Cumartesi Mayıs 4, 2024

Aşırı Sermaye Üretimi ve Marmara’nın Ölümü

İşçinin, emekçinin katledilmesi, yoksullaştırılması, sıradanlaştırılması, aşağılanması, yaşam araçlarının elinden zorla alınması, üretimine oranla insan gibi yaşamasının engellenmesi; doğanın katledilmesinden ayrı ele alınamaz. İşçinin karşı karşıya kaldığı sınıf muamelesi, doğanında karşı karşıya kaldığı bir sınıf muamelesidir. İşçi ve doğaya karşı tavır, burjuvazinin karakteristik sınıf eylemidir. Ya da daha açıkcası, kapitalist sistemin temel yapısıdır.

Aşırı sermaye üretimi için Soma’da 301 işçinin ve en son Kürt olduğu için Deniz Poyraz’ın katledilmesi, Marmara’nın katledilmesinden ayrı değildir. Birinciler olurken ikincisinin olmayacağı düşünülemez. Ya da Kod 29 yasası işçi için neyse, Marmara’nın ölümü de doğa için odur.

Burjuva dünya görüşü doğanın ve insanlığın düşmanı iken, işçi sınıfının dünya görüşü doğa ve insan dostudur. Bu ikisi arasında yer almak Marmara’nın ölümüne katkıda bulunmaktan farkı yoktur. Sınıf mücadelesinde tarafsızlık, ezenin yanında yer almak demektir.

Türkiye’nin özellikle son 20 yılı, sermayenin yoğunlaşması ve merkezileşmesine oranla doğanın talanı da aynı oranda artmıştır. Marmara’nın ölmü; tekelci sermayenin doğayı ve işçiyi aşırı oranda yağmalamasının bir sonucudur. Marmara’nın ölümü salt kendisiyle sınırlı kalmayacak, Ege ve Karadeniz’e de sıçrayacaktır. Ve ne acı ki, bütün okyanuslar ve denizler Marmara’ya yaklaşmış durumda ve SOS vermektedir.

İkizdere’de HES ve taş ocakları için doğanın alenen ve devlet zoruyla katledilmesi, Kanal istanbul’un yapılmak istenmesi, Kuzey ormanlarının yok edilmesi ve maden tekellerinin açıktan katliamları, Patara’dan 2 bin kamyon kum alınması, Marmara’nın ölümünden bağımsız değildir. Marmara’nın ölümü ise Antarktika (Güney kutbu)ve Arktik’den  (Kuzey Kutbu) buzulların hızla erimesinden ayrı ele alınamaz.

Her şey birbirine bağlıdır. İkiz Dere’de (İşkencedere) olanlar, Amazon ormanlarının yok edilşinden bağımsız değildir. Aynı sınıf tavrıdır. Aşırı sermaye üretimi ve sermaye birikiminin hızlandırmanın ve esas olarakta kapitalist üretim biçiminin doğal bir sonucudur. Marmara’nın katledilmesi, Antarktika’nın ekolojik dengesinin bozulmasından ayrı değildir. Sibirya’da endüstriyel ve tarımsal üretimin artmasıyla sıcak hava dalgasının genişlemesi, bütün dünyada doğal tarımın yok edilmesinden bağımsız değildir.

İşçinin katledilmesi, burjuva sınıfının işçi sınıfına karşı net bir sınıf tavrıysa, Marmara’nın ölümü, Antarktika buzlarının hızla erimesi, Amazon Ormanlarının ve  İkizdere’nin yok edilmesi de burjuvazinin işçiye karşı sınıf tavrından, kapitalist sistemin yapısal karakteristiğinden ayrı ele alınamaz.

Ya da yetişkin nüfus içinde dünya servetinin yaklaşık %46’sını 560 milyon kişi elinde bulundururken, 10 bin ABD doları ve aşağı servete sahip yetişkinlerin sayısı ise 2 milyar 879 kişi. Yani, dünya dünüfusunun en üst dilimi olan %1’i 191,6 trilyon ABD dolarına,  nüfusun en üst %11,1’lik dilimi yaklaşık 164 trilyon dolar servete sahip. Nüfusun en alttaki % 55’i (dünya yetişkin nüfusunun yarısından fazla) ise dünya servetinin %1,3’üne denk gelen 5.5 trilyon dolar servete sahip.[1]

Bu rakamsal gerçekler varken, doğanın korumasını burjuvaziden beklemek, saflık değil, dünya görüşüyle doğrudan bağlantılıdır. Ya da Kanal İstanbul’un yapılması halinde doğanın kalbine saplanan bir bıçak darbesi olması biline biline, ağzı sulanan yağmacılardan bıçağı elinden bırakmasını beklemek gibi bir şey. Sermaye sahibi, üzerinde oturduğu dalı kestiği taktirde sermayesinin büyeceğini biliyorsa, aşağıda aç sırtlanların beklemesine karşın, o dalı kesmekten çekinmez. Kapitalizm bir niyet sorunu değil, sistem sorunudur. Kapitalistin sermayesini büyütmesinden başka gözü bir şey görmez, bu kendi ölümü pahasında olsa.

Sınıf mücadelesi ve doğanın tahribinin önlenmesi, ekolojik dengenin bozulmasına karşı çıkılması, kısacası doğanın savunulması da sosyalizm mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır.

Çünkü, doğanın ekolojik dengesinin bozulması, bir sistem sorunudur. Kapitalizm insanlığın ve tüm canlıların düşmanıdır. Kapitalizm sadece işçi ve emekçiyi sömürmüyor, doğayı da aynı oranda sömürüyor ve katlediyor. Marmara’nın ölümü sadece küçük bir örnek. Dünya ölüm döşeğinde desek abartı olmayacaktır.

Bilim insanlarının araştırmasına göre, Antarktika’da 4 bin metre kalınlığında ve 26 trilyon ton tahmin edilen buz eriyor. Okyanuslara doğru hızla kayıyor. Bu buz parçasnın erimesi, okyanusların 60 metre yükselmesi demektir. New York, Şanghay, Cape Town, Hamburg gibi kıyı şehirleri tamamen su altında kalmacaktır.[2] Bütün emperyalist ülke ve tekellerin gözü Antarktika’nın zenginliğinde. Nasıl yağmalayacaklarının ölümcül hesabını yapıyorlar.

Emperyalist ülkeler “yeşil konsept” ve sık sık “doğayı koruma pakt”ları imzalayıp dursun. Bu kitleleri kandırmadır. Kapitalizm var olduğu sürece doğanın korunması olası değildir. Sorun yenilenebilir enerji üretimi ve tüketiminin ötesindedir. Kapitalizm, işçiyi tükettiği gibi doğayı da tüketiyor.

İngiltere’de yayınlanan Nature dergisinin bilimsel verilerine göre; gelinen aşamada karbon  dioksit salımının azaltılması bile doğayı kurtarmaya, buzların erimesinin önlenmesine yetmiyor. Hem Kuzey Kutup’taki Arktik buzları hem de Güney Kutup’da yer alan dünyanın soğutucusu görevini gören Antarktika buzlarının erimesini ve paçalanmasının durdurmanın doğal bir yolu kalmadı. Çünkü doğanın ekolojik dengesinin bozulması eşiği çoktan geçildi.

Aşırı sermaye üretimi ve pazarlara egemen olma yarışı emperyalist ülkeler ve emperyalist tekeller arasında hızla ve ölümcül bir şekilde devam ediyor. Dünya’nın ölümüne imza atıldığı gibi, dünya atmosferinin dışı da uydu ve benzeri altelerin çöplüğüne dönmüş durumda. Burjuvaziye dünya yetmiyor ve dünya atamosferin dış yüzeyi de şimdi aynı kaderle karşı karşıya.

Bilim insanları son 10-15 yılın önemli olduğunu ve doğada büyük değişimlerin olacağı konusunda uyarı üstüne uyarı yapıyor. En büyük uyarılardan biri doğanın kendisinden geldi. Korona Virüsü. Bu salgınlar daha da çoğalacak. Çünkü, doğanın her karış toprağı kapitalizm tarafından ele geçirilmiş ve yağmalanarak tahrip edilmekte ve diğer canlıların yaşam alanlarıda yok edilmiştir.

“Uyarı” yetmiyor. Radikal bir çözüm gereklidir. Reformist, yenilenebilir enerji üretiminin artırılması çözüm değildir. Çözüm, doğayı bu hale getiren sistemin yok edilmesidir. Aşırı meta üretimi ve aşırı sermaye üretimi var oldukça, yani, bunu gerçekleştiren kapitalist sistem sürmeye devam ettikçe, doğanın insanı sırtında atacağı bir gerçektir. Sırtından atarken, elbette birden değil, acı çektirerek bunu yapacaktır.

Bütün bu yalın gerçekler; sınıf mücadelesinin, doğa mücadelesiyle birleştiğini ve doğanın korunması için verilen mücadelenin sınıf mücadelesinden ayrı ele alınamayacağı bilincinin en yüksek seviye çıkarılmasıdır. Bu konuda radikal çözüm gereklidir. Bunu da Komünist Manifesto’nun yayınlanmasından bu yana komünistler dile getirmekte ve bu uğurda mücadele vermektedirler.

Reforumcu çözüm, Marmara’yı diriltemez, dünyanın ekolojik çöküşünün de önüne geçemez. Çözüm sosyalizmdedir. Bunun dışında çözüm aramak, doğanın can çekişme süresinin, insanlığın daha fazla acı çekme süresini uzatma taktiği olmakta ve kapitalist yağmacılara yaşam hakkı tanımaktadır. 27.06.2021


[1] Credit Suisse Global Wealht Databook 2021

[2] Johannes Dietrich, FrankfurtRundschau, 15.06.2021

 

2228

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar