Perşembe Nisan 25, 2024

Amed Zindanı eski tutsaklarından M. USTA: “Esas olarak sorunu yaratanlar derinleştirmeye devam ediyorlar!”

Amed 5 Nolu Zindanı’nda insanlık dışı işkencelere maruz kalan ama buna karşın devrimci direnişinden ve daha sonra da komünist hareket içerisinde örgütlü mücadelesinden taviz vermeyen M. USTA, Özgür Gelecek bürolarının gasp ve çalışanlarının darp edilmesine karşı yazdı: Bu yıkıcı pratiklerin hiçbir haklı gerekçesi olamaz. (...) Bu pratiğin kendisi, değerleri kirletmenin ta kendisi. (...) Sizin baskın düzenlediğiniz ve tartaklayarak dışarı attığınız devrimci basın çalışanları bu mücadelenin o alandaki ana değerleridir.”

 

Esas olarak sorunu yaratanlar derinleştirmeye devam ediyorlar!

Çok zor bir süreçten geçiyoruz. Egemen sınıfların ezilenlere ve onların sınıf bilinçli örgütlerine, demokratik kurumlarına dönük saldırıları her yeni gün, geçen günü aratıyor. Egemen sınıf sözcüleri “gerillayı yok etmekten” söz ediyorlar. Ve hedeflenen yaşadığımız topraklarda bir çöl sessizliği yaratmaktır. Elbette ki bunu başaramayacaklardır. Bunu onlar da biliyor. Ama ilerici-devrimci güçlere verebilecekleri her türlü zarardan da kaçınmayacaklardır. Kürt siyasetçilerine dönük yapılan yoğun tutuklamalar, sokak gösterilerinin yasaklanması, her farklı sesin, söylemin suç sayılması, yarına dair neler yapabilecekleri konusunda bize somut veriler sunmaktadır.

Tüm bu saldırılara karşı oluşan, oluşturulmaya çalışılan direniş cephesinin merkezinde yurtsever devrimci Kürt güçleri vardır. Kürt kurumlarına daha çok saldırıların yapılmasının nedeni de budur. Ama şu da bir gerçek ki, TC'nin hiçbir farklı sese, muhalif veya alternatif devrimci oluşuma tahammülü yoktur. Ezilenlere karşı yok et-sustur karşı devrimci siyaseti izlenmektedir.

Mevcut durumda bu saldırıları püskürtecek temelde geniş emekçi yığınları kapsayan güçlü devrimci bir merkez de söz konusu değildir. Diğer bir anlatımla bugün ne güçlü devrimci bir dalgadan söz edebiliriz ne de genel manada gelişen bir kitle hareketinden. Hiç kuşkusuz devrimci kitle hareketlerindeki bu gerilemeler geçicidir. Yaşanan ekonomik kriz, gün geçtikçe artan işsizlik, sınırlı olan demokratik hak ve ögürlüklerin giderek sıfırlanması, yaşadığımız toprakların adeta bir hapishaneye dönüştürülmesi, ezilen yığınların direnme hakkını kullanması için nesnel koşulların daha da olgunlaşmasına yol açıyor. Buna inanmalıyız. Sürece de bu bilinçle yaklaşmalıyız.

Görmemiz ve anlamamız gereken diğer bir gerçekse tüm bu görevler tek tek hareketlerle başarılacak görevler değildir. Her koşulda birleşik devrimci bir güce-ittifaklara ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacın varlığına dikkat çekmek, esas olarak kendi gücümüze dayanma ilkesini yadsımak anlamına gelmez. Bilakis içinden geçmekte olduğumuz sürecin özgünlüğünü daha doğru bir tarzda kavrama anlamına gelir. Bu bir.

İkincisi, bu görevlerimizi asgari düzeyde yerine getirmenin yolu, iç bütünlüğümüzü sağlamaktan geçer. Ne yazık ki bugün içte parçalı bir duruş söz konusudur. Karşı karşıya olduğumuz saldırılar ve mevcut sorunlarımızın çapı böylesi bir tabloyu kaldıramaz. Bunda ısrar, tasfiyecilikte ısrardır. Bunda ısrar, partinin birliğini parçalamakta ısrardır. Dahası bu tablo, bu ruh hali ortaya devrimci bir enerji de çıkarmaz. Bilakis var olanı da tüketir. Tüm arkadaşların bu gerçeği görmesi gerekir.

 

Bu gerçeği göremeyen arkadaşlar, dergi bürolarına saldırdılar!

Yapı içinde hukuksal anlamda çıkan sorunların esas kaynağı irade tarafından yetkilendirilen ve yetki süreleri dolan bazı arkadaşların bu görevi yeniden iradeye teslim etmemelerinden kaynaklanıyor. Kuşkusuz bu sadece işin hukuksal boyutudur. Yaşanan tüm bu tartışmalar, ideolojik-siyasal bir zeminden soyutlanamaz. Bakış açısında ortaya çıkan farklılaşmalar görmezlikten gelinemez. Elbette ki bu kapsamlı bir meseledir. Burada esas olarak iki ana nokta üzerinde duracağım.

Yapı içinde yaşanan sorunlar artık herkes tarafından bilinmektedir. Bilinen bir başka gerçekse, tüm bu yaşananlara rağmen tartışmaları iç zemine çekmek ve mevcut olan krizden nasıl çıkılacağı sorularına cevap arayan, çözüm önerileri sunan yaklaşımların varlığıydı. Her ne kadar kimi arkadaşlar nezdinde yıkıcı tutumlar sürdürülse de, bunlara karşı ortaya konulan yapıcı tutumlar da mevcuttu. Dahası kimi arkadaşlarımız, koşullardan kaynaklı bu tartışmalara gerektiği düzeyde katılamamışlardır.

Anlaşılan o ki, devrimci bir yayının bürolarına yapılan saldırılar, mevcut çelişkileri daha da derinleştirme, var olan çözüm çabalarını da tümden engelleme girişimidir. Bu saldırılar, güçler, birleşin değil, herkes yerini belirlesin mesajını içermektedir. Haklı olarak şu soru sorulmak zorundadır. Nedir bu aceleniz arkadaşlar? Bu aceleci tutumunuzun temelinde devrimci kaygılar da yok. Deyim yerindeyse devrimci hareket bugün kıl köprüsü üzerinde yürüyor. Bu tür girişimlerle mevcut durumun daha da tahrip edildiğini ve bir bütün olarak devrimci harekete zarar verildiğini anlamak için fazla bir çabaya da gerek yoktur. Öncelikle tüm arkadaşların bu gerçekleri görmesi gerekir.

Arkadaşlar bugün açısından, dürüst bir devrimci ve yoldaş olmak bir tarafa dahil olmak değildir. Bugün yoldaş olmak, bu mücadelede en büyük değerimiz olan -kimden gelirse gelsin- arkadaşlarımıza yapılan saldırılara karşı net bir duruşa sahip olmaktır. Bunu yapanlardan hesap sormaktır. Samimi bir şekilde özeleştiri yapmalarına davet etmektir. Bu hesap sorulmazsa çaresizlik içinde çare arayan bu arkadaşlarımızın yeni hatalar yapması kaçınılmazdır. Çünkü doğru çözümler-çareler, karşı karşıya olduğumuz sorunları soğukkanlı ve mantıklı bir tarzda çözmeyi emreder. Görünen o ki, bu arkadaşlarımız an itibariyle bu iklimde yaşamıyorlar. O zaman şu gerçekleri hatırlatmalıyız: Bu saldırgan pratikler devrimci saflarda güvensizliği ve umutsuzluğu derinleştiren pratiklerdir. Bu pratikler halkın davasına değil, karşı devrim cephesine hizmet eden pratiklerdir. Bu yıkıcı pratiklerin hiçbir haklı gerekçesi olamaz.

Her şeyden önce devrimcilere karşı, devrimci olmayan yöntemleri izlemek ne zamandan beri değerleri korumanın bir aracı oldu? Bu pratiğin kendisi, değerleri kirletmenin ta kendisi. Elbette ki kişisel hırsın, öfkenin, hayal kırıklığının veya aklı firarda olan kafaların bu gerçekleri bir anda görmesi zor. Lakin unutmamak gerekir ki, bu gerçekleri görecek epeyce devrimci kafa var. ve anlatılmaya çalışılan masallara da karınları da tok. Sizin baskın düzenlediğiniz ve tartaklayarak dışarı attığınız devrimci basın çalışanları bu mücadelenin o alandaki ana değerleridir. Anlaşılan o ki; siz değer derken, bilgisayarları ve binanın içinde bulunan diğer malzemeleri anlıyorsunuz. Kaldı ki orada olan tüm malzemeler emekçi halkımızın, bu davaya gönül veren insanların sundukları yardımlarla alınmıştır. Gönüllü bir temelde sunulan yardımlara zorla el koymaya çalışmanız, en başta onların emeklerine karşı yapılmış bir saygısızlıktır.

Hiç kuşkusuz mücadelede samimi olan herkes sizin o el koyduğunuz ya da koymaya çalıştığınız araçları bulur. Yeni binalar kiralar. Ve yoluna devam eder. Yani gerçek manada adanmış yürekler için onlara ulaşmak çok da zor değildir.

Burada asıl kaybeden devrimci hukukla-ahlakla bağdaşmayan bu pratiklere yön veren kafalardır. Devrimci ahlakın-hukukun kirlendiği-kirletildiği yerde zaten kaybedilmiştir.

Bu konuda tarihi tecrübelerimizi de bilmiyorsunuz? Geçmişte devrimci saflarda yaşanan bu türden olumsuz pratiklere karşı net bir duruş sergileyen bir geleneğin temsilcisiyiz. Zaman zaman bu ve benzeri konularda yapı içinde ortaya çıkan olumsuz eğilimlere karşı da tutum alınmaktan geri durulmamıştır.

Haklı olarak yine sormak zorundayız. Ya geçmişte izlediğimiz çizgi doğrudur ya da bugün sizin yaptıklarınız. Hiç kuşkusuz içinde bir dizi yetersizlikler taşısa da, doğru olan bugüne kadar izlenen çizgidir. Mahkum edilmesi gereken sizin bugünkü tutumunuzdur.

Sonuç olarak, devrimci bir yayının bürolarına yapılan baskınlar ya da baskın girişimleri, bir süreden berider hem hukuksal boyutta hem de somut bazı sorunlar-siyasal gelişmeler karşısında sergilenen olumsuz tutumların bir devamıdır.

Tüm bu yaşananlarda esas olarak sorumlu olan da, merkezi düzeyde “yetkili” olduklarını iddia eden arkadaşlardır. Hala bu sorunları çözme iddiasında bulunmaları da, eğer bir şaka değilse, bugüne kadar yaşananlardan hiçbir şey anlamamaktır. Objektif olarak kendilerini iradeye dayatmaktır. Bu tutum da kabul edilemez.

 

M. USTA (Amed Zindanı eski tutsaklarından)

Mart 2017 

46034

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

15 Temmuz Darbe girişimi, Yenikapı mitingi ve burjuvazinin kendi arasındaki uzlaşması

15 Temmuz 2016 tarihinde geçekleştirilen darbe girişiminin üzerinden bir ay gibi geçmeden devletin yeniden yapılandırılması adı altında AKP’nin dizginsiz saldırıları devam etmektedir.

AKP, 2011 yılında siyasal çıkarlarına ters düşmesiyle yollarını ayırdığı Fetullah Gülen’le girdiği hesaplaşmayı bugünlere kadar aralıksız sürdürse de, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yaptığı hamle, geride kalan süreyle kıyaslandığında, 5 yılda yapamadıklarını bir ay gibi kısa bir sürede başarmış oldu.

Düzen İçi Sol’culuk;Özgür Yıldız

Her toplumsal yapı kendi karşıtını da içinde taşır. “Sol”da, kapitalist sistemin karşıtı olarak ortaya çıktı ve gerçek kimliğini Komünist Manifesto’nun yayınlanmasıyla buldu. Bu süreçten sonra işçi sınıfı, kendisi için bir sınıf olarak burjuvazisinin karşısına, ütopik olmayan gerçek sosyalizm alternatifiyle çıktı. Elbette, burjuvazi boş durmadı. “Sol” hareketi reforme etme yollarını seçti. Proudhon, Bernstein ve Kautsky kadar sol”u reformizme etmenin teroik zeminlerini hazırladı.

Milliyetçi Enternasyonalizm

Bir kavramın, bugünün üretim ilişkileri içerisinde neyi ifade etmeye çalıştığını bilince çıkarabilmek için O kavramın, ilk ortaya çıktığından bugüne geçirdiği evrimı, hangi sınıfta ortaya çıktığını, hangi ihtiyaçtan kaynaklandığını, diğer bir deyişle hikayesini incelemek en etkili yöntemlerden biridir, çünki kavramların ifade edildiği dillerde sosyo-ekonomik hareketliliğe bağlı olarak gelişen, gerileyen canlı organizmalardır, bir kavram ilk çıktığı dönemde „olumlu“yu „iyi“ yi, „doğru“ yu işaret ederken sonraki dönemlerde karşıtına dönüşerek „olumsuz“ u, „kötü“ yü, „yanlış“ ı işaret edebilme

BATI BAĞIMLISI TÜRK BURJUVAZİSİ YÖN MÜ DEĞİŞTİRİYOR?

15 Temmuz askeri darbe girişiminden sonra, darbenin arkasından tartışılan konulardan birisi de; “Türkiye eksen mi değiştiriyor?”

AKP-Erdoğan çevresine ve yandaş medyada yazılıp çizilenlere bakıldığında ise, darbenin arkasındaki ABD ve AB istenmiyor. ABD ve AB medyasına bakıldığında ise Erdoğan'ın artık istenmediği gerçeği vardır.

Trabzon / Maçka'da Partizanlar; Tamer Çilingir

’’(…)
Maçka bir noktadır Türkiye haritasında,
Osmanlı’nın vergi defterlerinde geçer adı,
önemsizdir yağı, bol yumurtası, peyniri,
bir de delice balı vardır ilkçağlardan beri,
saray mutfağında bilinir
Maçka`yı, Maçkalıyı bundan öte tarih ne bilir? (…)’’ der İsmet Zeki Eyüboğlu bir şiirinde.

Ya Devrimden yanasın yada faşist diktatörlükten yanasın

Garip olaylar oluyor ülkemizde. Aslında garip olaylar oluyor demekte yanlış. Çünkü,hepimiz alıştık devletin bu tür panorayak oyunlarına... Devlet erk'inde at iziyle ıt izi birbirine karışmış durumda. Darbeciler kim? Darbeyi yapanlar kim? Bunların siyasal temsilcileri ve yönlendiricileri kimler? Henüz bu sorular en azından kamu tarafından netlik kazanmış değil. Açık olan birşey var ki,darbeciler devletin içerisinde ve iktidarın önemli mevkilerinde yer almaktadır.

Emperyalizm yaşlanıyor. Yaşasın Halk Savaşı

Uzun süredir yazamıyorum. Bunun temel sebebi okuma, araştırma ve inceleme yapıyor olmam. Bir yandan günlük ekmek mücadelesi, bir yandan ev içi sorumluluklar, ara molalar, bilgiyi fazlalıklarından arındırma ve süzme. Marx, Engels, Lenin, Mao’nun Türkçe eserleri bitti gece üçlere dörtlere yol alırken. Arada çerez niyetine Orhan Hançerlioğlu’nun düşünce tarihi, ve yüzlerce sayfa, tez… Sabah altı buçukta kalk borusu sonrası, martı çığlıklarına zincirlerimin sesi karışıyor. İş yerine ulaşım için gereken bir saatlik süreyi de boşuna harcamak olmazdı.

TKP/ML : Ne sois pas du côte du conflit des cliques fascistes mais du côte de la Guerre Populaire – (sur la tentative de Coup d’Etat)

Aux turques, aux kurdes et aux travailleurs de différentes nationalités,

M.Oruçoğlu’nda boy veren anarşizan ve revizyonist karakterli kimi görüşler üzerine kısa bir değerlendirme ; Halil Gündoğan

Bilenler bilir Sayın Oruçoğlu Halkın Günlüğü gazetesinde “Antagonizma” ismiyle tanımlamayı tercih ettiği köşesinde çeşitli konular/meselelere dair görüş ve düşünsel eğilimlerini paylaşır okuruyla.

Demokrasi, OHAL'le Değil Demokratik Halk İktidarıyla Gelecek!

Türk, Kürt uluslarından ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımız,

Faşist Diktatörlük halkla bir kez daha dalga geçmeyi tercih etti. Ve bir kez daha kendi içindeki kapışmayı halka fatura etmekten bir saniye bile tereddüt etmedi.

UYU EY „YİǦİT“ HALK ;Hasan Hayri Aslan

UYU EY YIGIT HALK

UYRUKEN ÖLÜM ACI VERMEZ İNSANA
UYU SEN!...

Atlar ve katırlar kişniyerek tepişiyorlar… Zavallı, yoksul çaresiz halklar ayaklar altında. Onları peygamber belleyen katiller gariban erlerden birinin kellesini kesiyor kameralar önünde. Katiller karanlık yüzlü, kara sakallı pis birer mahluk, öteki kellesiz gariban cesedin başında kurt işareti yapıyor, ağzı kulaklarında. Kurtların, çakalların, yılanların işgali altında memleket!

Sayfalar