Cumartesi Nisan 20, 2024

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Türk burjuvazisi tarihi boyunca hiç bir zaman bir burjuva “demokratı” dahi olamadı. “Vatan, millet, bayrak” ve AKP ile “tek vatan, tek millet ve tek bayrak” ile yürütülen ırkçı-faşist söylem ve uygulamaların dışına çıkamadı. Kitlelere “demokrasi” vaat ettikçe, kitlelerin demokratik hak ve özgürlüklerini kısıtlama ve yer yer ise cuntalar vasıtasıyla ortadan kaldırma yolunu seçti. AKP hükümeti eliyle de askeri cunta dönemlerindeki uygulamaları yürürlüğe soktu. Türk egemen sınıflarının askeri cuntalara (şimdilik) gereksinimi kalmadı. “Seçimle” gelmiş hülkümetlerine de işçi ve emekçilere yönelik aynı şiddeti uygulatırıyorlar. Böylece “Türk demokrasisine” “halel” gelmemiş oluyor.

 

Erdoğan, “demokratikleşemye katkıları” diyerek Menderes, Özal ve Erbakan’ı saydı. 27 Mayıs’ı ise lanetledi. Onun böyle konuşması doğal. Daha muhafazkar tabana oynadığı da bir gerçek. Ancak, bu saydıklarının, diğerlerinden hiç bir farkı olmadığı gibi, bunlarda kendisi gibi Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünde sermayenin siyasal kalkanları olmuşlardır. 27 Mayıs Cuntası, 1961 Anayasası ile kısmen demokratik hakları sağlamıştır. Ancak bu uzun ömürlü olmayıp, kısa bir süre sonra, burjuvazi, bu kısmi demokratik haklara dahi karşı çıkmış ve ortadan kaldırmıştır.

 

Denebilir ki, Türk burjuvazisi,  faşist doğdu, galiba “burjuva demokrasisini” dahi görmeden,  işçi ve emekçiler tarafından tarihin çöplüğüne atılacakları gün gözleri açık gidecek. Politik özgürlüklerini isteyen kitlelerin karşısında duranların kaderi böyle olmuştur. Tarih, buna çokça tanıklık etmiştir.

 

12 Eylül 2010 yılında “Anayasa Referandumu” adı altında AKP faşizmini kurumlaştıran “oyalama”nın adı da “demokratikleşme” idi. Komünistler ve devrimciler bir çok tutarlı demokratlar, bunun yalan olduğunu yazdılar. Ancak, liberal burjuva aydınları ve liberalleşmek isteyen “sol” görünümlü kesimler, “yetmez ama evet” ile burjuvazinin faşist uygulamalarına destek oldular. Kitleleri aldatma yolunu seçtiler. Sonucu ise hepimiz biliyoruz. AKP, 12 Eylülcüleri yargılamadığı (süren mahkeme dincilere özgü takkiye tiyatrosudur) gibi, o günkü “demokraikleşme referandumu”da,  daha fazla baskı, daha fazla sömürü ve daha fazla özgürlüklerin kısıtlanması olarak halka geri döndü.

 

Haziran (Gezi) Ayaklanması ile iyice köşeye sıkışan burjuvazi, kitlelerin öfkesini dindirmek için ortaya bir “paket” topu attılar. Kitleler oynasın diye. İşçi ve emekçiler oynamadı, oynamaları için bir neden de yoktur. Ancak, sermaye uşakları ve kalemşörleri, kendilerini bir tas çorbaya satanlar, “demokratikleşiyoruz” diyerek yavan bağırtılarının duyulmasını istediler. Ne var ki, işçi ve emekçiler, AKP ‘nin 11 yıllık uygulamalarını canlı bir şekilde yaşadığı için bunun varolan hakların daha da kısıtlanması ve AKP’yi önümüzdeki seçimlerde güçlendirici bir araç olarak ortaya atılmış bir palavra olduğunu biliyordu. Bu nedenle her yerde: “Her yer direniş ve her yer Taksim” sloganından vaz geçmedi ve vazgeçmeyecektir.

 

Erdoğan, içeride ve dışarıda köşeye sıkışmışlığını, kenidisinin de inanmadığı “demokrasi paketi” ile gevşetmeye, daralan çemberi genişletmeyi deniyor. AKP ve arkasındaki sermaye güçleri, bu paketin, “demokratikleşme” ile hiç bir ilgisinin olmadığını elbette biliyorlardır. Bilmedikleri ya da “tutarsa” diye ortaya atıkları bu paketin işçi ve emekçilerin ellerinin tersiyle geriye gönderileceğidir.

 

Özel okullarda farklı dil ve “lehçe” (bu lehçe, her halde Kürtçe olsa gerek, o denli kafatasçılar ki, Kürtçe demeye dilleri bir türlü varmıyor) verilebilir ise, Kürtçenin serbestliği anlamına gelmez. Ve en önemlisi de, Mart ayında PKK ile vardıkları anlaşmaya yönelik, yani, Kürt sorunun “barışçıl” yollardan çözümüne yönelik ise her hangi bir işaret, belirti ya da söz yok. Anlaşılan, “özel okullarda farklı “lehçe” meselesi, Kürt sorunun çözümüne yönelik politikaları olsa gerek... ABD’nin maşası Fettullahçılara gün doğdu. Özel okullarında, bunu, Kürt gençlerini yobazlaştırmanın aracı olarak kullanacaklardır.

 

Oysa, olması gereken, Türkçenin yanında Kürtçenin de resmi dil olarak kabul edilmesi ve Kürdistan illerinde okutulması, diğer illerde ise seçmeli olmasıdır. Kürdistan illerinde de Türkçenin seçmeli ders olmasıdır. Ayrıca, bütün kamu yerlerde yazışmaların Türkçe ve Kürtçe yapılmasıdır. Kürtlerle birlikte yaşamak istiyorsanız bunu yapmak zorundasınız. Bu, demokrat olmanın olmazsa olmazlarından biridir. Bu konuda demokrat olamayanların işçi ve emekçilerin hakları konusunda demokratik bir tavır içinde olmaları söz konusu değildir.

 

Diğer bir “demokratikleşme” ise seçim barajlarıyla ilgili ve “dar bölge”  sistemini getireceklermiş. Pratik uygulama açısından seçim barajlarında değişim ve de “dar bölge” sistemi dedikleri ise, küçük partilere hiç bir zaman meclis kapısının açılması umudu olmayacağı  gibi, bağımsız olarak girenlerin dahi zor seçilebileceği bir seçim sistemi olacaktır. Hatta, 12 Haziran 2011 seçimlerinde seçilen bağımsızların (BDP’liler) yarısı dahi seçilemeyecektir.[1]

]Sanal ortamda söylendiği gibi paketten:"Alevilere üniversite ismi, Kürtlere 3 adet harf, Süryanilere 240 dönüm arazi, Romanlara enstitü çıktı." Halk aynen böyle düşünüyor. AKP bu halkı mı kandıracak! Hadi oradan!


Erdoğan'ın, ,"demokratikleşme" olarak "made made" diğer saydıklarının burada sözünü etmeye bile gerek yoktur.

Sonuç olarak, demokratik haklarını isteyen kitlelerin üzerine gaz bombalı, plastik mermili saldırılar düzenleyen, insanları yaralayıp katleden, bir iktidardan "demokratikleşme" bekleyen yok, ama, belki kafalarına bir taş düşmüştür diye düşünen de olabilir. 

 

AKP’nin paketi, işçi ve emekçilere “vay be” dedirtecek hiç bir hayal kırıklığı yaşatmadı. Beklenildiği ve bilindiği gibi oldu. Böyle bir paketten hiç bir demokratik bir adımın çıkmayacağı daha ilk günden biliniyordu. Çünkü halkımız, AKP ve Erdoğan’ın yalan ve demagogluklarıni iyitanıyor. 

Demokratikleşmeyi bu ülkeye, Haziran Ayaklanmaları  getirecektir. *** 30.09.2013


[1] Bkz. Doğu Eroğlu’nun yazısı. Muhalefet org


 

 

100912

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Dünya, Türkiye ve Ortadoğu'ya kısa bir bakış (Bir Partizan)

Emperyalizmin egemen olduğu bugünün dünyasında çelişkiler derinleşiyor. Hem emperyalist güçler ve bloklaşmaları arasında hem de emperyalizm ve uşaklarıyla dünya proletaryası ve emekçi halkları arasındaki çelişkiler keskinleşiyor. Bir avuç emperyalist gücün aralarında paylaşmış olduğu dünyanın, bugün Ortadoğu’dan Afrika'ya; Güney Asya bölgesi, Baltık bölgesinden Ukrayna ve Karadeniz'e doğru alanda çelişkiler daha da keskinleşmektedir.

Garbis Ağparik ile Reportaj

*-Siz nerelisiniz ? Kaç kardeşsiniz ? Büyük anne ve büyük babanız Ermeni katliamları ile ilgili size hiç anlatımları oldu mu? Anadolu'dan toplanıp İstanbul'a okumaya getirilen Ermeni çocuklardan, sizin memleketten de gelenler oldu mu? İlkokulu nerede okudunuz? Ermeni okulları ile tanışmanız nasıl oldu ?

Cengiz, Hakan ve Özgüç anısına… Onları yaşatmak…

İnsanlar ölür, sözleri kalır. Devrimcilikte söz, devrimci duruştur. Devrimci duruş; devrim için kendini örgütlemek, kendini örgütlerken halkı örgütlemek ve bunları yaparken tüm yaşamını devrime örgütlemektir. Ve yaşamını devrime örgütleyenler bugün ölseler bile devrime sevdalı her yürek atışında yeniden canlanırlar.

Yasal Çalışma ve Yeraltı Çalışmasının Önemi Üzerine

Faşizm en koyu, en kanlı, en vahşi biçimiyle hükmünü sürdürüyor. Faşist devletin başında bulunan Erdoğan ve müttefikleri faşist diktatörlüğünü daha açık, daha şoven, daha ırkçı şekliyle sürdürüyor. Öyle ki, kendi koyduğu yasaları tanımıyor, parlamento ahırının ona tanıdığı yetki ve kuralları hiçe sayıyor, darbe üstüne darbe yapıyor. Kendi eliyle organize ettiği ‘darbe’ oyununu bahane ederek her alanda devrimci, demokrat, aydın ve yurtsever güçleri topluca tasfiye etti. Suriye’ye topraklarına girdi.  İŞİD’i gerekçe göstererek Suriye ve Kürdistan toprakları işgal edildi.

Korkak Kedi (Kitleyle Kedinin Hikayesi )

Ah kedi kız ah!

Marks'ta mı senin gibi proletaryayla birleşme sorunun dururken sanat proletaryayla öncüyü birleştiren mi olmalıdır sorusunun cevabını aradı durdu ?

Şimdi kalkıp desen ki sırada proletaryadan gelen her eleştiriyi hoş karşılamalıyız ne fayda.

Artık hiç bir şey umurumda değil.

Ben ölüyorum.

Seni ilk gördüğüm zaman her sokakta kitle yürüyüşlerinin yükseldiği gezili günlerden bir gün idi.

Kitle içerisinde örgütlenmeyi ret etmezken:

Kitlenin halk olduğu aklına gelmiş.

Yetersizliklerimiz dediğinde Maoistliğini...

T.C.'nin OHAL HALİ; Çetin Çetin

15 Temmuz askeri darbe girişiminden sonra ''bu darbe bize Allahın bir lütfudur'' anlayışıyla harekete geçen AKP hükümeti askerde, poliste, kamuda, üniversitelerde ne kadar muhalif varsa açığa alma/görevden uzaklaştırma gibi cezalarla cezalandırıldılar. Bu sürede işten uzaklaştırılanların/açığa alınanların sayısı 100 bini geçti.

OHAL(olağanüstü hal) ve KHK(Kanun hükmünde kararname) ile halka yönelik baskı ve saldırılarda sınır tanımayan AKP halka yönelik yeni bir saldırı dalgası daha başlattı.

Komünistler Alman Burjuvazisini Yargılıyor (Münih Duruşmaları)

Yıl 4 Ekim-12 Kasım 1852, Köln’de, 11 Komünistler Birliği üyesi yargılanıyor.

Yıl 2015-2016 Münih. TKP/ML (Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist) olduğu gerekçesiyle 10 komünistin “yargılanma” amaçlı duruşmaları ve esaretleri devam ediyor.

Birinciler, “vatana ihanet” suçlamasıyla ceza alıyor.

TKP/ML’liler; “Türkiye’de terör örgütü yöneticileri oldukları” gerekçesiyle “yargılanıyor”.

Karar Verin: “Sizin Muhammed Ali’niz Hangisi?”[*]

“Ölüm haberim bir abartıydı.[1]
 
Eski dünya ağırsıklet boks şampiyonunu 3 Haziran’da 74 yaşında kaybettik. Epeydir Parkinson’dan mustaripti. Konuşma dahil pek çok yeteneğini yitirmişti. Eşi Lonnie’nin deyişiyle “İnsanlarla gözleriyle, kalbiyle konuşmaktaydı”...

Ortadoğu ve Türk devletinin cerablus işgali

Ortadoğu zengin petrol kaynaklarının bulunduğu büyük bir pazar olmanın yanında; enerji kaynaklarının geçiş güzergâhı olarak da her zaman emperyalistlerin iştahını kabartmıştır. Bu coğrafyada kurulan kukla devletler, başta İngiltere ve ABD’nin denetiminde Ortadoğu’da emperyalizmin bekçiliğini yapmaktan geri kalmamışlardır. Irak, Tunus, Suriye, İsrail ve İran emperyalist ülkelerin bölgedeki temsilcileri olmuşlardır.

FETÖ yerine RETÖ Darbesi Gerçekleşti-Çetin Çetin

Bugün Türkiye'de gelişmelere baktığımızda Türk hakim sınıflarının iki açmazı ön plana çıkmaktadır. Birincisi OHAL ilan edilerek FETÖ ile mücadele adı altında yürütülen çalışma. Hükümet kendisine muhalif olan kesimleri devlet aygıtından temizleyerek buralara kendi badem bıyıklarını yerleştirme çabaları içerisindedir. 17 Temmuz askeri darbe girişimini önceden haber alan ve buna uygun hazırlıklar yaparak ‘’Bu darbe bize Allah'ın bir lütfudur’’ diyerek bunu kendi çıkarları için bir fırsata çeviren Cumhurun başı R.T.E. kendi darbesini gerçekleştirdi.

Faşizmin “demokrasi” oyunu bitti; sermaye tükendi; Amerikan emperyalizmi ve müttefikleri ortadoğu ‘da yeni oyunlar sahneliyor.

Sivil faşist darbenin postal sesleri yaşamın her alanında kendini gösteriyor. “Cemaat, Gülen, askeri darbe” senaryosu bir kurguydu. Faşist diktatörlük asıl darbeyi gerçekleştirmek, toplumda teşhir olan karanlık katliamcı yüzünü gizleyebilmek için, “askeri darbe oyununu bir trajikomik şekilde piyasaya sürüverdi. Bu oyunu Erdoğan tek başına kurgulamadı, ABD bu kurgunun içerisinde.

Sayfalar