Perşembe Nisan 25, 2024

Aliboğazı şehitleri mücadelemize rehber olsun!

Öncü müfreze tarihinde verdiği mücadele sonucu yüzlerce şehit vermiştir. Saflarında yer aldıkları kollektif yapının direnme ilkesiyle hareket eden yoldaşlar, egemen devletin saldırıları karşısında boyun eğmeme ve saldırıyı püskürtme geleneğiyle hareket etmişlerdir. Bunun sonucu boyun eğmeyen yoldaşlar yeri geldi mi devrim şehitleri de vermişlerdir.

Bu ruh haliyle donanmış öncü müfreze, 24-28 Kasım 2016 tarihinde Dersim'in Hozat ve Çemişgezek ilçeleri arasında bulunan Aliboğazı vadisinde TC ordusunun saldırısı karşısında da direniş gösterirler. Bu saldırı sonucu 12 yoldaş şehit düşmüştür. Kendilerinden sayı, askeri ve teknolojik bakımdan katbekat üstün olan resmi güçlerin bu saldırısı karşısında görkemli bir direniş gösterirler. Yoldaşlar girdikleri çatışmada güçlerini, kendilerini donattıkları sınıf bilinçli proletaryanın MLM ideolojisinden alırlar. Bu ideolojik hatla kendilerini donatan yoldaşlar, devlet güçlerinin havadan ve karadan yaptığı katmerli saldırısı karşısında boyun eğmemişlerdir. Ve gösterdikleri direnişle devrim şehitleri mertebesine ulaşmışlardır.

Eşit olmayan şartlarda yapılan çatışmada -devlet tarafından gizlense de- devletin paramiliter güçlerine kayıplar de verdirmişlerdir.

Kendilerinden önce şehit düşen yoldaşlarından devraldıkları öncü müfrezeyi kendi ardıllarına emanet etmişlerdir!...

Ve onurla taşıdıkları kendilerinden önce şehit düşen yoldaşlarının devrettiği kızıl bayrağı kendilerini takip eden yoldaşlarına devretmişlerdir!...

Yoldaşlar bu inançla saflarında yer aldıkları kollektifin devrim şehitleri kervanına katılırlar...

Tüm bunlara karşın saflarında yer aldıkları öncü müfreze devrim hedefine ulaşana dek yolunda ısrar edecektir!..

Öncü Müfreze Yoluna Devam Edecek...

Yoldaşların saflarında yer aldıkları ve şehit düştükleri kolektif yapı sınıf mücadelesinin öncü müfrezesidir. Her toplumda olduğu gibi yoldaşların da şehit düştükleri toplumun çelişkilerine müdahale edecek olan öznel bir örgütlenmeye ihtiyaç vardır. Yoldaşlar bu bilinçle, bu mücadeleye önderlik eden yapı saflarında yer almışlardır. Her türlü sömürüye, baskıya, zulme karşı bu minvalde kendilerini donatmış ve tereddütsüz o doğrultuda hareket etmişlerdir.

Öncü müfrezenin asli görevi sınıf mücadelesinde boşluk oluşturan önderlik rolünü oluşturmaktır. Sınıf çelişkilerine ve her türlü baskıya karşı bilinçli mücadele verilmelidir. Bu da o doğrultuda örgütlenmenin oluşturulmasıyla mümkündür. Bilinçli mücadele ancak o zaman verilir. Böyle bir örgütlenmeyle ancak emekçi kitlelerin örgütlenmesini sağlayan öznel koşullar oluşturulur. Bunun için kitleleri örgütleyecek örgütsel yapının oluşturulması ve kitlelerle örgütsel bağın kurulması hedeflenmelidir. Subjektif boşluğa yapılan müdahale ile önderlik boşluğu giderilir. Ve işçi sınıfı ve diğer emekçi sınıfların ancak o zaman devrim perspektifi ile örgütlenmesine ve sınıf mücadelesine sevk edilmesi sağlanabilir.

Devrim perspektifi olmayan bir hareket önderlik rolünü oynayamaz. Dolayısıyla sınıf bilinçli proletaryanın öznel gücü olan öncü müfreze, nesnel yapıya ancak o zaman müdahale edebilir. Köhnemiş eski sistemin yerine yenisini o zaman geçirebilir. Ancak devrime kumanda edecek öncü müfrezenin devrim perspektifine sahip olması gerekir. Bu da yapının devrimci teoriyle donanmasını zorunlu kılar. Devrim programına sahip olması gerekir. Ancak o zaman mücadeleye önderlik edilebilir.

Aksi halde devrime önderlik edilemez. Mücadele düzen sınırları dışına çıkamaz. Devrime önderlik rolü yerine getirilemez. Bu durum mücadeleye önderlik edecek kolektifi zorunlu kılmaktadır.

Önderliğin olmadığı koşullarda kitle hareketleri düzen içinde kalan hareketlerdir. Haklı ve meşru taleplerle oluşan bu kitle hareketleri önderlikten yoksun olduklarında iktidarı ve düzeni hedef alamazlar. Dolayısıyla mevcut sistemin sınırları içinde kalır. Çünkü önderlikten yoksundur. Önderlikten yoksun bu hareketler kitlelerin kendiliğinden hareketlerdir. Dolayısıyla kendiliğinden hareketlerin önderliğe ihtiyacı vardır. O zaman hareket bilinçli, programla ve devrim perspektifiyle hareket eden yapıya dönüşür. Öncü müfreze bu ihtiyacın ürünüdür.

Çeşitli milliyetlerden Türkiye proletaryasının öncü müfrezesi bu ihtiyacın ürünüdür. Bunun sonucu oluşmuş ve bu doğrultuda mücadelede yerini almıştır. Onun saflarında yer alanlar da bunun bilincindedir. Nitekim tüm parti şehitleri gibi, Aliboğazı şehitleri de bu bilinçle o saflarda yer almışlardır. Böylesi bir inançla donanmış yoldaşlar sonuçta şehit düşmüşlerdir. Saflarında yer aldıkları kavganın devam edeceğinden emindiler. Nitekim öncü müfreze hedefine ulaşıncaya dek yoluna devam edecektir...

Yoldaşlar Devrim Perspektifiyle Şehit Düştüler...

Aliboğazı şehitleri İbrahim Kaypakkaya'nın temellerini attığı saflarda yer aldılar. Yoldaşlar o yapının ideolojik ve politik hattıyla kendilerini donatırlar. Ve O minvalde yerlerini alırlar.

Yoldaşlar devraldıkları safları şehit düşerek yoldaşlarına emanet ettiler. Gösterdikleri direnişle bozkırın ateşini canlı tuttular. Saldırı karşısında secde etmediler. Gösterdikleri direnişle şehitler kervanında yerlerini aldılar. Parti şehitleri mertebesine ulaştılar.

İçinde bulunduğumuz mevcut durum devrimci durumun koşullarını daha olgunlaştırıyor. Ülkeyi yönetmekte giderek zorlanıyorlar. Bunun sonucu geçen yılın 15-20 Temmuz tarihinde yapılan darbeyle, başta Kürtler olmak üzere, tüm ezilen katmanları hedef alan baskılarını, saldırılarını, katliamlarını üst boyutlara tırmandırmışlardır. Buna rağmen kitlelerin tepkisini dindiremeyen AKP-Ordu daha saldırganlaşmıştır. Nitekim Kürt ulusal hareketi başta olmak üzere, diğer devrimci ve demokrat hareketler ile yer yer kendiliğinden kitle hareketleri daha sık görülmeye başlanmıştır. Öyleki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yapılan hile gerçekte ülkeyi yönetmekte ne kadar zorlandıklarının göstergesidir. Siyasi ve ekonomik kriz giderek derinleşmektedir. Her ne kadar mücadelede devrimci önderlik yeterince sağlanamasa da, mevcut durum devrimci durumun koşullarının daha olgunlaştığı yeni bir dönemece girildiğini gösteriyor. Bu süreç kitlelerle ilişki kurmanın koşullarını daha olgunlaştırmıştır. Tüm devrimci-demokrat güçler girilen bu süreci iyi değerlendirmeli ve kitlelerle daha sıkı ilişki kurarak mücadele içinde daha aktif yer almalıdırlar. Kısacası mevcut durum iyi görülmeli ve bu minvalde gereken adımlar atılmalıdır.

Burada devrimci güçlerin nesnel sürece uygun eylem birlikleri oluşturmaları zorunludur. Böylece amaç ezilenlerden oluşan potansiyel gücü sıcak mücadeleye seferber olan güce dönüştürmektir. Günümüz konjonktürü ve içinde bulunduğumuz koşullar bunu emretmektedir.

Devlet saldırılarıyla bu mücadeleyi bastırmak isteyecektir. Hatta kaçınılmaz olarak bu mücadelede devrim şehitleri, tutsaklar ve nice bedeller ödenecektir. Bu bedeller ödenmeden haklı ve meşru mücadele amacına ulaşamaz.

Nitekim Aliboğazı'nda yoldaşlar tarihsel materyalizmin bu yasası sonucu şehit düşmüşlerdir. Ancak diğer bir yasa da devrim şehitlerinin emanet ettiği mevzilerin, yoldaşlarınca daha ileriye taşınmasıdır. Mücadelenin onların güzergahında daha üst boyutlara tırmandırılmasıdır. Bu gerçeklik tarihsel materyalizmin yasasıdır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

24-28 Kasım 2016'da şehit düşen Yetiş Yalnız, Serkan Lamba, Hasan Karakoç, Umut Polat, Samet Tosun, Alişer Bulut, Murat Mut, Ersin Erel, Doğuş Fırat, Esrin Güngör, Hatayi Balcı, Gamze Gülkaya yoldaşları bir kez daha selamlıyor, birkez daha saygıyla anıyoruz.

Onların mücadelesi yoldaşlarınca devam ettirilecektir...

Ta ki devrettikleri sancak egemenlerin surlarında yükseklerde göndere çekilene dek...

Anıları mücadelemize rehber olsun!..

44557

Hasan Can

Hasan Can sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Hasan Can

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

Sayfalar