Cumartesi Nisan 20, 2024

“Bir can daha çoğalacağız bu kış, gün olur devran döner ve umut yetişir”*

İbrahim Kaypakkaya, yoldaşlarıyla birlikte, partinin, ordunun ve aynı zamanda komünist gençlik örgütünün temellerini atarken tarihteki birçok benzerleri gibi “genç” bir önder sıfatı taşıyordu. Komünizm uğruna yürüttüğü mücadelede şehit düştüğünde, bu durumu değişmemişti. Nitekim kuruluşundan günümüze Proletarya Partisi’nin vermiş olduğu şehitlerin büyük çoğunluğu bu gerçekliğin “yaşatıcısı” oldular. Daha geniş bir perspektifle bakıldığında görülecek olan ise, birden fazla yaş kuşağının devrim mücadelesini omuzlamakla yükümlü olabileceğidir.

Bu durum, öncü kuşakların “feda” bilincini komünizm ufkuyla donattıkları takdirde yerli yerine oturtabileceklerini göstermektedir. Aksi takdirde uzun soluklu mücadelenin yakalanabilmesi son derece zordur. Nitekim tasnifi yapılan ’68 ve ’78 kuşaklarından günümüze, değil Proletarya Partisi’nin saflarında, devrimci çizgide kalabilenlerin dahi sınırlı sayıda olabilmesi “anlamlıdır”. Ortalığa düşen bir takım nostalji tacirlerinin, bitmez “tükenmez”lerin, “Vartinik” artıklarının ve bütün “vicdan azaplı” müzeliklerin  bit pazarına nur yağdırma çabaları ibretle izlenmektedir.

Ders alınmalıdır; komünistlerin yaşamlarından ve mücadelesinden, kavgasından ve direnişinden öğrenilmelidir. Ders alınmalıdır; mücadeleyi terk edip gidenlerin bireysel yaşamlarından ve tercihlerinden de öğrenilmelidir. Bu kişilerin bizlere, genç kuşaklara aktaracakları “çok önemli” şeyleri olmalıdır. Onların anlatacakları, eğer bir nebze farkındalarsa, sınıf mücadelesine seyirci kalmanın ne menem bir şey olduğudur! Bunların geçmişteki mücadeleye ilişkin “askerlik anıları” gibi söyleyeceklerini kimsenin dinleyeceği yoktur. Onları gerçeklere ruhunu katarak bize şehitlerimiz anlattı ve anlatıyor. Onlar bugün de alasıyla yaşanıyor ve hep yaşanacak, yaşatılacak. Kavganın elbette dünü önemliydi ama daha önemlisi bugünü var, daha da önemlisi yarını var!

Marksist-Lenist-Maoistler halka karşı kavrayıcı ve kuşatıcı yaklaşmayı prensip edinirler. En geniş kesimleri bir araya getirmeyi hedeflerler. Düşmanları ile dostlarını ayırmaya özen gösterirler. Dolayısıyla dostlarına da buna uygun titizlikle davranırlar. Devrimin kitlelerin eseri, halk savaşının halkın savaşı olduğunun bilincinde çalışma yürütürler. Faaliyetlerinin merkezine her alanda örgütlenmeyi koymuşlardır. Bu anlayış, ilke ve perspektifle hareket ederken gerçekçi olmak durumundadırlar. Dejenere olmuş, kirlenmiş, iflah olmaz unsurlar ve çevrelerle uğraşmazlar. Ölüyü diriltmenin nafile çabasına kalkışmazlar. Parti faaliyetinin bu konuda harcamasına izin vermezler.

Yaygın biçimde işlendiği üzere, devrimci mücadelenin yükseliş yılları bakımından 68 ve 78 dönemlerinde, şu veya bu biçimde herhangi bir “sol” etiketli siyasi hareketin saflarında yer alanlar “kuşak” olarak adlandırılmaktadır. Bu ortak payda, aradan ancak onyıllar geçtikten sonra nostaljik bir temelde “anlam” kazanmakta ve yaşlılıkta “oyalanılacak” bir “hobi” halini almaktadır. Bunun için elbetteki bir takım gerekçeler yaratılmakta (anti-emperyalist gelenek, 12 Eylül ile hesaplaşma gibi), işe yarar işler de yapar gözükülmekte ama esasen verilen görüntü, yayılan mesaj apaçık, ayan beyan; “olan bitenler bir gençlik heyecanıydı”, “rüyaydı”, “gerçekçi değildi” şeklinde olmaktadır. Çoğu tuzu kuru, iş güç sahibi bir dolu devrimci eskisi, “ömrünün baharında hayata doyamadan belki de yok yere, pisi pisine vb. ölen” arkadaşlarına “vefa” borcu için kurdukları “mezunlar derneği”nde mevlüt okutup günah çıkartmakta, yaşadıklarına dua etmeyi de ihmal etmemektedirler.

Emperyalizmin, ağırlıklı olarak 90’lardan sonra ve de reformizm ile kolkola açtığı “devrimler tükendi”, “sınıflar tarihe karıştı”, “sosyalizm alternatif olmaktan çıktı”, “Marksizm/Komünizm iflas etti” kampanyasına “mütevazı” bir saf tutuş olarak adlandırılabilecek bu faaliyetler; “ne yazık ki” sınıf mücadelesinin yakıcı gerçeği karşısında traji-komik bir soytarılıktan öteye gidememektedir.

Devrimci mücadeleyi bir çırpıda “tarihe gömen”, olmadı “gençlik hastalığı” olarak tanımlayan, hele ki silahlı mücadeleden “veba” gibi uzak durulmasını salık verenler; emperyalizmin dünya halklarına reva gördüğü sömürü ve zumün bunca koyulaştığı günümüz koşullarında, bir parça olsun “imana gelip”, pili bitmiş saatin bile günde iki kere doğruyu göstermesine nazire yapsa ve mücadeleyi/direnişi sürdürenleri selamlasalar insan olduklarını hatırlayabileceklerdir.

Ancak emperyalist-kapitalist sistemin açmazları ve çıkmazları neticesinde geldiğimiz aşama; değil onların, hiç kimsenin kayıtsız kalamayacağı ve safını açıkça belirlemek zorunda olacağı bir noktaya hızla yaklaştığımıza işaret etmektedir.

“Kımıldayan her şeye ateş edin” emri, beklenmedik direniş karşısında bozguna uğrayan gözü dönmüş emperyalist işgalciler tarafından,“hareketsiz durumdakilere her ihtimale karşı kurşun yağdırmayı ihmal etmeyin”e çevrilmiştir. Bunun daha ileri bir noktası şüphesiz vardır. İnsan aklının çılgınlaşmasının ve vahşileşmesinin egemenler aracılığıyla tanık olduğumuz sayısız örneklerindeki gibi… Bu emrin her yerde uygulanmasının yanı sıra özel manada camide görüntülenmesinin ayrı bir mesaj içerdiği, iyice acizleştiği şu süreçte ABD emperyalizminin gövde ve kararlılık gösterisinde bulunduğu ise ayrıca belirtilmesi gereken bir husustur.

Geleceğe yönelik geçmişte yapılan hesapların adımları çok daha önceden; yani dünden olduğu gibi bugünden atılmaktadır. Bilindiği üzere en büyük yatırım insanadır. Evrensel bir gerçeklik odur ki, sınıflar arasında en ciddi kapışma gençliğe sahip olma konusunda yaşanmaktadır. Bu mücadelede gençliğin ellerini ve ayaklarını “eski kuşaklar”la bağlamaya çalışmak boşuna bir çabadır. Geniş manada “gençlik”, özel vurgusuyla “devrimci gençlik” “demir kuşakları” bile parçalayan bir geleneğin sürdürücüsüdür.

Feda ruhunu en üst düzeyde göstererek “kuşak”ları birbirine bağlayan, bütün toplumlar tarihinde genç kesim olmuştur. Bunun özellikle devrimler öncesinde pek tabii bir durum olduğu bilinen bir gerçekliktir. İşçi sınıfının tarihsel rolünü oynaması için yolunu açan, ona bayraktarlık yapan, her daim genç komünistlerdir. Genç komünistler proletarya partisinin biricik güvencesi ve sigortası, en değerli hazinesidirler. Onların varlık derecesi ve gelişme potansiyeli, proletarya partisinin devrim ve iktidar meselesini ne kadar ciddiye aldığının birebir göstergesidir.

Umudun nerede olduğu açıktır. Geleceği kimlerin kucaklayacağı bellidir. Kavgayı kimlerin omuzlayacağı ve ileriye taşıyacağı görülmelidir. Yüzümüzü taze, aydınlık ve diri yanımıza dönelim. Proletarya Partisi’nin önderliğindeki Komsomol’un 2. Kongresi, günümüzün kritik koşullarında, bu yüzden bir düzine programdan daha ileri bir adım olarak değerlendirilmelidir.

* Ahmet Arif

(03-16 Aralık 2004 tarihli İşçi Köylü gazetesinden alınmıştır.) 

46360

Tarihin not defteri, dünkü kürt siyaseti ve bugünkü Öcalan

 

KATLEDİLİŞİNİN 41. YILINDA O’NU ANIYOR, O’NUN İZİNDE YÜRÜYORUZ!

Emekçiler, Devrimciler

Partimiz TKP/ML’nin kurucusu ve kuramcısı komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin 41. yılındayız. Kaypakkaya yoldaş, Ocak 1973’de Dersimde yaralı olarak düşmana esir düştükten sonra aylarca süren işkencelerin ardından Diyarbakır zindanlarında katledildi. İşkence altında tarihi bir direniş örneği sergileyen yoldaş Kaypakkaya komünist baş eğmezliğin sembolü haline geldi.

Emekçi Kardeşler, 

Bilimsel Sosyalizmin Öncü Kadınları:Yusuf KÖSE

 

Jenny Marx’ın 200. doğum yılı anısına... 

Evet nakarat gibi yazabilirim onu,
Görebilsinler diye gelecek yüzyıllara

Aşk Jenny’dir, Jenny’de aşkın adı”[1] Karl Marx

EVLAT-YOLDAŞ(LAR) ORÇUN(LAR) İÇİN[*] Temel Demirer-Sibel Özbudun

“Çok şeyler var ki çürürler, unutulur, ölürler.Saltanat tahtı, tacı, asası gibi.Oysa bazı şeyler var ne çürürler,ne unutulur ne de ölürler,Charlie Chaplin’in şapkası,bastonu, ayakkabısı gibi.”[1]

Yakınlarımız, dostlarımız, sevdiklerimiz için yazmamaya, konuşmamaya gayret ederiz; malum ne yapılırsa yapılsın “öznellik” girer işin içine.

Kolay mı? Dünyanın en zor işidir insanın sevdikleri için yazması; zor olduğu kadar “belalı”dır da…

Örgütlenme Üzerine :Taner özcan

Siyasi örgütler ya da devrim perspektifiyle yola çıkan tüm hareketler şu ve ya bu düzeyde örgütlenme, güncel görevler, sınıfların savaşımı sonucu açığa çıkmış kendiliğinden doğan hareketlerin sonucunda coşkuya kapılmakta acil görevler ve sorumluluklar ithaf etmektedirler kendilerine. Bu bir gazetenin yada bir organın somutunda sonuçlanmakta ve nihayetinde çelişki geriye düştüğünde organın yada gazetenin özeleştirisi yapılıp geri yada ileri yanları ile ilgili tahliller yapılıp kısa dönemsel sonuçlar üzerinden kesin sonuçlar elde edilmektedir.

Osmanlı rus savaşlarinda çerkez ve kafkas halklara yönelik sürgün katliamlar (2)

 

Üçyüz yıla yakın süren  savaşlar büyük ama o kadar kırım ve katliamları  mazlum Kafkas halklarına  reva görmüştür.  Savaşların galipleri her zaman  egemen sınıflar olmuş ,mazlum yoksul halklar eğemenlerin yenilgisine veya galibiyetine  kurban edilmiş , soykırım katliamları halklara yaşatılmıştır. Bunun en büyük örneği  iki milyona yakın , belkide daha  fazla  başta Çerkesler olmak üzere Kafkas halkı  soy kırıma  ve sürgüne  uğratılmıştır.

Türkiye'nin Well Strit Şehrini İşgal Et‏‏ / Ergün Aslan

Bir devrimciyi diğer görüşlerdeki insanlardan daha  insancıl kılan istisnalar kaydeyi bozmaz demesi değildir.

İstisnalar için gerekirse kendi kurduğunu da yıkıp yeniden yapmasıdır.

Bir rüyaydı bitti.

Türkiye'nin Well Strit Şehrindeki ABD halkı için Well Strit Şehrini işgal ruhunun yarattığı fakiriyle, zenginiyle... yan yana yürüyebileceğinin gerçekliği.

Bir rüyaydı bitti. 

Taşlarda yeniden yerine oturmaya başladı.

 

Düzen partilerine “TEK BİR OY BİLE YOK!”

Yerel seçim süreci, egemenlerin politik temsilcileri olan partilerin gerçekliğini anlama-kavrama açısından emekçilere önemli olanaklar sunmaktadır. Burjuva düzen partilerinde aday belirleme süreciyle birlikte yaşanan utanç verici gelişmeler bir kez daha göstermektedir ki onların halka değil kendilerine hizmet gibi dertleri vardır. Bunun için birbirleriyle dalaşıp, kapışıyorlar, kavga edip küsüyorlar.  Aradıkları, düşündükleri tek şey, kendi sınıf çıkarları; dert ettikleri ise daha fazla olanak elde ederek, zenginliklerini büyütmektir.

Akima Kapilma, Yel Degirmenleriyle Savasa Katil; Atomu Parcalayacagiz-3

Akima Kapilma, Yel Degirmeleriyle Savasa Katil; Atomu Parcalayacagiz-3



Hani essekle semeri karistirma durumu vardir ya, kirk yillik marksist hareketin icinde olup da, daha Marksizmin abc'si olan konularda bu kadar ileri bir cehalet icinde olan arkadaslarimizi gorunce aklima o geliyor; hakkaten bu arkadaslar essekle semeri ayirt edemiyorlar...!

Dersimde Yerel Seçim Sürecine Dair Kısa Bir Değini!

17 Aralık yolsuzluk operasyonunun yarattığı sistem cephesindeki dalgalanmayla seçim sürecine girildi. Halkın açığa çıkan bu duruma yönelik tepkileri dinmemişken yeni yasakları kapsayan yasa tasarıları da gündeme geldi. “Demokrasi paketleri” Taksim’de plastik mermi ve gazlarla saldırının yapıldığı sıralarda mecliste oylamaya açıldı. AKP iktidarının ezilen halk kitlelerini hizaya getirme planlarının başında yinebaskı ve şiddet birinci sırada. Bu durumun önümüzdeki dönem yine bu yöntemlerle iktidarını korumaya çalışacağı ise bir gerçektir.

100’E 1 Kala Ermeni gerçeginin topografyasi:SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

2015 EŞİĞİNDE,RESMÎ DURUŞ,DEVLETİN İNKÂR VE İMHACI TUTUMU,“ERMENİ AÇILIMI” DENEN ŞEY!,ERMENİLER HÂLİ YA DA DİYORLAR Kİ,24 NİSAN 1915,ERMENİ SOYKIRIMI,MALTA BELGELERİ’NİN ANLATTIĞI,TARİHİN RESMÎ OKUMALARI,SOYKIRIMDA KÜRT FAKTÖRÜ/ VEYA ROLÜ,“EMVÂL-İ METRÛKE”: GASPEDİLEN ERMENİ ZENGİNLİĞİ,MÜSLÜMANLAŞTIRILAN -GİZLİ- ERMENİLER,ABD PATENTLİ İLLÜZYON(LAR),PARLAMENTO KARARLARI İLE “SOYKIRIMI TANI(T)MA”!

VE BUGÜN…AHBARİK HRANT İÇİN HATIRLATMA,HİÇBİRİMİZ MASUM DEĞİLKEN KEFARET (TAZMİNAT) MESELESİ,LİBERALLERİN İŞLEVİ HAKKINDA BİR PARANTEZ

Sayfalar