Perşembe Nisan 25, 2024

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir. Türk halkının ortak bilincinde Sevr ve büyük kurtarıcı imgesi çok güçlü bir enerjiyle ortaya çıkmaya başladı.” diyeni Kuzey Kürdistanlıların eşgüdüm merkezi adayı DTK’ya eşbaşkan yaparsanız o da 2013’te: ”Öcalan’ın özgürlükçü, sol ve Türkiye demokrasi güçleriyle stratejik ittifak yaklaşımını sezen hamasi Kürt milliyetçileri ve Kürt “siyaset sınıfı” şimdiden “mevzi savaşı” başlattılar. Ancak Öcalan stratejik durum ve konularda küçük siyaset peşindekileri aşar. Bu onun tarzı.” der.

DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk’un Taha Akyol’a yazdığı “derin” mektuptan bahsediyorum.Hadi Aysel Tuğluk barış sürecine ilişkin Taha Akyol üzerinden köylü kurnazı bir politika yürütmeye çalışıyor diye haklı göstermeye çalışalım,ama iki noktada sırıtıyor vaziyet:  1. Türkiyeci Kürd siyasetçilerinin sık sık kapısını aşındırdığı “babası Çerkez,kendisi Türk” Taha Akyol stratejik analizde bizimkilerden daha kurnazdır ve amiyane tabirle bunu yemez.İkincisi de ortada barış süreci kalmadı, PKK ile TC, vekilleri üzerinden Rojava’da proxy bir savaşa devam ediyorlar.Vekalet savaşları örgütlemek sadece emperyalistlerin tekelinde değil,TC de alt-emperyalist yapısıyla El Nusra barbarları üzerinden Rojava’da PKK’nin öncülük ettiği Kürdlerle savaşmaktadır.

Somut toplumsal sorunlara insan ırkının bulduğu somut çözümler var.Örneğin toplumun örgütlenme mekanizması olarak devletleşme olgusu beraberinde getirdiği tüm olumsuzluklara rağmen insanlığın bugünkü gelişme düzeyinde pek çok sorunun çözümüne yarıyor.Çocuk ölüm oranlarının aşağıya çekilmesinden tutun anadilde eğitimin örgütlenmesine,ülke kaynaklarının başka toplumlara-devletlere akıtılmayıp halkın yararına kullanılmasına kadar devlet mekanizmasının olmazsa olmaz pek çok işlevi var.Adına devletleşme deyin ya da başka bir tabir kullanın,Kürdistan’ın ihtiyacı olan mekanizmalardır bunlar.Kürdistan’ın güvenliği,Kürdistan halklarının sağlığı,Kürdistan çocuklarının eğitimi sömürgecilere emanet edilemez,bunu kendi oluşturacakları mekanizmalarla Kürdistanlılar yaratmak zorundadır.Ve bu yaratma sürecine sosyal bilimler devletleşme diyorlar.Kürdlerin bir kesimindeki ulus devlet istemiyoruz tavrını da bir yana bırakalım ve onlara soralım,anladık ulus devlet istemiyorsunuz,peki bağımsız devlet neden istemiyorsunuz? Her bağımsız devlet ulus-devlet olmak zorunda değildir.Hatta her ulus devlet de Osmanlı ve sonrasında TC örneğinde olduğu gibi halklar hapishanesi olmak zorunda değildir.Bağımsız bir Kürdistan’da pekala federatif ve özerk bölgeler,kantonlar,vb olabilir ve Kürdistan halkları Osmanlı talancılığının Kürdistan’ı gasbetmeye soyunduğu 18. Yüzyıl öncesindeki görece özgür ve bağımsız hayatlarına devam edebilirler.Sömürgeci hukuk dışında herhangi bir hukuksal normun oturmadığı Kürdistan’da ulusal hukukun oluşturulması ve uygulanması anlamında da devletleşme zorunludur.Kaldı ki 40 milyonun üzerinde nüfüslarıyla Kürdistanlılar Birleşmiş Milletlere üye 193 devletin halkından ne daha akıllıdır,ne de daha ileridir. İsmail Beşikçi:”Bu nasıl uluslararası anti-Kürt bir düzendir ki yıllardır Kürtlerin üstüne çullanıyorlar? Benim tahminlerime göre dünya üstünde 50 milyon Kürt yaşıyor.Ve bir devletleri yok. Bu nasıl bir haksızlıktır? Ama burada BDP'nin de payı var. Biz bağımsızlık istemiyoruz diyorlar. Eğer siz bayrak ve devlet istemiyorsanız sizde bir sakatlık var!" dediiği zaman aynı salonda bulunan Sebahat Tuncel gazeteci Ezgi Başaran'a " Ben Beşikçi Hoca'ya katılmıyorum. Kürt hareketi ulus devleti sadece Kürtler için istemiyor değil, bu kavrama tamamen karşı. Bu nedenle de çok ilerici kalıyor." diyebilmişti. Osmanlı Devleti Türkleri Etrak-ı Bi İdrak olarak adlandırırdı idraksiz,anlayışı kıt Türkler anlamında.Kadim Kürdistan halklarının bugünkü durumuna,bizi temsil edenlerin çapına ve dünya kavrayışına bakınca bizim de bir iradesiz/idraksiz temsilci sorunumuz var diye düşünmeden edemiyor insan.Tarihsel süreç çok farklı, ama 1907’de Osmanlı tebaası Ermeni aydınlarının, çok değil 8 yıl sonra soylarını kurutacak İttihat Terakki önderleriyle karşılıklı kardeşlik nutukları çektiklerini bilmek gerekiyor.İnsanlık 1789’da Fransa’da Liberte,Egalite,Fraternite (Özgürlük,Eşitlik,Kardeşlik) sloganları atıyordu,çünkü biliniyordu ki özgürlük ve eşitlik kardeşliğin önkoşuludur.Yoksa kardeşlik kavramı iğrenç bir sakıza dönüşür,sömürgeci ağızlarda çiğnenen.

Alternatif siyaset kanalları açarak ulusal, sınıfsal,etnik v.b. ittifaklar temelinde Kürdistan’da iktidarlaşma ve Kürdistan’ı özgürleştirme perspektifi yerine “Türkiye demokrasi güçleriyle stratejik ittifaka” pek meraklı ve “hamasi Kürd miliyetçilerinin ve Kürd siyaset sınıfı” nın “küçük siyaset hesaplarını” ciddiye almayan ve Öcalan’ın gölgesinde bu engelleri kolayca aşacağını hesaplayan Aysel Tuğluk’a hatırlatmak lazım ki Kürdistan’ın son 30 yıllık sürecine ilişkin en önemli olgu Kürdistan devriminin şehirlerine ve güçlü uluslaşma dinamiklerine kavuşmuş olmasıdır. Öyle bir dinamik ki kardeşlik dilenilen Taha Akyol’a bile “Şu bir gerçek: Eğitim, şehirleşme, iletişim gibi modernleşme dinamikleriyle Kürtler eski kapalı aşiret yapılardan çıkarak bir uluslaşma sürecini yaşıyorlar.”(Taha Akyol,Milliyet Gazetesi,9 Eylül 2009) dedirtmişti.

Kürdistanlılar daha yetkin,dünya ve ülke kavrayışı daha güçlü ve Kürdistan bağlılığı daha yüksek temsilciler çıkarmak zorundadırlar.Varolanla yetinmek zorunda değiliz.

 

ZÜLKÜF AZEW,17.09.2013

 

 

103145

Zülküf Azew

Sitemizin yazarlarından olup politik ve teorik yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Zülküf Azew

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Sayfalar