Perşembe Mart 28, 2024

Demirdağ’dan öğrenelim: Savaşı savaşarak öğren, öğret, geliştir!

Hem ülkemiz devrimci hareketinin tarihi hem de uluslararası deneyimler halk gençliğinin devrimin motor gücü olduğu gerçeğini birçok kez göstermiştir. Ülkemizde de sınıf mücadelesinin tarihi dönemeçlerine kısa bir bakış, gençliğin üstlendiği rolün tayin edici olduğunun görülmesine yetecektir. Öyle sanıyoruz ki, 68 gençlik hareketinin çıkışına kadar gitmeye gerek yok bu gerçeği görmek için. Kobanê’yi zafere taşıyan direnişin öncülerine bakmak yeterli olacaktır. Coğrafyamızda halk gençliği, Kobanê’den yükselen isyan çığlığına akın akın sınırları aşarak yanıt olmuştur. Kobanê direnişinin öğreticileri de Sur, Cizre ve Nusaybin’de yine Kürt halk gençliğinin elinde Türk devletinin faşizmine karşı etkili bir silaha dönüşmüştür. Cizre, Sur, Nusaybin’den Kürt halk gençliğinin yükselttiği isyan sloganları kulaklarımızda çınlamaya devam ediyor. Peki biz bu çığlığı duyuyor muyuz? Bu bir çağrıdır aynı zamanda, bu çağrıya kulak veriyor muyuz?

Sınıf mücadelesinin bütün dinamikleri faşizmin yoğun baskısı altındayken sürece yanıt olamayan kolektifimiz ideolojik, politik, örgütsel tıkanıklıklarla boğuşurken içinde bulunduğumuz durumun bize hangi görevleri yüklediğinin bilinciyle hareket edebiliyor muyuz? Mevcut durumda gençliğin misyonunun farkında mıyız?

Gençlik kolektifimizin en sancılı dönemlerinin omuzlayıcısı olmuş, zorlu görevler karşısında öne atılmayı bilmiş, yeniyi inşa etmede gençliğin dinamik, atak, değişime açık yapısını geliştirmeyi başarmış, kolektife soluk taşıyan bir güç olmak için her dönem kendini geliştirmeye çabalamıştır. Bunu tarihimizin sayfalarında gizli olan onlarca gençlik kadrosu yoldaşın pratiğinde görebiliriz. Bu durumun gençlik açısından sonu olmayan bir görev olduğunu da aklımızdan çıkarmamalıyız. Kolektifimizi sürekli ileri taşıma, açığa çıkan boşlukları doldurma, bıkmadan-usanmadan kolektife güç taşıma, yaşanan gelişmeler karşısında hızlı konumlanabilme, yeni politikaları hayata geçirmede atılgan olma, hızlı öğrenme ve harekete geçme… Bunlar gençliğin özgün yapısının ve bunun paralelinde kolektifimiz içinde yansıyan örgütlenme yapısının gençliğe yüklediği hayati görevleridir. Her dönemin özgünlüğüne göre bu görevler zincirinin farklı halkaları ön plana çıkabilir. Gençlik bu halkaları doğru zamanda yakalayabilme kabiliyetini geliştirdiği ve açığa çıkan zorluklara pratikte hayat verdiği oranda misyonunu oynayacaktır.

Gençliğin bu misyonuna hayat verme başarısı açısından Mehmet Demirdağ yoldaş, bizim için bir sembol olmanın ötesinde bugün içinde bulunduğumuz durum açısından rehber olmalıdır. Onu, önderleştiği süreci, kolektifimizin içinde bulunduğu dönemle birlikte incelemeliyiz. Onu ve pratiğini dogmatizmden çıkararak güncel duruma etkide bulunabilen bir işlev kazandırabilmemiz bu inceleme yönteminde gizlidir. Bugün ihtiyacımız olan söylediklerini tekrar, yaptıklarını taklit etmek değildir. İnceleme yöntemini, söylediklerini teorize etme biçimini, pratikten kopmayışını, ihtiyaca cevap olmadaki hızını, ideoloji-politika-örgüt arasında kurduğu bağı kavrayabildiğimiz ve mevcut durumumuzu bu kavrayış süzgecinden geçirebildiğimiz oranda onun yarattığı birikimden faydalanmış ve katkı sunmuş oluruz.

Yoğun baskı ve saldırı furyasından kolektifimizi ideolojik-politik-örgütsel olarak güçlü çıkarmak için bir dizi görev bizi beklemektedir. Bu görevlerin kolay olmadığını söylemeliyiz. Ancak devrimin atak-bilgili ve fedakar kadrolarının böylesi süreçlerde sınandığını, gelişip güçlendiğini de aklımızdan çıkarmamalıyız. İçinde bulunduğumuz durumu anlamak ve bize düşen görevleri doğru tanımlamakla başlamalıyız işe. Neyi, nasıl yapacağımızı bilmezsek, mevcut dağınıklığın ve örgütsüzlüğün içinde gençliğin enerjisini doğru kullanmamız mümkün olmayacaktır.

Planlı, programlı, disiplinli bir çalışma tarzına en fazla ihtiyacımız olduğu bir dönemdeyiz. Hedeflerimiz somut olmalı. Sadece yapmış olmak için yapmış olmanın ötesinde bir bilinçle faaliyete sarılmalıyız. Dağınıklığı toparlamak, mevcut örgütlülükleri korumak ve geliştirmek için daha ısrarlı ve kararlı olmalıyız. Deneyimsizliğin, acemiliğin, bilgisizliğin arkasına sığınmadan, pratikten öğrenmenin, gelişmenin yolu olan “savaşı savaşarak öğren, öğret, geliştir” ilkesini aklımızdan çıkarmamalıyız. Önce öğrenelim sonra harekete geçeriz kendiliğindenciliğinin karşısında ısrarla bu ilkeyi savunmalı ve bu doğrultuda pratik olarak müdahale etmede daha cüretli olmalıyız.

“Savaş deneyi, tarihteki her büyük bunalım, insan yaşamındaki her büyük yıkım ve her dönemeç deneyi gibi, kimilerini alıklaştırıp çökertir, ama buna karşılık kimilerini de yetkinleştirip savaşkanlaştırır” diyor Lenin. Her genç militanın süreçten çıkardığı ders ve deneyimi, gelecek açısından koyduğu hedefi pratiği belirleyecektir. İçinden geçilen süreçte ideolojik-politik-örgütsel olarak daha fazla yetkinleşme hedefiyle mi yoksa mevcut olan içinde kendi durumunu koruma hedefiyle mi hareket edeceğini her genç militan kendisi için sorgulamalıdır. Unutulmamalıdır ki, kendi durumunu değiştirmeyen, bir adım sonrasıyla ilgili somut hedefi olmayan mevcut olana etkide bulunamaz, değişim-dönüşüm sürecinin öznesi olamaz…

“Müdahale etmek, yani yaratmak, belirlemek, dönüştürmek ve yönlendirmek iradi bir çaba gerektirir. İradi çaba harcamak; hareket etmek, emek harcamak, kafa yormak demektir. Etkin özne olmak, kısacası atak olmak demektir. Yaşama karşı, düzene karşı, sürekli atak halde olmayan, ona saldırmayan, saldırmak için donanmayan müdahale edemez. Atak olmak en özlü ifade ile enginleri fethetme ruhuna sahip olmaktır.” (M. Demirdağ, Fırtınalar İçinde Bıçak Sırtında, c. 1, s. 93)

Demirdağ yoldaşın gençliğe seslenirken üstüne basa basa vurguladığı ataklık meselesi üzerinde bugün de ısrarla durmalıyız. Eleştirdiklerimizi değiştirmek için ilk öne çıkan da biz olmalıyız. Örgütlülüklerimizi güçlendirmek, yenilerini kurmak için daha çok koşturmalıyız. Pratik olarak koştururken sorunların kaynağında yatan ideolojik-politik-örgütsel meselelere de kafa yormalıyız. Neyi-niçin yaptığımızı bilerek hayat verdiğimiz pratikleri daha güçlü savunup geliştirebiliriz. Sürekli bir planımız olmalı. Coşkulu ve verimli bir şekilde planları hayata geçirmenin yolu hızlı hareket edebilmekten geçer. Görevlerimizi yerine getirmek için hedefe daha fazla odaklanmak, olmayanı yaratmak zorunluluğu ile karşı karşıyayız.

Söylediklerimizin, aldığımız kararların, yenilenme için yaptığımız çıkışların pratikte bir karşılığı olmadığı durumda anlamı ve değeri de ortadan kalkacaktır. Bu yüzden aldığımız kararların arkasında daha güçlü durabilmek için daha fazla pratiğe yüklenmeliyiz. Mevcut dağınıklığın bizi politikadan, güncel siyasetten uzaklaştırmasının önüne geçmenin olanaklarını yaratmak için daha üretken olmalıyız. Referandum çalışmasını da bu kapsamda ele almalıyız. AKP kendine muhalif her türlü çalışmayı baskı ve zor yoluyla engellemeye çalışırken politikamızı kitlelere ulaştırmak için daha yaratıcı olmalıyız. Ortak platformlarda kendimizi ifade etmek, dost güçlerle dayanışmayı güçlendirmek önemlidir. Süreç bunu bütün devrimci örgütlenmelere bir zorunluluk olarak dayatmaktadır. Bu kapsamda attığımız adımları büyütmeliyiz. Bunun yanında esas olarak kendi gücümüze dayanan özgün çalışmalarımızı da yüklenmeliyiz. Gücümüzü küçümsemeden, somut hedeflerle hareket etmeliyiz. Kendinin farkında olmak için örgütün farkında olmak gerekir. Bu yüzden mevcut gerçekliğin çözümlemesini yapma yetisine her birimiz sahip olmalıyız.

Görevler, hedefler, kendimizi konumlandırdığımız yer bu çözümlemenin sonucunda açığa çıkacaktır. Bütün karmaşaya, dağınıklığa rağmen kolektifimizi kim toparlayacak, bir arada tutacak, güçlendirecek, ideolojik-politik netliği kim sağlayacak? Bu soruya tereddütsüz “biz yapacağız” demeli gençlik. Bunu pratiğiyle ortaya koymaya başlamışken, duraksamadan daha ısrarlı ve kararlı atmalıyız adımlarımızı.

“Önümüzde birçok görev var. Ama hepsini yerine getirebiliriz. Israrlı, kararlı ve yaratıcı bir çalışmayla birbirimize sımsıkı kenetlenerek ve hatalarımızın üzerine amansızca giderek bunu başarabiliriz. Bunları yaparken aklımızdan çıkarmamamız gereken hedefimiz devrimin yılmaz kadroları olmaktır.” (M. Demirdağ, Fırtınalar İçinde Bıçak Sırtında, c. 1, s. 93)

46046

Son Haberler

Sayfalar

Demirdağ’dan öğrenelim: Savaşı savaşarak öğren, öğret, geliştir!

" Devrimci cephe hareketi "üzerine

Kaypakkaya'dan günümüze 44 yıl geçti. Yaşadığımız devrimci deneyimler bizlere önemi azımsanmayacak kazanımlar bıraktı. Bu bizler için önemli miras bu mirası doğru özümsemeliyiz, kavramalıyız ki, gelecekte Halk Cephesi’ni kurma yolunda ufkumuz açık olsun. Gereksiz polemiklerden böylece kaçınmış olunur. Eğer ki mesele doğru kavranmaz, önemsenmez ve de olsun-bitsin mantığıyla hareket edilirse ciddi yaralar alınır.  "Kaş yapalım derken, göz çıkarmış "oluruz.

PARTİ VE KAYPAKKAYA ÇİZGİSİNE SAHİP ÇIK, TEORİK TEMELLERİNİ GÜÇLENDİR, ONU KAVRA ve GELİŞTİR

Partimizin kurucusu şahsında amaç ve araç, hedef ilişkisi bağlamında kuracağımız analiz-sentez ilişkisi bizim sorunu nasıl ele alacağımızla direk ilintilidir. Tarihsel olarak olaya baktığımızda İbrahim Kaypakkaya (İK) sıradan bir devrimci önder değildi. Onu komünist yapan doğrudan savunmuş olduğu ve yaptıklarıydı, yani teori ve pratik bütünlüğüdür.

Bir ikiye bölünür / Halil Ahmet

Herşey bir çelişkidir. Bu Maoist felsefi tanımdan yola çıkarak soruna bakarsak olayları ve olguları ve bunların arasındaki iç bağlantıları doğru bir şekilde kurabiliriz.

“Hareketin kendisi bir çelişkidir veya bir ikiye bölünür” Maoist felsefi yaklaşımını nasıl ele almalıyız? Başkan Mao’nun bu noktadaki ML’ye yaptığı katkılardan biri olarak felsefe alanında çelişki yasası olduğu gerçeği de herkes tarafından kabul edilmektedir.

“Bir ikiye bölünür ama asla iki birleşip bir olmaz. İkiyi bir yapmak revizyonistçe bir yaklaşımdır.” (Mao Zedung)

TKP/ML – TİKKO ROJAVA KOMUTANLIĞI: 24 Nisan devrimin zorlu ve onurlu yoludur!

Savunduğu devrim öğretisiyle burjuva-feodal devletin soluğunu kesen kıvılcımı-aleve, alevi tüm ülkeye yaymaya çalışırken sadece gerçeğin sesine ve gerçeğin izinde yürümeye çalışan Kaypakkaya yoldaş işçi sınıfının ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımızın önderi olmaya devam ediyor. Kaypakkaya yoldaşın devrim ve örgüt öğretisi, işçi sınıfının kazandığı ve sahip olduğu en ileri devrimci öğretidir. Ülkemizde hiçbir teori, hiçbir düşünce ve strateji Kaypakkaya yoldaşın ortaya koyduğu kurtuluş yolu kadar gerçekçi, uygulanabilir ve güvenilir değildir.

TKP/ML MK : 44.YILIMIZDA ŞAN OLSUN İHTİLALCİ PROLETER ÇİZGİMİZE!‏

“Yerin seni çektiği kadar ağırsın,

Kanatların çırpındığı kadar hafif…

Kalbinin attığı kadar canlısın,

Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…

Sevdiklerin kadar iyisin,

Nefret ettiklerin kadar kötü…”

Yoldaşlar,

Partimiz TKP/ML kuruluşunun 44. Yılını kutluyor. Partimiz, Önderimiz İbrahim Kaypakkaya önderliğinde Şafak Revizyonizme karşı ideolojik-politik temelde örgütsel mücadelenin sonucu olarak 24 Nisan 1972’de tarih sahnesindeki yerini aldı.

Tarih Tanıktır: 24 Nisan’da Kaypakkaya Çizgisinin Doğuşuna

Yüzyılda Ülkemiz iki önemli tarihi zelzeleye tanıklık etti. 24 NİSAN. Öyle ki, her iki toplumsal olay tarihimizde silinmez ve silinmeyecek izler bıraktı. Hele ki bu silinmez tarihi olay aynı güne denk gelmişse - ki öyle- bir o kadar daha önemli ve de değerlidir. Tarihimizde bazı yaşanmışlıklar vadesi dolduğunda unutulur, tarih sahnesinde silinip giderler. Ve kendi kendini tasfiye ederler.

15 NİSAN 2015 TARİHİNDE TUTUKLANAN 10 DEVRİMCİ DERHAL SERBEST BIRAKILSIN!

ALMAN CEZA HUKUKUNUN 129/a-b  MADDESİ İPTAL EDİLSİN!

Almanya Adalet Bakanlığının 2012 tarihinde verdiği talimatla başlatılan soruşturma 15 Nisan 2015 tarihinde yapılan bir operasyonla ilk aşaması tamamlamış ve bu operasyon sonucu Avrupa çapında içlerinde  ATİK yöneticileri ve TKP/ML yöneticisi oldukları iddiasıyla 10 devrimci tutuklanmıştır. Almanya bu uluslararası operasyonu; Yunanistan, İsviçre ve Fransa devletleriyle ortak bir şekilde   gerçekleştirdi. Tutuklanan 10 devrimci Almanya'nın Bavyera eyaletinin çeşitli cezaevlerinde tutulmaktadırlar. 

Atik Operasyonu, Ortaya Çıkan Gerçekler Ve Büyük Kuşatmanın İlk Hamlesi!-Marco KARAKAYA

Nisan 2015’de ATİK yöneticilerinin de içinde bulunduğu 13 devrimci Alman ve Türk devletinin işbirliği ile “terör örgütü üyesi” olmaktan dolayı tutuklandı. Fransa, İsviçre ve Yunanistan’ın da dahil edildiği Avrupa çapında bir operasyon yaşandı. Alman devleti bu üç ülkede iade talebinde bulundu.

Filipinler İşçi Sınıfı Üzerinde Gün Geçtikçe Yoğunlaşan Neoliberal Saldırılar

Kamu Emekçileri Birlik, Tanınma ve İlerleme Konfederasyonu’nun (COURAGE) 10. Kongresi’nin Açılış Konuşması, 5 Nisan 2016 Halkların Uluslararası Mücadele Birliği Başkanı Profesör Jose Maria Sison

Biz, Halkların Uluslararası Mücadele Birliği (ILPS) olarak Devlet Çalışanları Birlik, Tanınma ve İlerleme Konfederasyonu’na (COURAGE) ve sizin 10. kongrenize gelmiş bulunan yüzlerce katılımcıya en gönülden selamlarımızı iletiyoruz. Aynı zamanda bu kongreyle eş zamana düşen COURAGE’ın kuruluşunun 30. yıl dönümünü de sizle beraber kutlamaktayız.

Zayıflığın Üstüne Atılan Örtü, “Birlik Anlayışında” Sınıf Uzlaşmacılığının Devrimci Hareketleri Getirdiği Nokta!- MARCO KARAKAYA

Devrimci ve demokratik güçlerin sınıf mücadelesinin sorunları ekseninde ortak kaygıları, sorunları ve buluştukları büyük bir payda vardır. Bu paydaşlık dostluk ilişkilerini nesnel olarak yaratır. Bunun yanında bu nesnel zeminin güçlendirilmesi gibi öznel bir tutumda zorunludur. Bu ise siyasetin işidir. Yani devrimci ve demokratik mücadeleye dair dünya görüşü, sınıfsal-sosyal- toplumsal düzeydeki çeşitlilik ve farklı çıkarları olan kesimlerin bir araya gelme zorunluluğu birlikte mücadele siyasetini üretmeye iten dinamik olur.

Yol açan,yol gösteren...

İşçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin örgütlenme ve savaşma ihtiyacının olduğu yerde bir yönetme ve yürütme ihtiyacı var demektir. Bir yol göstericiliğe ihtiyaç var demektir. İşçi, kadın, gençlik vb. çalışmalarını, bir birimi, bir grubu, bir örgütü örgütlemek-yönetmek ya da bir harekete önderlik etmek kısaca devrimin parçalarda ve farklı alanlarında ve bir bütüne önderlik etmek gibi bir görev ve sorumlulukla karşı karşıya olunduğu bir gerçektir.

Sayfalar