Cuma Nisan 19, 2024

Canım biraz HASAN AKSU'yla uğraşmak istiyor!

Hasan Aksu, onun tabiriyle gelenekten biri. Epey bir geçmişi var. Fakat son 35 senedir gelenekten uzakta yaşıyordu. Yurt dışına geldiğinde ( ya da onun söylemiyle yd atandığında) bir süre doruklarda dolandı. Kendi tabiriyle birileri ona ''haksızlık'' yapınca kızmış ve pılını pırtını tollayıp attığı bir parandeyle tepede oturduğu bir kaya üzerinden aşağı da olup bitenleri seyrederken, eski kadim dostları acımış ve uzattıkları bir ağaç dalıyla aşağı inmesini sağladıktan sonra, yazdığı ''Şafak Alazında'' anı kitabıyla biraz popolitesi artmışken, bu hızla daha başka 'misyonlara' soyunarak yaşamını devam ettiriyor.

Hesocuğum biraz sekterdir. Birileri onu gıdıkladığı müddetçe sağa sola gülücükler atar, ancak biri kendisine 'yan gözle' bakmasın, dumanını attırır! Yumuşak elli değildir. Benim gördüğüm diş geçirdiği biri varsa, köşe yazıları ve sosyal medya hesaplarıyla canına okumada kimse onu tutamaz. ''Zübük Devrimciler'' yazısı çok tartışıldığı için sadece örnek vermek istedim.

Heso, 'askerlik' anılarını her anlattığında YD'da kendisine nasıl haksızlık yaptığını övüne övüne anlatırken, başkaları aynı haksızlığa uğradığını söylediğin de ise, hesocuğum ''söyledik dinlemediler'' gibi, gayet babacan öğütler vermekten de geri kalmaz. Eeee, ne de olsa eski tüfek! içinde barut olmasa da, birileri dolu sanarak belki ciddiye alınır diye omuzundan tüfeğini hiç indirmez. Bak Hesocuğum, birileri seni niye ciddiye alsın. Sen ermiş misin, senden başka kimse mi yok? İnsanlar bön de, sen mi çok akıllısın? Kelli felli adamlar kendi sorunlarını çözemiyor, sen mi çözeceksin? Halkın çok güzel bir deyimi var. Kim takar Yalova Kaymakamını. Onun için sana bir dost tavsiyesi biraz rahat dur!

Hesocuğum'un soyadı AKSU olsa da, görüşleri pek bulanıktır. Bazen bakıyorsun tam damardan konuşuyor, bir bakıyorsun, karnından konuşuyor. Adeta daldan dala atlayarak ne dediğini bilmiyor bu eski tüfek.Son yazdığı iki makale var. bunlardan biri CHP'nin ''Adalet'' yürüyüşü, diğer ise ''öldürülen insanlık'' yazısı.

Hesocuğum ''Adalet'' yürüyüşü yazısında bakın ne diyor; ''O halde devrimin yapı taşlarını örmenin tek başımıza mümkün olmayacağı gerçeğini kavramamız gerekiyor. Hangi dönem kiminle, kime karşı geçici, göreceli birlikte duruş gösterebiliriz? Kimlerle kalıcı ittifak ve EYLEM birlikleri oluşturabiliriz ve bu güçleri devrimin müttefiki görebiliriz, tespiti çok önemli olduğu kadar güncel politik gelişmelere de tavır takınmanın yollarını da bize açacaktır.

O sebeple, “adalet” isteği, kısmi hak ve özgürlükleri devletin çizdiği yasal çerçeve içerisinde görülselde dile getirilen istek ve talepler ağırlaştırılmış faşizm koşullarında haklı ve ilerici bir içerik taşımaktadır. Ortaya çıkan bu toplumsal tepki ve direnişin dışında kendimizi tutamayız. Başlatılmış olan bu toplumsal direnişin dışında kalan bir yapı geleceğini doğru yönlendiremez'' miş. İşte size bir güzelleme. Hesocuğum, hatırlıyor musun, Nisan 2017 tarihinde yapılan ''referandum'' oylamasında, benzer yaklaşım sergileyenleri nasıl salvo atışına tutarak elinde tuzluk Boykot Boykot diye avazın çıktığı kadar bağırarak koşan sen değil miydin? Nasıl oluyor da ''referandumda'' 'Hayır dersiniz', bu gelenekle bağdaşmaz diyen zatı-aliniz değil miydi?

''Adalet'' yürüyüşü herkes için bir mihenk taşıdır. Kim nasıl yaklaşıyor, kim umut bağlıyor bunlar oldukça önemli şeyler. Ezberlemişsin 'devrimciler her yerde çalışır, gerici kurumlarda bile faaliyet yürütür' sözünü, bunu alıp her yere uydurmaya çalışıyorsun. Hesocuğum; al bir kaya nereye dayarsan daya, bu işler böyle olmuyor. Desteklenecek her eylem, etkinlik vb şeylerin hedefi nedir? kime hizmet ediyor? önderliği kimdedir? Bunlar oldukça önemli şeylerdir. Bu söylediğin CHP'nin başlattığı ''Adalet'' yürüyüşüne hiç uymuyor. Kasıklarını fazla zorlamışsın. CHP'nin bugünkü ''Adalet'' yürüyüşü, CHP'nin üstelendiği misyonun caddelere dökülmüş halidir. 14 yıldır AKP'ye destek veren CHP, bunca yapılanlara ses çıkartmazken, Kürtlerin hak arayışlarını ''terör'' sayarak AKP'nın çıkardığı tüm kanunlara, dokunulmazlıkların kaldırmasına evet derken, şimdi kalkıp 'Adalet arıyorum' çıkışı sadece bir aldatmacadır. Pazar günü yapılan mitingle de bu ''Adalet'' arama son bulmuştur. CHP, halkın biriken öfkesini, caddelerde insanları yorarak sonlandırmıştır. Nitekim sözcüleri, 'bu yürüyüşü yapıp bitirdikten sonra da ülkeye adalet gelmeyecek' diyen kendileridir. Asıl adalet arayışı Gezi Direnişinde başlamıştı, bunun başarıya ulaşmaması için uğraşan, Gezi Direnişinden vaz geçin çağrısı yapan CHP değil miydi?

Bak Hesocuğum, inan, ''Bilmeliyiz ki, toplumsal hareketleri “tukaka” diyerek, küçümseyerek gericiler, faşistlere, yasalcılığın reformist temsilcilerine bırakmayız.'' diyeceğimize, her yönüyle bu düzenin tam bir savunucu olan CHP'yi sahte 'adalet' arayışında yalnız bırakmak ve bunun yerine, halka CHP'nin faşist diktatörlüğün kurucu bir partisi olarak teşhir etmek en doğru olandır.

Hesocuğum bakıyorum iyi üfürmüşsun, tama da, ''Bizlerin bu tür toplumsal hareketlerde atıl kalmamızın en acı yönü bu gerçeğimizdir. Önderliğine bakmadan, toplumsal muhalefetin haklı – demokratik istemlerine bakmak ve onu sahiplenecek iradeyi yaratmaya çalışma esas alınmalıdır.'' diyorsun da, bizim midemiz senin kadar büyük değil. her şeyi yiyemiyoruz. İnan biz biraz titiziz. Somut tahliller yapmayı biraz seviyoruz. Örneğin MHP'nin yapacağı bir ''adalet'' yürüyüşünde onun faşist Önderliğine bakar ve kitleleri uyarırız. Sen sanırım meseleyi böyle anlatırken, aklına şu Mao'nun Çan-Kay Şek'le yaptığı ittifak mı geldi ne!

Hesocuğum şu ''Adalet'' yürüyüşünde CHP'nin kuyruğuna niye takılmamamız gerektiğini oldukça iyi anlatmışsın. Bak buna diyeceğim yok, yazının bu paragrafı ile önceki paragrafları o kadar çelişiyor ki, keşke bu zeminde kalsaydın. Bak ne güzel diyorsun; ''Buraya kadar genel ve özgül durum üzerine yazdım, peki KILIÇDAROĞLU’NUN BAŞLATTIĞI “adalet yürüyüşü” ilerici bir içerik taşıyor mu? Tabi ki hayır!'' bu kadar yeter, seni daha fazla yormayalım!

Hesocuğum ''öldürülen insanlık'' yazısında ''Kürdistan da yürütülen faşizme karşı ulusal kurtuluş mücadelesi amasız- fakatsız desteklenmeli'' demişsin. Buna ne denilebilir ki. Ancak, senin şu daha önce yazdığın ''Rakka'' ve onun devamı olan ''Rojova'' vb yazılarınla bu çelişmiyor mu? Orada da ulusal kurtuluş mücadelesi verilmiyor mu? O, değerlendirmelerinde öyle şeyler söylemiştin ki, şimdi söylediklerinle tam zıt şeylerdi. Rojova Kürtlerine sadece ABD'nin uşağı demediğin kalmıştı. Hatta o kadar ileri gitmişin ki, 'diğerlerini anlıyorum da, şu bizim geleneğin orada ne işi var' diye öğüt veren de sen değil miydin?

Gayet acık ve net olarak ''Kürt ulusal kurtuluş hareketiyle eylem birliklerinden kaçınamamak gerekiyor. Diğer devrimci güçlerde bizlerin dostu ve müttefikimizdir.'' yaklaşımı oldukça doğru, doğru doğru olmasına da, senin, daha önce HBDH konusunda oldukça saldırgan bir dille eleştirdiğin son dönemin yakalanmış en geniş eylem birliğini yerlerde sürüklerken, şimdi kalkıp sağa sola akıl vermeyi bir yana bırak, boyunu aşan konularda susarsan daha hayırlı bir iş yapmış olursun. İşte soyadı AKSU, ancak görüşleri bulanık akıyor dediğim de tam bu! Bilmen anlıyor musun Hesocum?!

Hesocuğum, dönem dönem gelenek falan deyip duruyorsun da bari geleneğin görüşleri üzerinden değerlendirmelerini sürdürsen, senin gibi eski bir tüfek için daha iyi olmaz mı? Bakıyorum bazı entel takımı seni de bayağı etkilemiş. Baksana pekte güncel olan ''AKP FAŞİZMİ BAŞ DÜŞMANIMIZDIR.'' diyerek bu entel takımı içinde kendine bir yer mi edinmek istiyorsun? açıkça sana yakıştırmadım. Sen ki, hep sol şeritte yürüyen biri olarak, nasıl oldu da biraz da sağdan yürüyelim diye biliyorsun? Sen de biliyorsun, geleneğin tüm diğer devrimci yapılardan ayrıldığı en temel sorunlardan biri de şu faşizm meselesidir. Hatırlarsın 1980'lerde de ülkenin niteliği tartışıldığında (ki hala öyle) aynen bugün olduğu gibi o zaman da faşizmi sadece MHP'den ibaret görenler az değildi. Gelenekte, faşizm bir devlet sitemidir, gelip geçici değil, partilerle aynılaştırmakta hiç doğru değil diye karşı çıkıyordu. Onun için gel, yol yakınken şu ''AKP faşizmi'' sevdasından vaz geç!

Ayrıca ''Okun sivri ucu bu baş düşmana yöneltilmelidir.'' dediğinde, onun dışında kalan tüm güçlerle (hadi MHP demeyelim de yumuşak bir şekilde CHP diyelim'' ittifak edilmesi gerekir. Mesele AKP'yı hükümetten al aşağı etmek değildir. Mesele devrim sorunudur.

Aynı yaklaşımı ''Ortadoğu’da Amerikan emperyalizmi ve NATO Ortadoğu halklarının baş düşmanıdır.'' değerlendirmesinde de dile getirmişsin. Bügün mesele sadece ABD emperyalizmi değil, genel olarak tüm emperyalistlerdir. ''AKP baş düşmandır'' dediğin yerde, söylediklerim ABD emperyalizmi konusunda da geçerlidir. Baş düşman tespiti gelenekçe esas olarak savaşın esas olduğu dönem için yapılır tespiti hala değişmiş değil. 35 senedir geleneğin görüşlerini takip etmede geri kalmış olabilirsin diye hatıralatayım dedim. Günümüz açısından dünyada devrim esas akımdır ve dünya çapında baş çelişki de emperyalizm ile ezilen halklar arasındadır.

Hesocuğum bilmiyorum kızdın mı? Bence kızma! Ne yani benim de iki lafın belini kırmaya hakkım yok mu? Ne dersin? 

51272

Ali Kara Hanoğlu

 Ali Kara Hanoğlu sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Ali Kara Hanoğlu

Trabzon / Maçka'da Partizanlar; Tamer Çilingir

’’(…)
Maçka bir noktadır Türkiye haritasında,
Osmanlı’nın vergi defterlerinde geçer adı,
önemsizdir yağı, bol yumurtası, peyniri,
bir de delice balı vardır ilkçağlardan beri,
saray mutfağında bilinir
Maçka`yı, Maçkalıyı bundan öte tarih ne bilir? (…)’’ der İsmet Zeki Eyüboğlu bir şiirinde.

Ya Devrimden yanasın yada faşist diktatörlükten yanasın

Garip olaylar oluyor ülkemizde. Aslında garip olaylar oluyor demekte yanlış. Çünkü,hepimiz alıştık devletin bu tür panorayak oyunlarına... Devlet erk'inde at iziyle ıt izi birbirine karışmış durumda. Darbeciler kim? Darbeyi yapanlar kim? Bunların siyasal temsilcileri ve yönlendiricileri kimler? Henüz bu sorular en azından kamu tarafından netlik kazanmış değil. Açık olan birşey var ki,darbeciler devletin içerisinde ve iktidarın önemli mevkilerinde yer almaktadır.

Emperyalizm yaşlanıyor. Yaşasın Halk Savaşı

Uzun süredir yazamıyorum. Bunun temel sebebi okuma, araştırma ve inceleme yapıyor olmam. Bir yandan günlük ekmek mücadelesi, bir yandan ev içi sorumluluklar, ara molalar, bilgiyi fazlalıklarından arındırma ve süzme. Marx, Engels, Lenin, Mao’nun Türkçe eserleri bitti gece üçlere dörtlere yol alırken. Arada çerez niyetine Orhan Hançerlioğlu’nun düşünce tarihi, ve yüzlerce sayfa, tez… Sabah altı buçukta kalk borusu sonrası, martı çığlıklarına zincirlerimin sesi karışıyor. İş yerine ulaşım için gereken bir saatlik süreyi de boşuna harcamak olmazdı.

TKP/ML : Ne sois pas du côte du conflit des cliques fascistes mais du côte de la Guerre Populaire – (sur la tentative de Coup d’Etat)

Aux turques, aux kurdes et aux travailleurs de différentes nationalités,

M.Oruçoğlu’nda boy veren anarşizan ve revizyonist karakterli kimi görüşler üzerine kısa bir değerlendirme ; Halil Gündoğan

Bilenler bilir Sayın Oruçoğlu Halkın Günlüğü gazetesinde “Antagonizma” ismiyle tanımlamayı tercih ettiği köşesinde çeşitli konular/meselelere dair görüş ve düşünsel eğilimlerini paylaşır okuruyla.

Demokrasi, OHAL'le Değil Demokratik Halk İktidarıyla Gelecek!

Türk, Kürt uluslarından ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımız,

Faşist Diktatörlük halkla bir kez daha dalga geçmeyi tercih etti. Ve bir kez daha kendi içindeki kapışmayı halka fatura etmekten bir saniye bile tereddüt etmedi.

UYU EY „YİǦİT“ HALK ;Hasan Hayri Aslan

UYU EY YIGIT HALK

UYRUKEN ÖLÜM ACI VERMEZ İNSANA
UYU SEN!...

Atlar ve katırlar kişniyerek tepişiyorlar… Zavallı, yoksul çaresiz halklar ayaklar altında. Onları peygamber belleyen katiller gariban erlerden birinin kellesini kesiyor kameralar önünde. Katiller karanlık yüzlü, kara sakallı pis birer mahluk, öteki kellesiz gariban cesedin başında kurt işareti yapıyor, ağzı kulaklarında. Kurtların, çakalların, yılanların işgali altında memleket!

Durum iyidir !Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

15 Temmuz akşamı faşist klikler arasında iktidara hâkim olma kavgası yeni bir boyut kazandı. Hâkim sınıflar arasında süregelen çelişkinin özü uzlaşmaz bir çelişkidir. Bu uluslar arası emperyalist devletlerin sermaye egemenlik savaşının bir parçasıdır. Faşist klikler arası darbe girişimleri, çatışmalar, öldürmeler, idamlar vb. yeni bir şey değildir. Bu yüzyıllık TC tarihine bakıldığında çokça görülür. Tarih, Ermenilere, Kürtlere, Araplara, Alevilere vb. yapılan soykırımla, katliam ve akıl almaz işkence, zulümle doludur. İttihat ve Terakki’den günümüze bu böyle oldu.

Darbe'nin imitasyon ve fason hali...

Bu ya bir tiyatrodur ki ben öyle düşünüyorum;  ya da sinemanın gala gecesinden yalnızca bir sahnedir ki, düşünmek bile istemiyorum!

Soralım!

Kendi öz savunmamızı güçlendirmeliyiz!! Mahircan

Darbenin her türlüsüne karşı olduğumuz açık. Yıllardır yaşadığımız hukuksuzluğa, sivil darbe örgütlenmelerine, faşizme, gericiliğe, radikal İslamcı katliamcı zihniyete karşı olduğumuz gibi..

Bu tiyatrodan kim yarar sağladıysa, kotaranı da odur.

Egemen sınıfların kanlı-kaos senaryoları ve hesaplaşmaları

15 Temmuz gecesi darbesinin egemen sınıflar arası çatışmanın bir ürünüydü. Özellikle AKP-Gülen cemati arasındaki çıkar dalaşında yenik düşen Gülen cematinin son çırpınışları olarak ortaya çıktığı analaşılıyor. İki faşist-dinci kliğin çatışmasından “demokrasi”nin doğması ya da işçi ve emekçilerin lehine sonuçlanması söz konusu olamazdı.

Sayfalar