Cuma Mart 29, 2024

Cengiz, Hakan ve Özgüç anısına… Onları yaşatmak…

İnsanlar ölür, sözleri kalır. Devrimcilikte söz, devrimci duruştur. Devrimci duruş; devrim için kendini örgütlemek, kendini örgütlerken halkı örgütlemek ve bunları yaparken tüm yaşamını devrime örgütlemektir. Ve yaşamını devrime örgütleyenler bugün ölseler bile devrime sevdalı her yürek atışında yeniden canlanırlar.

21 Ekim 2015’te şehit düşen üç Partizan, Sefkan, Yurdal, Ünal yoldaşlar yaşamın anlamını bireycilikten kopuşlarıyla bulmuşlardı. Mücadele kararlılığını her alanda gösteren ve mücadelenin gelişimi için büyük katkı sunan yoldaşlarımız Dersim’de devrimci bir duruş sergilediler.

Biri devrimci mahallelerde büyümüş, biri liseye kadar çarşıya bile tek başına gidememiş, bir diğeri ise sürgün çocuğu olarak büyümüştü. Yaşam koşullarındaki farklılıklara rağmen özgürlük ve kurtuluş yolunda devrim neferleri haline geldiler. Sistemin zincirlediği yerden kopmak, bireycilik yerine kolektif bir çalışmanın uygulanmasını sağlamak, sürecin gerisinde kalmak yerine süreci iyi okuyarak önüne geçmek, düşmanla uzlaşmaz bir çizgiye sahip olmak üç yoldaşın da ortak özellikleriydi.

Ünal yoldaş (Cengiz İçli), yenilenmenin, ilerlemenin ve gelişimin insanıdır. Türk kökenli yoldaş, Kaypakkaya’nın KKTH’na dair açtığı yoldan ilerleyerek Kürt ulusal mücadelesine dair sürekli araştırmalar yapmış, YDG’nin Kürt ulusu mücadelesine dair politik gelişiminin mimarlarından olmuştur.

Sefkan yoldaş (Özgüç Yalçın), Kemalizm’le uzlaşmaz, kitlede samimiyet uyandıran yapısı ve kavgada en önde olma isteğiyle arşınladı Ankara sokaklarını. Üniversiteden mahalleye, mahalleden işçi saflarına kadar her alandaki görevini büyük bir azimle yerine getirmişti. Kitlelerle samimi bağla kuran yoldaş, düşmana olan öfkesiyle bilemişti devrimci duruşunu. Kaypakkaya’nın zindanlarda işkenceye karşı kararlı duruşunun devrimci bir görev olduğunu savunan Özgüç yoldaş, Mercan Dağları’nda üstüne düşen görevi layıkıyla yerine getirmişti.

Yurdal yoldaş (Hakan Çakır), en zor koşullarda dahi örgütlülüğü korumak ve geliştirmek için hiçbir görevden kaçmamıştı. Emeğin önemi ve gücünü iyi kavramış olan yoldaş, anın sorunlarına çözüm olabilmiş, örgütlülüğe de samimiyetle emek vermişti. Örgütün yaşamsal ihtiyaçlarının devamlılığını sağlamak, her alanda faaliyeti daha ileri taşınmak için çaba harcadı. Pratikle teoriyi hücrelerinde birleştirerek öncü bir nefer nasıl olunur, gösterdi.

Bugün ne yapmalı?

Şehit yoldaşlarımızın her zaman vurguladığı gibi süreci ne kadar iyi okuyabilirsek hamlelerimiz o kadar sağlam olacaktır. Ünal yoldaşı hatırlayalım. Kürt ulusu mücadelesini çözümleyebilmek, ezen ulus şovenizmini saflarımızdan temizlemek için sırt çantasında Kürt ulusu mücadelesine dair bir yığın makale ve kitapla dolaşan Ünal yoldaşı... Bugün yaşadığımız coğrafyada yaşanan katliamları, baskı ve zulüm politikalarının çıkış noktalarını iyi okuyabilmek, çözümleyebilmek demek mücadele hattını bir adım ileri taşımak demektir. Emperyalist devletler güç savaşımı içerisindedirler. Birçok ülkede gençlik hareketleri sokağa çıktı, işçiler greve gitti, halk isyanları patlak verdi. Yaşadıkları krizin çözüm noktasını Ortadoğu olarak gören devletler bugün de kirli bir savaşa daha imza atıyorlar.

 Emperyalizme uşaklık yapan TC ise bugün T. Kürdistanı’nı vuruyor, Kürdistan’ın dört parçasının birleşme korkusuyla Cerablus’a girip Rojava’yı işgal planları yapıyor. “Çatlak bir sesin” planlarında pürüze yol açabileceğini öngören devlet, OHAL’i T. Kürdistanı ile sınırlandırmayıp, tüm ülkeye yayıyor. Bu süreçte kan kokan propagandalarıyla elini güçlendirmeye çalışan devlet karşısında Sefkan yoldaş kadar kararlı, öfkeli olmalı ve Yurdal yoldaş kadar örgütlü, ilkeli olmalıyız.

Ezenlere, ezilenlerin güçlü, haklı ve yenilmez karşı koyuşlarıyla tavır almalıyız. Şehit yoldaşlarımızdan öğrendiğimiz kitle faaliyetimizi geliştirmeli, sürecin özgünlüğünden doğru kitlenin ihtiyacıyla beraber yeni yöntemler geliştirmeliyiz. Ezenler nasıl ki söz konusu ezilenler olduğunda ortak bir cephe oluşturuyorsa bizler de ancak ve ancak devrimci, ilerici gençlik örgütleri ile beraber kavgamızı güçlendirebiliriz. Ortak mücadele hattını örmek devrimci görevlerimiz arasındadır.

Eklemek gerekir ki bir diğer önemli husus da sürecin öne çıkan yanlarıdır. Devlet başta Kürt ulusu olmak üzere ezilenlerin mücadelesini engellemek, parçalamak ve enerjisini soğurmak için şovenizmi büyütmeyi hedeflemiş ve ne yazık ki hedefini önemli derecede gerçekleştirmiştir. T. Kürdistanı’ndan eline bulaşan kanı hem FETÖ mendiliyle silerek katliamlardan kendini “aklamış” hem de PKK’yle FETÖ’yü bağdaştırarak geniş yığınları ve özellikle de etkisi altındaki kitleyi Kürt halkına karşı daha da düşmanlaştırmış, demokrat olan kesimde ise algı karışıklığı yaratmaya çalışmıştır.

Devlet her hamlesini önceden belirliyor, kitleyle aramıza engeller koyuyor, mat etmeye çalışıyor. Tek bir kıvılcım bütün bozkırı tutuşturabilir. Burada bozkırı tutuşturacak olan kıvılcımın kim/ne olacağı önemli. Kitleyle aramızdaki bağı sağlamlaştırmak, bağımızın kopmaması için yeni yollar geliştirmek gerekiyor. Kitleyle aramızdaki bağın kopması örgütlülüğümüzün boşa çıkması, politik seviyemizin yerle bir olması demektir. Devletin katliam naralarını her an daha çok yakınımızda duyarken gündelik yaşamsal faaliyetlerimizin, kitle faaliyetlerimizin önüne geçmesi kendi sonumuzu hazırlamak anlamına gelir.

Üç yoldaş, Sefkan, Ünal ve Yurdal yoldaşlar bugün gelişen süreç için neler yapabileceğimizi bizlere göstermiştir.

Onları yaşatmak, yoldaşların analiz ve muhakeme yeteneklerini, süreçle birlikte işletebilmemiz demektir.

Onları yaşatmak, egemenlere karşı dinmeyen öfkemizi, araştıran, kafa yoran bir işleyişle bilinçli hale dönüştürmek ve kolektife mal edebilmek demektir.

Onları yaşatmak, dün onların yüklendiği devrimci görevlerin üzerine bir yenisini daha koyarak yüklenebilmek, önümüze koyduğumuz hedefi kolektif bir ruhla göğüsleyebilmektir.

Onları yaşatmak, devrime daha fazla kafa yormak ve bu kafa yoruşla bugünkü sürece dair politikalarımızı net bir biçimde ortaya koyabilmemiz, bu politikalar doğrultusunda disiplinli çalışmamız demektir.  

Yoldaşlarımızın iddiasını diri tutarak kavgamızda yaşatırız. “Kitleden kopan birey eksikliklerine, zaaflarına kapalı hale gelir, bu da bireyi örgütten uzaklaştırır. Bireyin bilincinde, kararlılığında, iddiasında bozulmaya yol açar, kitlelere yabancılaşmayı doğurur bu da mücadeleye yabancılaşmayla paralel ilerler. Ancak sürekli kitlelerin içerisinde olan, kitlelerden öğrenen ve öğrendiklerinden hareketle kitlelere öğretenler mücadeleyi özümseyebilir ve mücadelede ilerleyebilir. Her an kitlelerin içinde, kitlelerle el ele mücadeleyi sürdürebilenler ideolojik sağlamlığı, politik seviyeyi yükseltebilir ve devrimci iddiada kararlı bir duruş sergileyebilir.” (Mao)

(Bir YDG’li)

45140

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Sayfalar