Perşembe Nisan 25, 2024

Çelişkilerden faydalanabilmek doğru konumlanmayı gerektirir!

İçinden geçtiğimiz süreci doğru anlayabilmek için pek çok gelişmeyi bir arada değerlendirmemiz gerekmektedir. Ortadoğu'daki değişimler, Kürt ulusal hareketinin gelişim seyri, egemen kliklerin arasındaki çelişkiler, ezilenlerin durumu, devrimci hareketler... Bunlar ilk akla gelen başlıklardır. Sonuç olarak süreç, birçok çelişkiyi barındırdığı oranda ezilenler için fırsatlar da yaratmaktadır. Fakat bu fırsatlardan yararlanabilmek süreci doğru analiz edebilmeyi ve doğru bir ideolojik-politik ve örgütsel konumlanışı gerektirir. Burjuva ideolojisinin/politikasının içinde kalınarak ezilenler adına zafere götürücü kazanımlar elde etmek mümkün değildir.

2015 Temmuz’unda başta Kürt hareketi olmak üzere ezilenlerin çeşitli bölüklerine yönelik başlayan saldırılar tüm şiddetiyle sürerken 15 Temmuz yaşandı. 15 Temmuz darbe girişimiyle aldığı darbelerle ciddi bir sendeleme yaşayan iktidar partisi AKP, mevcut tabanını milliyetçi-şovenist ve dinci söylemlerle daha fazla konsolide ederek egemenler arası çatışmada önemli bir avantaj elde etti. Kısa bir süre içinde devletin kritik noktalarını ele geçirdi. İlan edilen OHAL ile kendi yasalarını dahi bağlayıcı olan tüm esaslarından sıyrıldı. Devletin içinde tasfiyecilerle yerini sağlamlaştırırken ekonomik olarak müsadere yöntemini kullanarak önemli ölçüde kendisini ve yandaşlarını palazlandırdı. Devletin yeniden restorasyonunu hedefleyen ve kendisi dışındaki egemen kliklerin hareket alanını daraltan, Başkanlık sistemini açık hileyle kabul ettirdi.

Cumhuriyet kurulduğundan beri, hükümette olup olmamasından bağımsız olarak devlet içinde sahip olduğu kurumsal gücüyle hegemonik klik olan CHP ise hiç olmadığı kadar güç kaybettiği bir döneme girdi. CHP'yi ayakta ve birarada tutan Kemalist ideoloji hızlı bir aşınma süreci içine girdi. Ve bu durumdan kurtulmak için böyle bir kapasitesi hiç olmadığı halde AKP karşıtlığı üzerinden MHP'den ayrılanlardan SP'lilere ve çeşitli “sol” kesimlere yönelik söylemler geliştirmeye başladı. Kendisine “hayır”a oy veren kesimlere önderlik yapma görevi biçip ve bu kapsamda görüşmeler vb. yaptı. CHP'nin bu girişimlerinin MHP ve SP'liler ve burjuva parti ve çevreler içinde sonuç verip vermeyeceği kendi iç çelişkilerine bağlıdır. Fakat asıl sorun Türkiye'de kendine “sol, “sosyalist” veya “komünist” diyen bazı kesimlerin CHP ve onun ideolojisi Kemalizm'den bir türlü kopuşamamasıdır. Bu devleti kurucu kliği ve çelik çekirdek ordu aracılığıyla yaklaşık bir asırdır devleti yöneten birçok katliamın sorumlusu olan, Kürt ulusunu yok sayan, işçi ve emekçilere yönelik sömürü politikalarının sahibi olan egemen sınıfın bu kliği nasıl olur da “sol”cu olduğunu söyleyenler üzerinde etkide bulunmaya devam eder?

Türkiye’de burjuva ideolojisinin ana çizgilerinden biri olan Kemalizm’le aynı düzlemde buluşabilir, bunu sahiplenip söylemlerini, amacını bunun üzerinden tarifleyebilir? CHP ile “sol”un bir türlü kopuşamaması yeni ortaya çıkan veya sadece bugünün sorunu değildir. TKP'nin Mustafa Suphiler sonrası izlediği tarihsel ilerlemeci çizginin bir sonucu olarak solun gündemini hep meşgul etmiştir. Kaypakkaya başta Kemalizm ve Kürt sorunu olmak üzere bu çizgiye önemli bir darbe vurduysa da varlığını bazen güçlenerek bazen zayıflayarak sürdürmektedir.

“Devrimci bir cumhuriyet!”

“Türkiye'nin kurtuluşu için devrimci bir cumhuriyet için, yeni bir sol atılım için buluşuyoruz”, şiarıyla HTKP tarafından yapılan etkinlikte “Devrimci bir cumhuriyet kavgası”nın çağrısı yapılıyor. HTKP (ya da TKP) genel başkanı Erkan Baş konuşmasında şunları söylüyor; “Bugün Cumhuriyetçi kuvvetler bir yol ayrımındadır. Ya iktidarın, rejimin muhalefeti olarak konum alınacak, ya da düzeni tam boy karşısına alacak devrimci bir cumhuriyetçi damar kuvvetlenecek. Saray rejimini yıkmanın ilk şartı, cumhuriyetçi güçler içinde devrimci damarı kuvvetlendirmektir... (Bunun için; bn) Türkiye'nin tüm ilerici kuvvetlerine, emekçi halkımıza bir çağrı yapıyoruz.” (5.06.2017, Cumhuriyet)

Kendilerini burjuvazinin rejimine ait görmelerinin sonucu olarak “cumhuriyetçi kuvvetler” içinde tanımlayan, adında komünist olan bir partinin başkanının konuşmaları bunlar. Hedefleri ise cumhuriyetçi olmayan AKP/Saray rejimidir.

Kimlerle birlikte? “Tüm ilerici kuvvetlerle” birlikte! Bu ilerici kuvvetlerin sanırız henüz ayrışım yaşamadan önce yaptıkları 11. Kongre kararlarında sıraladıkları doktor, mühendis, öğretmen gibi eğitimli ve kalifiye emekçiler, sanatçı ve bilim insanları gibi aydın kesimler, öğrenci gençlik yani orta sınıf olduğunu ve bunların seküler bir yaşamı benimsemiş, aydınlanmacılığı savunan kesimler olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

TKP'nin bu teorisi yeni değildir. İçinde yaşanan kopuşmalara, dönem dönem başta Kürt meselesi olmak üzere daha ileri noktalarda konumlanabilmelerine rağmen dönüp dolaşıp burjuvazinin ideolojisi ve politikasına yedeklendiklerini görüyoruz. Onlara göre emekçi hareketi de devrimci olabilmesi için kendini seküler bir perspektifle tanımlamalıdır. Kürt hareketi de kadın hareketi de... Bu konuşmalar sanki ’90 öncesinden gelir gibidir. “Arkadaş önce kara kuvvetlerle hesaplaşalım” diyen ses kendini şu anda yeni duruma uydurmuştur. Şeyh Sait, Zilan, Ağrı isyanlarını gerici, feodal kara kuvvetlerin isyanları olarak görüp yine “cumhuriyetçi kuvvetler” devleti sarmış durumda. Ve bunun karşısında yine “cumhuriyetçi kuvvetler olarak” ve önüne “devrimci” sıfatı konmuş bir “cumhuriyet” için aynı saflaşmaya çağırıyorlar.

TKP geleneği o günlerden bugüne duruşunu sınıfsal zemin üzerinden değil ilericilik/gericilik üzerinden yaptığından burjuvazinin bir kliği peşinden sürüklenip durmuştur. Bir komünist açısından Kemalizm’le simgelenen ve ilkeleri arasında “milliyetçilik”, “devletçilik” olan bir cumhuriyetin gidip yerine İslamcılıkla simgelenen başka bir milliyetçi devletçi kliğin gelmesi nasıl bir nitelik farkı oluşturur? Meseleyi her türlü burjuva cumhuriyetin gitmesi olarak koyabilmeleri zaten kendini “cumhuriyetçi kuvvet” olarak görenler için mümkün değildir. Burada TKP her zamanki hatasına tam da sınıfsal duruşu dolayısıyla düşmüştür. Aydınlanmacılığa özsel bir ilerilik, dine de özsel bir gerilik yüklemiştir. Bu durum, burjuvaziyle yan yana durmayı, aynı ideolojiden, politik zeminden beslenmeyi getirmektedir.

TKP'nin yaşadığı bu handikap sadece ona ait değildir. Marksizm’in uluslararası çizgisinde de bu tarihsel ilerlemeci yaklaşım çok önemli bir ağırlığa sahip olmuştur. “Burjuvazinin üretici güçleri geliştirecek olması” dolayısıyla ona devrimci rol biçilmesi ideoloji ve politikada onun peşinden sürüklenmeyi getirmiştir birçok kesim açısından. Türkiye'de de bu görevi üstlenenler olarak Kemalistlerin görülmesi, onlara yedeklenme sorununu hep ortaya çıkarmıştır ve egemen klikler arasındaki çelişkide gönül rahatlığıyla CHP'nin ideolojik/politik evrenine girilmiştir. Aslında TKP'nin girdiği bu yola en büyük darbeyi kesin ve köklü bir şekilde Kaypakkaya vurmuştur. Hem ezilen-ezen hareketlerini “ilerici-gerici”lik üzerinden değil tamamen sınıfsal konumlanmayla belirlemesiyle hem de “komünistler iki gerici klikten birini tercih etmez” belirlemesiyle...

Ezilenlerle buluşmak zorunludur!

Ezilenlerin dünya genelindeki isyanlarında cihadçı örgütlerin sayısının artması, bu ilericilik-gericilik ayrımına her zamankinden fazla kan-can taşımaktadır. Komünistlerin bu ayrımın tuzağına düşmemesinin pratik tek yolu, bu eksen üzerinden kutuplaştırılmak istenen emekçilerin arasına mezhep, din, dil ayrımı yapmadan gitmeleridir. Sadece “AKP/Saray rejimine” karşı değil kuruluşundan bugüne halkları sömüren, Kürt ulusa yönelik imha ve inkar siyasetinden hiçbir zaman vazgeçmeyen Kemalist “CHP” kliğine ve topyekün bu devlete karşı mücadeleyi yükseltmenin yollarını bulmaktır. “Cumhuriyetçi güçler içinde devrimci damarı güçlendirmek” gibi şaşalı ifadelerin götürdüğü ve götüreceği yer her zaman bu ülkede egemen sınıflardan birine yedeklenmek olacaktır. 

39031

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

15 Temmuz Darbe girişimi, Yenikapı mitingi ve burjuvazinin kendi arasındaki uzlaşması

15 Temmuz 2016 tarihinde geçekleştirilen darbe girişiminin üzerinden bir ay gibi geçmeden devletin yeniden yapılandırılması adı altında AKP’nin dizginsiz saldırıları devam etmektedir.

AKP, 2011 yılında siyasal çıkarlarına ters düşmesiyle yollarını ayırdığı Fetullah Gülen’le girdiği hesaplaşmayı bugünlere kadar aralıksız sürdürse de, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yaptığı hamle, geride kalan süreyle kıyaslandığında, 5 yılda yapamadıklarını bir ay gibi kısa bir sürede başarmış oldu.

Düzen İçi Sol’culuk;Özgür Yıldız

Her toplumsal yapı kendi karşıtını da içinde taşır. “Sol”da, kapitalist sistemin karşıtı olarak ortaya çıktı ve gerçek kimliğini Komünist Manifesto’nun yayınlanmasıyla buldu. Bu süreçten sonra işçi sınıfı, kendisi için bir sınıf olarak burjuvazisinin karşısına, ütopik olmayan gerçek sosyalizm alternatifiyle çıktı. Elbette, burjuvazi boş durmadı. “Sol” hareketi reforme etme yollarını seçti. Proudhon, Bernstein ve Kautsky kadar sol”u reformizme etmenin teroik zeminlerini hazırladı.

Milliyetçi Enternasyonalizm

Bir kavramın, bugünün üretim ilişkileri içerisinde neyi ifade etmeye çalıştığını bilince çıkarabilmek için O kavramın, ilk ortaya çıktığından bugüne geçirdiği evrimı, hangi sınıfta ortaya çıktığını, hangi ihtiyaçtan kaynaklandığını, diğer bir deyişle hikayesini incelemek en etkili yöntemlerden biridir, çünki kavramların ifade edildiği dillerde sosyo-ekonomik hareketliliğe bağlı olarak gelişen, gerileyen canlı organizmalardır, bir kavram ilk çıktığı dönemde „olumlu“yu „iyi“ yi, „doğru“ yu işaret ederken sonraki dönemlerde karşıtına dönüşerek „olumsuz“ u, „kötü“ yü, „yanlış“ ı işaret edebilme

BATI BAĞIMLISI TÜRK BURJUVAZİSİ YÖN MÜ DEĞİŞTİRİYOR?

15 Temmuz askeri darbe girişiminden sonra, darbenin arkasından tartışılan konulardan birisi de; “Türkiye eksen mi değiştiriyor?”

AKP-Erdoğan çevresine ve yandaş medyada yazılıp çizilenlere bakıldığında ise, darbenin arkasındaki ABD ve AB istenmiyor. ABD ve AB medyasına bakıldığında ise Erdoğan'ın artık istenmediği gerçeği vardır.

Trabzon / Maçka'da Partizanlar; Tamer Çilingir

’’(…)
Maçka bir noktadır Türkiye haritasında,
Osmanlı’nın vergi defterlerinde geçer adı,
önemsizdir yağı, bol yumurtası, peyniri,
bir de delice balı vardır ilkçağlardan beri,
saray mutfağında bilinir
Maçka`yı, Maçkalıyı bundan öte tarih ne bilir? (…)’’ der İsmet Zeki Eyüboğlu bir şiirinde.

Ya Devrimden yanasın yada faşist diktatörlükten yanasın

Garip olaylar oluyor ülkemizde. Aslında garip olaylar oluyor demekte yanlış. Çünkü,hepimiz alıştık devletin bu tür panorayak oyunlarına... Devlet erk'inde at iziyle ıt izi birbirine karışmış durumda. Darbeciler kim? Darbeyi yapanlar kim? Bunların siyasal temsilcileri ve yönlendiricileri kimler? Henüz bu sorular en azından kamu tarafından netlik kazanmış değil. Açık olan birşey var ki,darbeciler devletin içerisinde ve iktidarın önemli mevkilerinde yer almaktadır.

Emperyalizm yaşlanıyor. Yaşasın Halk Savaşı

Uzun süredir yazamıyorum. Bunun temel sebebi okuma, araştırma ve inceleme yapıyor olmam. Bir yandan günlük ekmek mücadelesi, bir yandan ev içi sorumluluklar, ara molalar, bilgiyi fazlalıklarından arındırma ve süzme. Marx, Engels, Lenin, Mao’nun Türkçe eserleri bitti gece üçlere dörtlere yol alırken. Arada çerez niyetine Orhan Hançerlioğlu’nun düşünce tarihi, ve yüzlerce sayfa, tez… Sabah altı buçukta kalk borusu sonrası, martı çığlıklarına zincirlerimin sesi karışıyor. İş yerine ulaşım için gereken bir saatlik süreyi de boşuna harcamak olmazdı.

TKP/ML : Ne sois pas du côte du conflit des cliques fascistes mais du côte de la Guerre Populaire – (sur la tentative de Coup d’Etat)

Aux turques, aux kurdes et aux travailleurs de différentes nationalités,

M.Oruçoğlu’nda boy veren anarşizan ve revizyonist karakterli kimi görüşler üzerine kısa bir değerlendirme ; Halil Gündoğan

Bilenler bilir Sayın Oruçoğlu Halkın Günlüğü gazetesinde “Antagonizma” ismiyle tanımlamayı tercih ettiği köşesinde çeşitli konular/meselelere dair görüş ve düşünsel eğilimlerini paylaşır okuruyla.

Demokrasi, OHAL'le Değil Demokratik Halk İktidarıyla Gelecek!

Türk, Kürt uluslarından ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımız,

Faşist Diktatörlük halkla bir kez daha dalga geçmeyi tercih etti. Ve bir kez daha kendi içindeki kapışmayı halka fatura etmekten bir saniye bile tereddüt etmedi.

UYU EY „YİǦİT“ HALK ;Hasan Hayri Aslan

UYU EY YIGIT HALK

UYRUKEN ÖLÜM ACI VERMEZ İNSANA
UYU SEN!...

Atlar ve katırlar kişniyerek tepişiyorlar… Zavallı, yoksul çaresiz halklar ayaklar altında. Onları peygamber belleyen katiller gariban erlerden birinin kellesini kesiyor kameralar önünde. Katiller karanlık yüzlü, kara sakallı pis birer mahluk, öteki kellesiz gariban cesedin başında kurt işareti yapıyor, ağzı kulaklarında. Kurtların, çakalların, yılanların işgali altında memleket!

Sayfalar