Cuma Nisan 26, 2024

Dar dünyada özgürlük arayan Komutan Marteger Yoldaş’a…

Kendisini anlatmadan başkaları tarafından çok yönlü devrimci özellikleriyle bu kadar çok anlatılan, olumlu meziyetlerine bu kadar çok vurgu yapılan kaç yoldaş tanıdık devrimci yaşamımızda? “Devrimci, ilerici kesimler, enternasyonal devrimciler başta olmak üzere en geniş emekçiler tarafından bu kadar çok sahiplenen, saygıyla ve minnetle anılan kaç devrimci tanıdık?” diye sorduğumuzda yanıtını almak için uzun bir süre düşünmek zorunda kaldığımız bir gerçektir. Bu niteliklere sahip kaderleri ortak olan iki Ermeni Komutan aynı idealler için yürekleri ortak çarpan iki devrimci yoldaştan bahsedebiliriz. Ayak bastıkları her çorak toprakta silinmez derin izler bırakan yaptıklarıyla hafızalara not düşülen Armenak Bakır ve Nubar Ozanyan yoldaşlardan ne kadar bahsetsek yine de yetersiz kalacağımız bir gerçektir.

Sessiz ve suskun, sakin ve coşkuluydular

İkisi de oldukça mütevazı ikisi de kendilerini anlatmada oldukça ketum olan, ikisi de söz daha dolaşıma girmeden harekete geçen sesten daha hızlı pratiğe giren yoldaşlardı. Gözleriyle konuşur bakışlarıyla kendilerini anlatırlardı. Sessiz ve suskun, sakin ve coşkuluydular. Bellerinde ve omuzlarında silahları eksik olmadan elleri ve yürekleriyle devrimin işlerini yaparlardı. Son nefeslerini verinceye kadar Kaypakkaya yoldaşın devrim ve savaş öğretisine bağlı kaldılar. Sadakat ve bağlılığın en derin en anlamlı vefalı devrimci örnekleri oldular. Bundandır ki halkımız ve yoldaşlarımız onları herkesten çok sevdi.

Tasfiyeciliğin bozucu-yıkıcı-yozlaştırıcı etkisinin devrim ve parti saflarında artırılmaya çalışıldığı günümüzde, Komutan Martager’in yaşam, duruş ve yürüyüşünün çok daha fazla anlaşılmaya, kavranmaya ve uygulanmaya ihtiyaç olduğu bir gerçektir. TİKKO’nun Rojava Komutanı General Martager yoldaş öze ve gerçekliğe dönüşün en samimi en dürüst en kararlı neferiydi. Gösterişsiz-meteliksiz-adressiz devrimciliğin iddialı bayrağıydı. Sahici devrimcilikle sahte devrimcilik arasına çizilmiş keskin bir devrim çizgisiydi. 40 yılın Kaypakkayacı devrimci damarını tekrar açığa çıkartmak ve yaşatmak için yaşadı ve savaştı. Onun yaşamında sıra neferlerine ait sayısız temiz saf, bir o kadar iddialı enternasyonal devrimci özelliklere tanıklık edileceği gibi aynı zamanda sıra dışılığın efsaneleşen devrimci militan özelliklerin sayısız pratiklerine ve örneklerine de rastlanır. 60 yaşın üstünde bir ömre sahip olan komutanın nasıl bu kadar genç, nasıl bu kadar hareketli ve çevik özellikler taşımasını anlamak elbette kolay değildir. Komutan Martager demire ve çeliğe ait tüm savaş silahlarını manevra kabiliyeti oldukça yüksek düzeyde ustaca kullanan bir yetenek dehasıydı. Sayılı sabotaj uzmanlarından biriydi. Asit kaplarında parmaklarını dolaştıracak, yoldaşlarını ve dostlarını hayrette bıraktıracak kadar kendine ait “Orhanus” özelliklerine sahipti.

Devrimci görev deyince ne ilerlemiş yaşını ne de geride mutlaka görmek istediklerini ifade ederek bahaneler üretmeye ve gerekçeler aramaya tenezzül etmeyecek kadar inançlı ve sadeydi. Silahından ve sırt çantasından başka “özel”i olmadı. Ne kolunda bir saati ne cebinde parası ne de kendine ait bir zulası yoktu. Ülkesiz bir enternasyonal devrimciliği esas alan militanlık yaptı. Komutan Martager gerçeğin “görünmez” yüzü komutanlığın gizemli adıydı. Kaypakkayacı devrimciliğin yeniden ülke ve enternasyonal topraklarında açığa çıkmasının ve yaşatılmasının isimsiz kahramanıydı.

General Martager, tasfiyecileri deşifre eden bir savaş kodudur

Oysa etrafımıza baktığımızda oturup katlimizi yazmak, partimizi tasfiye etmek isteyen yazıcıların safında “randevusunu kaçıran”, “Rojava’da devrimci görev almaktan kaçan, savaş ve direniş denince aklına sadece toplantı yapmak gelen”, “OHAL bahanesiyle savaş alanlarında bulunmak istemeyen” ne kadar iddiası tükenmiş, devrim hayali bitmiş, iradesiz ve kararsız, gösteriş ve kariyer düşkünü insan var. Savaş alanında bir dakika bile olma cesareti gösteremeyenlerin “Halk Savaşı” çığırtkanlığı ve İbrahim’in lafzını yapmaktan utanmayan ne kadar sahte devrimci var!

Pratikte MLM’yi hedef alan tutum ve pratikleriyle, Proletarya Partisi’ni yıkmak-bölmek-yoldaşları kutuplaştırmak-örgütü düşmanlaştırıp çatıştırmak, kafaları karıştırmak-bilinçleri bulandırmak için her türlü burjuva oyunlarına ve sahtekarlığa başvurmaktan çekinmeyen ne çok tasfiyeci vardır!

Kolektifin hukuk ve tüzüğünü sayısız kez çiğneyip ihlal eden bu güvenilmez anti-MLM unsurlar gerçek yüzlerini gizlemeye çalıştıklarını sanıyorlarsa aldanıyorlar. Sosyal pratikleri, onların gerçek niteliğini ve yer aldıkları anti MLM hattı açığa vurmaktadır.

Komutan Nubar yoldaş, önder yoldaş Kaypakkaya’nın devrim ve savaş stratejisi güzergahında yer alıp savaşmış ve sonuçta devrim uğruna canını feda etmekten çekinmemiştir. Komutan Nubar yoldaşın yaşam ve savaş pratiği sınıf düşmanlarına olduğu gibi aynı zamanda tasfiyeciliğe vurulmuş keskin bir darbedir. General Martager yoldaş tasfiyecilerin devrim ve örgüt karşıtı yüzlerini deşifre edip açığa çıkaran bir savaş kodudur.

Komutan Martager yoldaş her defasında tasfiyecilerin yazdıklarına ince bir gülümsemeyle bakar, sonra savaş görevlerine daha sıkı sarılırdı. Her türlü yılan ve çiyanların cirit attığı çöl yaşamı ve sıcağıyla alay ettiği gibi DAİŞ çetelerine karşı savaşırken de onlarla dalga geçti. Komutan Martager yoldaş kahramanca savaşarak şehit düşüşüyle de dillerinden ve kalemlerinden başka hiçbir sivriliği ve keskinliği olmayan tasfiyecilerle da alay etti.

Komutan Martager yoldaştan geriye savaş siperlerinde DAİŞ çetelerine karşı kahramanca savaş pratiği ve yazdığı kahramanlık kalır. Konuşulan ve hafızalarda kalan Komutan Martager yoldaşın savaş ve direnişleridir. Tasfiyecilik ve sahtelik ise Martager yoldaşın direniş ve savaş kararlılığı karşısında toz bulutu içinde tarihin utanç sayfalarına gömülür. Keza etrafımıza dikkatlice baktığımızda ne kadar da çok kendilerini gerçekliğin oldukça ötesinde gören ve anlatan kendilerine sevdalı insanlar var. Onların hikayeleri kendileriyle başlar, yine kendileriyle biter. Sayfalarında yalnızca kendileri, satırlarında sadece geçmişte yaptıkları yazılıdır. Başka yoldaşları anlatırken bile kendilerine bir pay çıkarmaya çalışan geçmiş, her devrimci pratikten bahsederken bile sanki o pratiklerin içinde kendileri varmış gibi imalarda bulunanların hepsi “eski” statüsünde kalır. Yazı ve sözlerin tarihi yeni de olsa anlatıklarının hepsi “eski”dir. An’a, somuta, yapılan ve yapılmakta olana, halka ve ezilenlere dair ya hiçbir şey yok ya da etki gücü zayıf, görünürlüğü oldukça az olan şeyler vardır. Eski olan tasfiyeciliktir. Yeni olan kendini direniş ve savaş alanlarında yaratan üreten Komutan Martager yoldaştır. Yeni olan büyük bir sevgi ve saygıyla çeşitli ezilen milliyetlerden halkın sahiplendiği, bağrına bastığı General Martager’dir.

Eskinin temsilcileri olanlar kendi gerçekliklerinin açığa çıkarılmasından, kodlarının açık, deşifre edilmesinden büyük korku duyarlar. Büyük bir telaş ve panikle devrimci fikirlere, eleştirel görüşlere saldırırlar. Olumsuz ve başarısız pratiklerinin konuşulmasından tartışılmasından oldukça rahatsızlık duyarlar, dikkatleri dışa çekmekte duyarlılığı başka yöne yöneltmekte ise oldukça “ustaca” davrandıklarını sanarlar. Gerçekte ise aldanıyorlar! Sosyal pratik bu köhnemiş ve çürümüş yüzlerin maskelerini her geçen gün daha da açığa çıkartıyor. Savaş ve gerilla alanlarında savaşarak efsaneleşen Komutan Martager yoldaş hakkında yazdıkları “eski” söylemi bir utanç olarak devrimci hafızalarda kalacaktır.

Yoksulluğun ve hakaretlerin kırbaçları altında çıplak büyüyen, özgürlüğe ve insanlığa tutkulu Armenak ve Nubar yoldaşlar ne bir mevki, ne bir yetki ve kariyer sahibi olmak ne de bir statüko elde edip içinde bencilce yaşamak istemediler. Faşist zulmün, ellerine silah almaya zorladığı Armenak ve Nubar yoldaşlar savaş pratikleriyle düşmanla alay etti. Düşmanın düştüğü düzeyle dalga geçtiler. Her iki yoldaşımız da sözle değil eylemle, dille değil elleriyle devrim yaparak, özgürlüğü yaşadılar ve yaşatmaya çalıştılar.

Sadece yirmi dört saatini değil ömürlerini devrime adadılar. Anlık-mevsimlik-süreli değil süresiz-sonsuz-soluksuz devrimciliği esas aldılar. Fedakarlık ve mütevazılıkta sınır tanımadılar. Konuşmaktan çok iş yapmayı, oturmaktan çok hareketi-eylemi-pratiği tercih ettiler. Devrimci görev deyince bir an olsun bile duraklayıp ince hesaplar peşinden koşmadan yürüdüler. Kendilerini yoldaşları, yaptıklarını ise halkımız anlattı.

Direnişin çıraklığından komutanlığın ustalığına uzanan Nubar Ozanyan yoldaş Kaypakkaya ve Armenak Bakır yoldaşın günümüzdeki en vefalı yoldaşı, en güvenilir kavga arkadaşı en iyi izleyicisi ve en sadık öğrencisi oldu. 40 yıllık devrimci damarın yeniden açığa çıkarılmasının sahici militanı oldu. Fazla söze gerek yok! Süslü cümlelere hiç ihtiyaç yok. Sadece onurlu ve dürüst duruşa, mülksüz yaşama, kariyersiz-gösterişsiz bir devrimciliğe ihtiyaç vardır.

Komutan Marteger yoldaş bunları başardı. Tıpkı Armenak yoldaş gibi.

Rojava’dan savaş arkadaşı PALE DERSİM 

40193

Bu Senin Hikâyendir

Sen bir halksın. "MÜMİN VE EFENDİ" bir halksın.

Halkların devrimci birliği

Emperyalizm bir yandan ranta dayalı sermayesini büyütürken diğer yandan ezilen dünya halklarının yaşamında büyük bir ağırlık olarak duran sefaletin yaratıcısı ve sorumlusudur. Dünyada var olan ve yaşanan köleliğin ve yoksulluğun yaratıcısı ve sürdürücüsü durumunda olan emperyalizm bütün faşist-gerici ulus devletlerle birlikte yaşatılan soykırım ve katliamlarında baş sorumludur. Emperyalistler ve yerli gerici faşist iktidarlar Ortadoğu’da ve ülkemizde ulusal-dinsel-mezhepsel çatışmaların düşmanlıkların yegane sorumlularıdır.

Kürdistan boşalıyor!

Özyönetim ve Hendek

Katliam, yıkım ve göçün diyarı oldu !
Oysa birkaç ay öncesine kadar umutlanmış ve özyönetimle kendi kendimizi yöneteceğimize dair hesaplar yapmıştık.
Devletin Moğol psikozuyla Kürdün kendi kendini yönetme isteğini bastıracağını kimse düşünememişti, düşünemezdi, zira Erdoğan, İran mola rejiminin sünni versiyonlu dinci rejiminin ayak yerini yapmak için yapay bir barış ortamı yaratmıştı. Bu barış ortamına hepimiz kandık, "yetmez ama evet" lerle destekledik, rehavete kapıldık ve işlenen tüm suçlara da ortak olduk.

Umudun Yazarı Sizler Gibi Olmaksa ...

İnsanı faşistlikten kurtaran sevdikleri için üretikleri değil ki .

İnsanı faşistlikten kurtaran sevdikleri dışındaki insanlar içinde üretmesidir .

Vallah zenginlere döndük. Billahta zenginlere döndük. 

Hani şu nasıl kazanıldığını bilmeyen,  har vurup harcayan,  çocukları olan zenginler var ya,  ha…  onlara döndük.

Bu kadar da olmaz ki .  

Dünyanın neresinde halkın sosyal yaşantısının içerisinde çıkıp gelen tınılar  çalındığında devrimcide burçak tarlasına iştirak etmez ki .

Bir şeyde diyemiyorsak .

Berlin’e Savaşı Öldürmek İçin Gitmek

„Çocuklarınıza mutlaka şunu anlatın;Bizler, kadınlar olmasaydık,1945’inİlkbaharı da olmazdıYaşanmazdı”(Nonna Aleksandrovna)[1]

Berlin’e Savaşı Öldürmek,Sur’a Kürt katliamını Durdurmak İçin Gitmek...

 II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın en vahşi günleriydi. Bütün emperyalistlerin dört gözle, Sovyetlerin Nazilerin eline düşmesini beklediği anlardı. Ama, Nazilerin hesaplayamadığı bir şey vardı. Sovyet kadınları...

TKP/ML-MK:8 Mart emekçi kadınların örgütlenmiş isyanıdır!

8 Mart 1857’de Amerika’da Kadın işçilerin temel hakları için mücadele ederken 129’nun yanarak katledilmesiyle temel buldu Dünya emekçi Kadınlar günü. Proleter kadınların kapitalizme karşı açtığı isyan bayrağının kızıl rengi bugün kadın hakları mücadelesinin hala temel itim gücü olmaya devam ediyor. 1857 ile rengini alan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü, bugün kadınların sınıfsal sorunları yanında ezilen cinsiyet olmasından kaynaklı sorunlarla birlikte daha geniş anlama bürünen bir toplumsal mücadele karakteri kazanmıştır.

Son kavga sınıf kavgasıdır! İsmail Cem Özkan

“Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” Köroğlu

Sınıf kavgasında taraflar meydana çıkıp er kavgası yapmamaktadır… Köroğlu değimi ile tüfek icat oldu. Bir tüfeğin sınıf lehine kullanılması ve sınıfı için sermaye birikimi aracı olduktan sonra savaşlar meydanlara çıkıp, daha karmaşık ilişkilerin olduğu bir alana kaydı. Kapalı kapılar arkasında verilen kararlar sonucu birçok insan haberi dahi olmadan, ne için öldüklerini bilmeden toplu katliamların, soykırımların kurbanı oldu.

Koçgiri'nin Onurlu Direnişi‏

Bilinmelidir ki, 1921’de Koçgiri, 1930’da Zilan ve 1937-38’de Dersim’de yaşananlar, resmi belgelerde tahrif edilerek gösterilmeye çalışıldığı gibi asla isyan değil, birer katliamdır. Hatta Dersim 1937-38 bir soykırım girişimidir.

Gelo ew ki ye / Jı wé da te ye /

Çı bejnik le ye / We ki reyhan e /

Navé wî Alîşer e / Him mér e him reyber e /

Li çiya ye Koçgîriyê zulfîkare

Kürt Ulusu Duygusal Bağlarının Olmadığı; Zoraki ‘Yaşama Birliğine’ Son Veriyor.

İsteyerek, gönüllü birlikteliği taşımayan, zoraki, tek taraflı ve baskıya dayalı bir evlilik mutlak ki, bir gün isyana başkaldırıya dönüşerek, kendi bağımsızlığını, özgürlüğünü isteyecektir. İstenen şu; bireyin, kadının, toplumun ve bir ulusun kendi iradesiyle her konuda kendisinin özgürce karar vermesidir. Kürt ulusu hiçbir zaman eşit şartlarda bir birliktelik yaşamadı. Türk ulusu her yönlü (sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik ve yaşamsal ) bir imtiyaza, hâkimiyete sahipti, halen de öyle. Evlenip boşanmada olduğu gibi tüm toplumsal sorunlarda da Türk ulusu ezici üstünlüğe sahiptir.

Ey Ahmet Hakan! – Kadir Amaç

Gazeteci ve haber spikeri kamuoyunu doğru bilgilendirmeye dayalı bir informasi mesleğidir! Gazeteci ve haber spikeri olan insanlar; billim adamı değildir, düşünür değildir, siyaset bilimci değildir, toplum bilimci değildir, din bilimci değildir, tarihçi değildir ve hasılı kelam jurnalcilikten başka hiç bir şey değildir!

Davutoğlu Duran Kalkan'dan korkmuyor! Teslim Töre

Basına yansıdığı kadarı ile Duran Kalkan savaşı boyutlandıracaklarını, her tarafı savaş alanına çev...ireceklerini, bu savaşla “2016 baharı Kürd'ün baharı olacaktır” diyor. Buna karşın Davutoğlu da “bizi kimse korkutamaz” ve “biz her yerde olacağız” diye yanıt veriyor. Şu savaşın Türkiye'de ne hale geldiğini ya da getirildiğini görüyor musunuz? Çok korkunç trajedi komedi bir durum. Savaşan iki güçten birisi olan PKK adına Duran Kalkan savaşla Kürtlere “baharı” getireceğini, “2016”yı “Kürtlerin baharı” yapacağını söylüyor, Duran Kalkan'ın bu açıklamasına karşın savaşın diğer tarafı olan T.

Sayfalar