Salı Nisan 23, 2024

Emperyalistler arası savaş çanları çalarken... ENTERNASYONAL MÜCADELEYİ YÜKSELTELİM!

Trump’ın başkan olmasıyla ABD emperyalizminin gittikçe ivmesi artan saldırgan politikalar içine girmesi salt politik düzlemde açıklanamaz. Ekonomi, politikayı belirleyen temel parametre olduğu için politika, salt politika değildir. Siyasi alandaki değişim ve gelişmelerin daha görünür olması onu ön plana çıkarırken ekonomiyi görünmez kılar. ABD emperyalizminin Ortadoğu alanındaki saldırganlığı, emperyalistler arası çelişkilerin her alanda derinleşmesinin bir sonucudur.

Kapitalist-emperyalist sistem kapitalist ekonomi yasalarının hüküm sürdüğü bir sistem olarak aşırı üretim, azami kar ve rekabet esaslarına dayanır. Emperyalistler var olabilmek için aşırı üretimi ve azami karı gerçekleştirmek zorundadırlar. Böylece rekabet gücünü yükselterek diğer emperyalistlerden üstün olmaya çalışırlar. Bu kural temeldir. “Serbest rekabet” döneminden emperyalizm aşamasına kadar geçen sürede dünya pazar alanlarını paylaşan emperyalistler  1. ve 2. Emperyalist Paylaşım Savaşlarında dünya pazar alanlarının yeniden paylaşımına soyundular. Aşırı üretim, azami kar ve rekabet emperyalistleri karşı karşıya getirdi.

Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın üzerinden yaklaşık 80 yıl geçti. Bugün de pazar alanlarının yeniden paylaşımı üzerine savaşlar sürüyor. ABD emperyalizminin saldırgan vaziyetinin arkasında Rusya ve Çin’le pazar savaşı yatmaktadır. “Süper güç” ABD’nin, bu süreçte her alanda bu konumda olmadığı açığa çıkıyor. 1990'lardan sonra Almanya ve Japonya, ABD emperyalizmi ile belli sektörlerde rekabet edecek düzeye gelmiştir. Bir emperyalistin dünyada hakim güç olması, emperyalistler arası rekabeti ortadan kaldırmıyor. 1990’lı yıllardan sonra ucuz iş gücünü son sınırına dek kullanan Çin de bu güce ulaşmıştır.

Dünya ekonomisindeki genel duruma baktığımızda, emperyalistler arası çelişkilerin kızışması hakkında bilgi edinmekteyiz. ABD 2008 ekonomik krizinin etkisinden kurtulmuş da değil. Ekonomik durgunluk aşamasından çıkamamıştır. ABD, korumacı politikalara yönelirken dışarıdaki tekelleri geri ülkeye çekme yöntemine başvuruyor. Savaş sanayine bütçeden ayrılan pay artırılarak ekonomi canlandırılmaya çalışılıyor.

Buna karşın Çin krizi de büyümeye devam etti. 2016 yılı IMF verilerine göre AB ve Japonya dışındaki ülkelerin dünya ekonomisindeki payları yüzde 50’nin üzerinde olduğu ve Çin’in dünyanın en büyük ekonomisi olduğu belirtiliyor. Dünya ekonomisinde pay dağılımında ABD % 22’den % 17’ye düşerken Çin % 5’ten % 17’ye yükselmiş, 2010 yılı itibariyle dünya manifaktür üretiminin % 19.8’ini üreten Çin, ABD'nin bu alandaki bir asırdır sürdürdüğü üstünlüğe son vermiştir. Emperyalistler arası rekabette paralarını koruma anlamına gelen serbest ticaret anlaşmalarıyla pazar alanlarını koruma çabası içindedirler. ABD’ye karşılık olarak Çin, Latin Amerika’dan Afrika’ya 20’yi aşkın ülke ile serbest ticaret anlaşması yaparak ABD’nin bu çabasını kırmıştır. Diğer yandan Almanya, yüksek katma değerli 10 ihracat dalından 9’unda ABD’nin en üst ihracat dalındaki ürünlerle rekabet ediyor. Bu verilerin ABD’nin “süper güç” olma durumunu tartışmalı hale getirdiği ortada. Üretim aletleri, meta üretimi ve pazar alanları bakımından ABD, hakim emperyalist olma durumunu yitiriyor. Bu durumda Rusya ABD’nin siyasi nüfuzunu kırmayı hedefliyor. Rusya’nın ekonomisi ABD ile rekabet edecek durumda olmamasına karşın askeri ve diplomatik gücü ABD'yi sınırlayabilecek durumdadır. Ukrayna ve Suriye'deki savaşlar da bunu gösterdi. Yıllardır Rusya ve Çin üzerinde kuşatma politikası izleyen ABD, gelinen aşamada jeopolitik olmasa da ekonomik ve politik eksende Rusya ve Çin tarafından kuşatılmış durumda.

ABD için çanlar çalmaya yeni başlamadı. 2000’lerin başında CIA ve birçok kuruluşunun hazırladığı raporlarda ABD için esas tehdidin Çin ve Rusya olduğu söylenmişti. ABD; Rusya ve Çin’i engellemeye dönük tüm politikaları (BOP, Afganistan, Irak işgali, Suriye’yi karıştırma vb.) değiştirmek zorunda kalmıştır. Bugün adı konmamış 3. Paylaşım Savaşı yaşanırken ABD, kapana kısıldıkça daha da saldırganlaşmaktadır.

Dünya pazar alanlarının üzerinde paylaşım dalaşının ayyuka çıktığı dönem içinde 3. Paylaşım Savaşının çıkması politik durumdan ziyade kapitalizmin azami kar oranının düşüp-düşmemesine bağlıdır. Trump’ın saldırıları tehditlerini, Çin’in görece daha ılıman ama yeri geldiğinde tepkisini koyan tavrını, askeri olarak, jeo-stratejik alanlarda konumlanma asker ve ağır silah yığma takip ediyor. ABD’nin Suriye’yi vurması her şeyi gözaltına aldığını gösterse de saldırıda Rojava’yı vurmaması, buna özen göstermesi daha her şeyi komple göze almadığının da emaresidir. Bunun hep böyle olacağı anlamına gelmediğini de bilmeliyiz.

Emperyalistler arası çelişkinin bir paylaşım savaşına dönüşmemesi enternasyonal proletaryanın savaş karşısında tarihsel deneyiminden de ders çıkararak, sosyal şoven bir tavra dönüşmeden kararlı bir direniş-mücadelesine bağlıdır. Bu açıdan tarih, 2. Enternasyonal oportünistleri ve buna karşı Lenin'in komünist tavrını büyük harflerle not düşmüştür.  Emperyalistler arası çelişkide enternasyonal proletaryanın mücadelesi olmadan ezilen halkların gün yüzü görmesinin imkanı yoktur. Bu anlamı ile 100. yılında Ekim Devrimi, güncelliğini koruyarak yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.

40860

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

Sayfalar