Cuma Nisan 19, 2024

"Diz Çökmeyişin Meşalesi, Kopuşun Adı: KAYPAKKAYA

Sınıf mücadelesi denen o büyük düş, insanlık tarihi boyunca her zaman altınça- ğın kapılarını aralayan öncülerin, mahir ellerinde yazıldı.

İnsanlığın kızıl geleceği, kavganın manifestosunu yaşadığı coğrafyaya nakşeden önderlerin açtığı yoldan ilerledi. Yerkürenin dört bir yanını saran o büyük fırtınanın yaşadığımız coğrafyadaki temsilcisi, devrimin pusulası ise İbrahim Kaypakkaya oldu.

Katledilişinin 44. yılında komünist önder İbrahim Kaypakkaya ödenen ve ödetilen bedellerle yaşıyor ve savaşıyor. Faşizmin zindanlarında "ser verip sır vermeyen" mirası ile direncin ve diz çökmeyişin adı olan Kaypakkaya, faşizme karşı her cephede direncin manifestosu olarak yazıldı. İşçi direnişlerine, köylülerin doğa ve yaşam nöbetlerine, gençliğin sokakları mesken eyleyen gelecek kavgasına; kadın ve LGBTİ’lerin isyan çığlıklarına, Kürt ulusunun öz yönetim direnişlerinden Suriye Kürdistanı’nda DAİŞ barbarlığına karşı destansı direnişlerine ve Rojava devrimine ışık saçıyor.

Faşizmin her türlü saldırısına karşı diz çökmeyişin adı olan Kaypakkaya yoldaş aynı zamanda sınıf mücadelesinde Marksizm-Leninizm ve Maoizm’e yönelen ideolojik saldırılara karşı komünist kopuşun da en net ifadesidir. Kaypakkaya yoldaşın komünist niteliği onun MLM’ye olan sadakati ve bu yolda onu rehber edinerek bir kopuş gerçekleştirmesiyle tanımlanmaktadır.

İbrahim Kaypakkaya, kuşkusuz temel teorik tezleriyle ve Komünist Partisi’nin kurucu önderi olması sıfatıyla bugünden sadece tarihsel bir kategoriye indirilemeyecek kadar güncelliğini korumaktadır. Kısa ömrü, devrimci düşüncelerinin rotasını çıkarmaya, ülke gerçekliğine MLM biliminin yol göstericiliğinde ışık tutmasına yetmiştir.

 Ortaya çıktığı tarihsel koşullarda ve o dönemin devrimci hareketine rengini veren ve de komünistlik adı altında pazarlanan her türlü oportünist, revizyonist düşüncenin temel sınıfsal karakteristiğine karşı gerçek bir komünist duruş olmuştur o.

Ülkenin tarihsel, sosyal, siyasal gerçekliğinin bilimsellikten uzak analizi ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan yanlış devlet tahlili, devrimin yolu, hedefleri, dostları, düşmanları ve niteliği sorunlarına karşı proletarya ideolojisinin çekincesiz haykırışı olmuştur.

MLM’yi ülke topraklarına özgünleştirmenin sembolü ve önderi olmuştur.

Diz Çökmeyişin Meşalesi!

Kaypakkaya yoldaş, 68 devrimci gençlik hareketinin ve onun bağrından doğan 71 silahlı devrimci çıkışının tasfiye edilmesi, boğulmasını hedefleyen 71 Askeri Faşist Cuntası koşullarında her türlü zorluğa karşın halka ve devrime bağlılığından taviz vermemiştir. Faşist diktatörlüğün, gelişen ve büyüyen gençlik hareketine, postal ve süngü; darağaçları ve katliamlara yönelen dizginsiz vahşetine karşın  sınıf mücadelesinin engin denizinde kulaç atmaktan bir an olsun vazgeçmemiştir. Yoldaş Kaypakkaya, 15 temmuzdan bu yana  OHAL ilanları ile karşımıza çıkan iklimin daha soğuk ve fırtınalı hali içinde, halkın silahlı kurtuluşunu örgütlemek adına soluğu dağların doruklarında almıştır.

Halk demokrasisi, sosyalizm ve komünizm ideallerine olan inanca azgınca saldırıldığı, yığınların geleceğe dair umutlarının yok edilmek istendiği; işçi sınıfı ve emekçi yığınların, militan gençliğin zulme karşı isyanının bastırılmaya, direniş iradesinin kırılmaya ve diz çöktürülmeye çalışıldığı bir konjoktürde tıpkı Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan; Mahir Çayan gibi diz çökmeyişin adı olmuştur!

Kaypakkaya yoldaş, ağır cunta koşullarında, faşist cellatların, iyiye ve güzele ait ne varsa yok etmek adına sefere çıktığı bir süreçte, direniş meşalesini büyütmeyi, halkımızın özgür gelecek düşlerine sımsıkı sarılmayı bilmiş bugün AKP iktidarı eliyle, OHAL altında tüm baskı, şiddet, gözaltı, tutuklama ve katliamlara; imha, inkar ve asimilasyona karşın geleceğinden, emeğinden, dilinden, kültüründen, siyasi iradesinden; kimliğinden, inancından vazgeçmeyen, ezilenler, ötekileştirenler için adeta bir meşale olmuştur!

Yoldaş Kaypakkaya, zemheri ayazında, kara kışta,  yığınların yüreğinde yanan ve asla söndürülemeyecek isyan ateşini görmüş bu öfkeden ve onun tarihsel haklılığından aldığı güçle faşist cellatlar karşısında diz çökmemiştir!

Yoldaş Kaypakkaya; Türk hakim sınıflarının AKP eliyle yaşama geçirdiği, işçi sınıfı ve emekçilerin emeği ve alınterine, geleceğine; Kürt halkının öz yönetim, dil ve kimlik talebine; kadınların toplumsal cinsiyet eşitliği çığlığına, Alevilerin inancını özgürce yaşama iradesine yönelen saldırılar karşısında gelişen direnişin ilham kaynağıdır!

Yaşamı, "nerede bir direniş ve mücadele varsa orada olma" felsefesinin nadide örnekleriyle dolu Kaypakkaya, AKP iktidarının cihatçı çetelerle katliamlarla boğmak istediği Rojava devriminden yükselen özgürlük türkülerinde yaşamaya devam etmektedir!

Muştulanan Günün Bilimsel Önderi!

 Kaypakkaya yoldaş, tarihi sınıf mücadelesinin önemli bir silahı olarak ele almış ve onu geleceğe yönelen bir silaha dönüştürerek bilimsel sosyalizmin sadık savunucusu olmuştur.

Ülkemiz topraklarında çelişkileri kavrayan ve bunların çözümünde Marksizm’e sarılan Kaypakkaya, sınıf mücadelesi içerisinde her hareketi sıkı takibe almış ve onun içinde kendini var eden ve bunu bilimsel analizlere tabi tutan ve sonuçlandıran bir yöntem izlemiştir.

Kaypakkaya yoldaşın teori ve pratiğinde hareketin seyri, gelişimi ve çelişkilerine dair ortaya çıkan duruma çok yönlü yaklaşarak nüfuz etmeye çalışan bir yaklaşım söz konusudur. Öğrenme, ders çıkarma ve genel sosyal, siyasal, kültürel, toplumsal gerçekliği gözeterek bütünsel bağ kurarak programatik görüşler oluşturmuştur!

Köylü direnişleri, toprak işgalleri, işçi sınıfının mücadelesi, öğrenci gençliğin hareketi ve yönelimi, çeşitli toplumsal sosyal katmanların ortaya çıkan durum üzerinden siyasal temsilcilerinin aldığı pozisyon ve bunlar arasındaki çelişkiler üzerine güçlü gözlem ve analizler yaparak bilimsel sonuçlara ulaşmaktadır.

Örneğin 15-16 Haziran işçi direnişinin analizini birçok yönüyle gerçekleştirip çıkardığı dersler oldukça çarpıcıdır. Reformcu orta burjuva ve küçük burjuva akımlarla ve anlayışlarla hesaplaşma, mücadele ekseninde bir rota benimseyerek devrimin genel karakterine yönelik temel ilkeler ortaya çıkarmayı başarmıştır. Parçayı bütünden koparmaksızın, parçalar arasındaki diyalektik bağı güçlü bir mantık örgüsüyle kurarak, sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarını, gerekliliklerini bilimsel analizlerle incelemiş proleter hareketin ideolojik, siyasal, örgütsel hattının örülmesi mücadelesine, bunun inşa edilmesine yönelik net bir sınıfsal duruşla tutum belirginleştirmiştir.

Bu bağlamda, 2002'de Komprador Burjuvazi ve toprak ağalarının temsilcisi AKP iktidarının, yaşama geçirdiği uygulamaların açığa çıkardığı; islamcı-laik ekseninde kutuplaşan ve düşmanlaşan, giderek muhafazakarlaşan, Kürt sorununun tüm toplumsal gözeneklere nüfuz eden derin etkisindeki toplumsal gerçekliğin nasıl analiz edileceği noktasında da yol göstermeketdir!

Kaypakkaya'dan Aliboğazı'na Direniş Sürüyor!

Kaypakkaya yoldaşın buzu kırarak, ağır bedellerle açtığı yolun taşları ardılları tarafından döşendi/döşeniyor. Kökleri Kaypakkaya yoldaş tarafından atılan geleneğimiz, yüzlerce şehidimizin kanıyla , sayısız bedel pahasına bugüne taşındı.Toprağa düşen özge fidan, kanla, canla binbir emekle gelişti, büyüdü! Kaypakkaya'nın dağların doruklarına çektiği komünizmin kızıl bayrağı o günden bu yana dalgalanmayı sürdürüyor.

24-28 Kasım 2016 tarihlerinde Dersim Aliboğazı'nda faşist diktatörlüğe karşı halk ordusu savaşçılarının duruşu, cüret ve cesareti, direniş geleneğimize eklenen yeni bir halka olmuştur!

On ikiler, 44 yıl öncesinden Kaypakkaya yoldaşın halk demokrasisi, sosyalizm ve komünizm kavgasının büyütülmesine yönelik çağrısına bugünden verilen yanıttır!

On ikiler, Kaypakkaya yoldaşın cuntaya, faşist cellatların kara zulme karşın diz çökmeyen direnişin sürdürücüleri olmuştur! Onikiler, Kaypakkaya yoldaşın, halkın özgürlüğü ve kurtuluşuna olan sarsılmaz inancından feyz almış ve onu bugüne taşımıştır! Dersim dağlarından göğe yükselen on iki kutup yıldızı, zifiri karanlığa yakılan birer direnç meşalesi olmuştur!

Halkın kurtuluş kavgasında toprağa düşen oniki halk savaşçısı; Denizlerin, Mahirlerin; 31 Mayıs 1971’de Nurhak Dağları’nda toprağa düşen Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga’nın; 18 Mayıs 1977’de Antep’te PKK'nin öncü kadrolarından Haki Karer’in; 13 Mayıs 1978’de Kaypakkaya’nın ölümsüzlüğünün yıldönümünde hesap sorma eylemine giderken yıldızlaşan Ermeni komünist Armenak Bakırcıyan'ın,  Amed zindanlarında 18 Mayıs 1982’de teslimiyete karşı bedenlerini ateşe veren Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Eşref Anyık, Mahmut Zengin’in geleceğe uzanan özgürlük türkülerinin bugünkü adı olmuştur!

 

İbrahim Kaypakkaya Yaşıyor!

Mayıs Ayı Şehitleri Ölümsüzdür!

On ikiler Zafer Pusulamızdır!

PARTİZAN

40102

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Garabed Demircioğlu: Diyarbekir 5 nolu zindanında bir Ermeni güvercin

Öncelikle çocukluğunuzun geçtiği atmosferi anlatmanızı istiyorum. nerede doğdunuz, kaç kardeşsiniz, anneniz babanız kimdir, aile içi ilişkileriniz nasıldı, 1915'te yaşananlardan aile olarak "nasibinizi" nasıl aldınız, ekonomik durumunuz imkanlarınız nasıldı, hangi okullarda okudunuz. Karakterinizi belirleyen çocukluk ve gençlik anılarınızdan aklınızda neler kaldı?

“Sözünde durmayan insan beş para etmez!”

“Bütün ülke halkı komünist partisinin on beş yıldır ‘Verilen sözün tutulması ve eylemde kararlı olunması gerekir’ sözüne uyduğunu gayet iyi bilir. Halk kuşkusuz Komünist Partisinin sözlerine ve eylemlerine Çin’deki başka herhangi bir Parti ya da grubunkinden daha fazla güven duymaktadır.” (Başkan Mao Seçme Eserler, cilt 1, s. 329)

“Uygun adımda birlikte yürümek…”

Devrimci örgüt sadece belirlenmiş, ortaya konmuş bir programla inşa edilemez. Bunun kadar önemli bir diğer konu da örgütün bir bütün olarak tek bir insan gibi, aynı amaç uğruna, uygun adımda ve disiplin içinde yürümesidir. Bu yaratılmadığında örgüt yapısı aksar. Ağırlığını tek bir ayak üzerine vererek yürümeye çalışır. Bu durum hem uygun adım yürüyüşü bozar hem hızı düşürür hem de örgütteki eşitlik ilkesine ciddi zarar verir.

Evet ya da Hayır! Her sonuçta direniyoruz/direneceğiz!

Referandum, tarihinin 16 Nisan olarak netleşmesiyle gündemimizi daha da meşgul eden bir mesele olmaya başladı. Daha önce referandumu açığa çıkaran devlet erkinin ihtiyaçlarını, referanduma hangi siyasi atmosfer içerisinde gittiğimizi ve bu süreçte alacağımız tavrı, bu tavrın güncel süreç açısından anlamını tartışmıştık.

Savaşmayan kirlenir

Savaşmayan kirlenir. Bugün yaşanan olumsuzlukların ve başarısızlıkların, küçülme ve gerilemelerin, kitlelerden kopmanın önemli bir yerinde yeterince savaşamamak, bir örgüt olarak bir bütün savaşamamak vardır. Özneleri ve zamanları değişen ancak sayısız pratik sonuçlarıyla değişmeyen sürekli bir şekilde kendini tekrar eden dar pratiklerin temelinde burjuva ideolojisiyle uzlaşmak, onun çeşitli düzeylerdeki etkisinden kurtulamamak vardır. 

TKP/ML - GYDK ;Anayasa değişikliği referandumuyla tasarlanan tam kapsamlı kuşatma ve ezme tuzağını "HAYIR"oyunla boz,faşist ablukayı dağıt!

Anayasa değişikliği referandumuyla tasarlanan tam kapsamlı kuşatma ve ezme tuzağını "HAYIR"oyunla boz,faşist ablukayı dağıt!

Önümüzdeki Nisan ayında anayasa değişikliği için referandum yapılacaktır. Toplumun tüm kesimleri anayasa referandumunda, pratik politikanın konusu olan bu sorunda tavırlarını ortaya koyacaklardır.

Bu bakımdan bu güncel ve son derece önemli olan sorunda ne düşündüğümüzü, biz de ana çizgileriyle ortaya koymak istiyoruz. Bilinir ki bu konuda birkaç seçenek var. Biri boykot, diğeri hayır ve üçüncüsü ise evettir.

Kıss... Kıss... Ayeste... Ayeste...

Biz sıradan proletaryaların özgürce üretebilmesi için daha çok şeyler yapması gerekir değil mi ?

Hani nerede bahis ettikleri; etiklik,  ahlakılık... kurallar, disiplin, sadakat...

Üzenlere üzülmeyecem... üzenlere üzülmeyecem... üzenlere üzülmeyecem....

Çal kemancı.

Ali' de gitse, Veli' de  gelse bizler için hiç bir şey değişmeyecek.

Yirmisinde yoldaş, kırkında gardaş, altmışında kankiiii.…

Bireyin zaaflarını ortaya çıkaran nedenlerle değilde bireyin zaaflarıyla yola çıkmak kime ne kazandırmıştır ki kanki ?

Anomali! [1] – H. Gürer

 M.Ö filozoflarından Aristo’nun geliştirdiği klasik mantık, doğru ya da yanlış sonuçlar doğuran siyah-beyaz meselelere odaklanır. Oysa gerçek hayattaysa, kafa patlattığımız şeylerin çoğu grinin tonlarını taşır! Bu yüzden Aristo’nun M.Ö geliştirdiği klasik mantık ile günümüz gelişmelerine bakmaya kalkarsak yanılırız. Neden? Çünkü siyah ile beyaz renklerinin ara tonlarını gör(e)meyiz. Hiç bir şey siyah-beyaz kadar kesin ve net değildir. Hele siyasette, asla!

Katledilişinin 44.yılında komünist Önder İbrahim Kaypakkaya'yı anıyoruz!

Katledilişinin 44. yılında Komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşı anmak için düzenleyeceğimiz geceye siz emekçileri, devrimcileri, yurtsever ve yoldaşlarımızı katılmaya çağırıyoruz.

Türkiye proletaryasının komünist önderi İbrahim Kaypakaya yoldaşın Diyarbakır işkencehanelerinde katledilişinin 44. Yılındayız. 

Fırat havzasında Ermeni kıyımları

Beş yıldan bu yana Suriye'de devam eden savaşta insanoğlu II.Dünya savaşından sonra ekonomik ve sosyal yıkımların en ağırlarına tanıklık etmektedir.Henüz gelinen aşamada görüşmeler ülkeninasli unsurlarının olmadığı,istenmediği ortamda yapılması çözümün ne kadar gerçekçi olacağı ayrıbir sorun olarak kendini gösteriyor.Arap,kürt ve mazlum halkların kaderi ve geleceği emperyalisthaydutların alacağı kararlara bağlanmış savaşın sona ermesini beklemektedir.Bugüne kadar savaşın bilançosu çok ağır olmuş daha da artmaktadır.Nerdeyse nufusun yarısı yerlerini değiştirmiş,beş-yüzbin insan hayatını kayb

Başkanlık sisteminin düşündürdükleri...

“Toplumun ve devlet iktidarının toplumsal yapısı, onları kavramaksızın toplumsal faaliyetin herhangi bir alanında tek bir adımın bile atılamayacağı değişikliklerle karakterizedir.

Sayfalar