Cuma Nisan 19, 2024

Dersim’den İstanbul’a uzanan bir mücadele

Yaşamını yitiren Cumartesi İnsanları’ndan Güzel Şahin’in Dersim’den İstanbul’a uzanan mücadelesini kızı Meral Nergis Şahin, “Ötekileştirilen kim varsa tereddüt etmeden yanına giderdi” sözleriyle anlattı.

“Kaybedilen her çocuk benim evladımdır” diyerek Cumartesi Anneleri’nin 22 yıldır Galatasaray Meydanı’nda verdiği mücadeleye destek veren ve geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Cumartesi İnsanları’ndan Güzel Şahin’in mücadelesinin altında kendi hayat öyküsü yatıyor.

Dersim’in Pülümür ilçesinde 1943 yılında dünyaya gelen Şahin (Güzel Ana), 12 yaşına geldiğinde evlendirilir. Çocuk yaşta evlendirilmenin zorluğu ile karşı karşıya kalan Şahin, bütün zorluklara rağmen hayat mücadelesine aralıksız devam eder. 1960 yılında yaşadıkları ekonomik sıkıntılar nedeniyle İstanbul’un Maltepe ilçesinde bulunan Gülsuyu mahallesine eşi ile birlikte göç eden Şahin, burada kendi elleri ile bir gecekondu inşa eder.

Şahin, bu mahallede tanıştığı devrimcilere bütün ekonomik sıkıntılara rağmen inşa ettiği gecekondunun kapısını açar. Gecekonduda dünyaya getirdiği 5 çocuğunu da devrimcilerden öğrendiği yaşam biçimi ile yetiştiren Şahin, o günden sonra haksız ve hukuksuz uygulamalara karşı mücadelesini bırakmaz.

“Hayatımı anneme borçluyum”

Yıl 1992’ye geldiğinde Şahin’in ikinci çocuğu olan Fedai Şahin, İstanbul’da gözaltına alınır. Bunun üzerine İstanbul Emniyeti ve Valiliği başta olmak üzere birçok yere başvuran Şahin, oğlundan herhangi bir cevap alamaz. Gittiği her yerde üstüne kapılar kapanan Şahin, yaklaşık iki hafta çalmadığı kapı kalmaması üzerine oğlunun Kocaeli Emniyeti’nde olduğunu öğrenir. Bir süre gözaltında kaldıktan sonra tutuklanan oğlu Şahin, daha sonra cezaevinden çıktıktan sonra “Hayatımı anneme borçluyum” diyerek, yurt dışına gitmek zorunda bırakılır.

“Kaybedilen her çocuk benim evladım”

27 Mayıs 1995’te kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için Galatasaray Meydanı’nda Cumartesi Annelerinin eylem başlatacağını duyan Şahin, tereddüt etmeden gelip eyleme katılır. Evladını ve yakınını kaybetmemesine rağmen başlatılan bu eylemde o günden sonra yerini alan Şahin, eyleme katılmasını şu sözlerle anlatır: “Kaybedilen her çocuk benim evladımdır.”

Her hafta Galatasaray’daydı

O günden bu yana bütün zorluklara rağmen her Cumartesi günü, Galatasaray Meydanı’na gelmek için Gülsuyu’ndaki evinden ayrılan Şahin, 22 yıldır sürdürülen bu mücadeleye aralıksız destek verir. Kaybedilen her çocuğu, evladı olarak gören Şahin, 20 Eylül’de tedavi gördüğü hastanede dünyaya gözlerini yumar.

“Herkesin Güzel Anası”

Şahin’i anlatan kızı Meral Nergis Şahin, annesinin herkes tarafından sevildiğini belirterek, “Kim olursa olsun herkese yardım ederdi. Ötekileştirilen kim var ise, kendinden gördüğü kim var ise tereddüt etmeden yanına gider, onunla ilgilenir bir haksızlık gördü mü dayanamazdı. Biz ona Gorki’nin Ana’sını okuduk ve bir süre ona Gorki Ana dedik, ama o sadece bizim değil, herkesin Güzel Ana’sı olarak bilindi, tanındı” dedi. Annelerinin yıllardır vermiş olduğu mücadelenin yeni olmadığına dikkat çeken Şahin, hemen hemen tüm yaşamı boyunca nerede bir hak arama mücadelesi var ise orda olmaya özen gösterdiğini anlattı. 

“Yerim Cumartesi Annelerinin yanı”

Son yıllarda annesinin sağlık sorunları nedenlerinin çoğalmasına rağmen alanları terk etmediğini söyleyen Şahin, annesinin alanlardan kopmaması için sağlığına özen göstermeye de çalıştığını belirtti. Güzel Ana’nın sağlık sorunları artması ile birlikte doktorların evden çıkmasını yasakladığını dile getiren Şahin, “Evde durduğu zaman da üretimden geri kalmıyordu. Kendisini meşgul edecek bir şeyler hep yapardı. Bir gün reçel yapmak için ağaca tırmandı yere düştü. Başka bir gün çatıyı onanırken düştü. Ve ‘Beni bıraksaydın bana bir şey olmazdı. Benim yerim Cumartesi Annelerinin yanıdır’ diyince bir şey diyemedim ve yine ait olduğu yere gitti” diye konuştu.

“Darp eden polise ödül verildi”

Annesinin katıldığı hak arama mücadelelerinde çoğu zaman gözaltına alındığını, darp edildiğini sözlerine ekleyen Şahin, annesi ile ilgili anıları şu sözlerle anlattı: “Bir gün Üsküdar polis merkezine gittim. Gelen herkes ya çocuğunu ya kardeşini soruyordu. Polis, ‘Sen kimi arıyorsun?’ diye sorduğunda ‘Annemi arıyorum’ şeklinde yanıt verince ‘Şuna bak herkes kızını, kardeşini sorar bu anasını soruyor. Anası böyle ise kızı kim bilir nasıldır’ demesinin ardından küfürler etti.

Çoğu zaman polisin yaptığı saldırılarda annem yaralanırdı. Bir başka seferinde ailece 1 Mayıs’a gittik. Şahin ailesi olarak ben dahil 4 kişi gözaltına alındık. Annem bizim yanımıza geldiğinde polis anneme, ‘Evde örgütlemediğin kimse kaldı mı? Onları da gidip alalım’ demesi üzerine annem, ‘Kedi köpek vardı onlar da birazdan buraya gelir, merak etme bizim evde herkes örgütlü, herkes devrimci’ diyerek çekinmeden ve tereddüt etmeden yanıtladı.

Bunların yanında en ilginci ise, 1 Mayıs 1998’de annem polisin şiddetine maruz kalıyor bayılınca tutup bir köşeye atıyorlar. Atıldığı yerden ise başka bir polis gelip onu çekiyor ve bir gazeteci de bu anı fotoğrafladı. Daha sonra bu polise yaşlı kadına yardım ettiği için ikramiye verildi. Annem öfkelendi. Ardından basın açıklaması düzenleyerek, ‘O polis beni kurtaran değil darp edendi’ dedi.”

Yatağının başucunda Hrant Dink

Annesinin kendisini, “Önce dünyalıyım, sonra insanım, sonra Dersimliyim” şeklinde tanımladığını ifade eden Şahin, öldürülen gazeteci Hrant Dink’i çok sevdiğini söyledi. Ermeni halkına ayrı bir sevgisi olduğunu dile getiren Şahin, annesinin yatağının başucunda Hrant Dink’in fotoğrafının hiçbir zaman eksik olmadığını sözlerine ekledi. 

“Her devrimci onun evladıydı”

Güzel Şahin ile birçok kez gözaltına alınan ve birlikte mücadele ettiğini dile getiren gelini Çiğdem Şahin de, 1996’da cezaevlerinde hak arama mücadelesi ile 52 gün süren ölüm orucuna destek olmak için annesinin katıldığını anlattı. Ölüm orucunun kitleselleşmesi ve dışarıda da destek olmak için tartışmaların olduğunu belirten Şahin, “Annem, ‘Onlar benim evlatlarım, onlar aç iken ben tok olamam’ diyerek tereddüt etmeden o da açlık grevine girdi. Herkese direnişi ve mücadeleyi anlatırdı.

Ve zaferle sonuçlanınca en çok onun sevindiğini gördüm. Kendi oğlu ölüm orucunda değildi. Onun için her devrimci onun evladıydı” dedi. 

41267

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

HDK AVRUPA KURULMASINA DAİR YAKLAŞIMIMIZ

ATiK Konseyi Avrupada demokratik – devrimci örgüt ve kurumların birlikte mücadele yürütme konusunda yeni birlik platformu tartışmalarına ilişkin olarak HDK-A ( Halkların Demokratik Kongresi-Avrupa) örgütlenmesi önerisini tartışarak görüşünü açıkladı.

Yapılan açıklamaya göre, ATiK Demokratik Güçbirliği platformlarının ( DGB ) devam ettirilmesini daha uygun olduğuna karar vererek, HDK-A platformu tartışmalarına eleştirel yaklaşımını da açıkladı.
Yapılan değerlendirme ve açıklamanın tam metni şu şekilde:

Ankara saldırısını “YPG Yapmıştır”-Dursun Ali Küçük

*TC nihayet senaryoyu yumurtladı…

Özür ve yüzlesme

Ermeni Soykırımı'nın 100.yılı anma etkinliklerinde,geride bıraktığımız 2015 yılında Türkiye'den beklenilen Özür açıklaması yine gelmedi.Acaba bir yüz yıl daha mı beklenecek ?Bu duruma şaşırmadık.İnsan veya toplumun kendi geçmişi ile yüzleşip özür dilemesi,hiç bir zaman onu değersiz kılmaz,küçük düşürmez,aksine yüceltir.Uluslararası alanda ise saygın konuma getirir.Bunun çeşitli örnekleri mevcuttur.Aksi hallerde ise Katil devlet,veya Barbarlar olarak anılmaktan kendilerini kurtaramazlar.

Faşizmin daha karanlık günlerini yaşamak istemiyorsak, KÜRT ulusunun direnişine destek ver

Yıllardır emperyalist gerici savaşları ve amaçlarını yazdık, dilimizin döndüğünce söyledik. Emperyalistler arası savaş koşulları hızla Ortadoğu'da yayılıyor. Bugün bu gerici emperyalist savaşa karşı tavır almak, bölgemizde ve dünyada gelişen savaş kışkırtıcılığına karşı tavır almak insanlık görevidir. Başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere, bütün emperyalist devletler yaşadıkları ekonomik sermaye krizini, Ortadoğu’da, Baltıklarda ve Ukrayna'da derin emperyalist savaş krizine dönüştürülmüş durumda. Savaşı, yalnızca tankla, topla, nükleer silahla yürütülen bir yol olarak anlamamalıyız.

"Mevzuatı Koyun Bir Kenara, Zihniyeti Devreye Sokun"

Erdoğan'a kim "Reis" ismini yakıştırıp takmışsa tam isabet tutturmuş. Kutlamak gerekir bu isim uzmanını! Adam Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı değil de, tıpkı bir sokak kabadayısı. Ülkeyi gayrı resmi kanunlarla yöneten, kendi koyduğu yasaları dahi hiçe sayan, korsan kanunlara ölesiye sevdalı, "astığım astık, kestiğim kestik! Kimse bana karışamaz!" heytleri çeken; anlı şanlı, aynı zamanda her tarafına insan kanı bulaşmış ‘Reis’ Recep... 

AB’NİN GÖÇMEN POLİTİKASI VE İŞİD’LE “SAVAŞI”

AB burjuvazisi telaş içinde. “Göçmen akışını durdurun!” diye feryat figan bağırıyor. Karar üstüne karar alıyor. “Böyle akın akın gelirlerse AB’miz yıkılır”, “toplumsal yapımız dejenere olur” diye yakınıyorlar. Kavimler göçünü ve Roma’nın yıkılışını hatırlıyorlar.

Ellerine kim geçerse yapışıyorlar. Bu konuda en büyük kurtarıcı olarak faşist Türk devletini görüyorlar. “Ne istersen iste, yeter ki göçmenleri bize gönderme” diye kırmızı halı üstünde ağırlıyorlar. Kürt katliamına yeşil ışık yakmalarının karşılığında, altın varaklı kanlı sultan koltuklarında ağırlanıyorlar. 

Kürtlere Kadın, çocuk, yaslı ayrımı dahi yapmadan topyekün saldıran katil devlet …

Türkiye Cumhuriyeti Devleti topraklarını ilhak ettiği ve zulmettiği Kürtlere nasıl da saldırıyor?.. Nasıl da katmerli baskı ve tahakküm uyguluyor?.. Uyguladığı zorbalığı nasıl da en üst boyutlara tırmandırıyor?.. Tüm bunların sonucu devlet sokağa çıkma yasağı ilan ederek, topuyla, tankıyla, her türlü silahla Kürtlerin evlerini, barklarını yakıyor, yıkıyor, yağmalıyor…  Binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan Kürtler böylesi kanlı bir tehcire zorlanıyor… 

Kentsel dönüşüm

Kentsel dönüşüm, kentin tarihince oluşan denetim dışı alanların düzenlenmesi ve yaşayan insanları bu düzenlenmeye göre biçimlendirme ereğidir. Kentin, sistemin ve geleceğinin planlanmasının bir adımı olarak sunulan bu yaklaşım; egemenlerin ideolojik, politik, ekonomik ve idari ihtiyaçlarının karşılanmasını hedefler. Bu hedefin gerçekleşmesi için öncelikli olarak bunun bir ihtiyaç haline gelmesi yada ihtiyaç olduğunun ön kabulünü koşul lamasıdır. Bu ön koşullar dizisi olmadan süreç başlatılamamaktadır.

Hendek Birliği

Kürt halkı yenilsin yenilmesin, iyi direndi ve iyi direniyor. Kitleler şehirlerde kendilerini savunmak istediklerinde, zorunlu olarak barikata ve hendeğe baş vururlar. Bazı aydınların hendeklere karşı çıkmasının, hendeklerin kapatılmasını talep etmesinin hiçbir anlamı yoktur. Kürtler hendeklerde sadece kendi ulusal hakları için değil,

Türkiye'nin demokratikleşmesi için de direniyorlar. Devrimciliğin ve demokratlığın bugünkü mihenk taşı hendeklerdir. Hendeğin hangi tarafında duruyorsun? Hendeği kazanların tarafında mı, kapatmak isteyenlerin tarafında mı? 

Katliam bir devlet geleneği ise isyan da bir halk geleneğidir

7 Haziran seçimlerine HDP'nin parti olarak gireceğini açıklaması ile başlayan katliamlar bugün AKP'nin iktidarını koruma yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. 7 Haziran'dan önce çıktığı her meydanda yapacağı katliamların propagandasını yapan, dört bir yana tehditler savuran AKP hükümeti bugünlerde tehditlerini hayata geçirmiştir.

Katliam bir devlet geleneğidir

FAŞİZME KARŞI BİRLİK OLUP MÜCADELE ETMENİN KAÇINILMAZLIĞI

Yalan, demagoji ve artan ölçüde devlet terörü ve korku, faşizmin en temel özellikleri arasındadır. Halkı, bu taktiklerle korkutur, sindirir ve ezer. Ve bununla beraber, “vatan haini” demagojisiyle, ilerici olan kesimlere karşı geri yığınları peşinden sürüklemeyi başarabilir. Ve böylece, geniş bir kitle desteğini de arkasına alarak, sermayenin çıkarları doğrultusunda ülkenin aydınlık yüzüne karşı savaş açar. Bugün ülkemizde fazlasıyla yaşanan da budur.

Sayfalar