Cumartesi Nisan 20, 2024

Dar dünyada özgürlük arayan Komutan Marteger Yoldaş’a…

Kendisini anlatmadan başkaları tarafından çok yönlü devrimci özellikleriyle bu kadar çok anlatılan, olumlu meziyetlerine bu kadar çok vurgu yapılan kaç yoldaş tanıdık devrimci yaşamımızda? “Devrimci, ilerici kesimler, enternasyonal devrimciler başta olmak üzere en geniş emekçiler tarafından bu kadar çok sahiplenen, saygıyla ve minnetle anılan kaç devrimci tanıdık?” diye sorduğumuzda yanıtını almak için uzun bir süre düşünmek zorunda kaldığımız bir gerçektir. Bu niteliklere sahip kaderleri ortak olan iki Ermeni Komutan aynı idealler için yürekleri ortak çarpan iki devrimci yoldaştan bahsedebiliriz. Ayak bastıkları her çorak toprakta silinmez derin izler bırakan yaptıklarıyla hafızalara not düşülen Armenak Bakır ve Nubar Ozanyan yoldaşlardan ne kadar bahsetsek yine de yetersiz kalacağımız bir gerçektir.

Sessiz ve suskun, sakin ve coşkuluydular

İkisi de oldukça mütevazı ikisi de kendilerini anlatmada oldukça ketum olan, ikisi de söz daha dolaşıma girmeden harekete geçen sesten daha hızlı pratiğe giren yoldaşlardı. Gözleriyle konuşur bakışlarıyla kendilerini anlatırlardı. Sessiz ve suskun, sakin ve coşkuluydular. Bellerinde ve omuzlarında silahları eksik olmadan elleri ve yürekleriyle devrimin işlerini yaparlardı. Son nefeslerini verinceye kadar Kaypakkaya yoldaşın devrim ve savaş öğretisine bağlı kaldılar. Sadakat ve bağlılığın en derin en anlamlı vefalı devrimci örnekleri oldular. Bundandır ki halkımız ve yoldaşlarımız onları herkesten çok sevdi.

Tasfiyeciliğin bozucu-yıkıcı-yozlaştırıcı etkisinin devrim ve parti saflarında artırılmaya çalışıldığı günümüzde, Komutan Martager’in yaşam, duruş ve yürüyüşünün çok daha fazla anlaşılmaya, kavranmaya ve uygulanmaya ihtiyaç olduğu bir gerçektir. TİKKO’nun Rojava Komutanı General Martager yoldaş öze ve gerçekliğe dönüşün en samimi en dürüst en kararlı neferiydi. Gösterişsiz-meteliksiz-adressiz devrimciliğin iddialı bayrağıydı. Sahici devrimcilikle sahte devrimcilik arasına çizilmiş keskin bir devrim çizgisiydi. 40 yılın Kaypakkayacı devrimci damarını tekrar açığa çıkartmak ve yaşatmak için yaşadı ve savaştı. Onun yaşamında sıra neferlerine ait sayısız temiz saf, bir o kadar iddialı enternasyonal devrimci özelliklere tanıklık edileceği gibi aynı zamanda sıra dışılığın efsaneleşen devrimci militan özelliklerin sayısız pratiklerine ve örneklerine de rastlanır. 60 yaşın üstünde bir ömre sahip olan komutanın nasıl bu kadar genç, nasıl bu kadar hareketli ve çevik özellikler taşımasını anlamak elbette kolay değildir. Komutan Martager demire ve çeliğe ait tüm savaş silahlarını manevra kabiliyeti oldukça yüksek düzeyde ustaca kullanan bir yetenek dehasıydı. Sayılı sabotaj uzmanlarından biriydi. Asit kaplarında parmaklarını dolaştıracak, yoldaşlarını ve dostlarını hayrette bıraktıracak kadar kendine ait “Orhanus” özelliklerine sahipti.

Devrimci görev deyince ne ilerlemiş yaşını ne de geride mutlaka görmek istediklerini ifade ederek bahaneler üretmeye ve gerekçeler aramaya tenezzül etmeyecek kadar inançlı ve sadeydi. Silahından ve sırt çantasından başka “özel”i olmadı. Ne kolunda bir saati ne cebinde parası ne de kendine ait bir zulası yoktu. Ülkesiz bir enternasyonal devrimciliği esas alan militanlık yaptı. Komutan Martager gerçeğin “görünmez” yüzü komutanlığın gizemli adıydı. Kaypakkayacı devrimciliğin yeniden ülke ve enternasyonal topraklarında açığa çıkmasının ve yaşatılmasının isimsiz kahramanıydı.

General Martager, tasfiyecileri deşifre eden bir savaş kodudur

Oysa etrafımıza baktığımızda oturup katlimizi yazmak, partimizi tasfiye etmek isteyen yazıcıların safında “randevusunu kaçıran”, “Rojava’da devrimci görev almaktan kaçan, savaş ve direniş denince aklına sadece toplantı yapmak gelen”, “OHAL bahanesiyle savaş alanlarında bulunmak istemeyen” ne kadar iddiası tükenmiş, devrim hayali bitmiş, iradesiz ve kararsız, gösteriş ve kariyer düşkünü insan var. Savaş alanında bir dakika bile olma cesareti gösteremeyenlerin “Halk Savaşı” çığırtkanlığı ve İbrahim’in lafzını yapmaktan utanmayan ne kadar sahte devrimci var!

Pratikte MLM’yi hedef alan tutum ve pratikleriyle, Proletarya Partisi’ni yıkmak-bölmek-yoldaşları kutuplaştırmak-örgütü düşmanlaştırıp çatıştırmak, kafaları karıştırmak-bilinçleri bulandırmak için her türlü burjuva oyunlarına ve sahtekarlığa başvurmaktan çekinmeyen ne çok tasfiyeci vardır!

Kolektifin hukuk ve tüzüğünü sayısız kez çiğneyip ihlal eden bu güvenilmez anti-MLM unsurlar gerçek yüzlerini gizlemeye çalıştıklarını sanıyorlarsa aldanıyorlar. Sosyal pratikleri, onların gerçek niteliğini ve yer aldıkları anti MLM hattı açığa vurmaktadır.

Komutan Nubar yoldaş, önder yoldaş Kaypakkaya’nın devrim ve savaş stratejisi güzergahında yer alıp savaşmış ve sonuçta devrim uğruna canını feda etmekten çekinmemiştir. Komutan Nubar yoldaşın yaşam ve savaş pratiği sınıf düşmanlarına olduğu gibi aynı zamanda tasfiyeciliğe vurulmuş keskin bir darbedir. General Martager yoldaş tasfiyecilerin devrim ve örgüt karşıtı yüzlerini deşifre edip açığa çıkaran bir savaş kodudur.

Komutan Martager yoldaş her defasında tasfiyecilerin yazdıklarına ince bir gülümsemeyle bakar, sonra savaş görevlerine daha sıkı sarılırdı. Her türlü yılan ve çiyanların cirit attığı çöl yaşamı ve sıcağıyla alay ettiği gibi DAİŞ çetelerine karşı savaşırken de onlarla dalga geçti. Komutan Martager yoldaş kahramanca savaşarak şehit düşüşüyle de dillerinden ve kalemlerinden başka hiçbir sivriliği ve keskinliği olmayan tasfiyecilerle da alay etti.

Komutan Martager yoldaştan geriye savaş siperlerinde DAİŞ çetelerine karşı kahramanca savaş pratiği ve yazdığı kahramanlık kalır. Konuşulan ve hafızalarda kalan Komutan Martager yoldaşın savaş ve direnişleridir. Tasfiyecilik ve sahtelik ise Martager yoldaşın direniş ve savaş kararlılığı karşısında toz bulutu içinde tarihin utanç sayfalarına gömülür. Keza etrafımıza dikkatlice baktığımızda ne kadar da çok kendilerini gerçekliğin oldukça ötesinde gören ve anlatan kendilerine sevdalı insanlar var. Onların hikayeleri kendileriyle başlar, yine kendileriyle biter. Sayfalarında yalnızca kendileri, satırlarında sadece geçmişte yaptıkları yazılıdır. Başka yoldaşları anlatırken bile kendilerine bir pay çıkarmaya çalışan geçmiş, her devrimci pratikten bahsederken bile sanki o pratiklerin içinde kendileri varmış gibi imalarda bulunanların hepsi “eski” statüsünde kalır. Yazı ve sözlerin tarihi yeni de olsa anlatıklarının hepsi “eski”dir. An’a, somuta, yapılan ve yapılmakta olana, halka ve ezilenlere dair ya hiçbir şey yok ya da etki gücü zayıf, görünürlüğü oldukça az olan şeyler vardır. Eski olan tasfiyeciliktir. Yeni olan kendini direniş ve savaş alanlarında yaratan üreten Komutan Martager yoldaştır. Yeni olan büyük bir sevgi ve saygıyla çeşitli ezilen milliyetlerden halkın sahiplendiği, bağrına bastığı General Martager’dir.

Eskinin temsilcileri olanlar kendi gerçekliklerinin açığa çıkarılmasından, kodlarının açık, deşifre edilmesinden büyük korku duyarlar. Büyük bir telaş ve panikle devrimci fikirlere, eleştirel görüşlere saldırırlar. Olumsuz ve başarısız pratiklerinin konuşulmasından tartışılmasından oldukça rahatsızlık duyarlar, dikkatleri dışa çekmekte duyarlılığı başka yöne yöneltmekte ise oldukça “ustaca” davrandıklarını sanarlar. Gerçekte ise aldanıyorlar! Sosyal pratik bu köhnemiş ve çürümüş yüzlerin maskelerini her geçen gün daha da açığa çıkartıyor. Savaş ve gerilla alanlarında savaşarak efsaneleşen Komutan Martager yoldaş hakkında yazdıkları “eski” söylemi bir utanç olarak devrimci hafızalarda kalacaktır.

Yoksulluğun ve hakaretlerin kırbaçları altında çıplak büyüyen, özgürlüğe ve insanlığa tutkulu Armenak ve Nubar yoldaşlar ne bir mevki, ne bir yetki ve kariyer sahibi olmak ne de bir statüko elde edip içinde bencilce yaşamak istemediler. Faşist zulmün, ellerine silah almaya zorladığı Armenak ve Nubar yoldaşlar savaş pratikleriyle düşmanla alay etti. Düşmanın düştüğü düzeyle dalga geçtiler. Her iki yoldaşımız da sözle değil eylemle, dille değil elleriyle devrim yaparak, özgürlüğü yaşadılar ve yaşatmaya çalıştılar.

Sadece yirmi dört saatini değil ömürlerini devrime adadılar. Anlık-mevsimlik-süreli değil süresiz-sonsuz-soluksuz devrimciliği esas aldılar. Fedakarlık ve mütevazılıkta sınır tanımadılar. Konuşmaktan çok iş yapmayı, oturmaktan çok hareketi-eylemi-pratiği tercih ettiler. Devrimci görev deyince bir an olsun bile duraklayıp ince hesaplar peşinden koşmadan yürüdüler. Kendilerini yoldaşları, yaptıklarını ise halkımız anlattı.

Direnişin çıraklığından komutanlığın ustalığına uzanan Nubar Ozanyan yoldaş Kaypakkaya ve Armenak Bakır yoldaşın günümüzdeki en vefalı yoldaşı, en güvenilir kavga arkadaşı en iyi izleyicisi ve en sadık öğrencisi oldu. 40 yıllık devrimci damarın yeniden açığa çıkarılmasının sahici militanı oldu. Fazla söze gerek yok! Süslü cümlelere hiç ihtiyaç yok. Sadece onurlu ve dürüst duruşa, mülksüz yaşama, kariyersiz-gösterişsiz bir devrimciliğe ihtiyaç vardır.

Komutan Marteger yoldaş bunları başardı. Tıpkı Armenak yoldaş gibi.

Rojava’dan savaş arkadaşı PALE DERSİM 

40176

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Sayfalar