Çarşamba Nisan 24, 2024

‘’Babama ne yaptınız? Açıklayın’’Deniz Gülünay

25.ölümsüzlük yılında babam  yoldaşım Hasan Gülünay'ın anısı önünde saygı ile eğiliyor mücadelesini sahipleniyor ve selamlıyorum. 

Düşününki sevdiğiniz insan aniden ortadan kayboluyor. Başvurduğunuz tüm resmi kurumlar size yardımcı olmuyor. Üstelik size uydurma bir kaç cümle ile kaybedilen kişiden umudunuzu kesmenizi peşinden gitmemenizi tavsiye ediyor. Hatta öğreniyorsunuz ki devlette arıyormuş kaybedilen yakınınızı. Arama artık onu diyorlar size. Peki, o kayıp diye unutmaya mı çalışırsınız. Bir güven sorunu ve yitirilmiş adalet duygusuyla nasıl bahsedeceksiniz. 

Sevdiğiniz kişi kaybedilmiştir, öldürülmüştür cesedini dahi bulamamışsınızdır, yâda işkence yapılmış bedenini bir ormanda bulmuşsunuzdur. Ancak yinede faillerin yargılanmasıyla adaletin yerini bulacağına inanmışsınızdır. Adaletin yerini bulduğuna olan inancınızla rahatlamak istemezmisiniz. Ben istemem bu saatten sonra adaletin sağlanması yeterli olmayacak çünkü babam geri gelmeyecek. Peki ya geçen 25 yılın hesabını nasıl soracağım.  Devlet bana 25 yıl borçlu babasız geçirdiğim 25 yılın hesabını vermek zorunda. kim sevdiğinin mezarını ziyaret etmek istemez ki. Bu duygudan mahrum bırakılan milyonlarca kayıp yakını var. 

Yaşadığımız ülke toprakları sadece nefes alıp yaşadığımız bir yer değil. Yeni değerler yaratan ve yaratılan değerlere sahip çıkan güzel insanların destansı direnişlerine de ev sahipliği yapıyor. Bunların yanı sıra bir kemik parçasına razı olup yıllarca çalmadık kapı bırakmayan anneler,  babalar, eşler ve çocuklar var bu ülkede. Bu ülkede insanlar bir kemik parçasından mutlu oluyor. Peki sizler bir kemik parçasından mutlu olabileceğinizi düşündünüz mü hiç. Eğer devlet eki ile öldürülen yakınınızı yıllardır görmemişseniz her gün özleyip onsuzken bile sevmeye devam etmişseniz eğer bir babaya bir oğul’a sarılmış kadar mutlu olursunuz. Devletin en büyük utancı insanları bir kemik parçasına mahkûm etmesi olmalı. 

Bir ülke düşünün ki insanları kimsesizler mezarlığına morglara kuytu köşe ormanları aramaya mahkûm ediyor sizi. Eğer yakınınız kaybolmuşsa yitip giden yalnızca bir beden değildir. Sizde artık bilmediğiniz bir hikâyenin için de özne olmaya başlarsınız ve her şeyden fedakârlık etmeye başlarsınız. 12 yaşında ki Besna babasını götüren o lânet olası beyaz Toros’un peşinden koşarken çocukluğundan vazgeçmiştir.  Ben ve kırmızı kurdelem 55 gün boyunca   babamı beklerken gelmeyeceğini öğrendiğimizde 7 yaşında kurdelemle birlikte çocuk olmaktan vazgeçtik. Hayat bundan sonrasında o kadar hızlı akar ki aklınızdaki tek anınız babanızı kaybettiğiniz son halinizdir.  Besna halen durmayan beyaz toros’un peşinde koşuyor bense kırmızı kurdelemle babamı bekliyorum. 

Kayıp olgusu anlatmakla ifade edilebilecek bir durum olmadığı gibi yaşadığımız travmayı ve duyguyu bir tarifi de yok. Sadece bitmek bilmeyen bir özlem ve devlete duyduğunuz nefrettir. 

Babamı 1992 de kaybedenler dosyamızı zaman aşımına uğratarak bir kez daha kaybetmeye çalıştılar. Hasan Gülünay'ı gözaltında kaybeden zihniyet elbette ki vurguncuları, katliamcıları baş tacı yapacaktı. Babam ömrü boyunca bunu anlattı aslında. Bu düzen kan emicilerin düzenidir. 

Bu gerçeği 25 yıldır yüzümüze kapatılan kapılarla engellemelerle ve yok sayılan dava surecimizle öğrendik  öğrenmeye devam ediyoruz. 

Devlet Hasan Gülünay'ın ve yüzlerce gözaltında kaybedilen kişinin davasını zaman aşımına uğratırken diğer taraftan katilleri serbest bırakarak milyonlarca insana gözdağı vermek istemektedir. Bir asırda geçse asla vazgeçmeyeceğiz. 

25.yılında tekrardan babamım akıbetini soruyorum.1992’de gözaltına aldınız bir daha geri gelmedi.  Babama ne yaptınız açıklayın. 

Sonuna sonsuza sonuncumuza dek asla vazgeçmeyeceğiz. 

 Sevgi ve saygılarımla 

 Deniz Gülünay 

39477

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Çalışma tarzı üzerine -1-

Görünümde kronikleşmiş her sorunumuzun, çalışma tarzımızdaki hatalı yaklaşımların süreklileşmesiyle doğrudan bir ilgisi bulunmaktadır. Tespit düzleminde defalarca kez belirtilen sorunlarımız üzerine yine yazılar kaleme almanın can sıkıcı bir yanı bulunsa da bunun önemli bir gereklilik olduğu da açıktır.

Örgütün işlev kazanması

Korku çemberini kıracağız

Ülkemizde zulüm kol geziyor,toplu katliam,işkence,kadına , çocuğa tecavüz yasalarla resmileştiriliyor. Biz hala kör,sağır ve dilsiz yaşamayı tercih ediyoruz. Kaderciliğe boyun eğme,korkuyla uyuyup,hergün ölüm haberleriyle kalkmak günlük yaşamımızın sıradan bir parçası olmuş , acı olanı ölümleri kanıksamış gibiyiz. Şunu söylemeliyim ki,özgürlüğün ve demokrasinin en büyük düşmanı,faşizm tarafından yaşatıldığımız katliam ve zülümlere karşı sessiz kalmamızdır. Kendi özgürlüğümüzden vaz geçerek,kölece yaşamaya tercih etmemizdir.

Sıra İzmir belediyesine de gelecek! Çetin Çetin

15 Temmuz darbe girişimini bahane ederek tüm muhalif kesimlere açıkça savaş açan RTE ve AKP hükümeti denetimi altına aldıkları yargı vasıtasıyla tüm muhalif kesimlere karşı gözaltı ve tutuklama saldırısı başlattı. Öyle ki 6 milyon oy alarak parlamentoda 3. parti konumundaki HDP’nin eşbaşkanlarının içinde bulunduğu 11 milletvekili tutuklanarak çeşitli hapishanelere konuldu. Öyle bir kin, öyle bir düşmanlık güdülüyor ki eşbaşkanlar ve milletvekilleri aile ve yakınlarından çok uzak yerlerdeki hapishanelere konularak aile ve çevrelerine de zulüm ediliyor.

Ölü paradigma ve ulus-devlet

“Osmanlı talancı bir imparatorluktu; ekonomik artığın üretiminden (köleci Roma, kapitalist Britanya gibi) ziyade, esas olarak vergi ve gasp yoluyla el konulmasına dayanıyordu; tutsak aldığı halkların yaşamları, üretim sistemleri pek umurunda değildi, esas olarak parazit bir yapısı vardı.” (Ergin Yıldızoğlu; http://globalpolitikultur.blogspot.com.tr/2007/11/pax-ottomana-ve-dier-masallar.html).

Emperyalizm ve Ortadoğu -3- Müslüm Elma

ATİK dava tutsaklarından Müslüm Elma’nın savunmasının “Emperyalizm ve Ortadoğu” başlıklı bölümünden alınmıştır.

Liberalizme karşı hakikate nefer olmak…

Komünist olmak, dünyayı değiştirme mücadelesinde bir misyona sahip olmaktır. Bu misyon, adanmışlığı, mücadele azmini ve yaratıcılığı koşullar. Komünist olmaya dair misyon esas itibari ile, ülkede ve dünyada verili durumu inceleme ve ona uygun politika üretme görev ve sorumluluğuyla kendisini perçinler. Devrimci örgüt de tarihsel misyonunu, tam da bu zeminde üretir.

AKP iktidarı ile erdoğan patlamaya hazır volkanın üstünde! Garbis Ağparik ile Reportaj (3cu bölüm)

*-Devlet ne zaman bir çıkmaz içine girerse, hemen sorumlu olarak Ermeni'leri göstermeyi alışkanlık haline getirdi. Son başarısız darbe girişiminin sorumlusu olan Fetullah Gülen'in “öz be öz Ermeni'dir. F. Gülen'in köyü Ermeni köyüdür, kökeni Ermeni'dir, bizzat büyük dedeleri Erzurum'da Türk'lere yapılan soykırımda aktif görev almıştır” gibi saçma sapan şeylerle Ermeni düşmanlığı körükleniyor. Ermeni düşmanlığı ile kin ve nefretin sebebi nedir ?

AKP faşizmi? yoksa doğru olarak devletin niteliği meselesi mi?

Kavramları doğru ve yerinde kullanmak oldukça önemlidir. Kavramlar politik söylemlerin özlü ifadesidir. Bu her belirleme açısından böyledir. Eğer kavramları yerinde ve doğru olarak kullanmazsak, teori de yanlışlıklar yaparız. Ajitasyonda bazen abartmalar olabilir, ancak politik tespitlerimizde ajitasyon yapamayız. Teorimiz açık ve anlaşılır olmalıdır.  Programlarımız ajitasyon içermez. Devlet tahlilide buna dahildir. Devrim programı ve mücadele biçimi aynı zamanda devletin niteliğiyle doğrrudan ilintilidir. 

Müslüm Elma; “Emperyalizm ve Ortadoğu” (2.bölüm)

ATİK dava tutsaklarından Müslüm Elma’nın savunmasının “Emperyalizm ve Ortadoğu” başlıklı bölümünden alınmıştır.

Liberalizmin müfrezelerine karşı MLM’nin müfrezeleri olmak

Unutma ki; sen bir komünistsin. Bütün düşünce, davranış ve eylemlerinle bu yüce sıfatı yükselt.(Mehmet Demirdağ)

Sınıf mücadelesinin en keskin dönemeçlerinde komünistlerin eldeki verili durumu inceleme ve ona uygun politika üretmedeki görev ve sorumluluğu her daim günceldir. Devrim mücadelesi bireyin benliğinde hayat bulsa da esasta toplumsal yaşamı değiştirme mücadelesidir ve devrime adanmışlık ancak bu şekilde anlam bulur. Devrimci müfrezenin korunması ve örgütlenmesi böylesi bir zemine oturur ve ilkeler ise bu müfrezenin çeliğine katılan sudur.

Garbis Ağparik ile Reportaj (2ci bölüm)

30 Ekim 2014 MGK kararı;"Taş üstünde taş,baş üstünde baş"kalmıyacak

*-Ermeni olmanın zor olduğu, linç kampanyasına dönüştüğü, hakaret olarak algılandığı iyi ve örnek olan bir davranış da var. “Süryani, Ezidi ve Ermenilerden özür diliyorum” diyen Ahmet Türk ile TBMM'de “Ermeni soykırımı için özür dilensin” önerisi sunan Sebahat Tuncel'in çıkışı ileri ve tarihi bir adım değil midir ?

Sayfalar