Cuma Nisan 19, 2024

Ben İstanbul Surlarinin Dibinde Şehit Düsecegim

           Türkiye Devrimci Hareketi 1980'li yıllarda tartıştığı konuların başında Kürt Sorunu ile SSCB'nin  halen sosyalist mi ?, emperyalist mi ? diye üzerinde şiddetli tartışmaların  yürütüldüğü bir süreçten  geçerek bugünlere geldi.

      Dünyada ilk defa 1917 Ekim Devrimi ile Rusya'da İşçiler-köylüler Çarlığı devirerek iktidarı ele geçirdiler. Rusya'da eski düzeni devirmek çok zor olduysada, yeni bir düzeni ; sosyalizmi inşaa etmek  ise ondan daha da zor olmuştur.İçeride ve dışarıda kuşatma altında olan, ilk sosyalist devrimin tecrübesizliği, ekonomik zorluklar, iktidarı kaybetmiş ama yok olmamış burjuvazi ile sosyalizmin inşaası uzun bir tarihi  süreci kapsamaktadır. Maalesef bugün sosyalistler  iktidarlarını kaybetmişlerdir. Ekim devrimiyle birlikte Sosyalist Devrimin yankıları, çevresindeki ülkeleri de etkilemiş beraberinde 15 cumhuriyette İşçi-Köylü iktidarları kurulmuştur. Emperyalist-kapitalist sistemden kopuşlar artık iki kutuplu bir dünya düzenini beraberinde getirmiştir. SSCB'de 50 yıllık sosyalist iktidarlardan sonra Kruşçef ve Brejnev kliğinin sosyalizmin bütün değerlerini adım adım değiştirerek revizyonist-emperyalist bir ülke durumuna getirmiştir.

    Sovyet Cumhuriyetlerinde ise durum artık eskisi gibi değil Rus milliyetçiliği ile cumhuriyetlerin ekonomik kazanımları sadece Rusya için çalışıyordu. Cumhuriyetler siyasi ve ekonomik olarak baskı altında tutulmaya başlandı.Uluslar ve halklar mozaiği olan SSCB'de, sorunlar ülkeyi artık halklar hapishanesine getirmişti.Rusya'da kabına sığmayan siyasi sorunlar Devlet Başkanı Gorbaçov'u 1985 yılında ülkenin ihtiyaç  duyduğu reform paketini uygulamaya zorladı. Glasnost (açıklık,saydamlık),perestroyka (yeniden yapılanma) politikaları ile yeni düşüncelerin tanınması  demokratikleşmek  adı altında  yapılan reform paketleri uzun zamandan beri var olan istek, şikayetler ve en önemlisi ulusal başkaldırıları ve  beraberinde milliyetçiliğin güçlenmesini ortaya çıkarmıştır.Hakim ulus olan büyük Rus şovenizmine karşı,Rus cumhuriyetlerinde başgösteren ulusal kopuşlar ''Bağımsız Cumhuriyetler'' şeklinde kendini gösterdi.1991 yılında  S S C B (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) artık resmen dağıldı. Gürcistan, estonya, Letonya, Ukrayna, Beyaz Rusya, Moldova, Azerbeycan, Kırgızistan, Özbekistan, Litonya, Tacekistan, Ermenistan, Türkmenistan, Kazakistan ve Rusya Federasyonu olarak bağımsızlıklarını ilan ettile Ermenistan bugün komşuları Türkiye, Azerbeycan, Gürcistan ve İran ile Kafkasların en eski halklarından biridir.Soykırım, katliam ve sürgünlerden sonra bugün ''Anavatan'' olarak kabul edilen Ermenistan varlığını koruyabilmiştir. Türkiye parçasında kalan Batı Ermenistan Jön Türkler ile Kemalistler tarafından yokedilmiştir. Rusya parçasında kalan Doğu Ermenistan ise 1917 Ekim  Devrimi ile Bolşeviklerin güvencesi altına alınmıştır. 30 Kasım 1920 yılında Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, S S C Birliğine dahil olmuştur.

    Azerbeycan ile Ermenistan devletleri arasında Dağlık Karabağ (Artsah) sorunu yüzünden, bir savaş yaşanmış,halen çözüme kavuşmayan savaşta Ermeniler , Azerbeycan'ın 7 bölgesini halen işgal altında tutmaktadır.Ermeniler önce Batı Ermenistan parçasında soykırıma uğratılarak yurtlarından oldular.Naheçevan I.Dünya savaşına kadar Ermenilere aitti.I.Dünya savaşında Ermeni nufüs sürgün ve katliamlara tabi tutuldu.Sovyet döneminde ise Naheçevan Azerilerin kontrolüne girdi. Nüfusun büyük çoğunluğu göçe zorlanarak Ermenistan'a gitti.Keza Dağlık Karabağ (Artsah) sorunu yine 1914 yıllarına dayanmaktadır. I.Dünya savaşında Bakü'yü ele geçiren İngilizler her bakımdan,yani siyasi-ekonomik olarak Azerileri desteklediler.Petrol yataklarını güvence altına almak için Amerika'lılara karşı Dağlık Karabağ'ın (Artsah) Azerilere dolayısıyla Azerbeycan'da kalma sını sağladılar.  %90'nın Ermeni olduğu Dağlık Karabağ (Artsah) Cumhuriyeti 1923 yılında, Sovyet iktidarı tarafından Azerbeycan S S Cumhuriyeti sınırları içinde özerk bir bölge olarak Azerbeycana bağlanmıştır.Sovyet iktidarı döneminde çeşitli sorunlar olsa bile S S C Birliği'nin dağılmasına kadar barış içerisinde insanlar bir arada yaşamışlardır.Sovyet cumhuriyetlerinde başlayan bağımsızlık,özgürlük  hareketleri kendini Azerbeycan ile Ermenistan'da da gösterdi.Dağlık Karabağ Meclisi 1988 yılında aldığı meclis çoğunluğu kararı ile Ermenistan'a bağlanmayı kabul etti.Bunun üzerine Azeriler Sumgait'te Ermeni yerleşim alanlarına saldırılarda bulununca  Ermeniler toplu olarak A zarbeycanı terk etmek zorunda kaldılar. Bu arada yüzlerce insan öldürüldü.Yine aynı şekilde Ermenistan'daki Azeriler ülkeyi terk ederek Azerbeycan'a göç ettiler.

     Levon Der Petrosyan ve beraberindeki akademisyen, öğretmenlerden oluşan Dağlık Karabağ Komitesi Yerevan'da açlık grevine yatarak Dağlık karabağ'ın Ermenistan'a bağlanması ve Ermeni toprakları olduğu, mücadelesini başlattılar. Yine Ermenistan, tarihinin en acı, dramatik deprem olayı ile bu dönemde sarsıldı.7 şiddetinden büyük deprem ile yıkılan Leninagan (Gümrü) 'da 100 bin'den fazla insan hayatını kaybetti.Bu olay büyük bir yıkım ve ulusal çöküntüye yol açtı.Tüm bu karmaşık süreçte Sovyet Yüksek Şurası, Dağlık Karabağ'ın, Ermenistan'a bağlanmasına şiddetle karşı çıktı.Halkın öncülerini,önderlerini tutukladı.Bağımsızlıktan kaynaklanan ekonomik çöküntü,depremin yaraları ve savaşın kıvılcımları Ermenistan`ı içinden çıkılmaz bir kaosa sürüklemekteydi. Her büyük tarihsel dönemeçlerde halk kendi önderlerini yaratır ve yaşatır.Dağlık Karabağ (Artsah) 'ın üzerinde yaşayan derin

tarihi, sosyal, ekonomik geçmişi olan Ermenilerin son  20 yılda devam eden savaşta kendi topraklarını yüzlerce, binlerce şehitler vererek savunmuş ve koruyabilmiştir.Bu tarihsel süreçte  LEONİD AZDGALDYAN  Ermeni halkının Komutanı, Önderi olarak Tarih sahnesine çıkmıştır.

     1915 Soykırımında Kars'dan kaçarak kurtulan, gelip Gürcistan'a yerleşen Azdgaldyan ailesinin bir ferdi olarak 1942 yılında Tiflis'te dünyaya geldi.İlk ve orta eğitiminden sonra 1960 yılında,  Lomonosov  Moskova Devlet Üniversitesi Fizik Bölümüne kayıt oldu.Burayı tamamladıktan sonra Yerevan Devlet Ünüversitesine taşındı.Radio-Fizik bölümünü başarı ile tamamladı. Dağılan Sovyet cumhuriyetlerinden, bağımsızlığını ilan eden Ermenistan'ın kendi öz ordusu yoktu. Sovyet askerleri çekilmiş, Ermeniler hazırlıksız yakalanmıştı. Yerevan'da devam eden yüzbinlerin katıldığı kitle gösterilerinden bir sonuç çıkmayacağını anlayan  Leonıd Azdgaldyan  ''ordusu olmayan bir halk yenilmeye mahkumdur'' diyerek, akademik, bilimsel,fizik çalışmalarını bir yana bırakarak Dağlık Karabağ (Artsah) savaşına katılmaya karar verdi.1990 yılının Şubat ayında ilk kez ulusal ordu oluşturma fikrini ortaya koydu. Bu doğrultuda ileri adımlar atarak ''bağımsızlık ordusu  komutanlığı '' nı oluşturdu.

 

                 ''KARABAĞ  ERMENİ  TOPRAKLARIDIR,  BU KADAR'' Leonid Azdgaldyan

 

          Leonid Azdgaldyan 1990 yıllarında mücadele arkadaşları Hovsep Hovsepyan, Aşod Nava sardyan ile Özgürlük ordusu'nun temellerini attı. Düşüncelerinin önderliğini de yapan atom fizikçisi  ''bize Artsah için savaşacak ve kazanacak gönüllüler ordusu gerek '' diyerek 300 kişiden oluşan seçkin bir birlik oluşturmayı başardı. Herkesin parmak ile gösterdiği orduda disiplin ve eğitim kazanmanın  şartı olarak olarak benimsendi.Aksi hallerde kesin ihraç söz konusuydu. Dağlık Karabağ (Artsah) 'ın savunmasında  girdiği bütün muharebelerde yenilmeyerek hepsinden zaferle çıktı.Leonid önderliğindeki Özgürlük ordusu kısa sürede çok büyük başarılara imza attı.Vartenis sınır köylerinden Noyemberyan, Yerash ve buradan Gornidzor, Şahumyan, Mardagerd'e kadar  uzanan  sınır boylarında  Azeri-Türk saldırılarını püskürterek korudu. Bu savaşın niçin bu kadar önemli olduğunu şu şekilde ifade ediyordu. ''Son yüzyılda  topraklarımızı  çoğunu kaybettik, ulus olarak neredeyse benliğimizi kaybetme noktasına gelmiştik, ve eğer bu sefer de Artsah`ı (Dağlık Karabağ) kaybedecek olursak, tarihteki son sayfamızı da kapatmış, yok olmakla karşı karşıya kalmış olacağız, bu sorun sadece küçük bir toprak parçası sorunu değil, bu sorun yok olmakla var olmak sorunudur” diyerek durumun son derece vahim olduğuna işaret eder. Azerbeycan cephesinde ise durum artık eskisi gibi olmayacak şekilde, yüzünü Türkiye'ye çevirme kararı aldı. Azeriler içerisinde kısa sürede gelişen  şoven-milliyetçi tepkiler ''Karabağ Azerlerindir'', ''Ermeniler Defolsun'' şeklinde gelişen tepkiler, Halk Cephesi tarafından yönlendirildi. Halk Cephesi Ebulfez Elçibey tarafından kurulan bir örgütlenmedir. Irkç-milliyetçi söylemler ile ortaya çıkan,Türkiye'de MHP ile sıkı ilşkiler içerisinde olan,desteğini alan,güçlü ilşkileri ile tanınan aynı anlayışa sahip  faşist  partilerdir.Azerbeycan'ın bağımsızlık ve özgürlük yolunda öncü rol oynayan Halk Cephesi kurucusu Ebulfez Elçibey, bir Türk Birliği oluşturmak  ve bütün Türk devletlerini  gerek ekonomik  gerekse de sosyal ve kültürel ilişkilerde aynı çatı altında birleştirmenin  çok ince hesaplarını ve  bu hayalini  gerçekleştirmenin  derin planlar yapıyordu.   Aç bir kurt gibi pusuda bekleyen Türkiye, Sovyetler Birliğinde olup biten iç karışıklardan son derece memnundu.Rus boyunduruğundan kurtulup, Türk cumhuriyetlerinin birleştiği ''Büyük Türkiye''  (Turancılık) hayali ve düşüncesi içerisinde oldular. Bunun için her türlü desteği sundular. Basında çıkan yazılar ile Türkiye'de yaşayan Ermeni'lere yeni bir kitle katliamı korkusu yaşattılar. ''Kahrolsun Ermeniler'', ''Bozkurtlar Bakü'ye'', ''Kahrolsun Komünizm'', ''Ordu Erivan'a'', ''Karabağ Ermenilere mezar olacak'' şeklinde sloganlar ile cihat çağrısı yapıldı.

      MİT ve TSK Genelkurmay Başkanlığı'nın desteği ile  ''gönüllüler''den oluşan bir gurubun savaşmak üzere Azerbeycan'a gittiği,yine Azerbeycan'a stratejik ve taktik destek sunmak için generallerin bizzat cephede yer aldıklarını gördük.Bir Azeri-Türk saldırısı ile karşı karşıya kalan Ermenistan ve Karabağ toprakları yeni bir saldırı ile yeniden kaybetmek durumu ile karşı karşıya kaldılar.  Özgürlük ordusunun kurucusu ve önderi Leonid Azdgalyan Dağlık Karabağ (Artsah) üzerine yürütülen tartışmalara açık ve net olarak şunları söyledi. ''Karabağ'ı hiç kimsenin tartışma konusu yapmaya hakkı yok, müzakere edilmesi, hele hele pazarlık asla söz konusu olamaz, parti çıkarları için kullanılamaz, Karabağ Ermeni topraklarıdır, her şey böyle anlaşılmalıdır'' diyerek tartışmalara son noktayı koydu.

     Bilim adamı, atom fizikçisi, efsane komutan  ordu içinde savaşın kurallarını ihlal eden askerleri eğitti ve onlara yol gösterdi.''Düşman dahi olsa teslim olan bir insana kesin olarak dokunulmaz, asla silahsız kişilerin üzerine ateş açmayın, kaçan kişiyi vurmayın bırakın kaçsınlar'' diyerek ,askeri eğitimin yanısıra ,insani değer yargılarına göre hareket edilmesi gerektiğini öğretti.  Dağlık Karabağ (Artsah)'ın savunmasında sayısız çarpışmalara katılan Özgürlük Ordusu savaşçıları diğer bölüklere rağmen 6 şehit vermiştir.Yedincisi ise kendisi olmuştur.Askerlerinden Gambaryan Valeri, Andonyan Samadar, Haçaduryan Rafo, Boğosyan Garik, Balayan Vladimir (Komutanı) ve Sahakyan Manuk gözde askerleri idi. Bunların içinde Şahumyan savunmasında önder rol oynayan Balayan Vladimir'in ölümünden oldukça çok etkilendiği görüldü. Askerleri ilk kez Leonid`i  “gözyaşı” dökerken gördüler. Halkın deyimiyle Leonid bir günde ''ihtiyarladı''. Balayan Vladimir'in cenaze töreninde mezarına eğilerek ''ant içti'',''bekle çok yakında  senin yanına geleceğim '' diyerek acılarını dile getirdi.Nitekim 12 gün sonra Mardagerd sınırları içerisinde bulunan Donaşen köyünde pusuya düşen Leonid,  21 Haziran 1992 yılında ölümsüzleşerek şehitler kervanına katıldı.

     Leonid Azdgalyan`ın  ölümünün üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen, insanların belleğinde var olmuş, onun yaptıkları, kısa ve öz yaşantısı, düşünceleri halen bugün dahi hatırlanmakta yeni kuşaklara aktarılmaktadır.Bu sene anmak üzere YDÜ (Yerevan Devlet Ünüversitesi)'nde düzenlenen anma töreninde rektör,askerleri ve öğrenciler hazır bulundu.Leonid Azdgalyan Ermenistan Cumhuriyeti,Dağlık Karabağ(Artsah) Cumhuriyeti,birinci derece onur madalyası ile ödüllendirildi. Leonid'in askerlerinden, şu anda Ermenistan ordusunda görevli albay Mişa Tateosyan ise komutanını şöyle anlattı.''On yıllar geçmesine rağmen günümüzde Leonid Azdgalyan'ın adı halen dün gibi saygınlık uyandırmaktadır. Özgürlük ordusunun komutanı, geleceğin düzenli ordu düşüncelerini ilk kuramlaştıran önderlerin başında gelmektedir.Eğer onun düşünceleri olmasaydı bizim zafer elde etmemiz kesinlikle olanaksızdı'' açıklamalarında bulundu.

      ''Karabağ Ermenistan topraklarıdır, bu kadar'' derken kafasında hep Karabağ vardı.Ve o bu fikre o kadar inanmıştı ki, Karabağ`ın  Ermeni toprakları olduğu  konusuda  tartışılmayacak kadar net ve açıktı, o bu fikre o kadar güçlü bir şekilde inanıyordu ki, bu uğurda yürüttüğü savaşımda hiç bir güç onu bu düşünce ve ideallerinden  ne saptırabildi ne de engelleyebildi. Karabağ davasının ve bu halkın yaşaması için ''bazı halklar vardır ölmek için yaşarlar, ancak bazı halklar da vardır yaşamak için ölürler '' saptamasını hayata uygularken inandığı düşünceler için savaşımdan bir an olsun geri durmadı. Hiç bir partiye mensup olmayan Leonid Azdgalyan Fransız gazetecinin… Siz hangi partidensiniz, hangi renktensiniz ?...  sorusuna, Leonid diz çökerek  yerden bir avuç toprak alır ve  gazeteciye dönerek, ''işte benim rengim Ermenistan toprakları hangi renkteyse benim rengim  de budur'' diyerek cevap vermiştir.  Şehit düştüğü zaman cenazesi, altı farklı partinin katılımıyla omuzlarda taşındı.''Savaşçının ölümü bile, ülkesine hizmet edebilmeli''derken ölümü bile ölümsüzleştirmekten bahsetmektedir.

    Vasiyetinde ''eğer biri gelip size benim öldüğümü söylerse inanmayın, ben İSTANBUL surlarının dibinde şehit düşeceğim'' derken ; hem orada şehit düşmenin çok daha onurlu ve anlamlı olduğunu,   hem de gerçek savaşın düşmanları olan faşist türk devletine  karşı verilmesine önemle dikkat çekmek istemiştir. Yeni bir yüzyılın başında dengeler artık eskisi gibi idare edilemediği için,zorunlu olarak değişikliğe uğrayacaktır.Bölgesel savaşlar,etnik,mezhep ve kimlik arayışları her geçen gün daha da çoğalmaktadır.Emperyalist haydutların bütün planları, çözümsüzlük ve savaşlardan başka bir şey ortaya çıkarmamıştır.Mazlumların acı ve gözyaşları,toplu ölümler,toplu göç dalgaları,mültecilik olayları artık günlük yaşantımızın bir parçası olmuştur.

 

         Türkiye, tam bu karmaşık sürecin tam ortasında aynı zamanda birinci derce sorumlu düzeyde rol almıştır.AKP 'nin başı R T Erdoğan bu projenin uygulayıcılarındandır. Libya, Irak, Mısır, Suriye`de meydana gelen savaşlarda din faktörünü kullanarak, paramiliter örgütler yaratıp bunları savaşa göndererek istemediği iktidarları devirmek için savaş çıkarmaktadır.Bunun için dünyanın her yerinden cihat için gelenler Türkiye üzerinden savaşa gönderilmektedir. Bu artık ispatlanmış, Türkiye insanlığa karşı suç işlemiş sadece yargılanması gerekmektedir. Çevresindeki komşu ülkelerden hiç biri ile barışık olmamış sürekli ''düşman ülke''  üretmiştir.Son olarak Irak Kürdistanı Başkanı Barzani ile bir ''gövde gösterisi'' yapma ihtiyacı duymuştur.Daha yakın zamana kadar Barzani onların gözünde ''bir kabile reisi''idi ne oldu da, birden bire  politikalar değişti. Türkiye'nin bu kadar suç dosyası kabarık iken Azerbeycan ile Ermenistan arasında süregelen savaşta ''barış güvercini'' rolüne soyunması inandırıcı değil, bir aldatmacadır. Kimse  de buna müsade etmez. Zaten çok zayıf bir ekonomiye sahip olan Ermenistan, 1991 yılından bu yana Türkiye'nin ekonomik ve siyasi ambargosu ile karşı karşıya yaşamaktadır. Bölge devletleri ile oluşturulan ekonomik ve ticari işbirliği antlaşmalarında Ermenistan kabul edilmemiştir.Bu Türkiyenin politikaları sayesinde  olmaktadır.

     Zengin petrol yataklarına sahip Azerbeycan'a  karşın , Ermenistan'ın kendine yetecek  çok büyük enerji  kaynakları  yoktur. Türkiye`nin Musul-Kerkük'te yatan zenginlikte gözleri olduğu gibi, Bakü'deki petrol yatakları da iştahını kabartmaktadır. Türkiye'nin de destek olacağı bir savaş ile Ermenistan'a bağlanmak isteyen Dağlık Karabağ (Artsah), saldırı ile karşı karşıyadır. Babadan oğula geçen bir yönetim ile işbaşına gelen İlhan Aliyev  Türkiye ile ilşkilerini sıklaştırma kararı almış uygulamaya koymuştur.Önce Azerbeycan`da askeri amaçlı modern bir havaalanı inşaası yapılmaktadır.Bütün haberleşme sistemlerini ise Aselsan üstlenmektedir. Haydar Aliyev'in Türkiye ziyaretinde R. T. Erdoğan biz ''Tek Millet, İki Devlet'iz'' aynı zamanda ''Yukarı Karabağ sorunu bizim de sorunumuz''diyerek taraflı olduğunu göstermiştir.

95743

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Son Haberler

Agop Ekmekciyan

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar