Cuma Mart 29, 2024

Bir Varmış Bir Yokmuş

Masal gibi başlayan destan gibi biten hikâyelerden ne kaldı zaman içinde bize. Zebur, Tevrat, İncil ve Kuran. Homer İzmir de okuyor dizelerini amfiden. Aşil topuğundan vurulmasa ne olurdu? Helen Afrika Coğrafyasında yavuklusuyla yan yana yatsa da Truva’dan dehşet bir ceng kaldı bize. Tanrılar ve Tanrıçalar sevişiyor ırmak kenarlarında, Titanlar ne tarafa yana. Brahma Hintli dizimin kenarında günah çıkarsa, Çinli savaş ağalarının günahını hangi surları aşamaz? Yaşıyoruz işte Hallaç dan beri derimiz yüzüle yüzüle, destan ve hikayelerle uyutula uyutula. Munzer ve on binlerce köylü başı Almanya da kazıklara dikile, sefasını Martin süre! Bedrettin asılı kalsın çarşının tam orta yerinde. Aristo prenslere ders verirken çığnadığım üzüm tanelerinden kanımı içe dura! Ne yapsın o felsefe o çağda da sırtımdan yüksele! Masallar ve destanlar diyarından gelen umut(suzluk) Süpermen’in pelerininde Hollywood semalarında çelebi gibi süzüle! Kafamdaki düşümdeki, rüyamdaki ilkelerim ve kurgularımla yaşıyordum. Ne güzel Anadolu da her adımda düldülün ayak izleri var! Ali’nin haberi yok! Düldülün haberi yok! Ne güzel Sarı Irmakta çimdiğim günler! Düştüğüm yollar. Ne güzel Felsefimi gökyüzünden yeryüzüne indirmeyen sınıflara. Ne de olsa beterin beteri var! Herkes payına razıysa çırpın sanda yırtınsan da boşuna!

Aptallık ahmaklık değil benimkisi yaşamdan anladığım buysa maraba olurum ağanın ayağına. Ücret ve fazla çalışma değil derdim. Sınıfldaşlarımın Yaratıp kurduğu şeyleri kaybetmedim sadece yıkıntı altında! Burjuva’nın da adaleti kalmadı çağımda. Destanlarda ve hikâyeler de aranıp yalanıp durmam, Ömer’in Adaletini sakalımın akında buluna diye! Dünya benim için benim dışımda senin içinde! Felsefem Marx’la süzüldü. Masallardan hikâyelerden kırkların ceminden Marx’a garabet bir şey kaldı. Acılar ve çığlıkların sebebi bu. Ben düşlerden dünyaya giden bir yoldan çıkamadım. Dünyadan düşe giden yolu bulamadım. Yaşamım için önce düşlerimden hikâyelerimden kurguladığım ilkeleri koydum önüme. İnce Memed dağ başında sansın kendini raflarda tozlana dura. Kör Abdiler kına yakıyor kıçına. Daha kendi günlük hayatımızı disiplin altına sokamazken dünya ya yeni düzen kimler getire! Uzun zamanlara gidecek yollara azıksız çıkana kimler güvene! İpini tuta! Sırtını dayaya! Bir Viking gibi düşse yola azığında kurutulmuş balık yoksa yem olur canlı balığa! Okumasa da duymasa da deneyimcidir ruhum. Görmeden dereyi, sıvamam paçayı! Aklın varsa sende ıslana durma!

Bir varmış bir yokmuş deneyimim. Düşlerim başka dünya başka! Uçurumu kim giderecek bilmiyorum? Yol göster on iki havarilerim, On iki imamım! Tarihten kalan umutlarım! Başka bir düş bilmiyorum. Cami duvarına yaslanmam, çarmıha gerileni boynuma asmam eski düşlerden başka tutunacak dalim yok sanmamdan.

İlkelerimden taviz vermem! Vermem! Vermem! Yobaz kim diye sorsa bebekler gözbebekleriyle! Cevap ağlayışlarında! İlkeler konusunda Engels ne demişti Duhring’e hatırlayan var mı ola?

“Demek ki ona göre önemli olan şey ilkelerdir, doğaya ve insan dünyasına uygulanması, dolayısıyla doğa ve insanın uyması gereken, dış dünyadan değil, düşünceden türeyen kesin ilkeler. Ama düşünce, bu ilkeleri nereden alır? Kendinden mi? Hayır, çünkü bay Dühring kendisi söyler: Arı düşünce alanı mantıksal şemalar ve matematik yapılarla sı- nırlanır (bu son olumlama, ayrıca, ilerde göreceğimiz gibi, yanlıştır da). Mantıksal şemalar, yalnızca düşünce biçimleri ile ilgilidir; oysa burada sözkonusu olan yalnızca Varlık, yalnızca dış dünya biçimleridir ve düşünce, bu biçimleri hiçbir zaman kendinden değil, ama tastamam ancak dış dünyadan çıkartıp türetebilir. Ama böylece, tüm ilişki tersine döner: İlkeler, araştırmanın çıkış noktası değil, sonucudur; doğaya ve insanların tarihine uygulanmazlar, bunlardan soyutlanırlar; doğa ve insan dünyası ilkelere uymaz,ilkeler ancak doğa ve tarihe uydukları ölçüde doğrudur. Sorunun tek materyalist anlayışı budur ve bay Dühring’in bunun karşı- sına çıkardığı anlayış, idealisttir. Bu anlayış sorunu tamamen başaşağı koyar ve gerçek dünyayı fikirden, şemalardan, dünyadan önce nerede olduğu bilinmeyen ve düşünülemeyecek bir zamandan beri varolan plan ya da kategorilerden hareket ederek kurar – tıpkı ... bir Hegel gibi.”(Anti Duhring,sayfa34-35)

Düşlerde kurulan metafizik-mekanik marksizmin kafasını duvarlara çalmasının İşte sebebi tam da burada! Düşten dünya ya kurulan gökkuşağı yolu neresini yırta dura ezilen sınıflara umut olamamakta!

Biz Maoistleri de aynı düşsel beyniyle kavramaktan uzakta. O düşten dünyaya yollar çize biz dünyadan düşünceye! O zaman biz neden bu fantastik dünyadan farklı bir yol çizemiyoruz? Bir adım ilerde olmak sadece hedefe giden yolda bir adım önde olmak demektir. Başka bir anlamı yoktur. DÜNYADAN DÜŞÜNCEYE YANSITILAN SOMUT DURUMU TEKRAR DÜŞÜNCEDEN DÜNYAYA UYGULAMA SÜRECİNDE TÖKEZLİYOR OLMAMIZDANDIR. Duhring vari materyalizmle kardeşliğimiz buradadır.

Bu İbo’suz ulusal sorun tartışanlar, parti, ordu, sınıflar arası bağı koparan katagorizasyon marksistler, şeyler arası ilişkileri önemsiz gördüklerinden, şeylerin kendileri ile meşgul olduklarından, aynı şeyden bizimde sorumlu olmamızdan sesimizi güçlü çıkaramıyoruz Tencere dibin kara senin ki benden kara! . Hâlbuki akşama kadar da “Gerçekler Devrimcidir!” diye çığırıyoruz! Sanki kulağına küpe olsun sürecini yaşadık son elli yılda.

Düşsel ilkelerimle mutluysam, mutluysan? Yaşam akıp gidiyor ve yetişemiyorsak? Diyalektiğe hep birlikte sövelim!

Kahrolsun Hareket!

Bir varmış bir yokmuş…

Uyusunda büyüsün nenniiii…

Tıpış tıpış yürüsün nenniii…

Yürütebilen varsa?

50690

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Sayfalar