelik saldırının ardından bu grubun alandan ise uzaklaşması amaçlarının ne olduğunu, alana neden geldiklerini bir kez daha ortaya sermiştir.

Çağrımızdır; bu yaklaşım hesaplaşılması gereken bir yaklaşımdır. Bu kültür, devrimcilere ait değildir ve hızla terk edilmelidir. 1 Mayıs için yasaklı alan olan Taksim’e çıkabilmek için ortaya irade koyanları bir bütün tehlikeye atan, düşman bilincini bulanıklaştıran, yoldaşlarımıza şiddet uygulayanlar bu tavırları için özeleştiri vermelidir!

 

PARTİZAN

2 Mayıs 2017

41199

Ecdadımız Kayıkları, Biz Gemicikleri Yürüttük

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan her fırsatta ecdadından bahsetmekten geri durmuyor. Yerel seçimlere yönelik bir yatırım olduğu herkesçe bilinen, konunun uzmanlarınca da birçok eksiği bulunduğu iddia edilen Marmaray tüp geçidi milyonların can güvenliği hiçe sayılarak apar topar açıldı. Başbakan açılıştaki konuşmasında da “ecdadımız gemileri karadan yürüttü, iktidarımız da denizlerin üstünden vagonları yürütüyor” dedi.

Din Kardeşligi masali ve türban sovu

AKP meclisteki türbanlı milletvekili şovuyla halkı uyutma yolunda kendisine yakışır bir adım daha atmış oldu. Oysa din, türban ya da özgürlük diye bir dertleri yok. Onlar ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmanın ve hizmet ettikleri bu düzenin ezen- ezilen, sömüren- sömürülen çelişkisini halkın gözünden kaçırmanın derdinde. Türbanı bu korkunç düzeni saklamak için bir şal olarak kullanmaktadırlar. Tuhaf olan şu ki, türban takan kadınların çoğu da bu düzenin mağdurlarıdırlar. Ne var ki onlar bunun farkında değil. Biraz düşünseler iyice esaret altına girdiklerini göreceklerdir.

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken …[*]

“Karanlık saatler geldiğinde,

o zamanın insanı da gelir.”[1]

 

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken söylenmesi gerekeni, gecikip, lafı dolandırmadan hemen belirteyim: Büyük bir alt üst oluşun içindeyiz…

Bu kadar da değil; her şey daha da ağırlaşarak vahimleşecek; veya tarih müthiş hızlanacak; ya da sık sık Montesquieu’nun, “Ne mutlu tarihi sıkıcı olan halka” sözü anımsanacak…

Ercan Binay’dan mektup var Abdullah KALAY’a özgürlük!

“Zulümle abad olunmaz.”[2]

 

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Sayfalar