Salı Mayıs 28, 2024

Egemen sınıfların kanlı-kaos senaryoları ve hesaplaşmaları

15 Temmuz gecesi darbesinin egemen sınıflar arası çatışmanın bir ürünüydü. Özellikle AKP-Gülen cemati arasındaki çıkar dalaşında yenik düşen Gülen cematinin son çırpınışları olarak ortaya çıktığı analaşılıyor. İki faşist-dinci kliğin çatışmasından “demokrasi”nin doğması ya da işçi ve emekçilerin lehine sonuçlanması söz konusu olamazdı.

Darbenin başarıya ulaşamamasının esas nedeni; ABD ve AB destekli ve de Genel Kurmayın en üst kademesinin bu darbenin merkezinde yer almaması, darbeyi daha baştan başarısız kılan etmenler olarak sıralamak gerekiyor. Bugüne kadar yapılan askeri darbelerden öğrenebildiğimiz; TSK’nın merkezi yapısının, kontrgerilla ve MİT’in içinde yer almadığı bir askeri darbenin başarı şansı olamadığıdır. Ve bu son darbe girişimini bastıran da bu güçler olmuştur.

Darbe girişimi, RTE’nin halkı (kendi gerici-yarı militaristleştirilmiş tabanını) sokağa çağırması ile önlenmedi. Bir önceki paragrafta söylenen nedenlerle başarıya ulaşamadı. Gülenci darbenin içinde kemalist kesim yer almadı. Ordu içindeki kemalist kesim Erdoğan ile işbirliği içindedir ve bu kesim Erdoğan’ın en yakın ve önemli müttefikidir.

15 Temmuz gecesi darbe girişimi, karşı-devrimin kendi içinde karşı-dervimci bir darbeyle karşı karşıya kalışının hikayesidir. İşçi sınıfı ve emekçiler içinse darbenin içeriği; darbe girişimi de ve onu bastıranlarda karşı-devrimci güçler ve her ikisi de işçi sınıfının karşısında yer alan devlet içindeki faşist odaklardır.

Darbenin yapılışına bakınca “danışıklı-dövüş” olduğu düşüncesine iten görüntüler çok.“Böyle askeri darbe olmaz” bir görüntü sergilendi. “Danışıklı-dövüş” görüntüsü verildi. Bunun olma ihtimali yok değil. Ve ABD’nin de elinin bu işin içinde olması da ihtimal dışı değil. Eğer ABD kontrolü ya da bilgisi dahilinde yapıldıysa bir “tehdit” amacıyla yaptırılmış olabilir.

Darbe girişimi “danışıklı-dövüş” değildi. Egemen sınıflar arası çelişmeler bu tür darbelere her zaman açık kapı bırakmaktadır. Bu darbe girişimi başarısız olunca, Erdoğan yönetimine içeride daha da pervasızlaştıracak koşulları da yaratmış oldu. Türkiye’de buna benzer bir çok (Talat Aydemir örneğinde olduğu gibi) darbe girişimleri oldu. Ne amaçla yapılırsa yapılsın, böylesi faşist bir darbe halkı daha fazla baskı altına almanın aracı yapılacak ve AKP-Erdoğan ırkçı-faşist-dinci kliğinin “maduriyet” edebiyatını geri kitlelere karşı kullanma süresini uzatacaktır.

Askeri darbelerin hiç biri işçi sınıfı ve emekçilerin yararına olmamış, tersine, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’de olduğu gibi direkt işçi ve emekçilere karşı yapılmıştır. Diğer ufak tefek darbe ya da darbe girişimleri ise egemen sınıfların iktidar dalaşının ürünü olmuştur. Egemen sınıfları iktidar dalaşı nedenyile ortaya çıkan askeri darbelerde de, yine en fazla ezilen işçiğ sınıfı ve emekçiler olmuştur.

AKP-Erdoğan kliğinin aksine, 15 Temmuz darbe girişimini önleyen “sokağa çıkan halk” değildi. Öncelikle bu “halk” bildiğimiz halk değil, gerici-linçci ve polis kontrolünde yarı-militaristleştirilmiş kitledir. Bundan sonrada Türk devletinin (Pakistan’da olduğu gibi), demokratik hak ve özgürlükler isteyen kesimlerin karşısına çıkaracağı gerici-faşist güçtür.

Yarı-militaristleştirilmiş ve de militaristleştirilmek istenen bu gücü, Erdoğan her seferinde işçi sınıfı ve emekçilerin karşısına çıkarmak istedi, anacak çıkaramamıştı. Özellikle Haziran Ayaklanması (GEZİ) sırasında kullanmak istediysede, bunu başaramadı. Ama, bu darbe girişimini fırsat bilerek gerici güçleri devletin kolluk güçleri eşliğinde sokaklara karşı-devrimci bir güç olarak dikmeye çalışmaktadır. Bundan sonra da sık sık bu güç halkın karşısına çıkarılacak ve “milleti kontrol edemiyoruz” söylemiyle, ilerici güçleri ezmeye çalışacaklardır.

Diyarbakır, Suruç Ankara Garı vb. yerlerde İŞİD katliamlarıyla kitlelere göz dağı vermek ve sindirmek isteyenler, bu kez örgütlendirilmiş gerici-faşist güçleri kitlelerin karşısına çıkaracaklar ve bir baskı aracı olarak kullanacaklardır.

Bunları, devrimci ve ilerici güçlerin yoğun olduğu mahallelere, Kürtlerin üzerine ve demokratik hak ve özgürlükler için mücadele eden güçlerin üzerine salacaklardır. Bunların eline sadece sopa ve pala değil, silahta vereceklerdir. Bu nedenle de devrimci güçlerin ve emekçilerin buna karşı silahlanması ve savunma önlemlerini almaları da bir o kadar elzemdir.

Önümüzdeki süreç oldukça karmaşık ve siyasi kaoslarla geçecek bir süreç olacaktır. Bunun nedenlerini salt Türkiye-Kuzey Kürdistan içindeki durumla açıklamak yetmez. Uluslararası durum, emperyalistler arası çelişkinin her geçen gün keskinleşmesi ve emperyalist savaş hazırlıkların artması ve kapitalist sitemin uzun bir süredir “göreceli barışçıl” ömrünü bitirmesi vb. nedenleri sıralamak gerekiyor. Ve Erdoğan böylesi bir sürecin ürünü ve bu nedenle de ayakta durabiliyor.

Askeri darbe girişimini bahane ederek daha da saldırganlaşacak olan Erdoğan kliğinin karşısında durmak ve onu geriletmek ve yenmek şarttır. Korkarak sinmek değil, birleşerek daha güçlü bir şekilde sosyalizm hedefli demokratik hak ve özgürlükler için mücadelenin örgütlenmesi güçlendirilmelidir. Çünkü sosyalizm gerçekleşmeden işçi sınıfı ve emekçiler egemenlerin kanlı-kaos saltanatlarından asla kurtulamayacaktır.

Baskıları ve darbeleri, gerici güçleri ortadan kaldıracak ya da onları geriletecek yagane güç, işçi sınıfının örgütlenmesi, bilinçlenmesi ve sokakları zapt etmesiyle olabilecektir. Bu güç uyanmadığı sürece sokaklara ve tüm hayatımıza egemen olacak olan güç faşizm ve dinci gericilik olacaktır. Ancak, bu gerici güç sanıldığı kadar güçlü değil, güçlü olan işçi sınıfı ve emekçilerdir. Devletin en büyük korkusu da bu gücün örgütlü hale gelmesidir. Bu nedenle birleşerek örgütlenmeli ve sokakları zapt etmeliyiz.17.07.2016 

46054

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.

Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...

Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II

II.Bölüm:

Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler… 

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

Sayfalar