Salı Nisan 23, 2024

Bürolarımıza yönelik gasp girişimleri, muhabirlerimize yönelik pusular bizleri sözümüzü söylemekten alıkoyamayacak!

Son zamanlarda bürolarımıza ve çalışanlarımıza dönük saldırılara ilişkin çeşitli zamanlarda açıklamalar gerçekleştirmiştik. Şimdi bir kez daha bu konuya ilişkin bir açıklama kaleme almak durumundayız, ancak bundan önce biz kimiz, bize düşman olanlar kimlerdir sorularına cevap verelim istedik:

Özgür Gelecek kimdir?

İşçi ve emekçilerin, Kürt ulusunun, kadın ve LGBTİ+’ların, Alevilerin, Süryanilerin, tüm ezilenlerin sesi; emperyalist-kapitalist sistemin ve onun yerli uşaklarının her türlü halk düşmanı pratiklerini teşhir etmenin ve halk kitlelerinin sesi-soluğu olmanın peşinde olan sosyalist basın geleneğinin devamcısıdır Özgür Gelecek!

Ülkemizde egemenler karşısında gerçekleri halka anlatmanın ne anlama geldiğini, ödediği bedellerle oldukça iyi kavramış olan devrimci ve yurtsever basın geleneğinin bir parçasıdır Özgür Gelecek!

İbrahim Kaypakkaya’dan Nergiz Gülmez’e, Akıner Çağlar’dan Suzan Zengin’e; Muharrem Yiğitsoy’dan Sefagül Kesgin’e; Gurbetelli Ersöz’den Nujihan Erhan’a dek ödediği her türlü bedele rağmen halkla bütünleşerek halkın gerçeklere ulaşmasını ve egemenlere karşı kitlelerin isyanını yaymayı hedef ve görev edinen devrimci sosyalist basının bir parçasıdır Özgür Gelecek!

Hem de bunu ceberrut, faşist bir devletin yasak, infaz, yasaklama ve tutuklamalarına inat gerçekleştirmenin ısrarıdır Özgür Gelecek!

Özgür Gelecek’e düşman olanlar kimlerdir?

İşçi ve emekçilerin, ezilen ulus ve inançların, yok sayılan kadın ve LGBTİ+’ların sesini kısmak ve onları baskı altına almak isteyenlerdir, Özgür Gelecek’e düşman olanlar!

Kendi sömürü ve rant çarkı işleyebilsin diye “dikensiz gül bahçesi yaratma” derdinde olan ve başta emperyalist-kapitalist sistemle onun yerli uşakları olmak üzere her türlü halk düşmanıdır Özgür Gelecek’e düşman olanlar!

Devrimci ve yurtsever basını susturmaya çalışan zorba devlet ve bu devletin sivil ayaklarıdır Özgür Gelecek’e düşman olanlar!

İbrahim Kaypakkaya’dan Nergiz Gülmez’e, Akıner Çağlar’dan Suzan Zengin’e; Hafız Akdemir’den, Musa Anter’den, Gurbetelli Ersöz’den Nujihan Erhan’a halkın sesi olmak için her türlü bedeli göze alanları katleden devlettir, kontrgerilladır, hizb-ul kontradır, DAİŞ’tir ve bunların türevleridir Özgür Gelecek’e düşman olanlar!

Peki ya şimdilerde Özgür Gelecek’ten düşman yaratma çabasında olanlar?

Ne yazık ki son aylarda bizimle birlikte devrimci, demokratik kamuoyunun gündemini yoğun bir şekilde işgal etmektedir bu soru ve soruya verilen cevap.

Devletin, tüm kurumları ve faşist Kemalist diktatörlüğün en maskesiz haliyle halkımıza düşmanlık ettiği; işçi ve emekçileri OHAL bahanesiyle emek sömürüsünün can alan çarkına mahkum bıraktığı, başta Türkiye Kürdistanı ve Rojava olmak üzere Kürt halkının yaşadığı coğrafyayı kan bataklığına dönüştürdüğü, kadın ve LGBTİ+’ların yaşam hakkı başta olmak üzere her türlü hakkını erkek egemenliğinin tahakkümü altına almaya çalıştığı bir dönemde, gündemimiz gazetemiz Özgür Gelecek’ten ve muhabirlerimizden kendilerine düşman yaratma çabasında olanların saldırılarına karşı durmakla meşguldür!

Şubat ayından bu yana bürolarımız ve gazete çalışanlarımıza yönelik çeşitli gasp ve şiddet pratiklerine imza atılmış, son olarak da bir muhabirimize pusu kurularak saldırılmıştır.

Gazetemizden düşman yaratmak isteyenlerin şimdiye kadar yaptıklarına bir göz atalım:

2016 yılının Eylül-Ekim aylarından itibaren OHAL’in daha hissedilir hale gelmesiyle İstanbul’un çeşitli mahallelerinde gazete dağıtımları yapılmamaya, dağıtımlar düşmeye başlamış; bizler de buna uygun bir şekilde gazete tirajımızda düşüklüğe gitmiş ve yer yer dağıtımlarımızı çeşitli okurlarımız aracılığıyla kendimiz yapmaya başlamıştık. Her ne kadar OHAL’in dağıtımların düşmesindeki etkisi tartışma konusu yapılmasa da, “bürocular bize gazete vermiyor” fırtınası koparılmış, yıllardır gazetemize ulaştırılan haberlere dair izlediğimiz yayın çizgimiz hakkında dedikodu yapılmaya başlanmış, bizler de bu dedikoduları karşılıklı tartışmak adına “okur toplantıları” düzenleme çağrısında bulunmuştuk.

Bu önerimizi kabul etmeyenler, dedikodu yapma tutumlarını sürdürmüş, son olarak Ekim-2016’da, büroda bir muhabirimizin bulunduğu sırada kalabalık bir şekilde büromuzu basmış ve muhabirimizi tehdit edip ayrılmışlardır. Baskın yapmadıklarını iddia eden bu kesim, sosyal medya üzerinden “baskın nasıl olurmuş göreceksiniz” vs. şekillerde devrimciliğe nasıl sığdırdıkları anlaşılmayan tehditlerle tacizlerini sürdürmüşlerdir.

Ve Şubat 2017’ye geldiğimizde ilk olarak Dersim ve Erzingan irtibat bürolarına çilingirle girilerek buralar gasp edilmeye çalışılmış ve iki kez bu pratik tekrar ettirilmiştir. Erzingan büromuzda okurlarımız, konu ile ilgili bir toplantı yaparak bu pratiği mahkum etmiş ve faaliyetlerine devam etmiştir. Ancak Dersim muhabirimizin şehir dışında olduğu bir tarihte yine büroya girenler, muhabirimiz alana döndüğünde onu içeri almamış; Dersim’de gazete dağıtıp referandum için HAYIR çalışması yürüttüğü takdirde “gerekeni yaparız” şeklinde tehdit etmiş, ancak buna karşın muhabirimiz alandaki okurlarımızla gazete dağıtımlarını sürdürmüştür.

Henüz Erzingan ve Dersim bürolarımıza dönük saldırılara karşı tartışmalar sürerken 26 Şubat günü İstanbul-Aksaray’da bulunan merkez büromuz; kalabalık bir ekip tarafından büroda bulunan iki çalışanımız darp edilerek gasp edilmiştir. Ancak devletin devrimcilere uygulayabileceği yöntemleri de devreye koyan bu kişiler, ellerinde kamerayla çekim yaptıkları bu gasp olayının ardından, zaten kendisi şiddet olan gasp durumunu yok sayarak iki muhabirimize uyguladıkları şiddeti inkar etmişler, uyguladıkları şiddeti gizlemek için, şiddete uğrayan muhabirlerimizin neredeyse kendi kendilerine şiddet uyguladıklarını dahi iddia edebilmiş, “orantılı şiddet” tanımlaması yapabilmiştir. Keza bu gaspı sonlandırmaları için kapıya giden arkadaşlarımızı içeri almayarak söyledikleri “biz şiddetin özeleştirisini kendi içimizde verdik” şeklindeki cümle ise hem bir itiraf hem de tutarsızlıkta son boyut olmuştur.

Aynı gün İstanbul-Kartal’da bulunan irtibat büromuza da kimse yokken çilingirle giren bu kişiler, bir süre sonra da İzmir’de bulunan irtibat büromuza İstanbul’dan giderek buradaki muhabirimizi bürodan atmaya çalışmıştır. Buradaki okurlarımız bu gaspçı gruba yaptıklarının yanlış olduğunu anlatmaya çalışmış, ancak sorgulamamak-düşünmemek için adeta ant içmiş olanları ikna edemeyince bu kişileri bürodan çıkartmışlardır.

Okurlarımıza dönük eylem alanlarında, 1 Mayıs’ta, 18 Mayıs’ta yönelttikleri şiddete ve okurlarımızı Aliboğazı şehitlerinden İstanbul-Sarıgazi’ye getirilen halk savaşçılarından Umut Polat’ın cenazesinden kovmaya çalıştıklarından, burada bir okurumuzu “seni kurşun manyağı yapacağız” şeklinde tehdit etmelerinden bahsetmiyoruz bile!

Şiddet şimdi de muhabirlerimize yönelmiş durumda! 

Aradan geçen aylar boyunca gazetemizi ve muhabirlerimizi “günah keçisi” ve “baş düşman” haline getiren bu grup, bu ay içerisinde saldırılarını yoğunlaştırmış, ilk olarak yine İzmir büromuza giderek kapıyı çilingirle açarak gasp etmeye çalışmıştır. Hatta utanmadan bin bir emekle örülen değerler çiğnenerek “İzmir büro gerçek sahiplerinin elinde” minvalinde sosyal medya tetikçileri tarafından haber yapılmıştır bu hırsızlık girişimi. Ancak bölgedeki okurlarımız ve muhabirlerimiz duruma müdahale ederek, gaspı sonlandırmıştır.

Son olarak ise Antakya’da aile ziyaretine giden ve bu sırada bölgedeki bir okurumuzu da ziyaret etmek isteyen muhabirimize bu grup tarafından pusu kurulmuştur. Muhabirimize saldıran grup, muhabirimizin gözü, kafası başta olmak üzere vücudunun çeşitli yerlerinde yırtık ve morluklara neden olacak denli şiddet uygulamıştır.

Soruyoruz:

- Bu pratikler; devrimci basın emekçisi birini “pusuya düşürmek” ne anlama gelmektedir?

- Devrimci bir basın-yayın kurumunun çalışmalarını engellemek, çalışanlarına şiddet uygulayarak onları devrimci saflardan-faaliyetten uzaklaştırmaya çalışmak, gazeteye ve çalışanlarına düşmanlık yapmak kimin işidir, kime yarar?

- Şimdiye kadar “şiddet” yoktu diyerek kendilerini aklamaya çalışanlar bu pratiklerini nasıl açıklayacaklardır?

Tüm açıklığıyla bir kez ifade ediyoruz!

Böylesi saldırıları organize eden ve uygulayanlar devrimci değerlerden nasibini almayanlardır. Bizi şiddet sarmalı minderine çekerek, devrimcilere duyulan güveni iyiden iyiye yıpratan ve geçmişin hatalarına sürükleyen bu oyunlara gelmeyeceğiz! Ancak bu, saldırılar karşısında kendimizi savunmayacağımız anlamına gelmez! Faaliyetçilerimize uzanan elleri, devrimcilerin kanlarını döken ve dökeceğini pratikleri ile taahhüt edenleri unutacağımız anlamına gelmez!

Kimse aklından çıkarmasın; bizler ne bu şiddetten korkarız, yılarız ne de bu şiddetin varlığından kaynaklı mücadelemizden ve doğrularımızdan vazgeçeriz! Okurlarımızla, dostlarımızla elbette bu saldırıların üstesinden gelecek; halkımıza gerçeklerin taşınmasına ihtiyacın en yoğun olduğu bu süreçle yine halkımızın mücadelesinin bir parçası olarak baş edeceğiz!

Özgür Gelecek

21 Temmuz 2017

38828

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

Sayfalar