Perşembe Mart 28, 2024

Emperyalizme ve feodalizme vurulan hançer; HoChiMinh ve Vietnam Devrimi!

“Her zaman bizim dağlarımız/ Bizim nehirlerimiz/ Bizim insanlarımız var olacak/ Amerikan istilacıları yenilecek/ Yeni baştan kuracağız ülkemizi/ Bin defa daha güzel.”

HoChiMinh

Türkiye ve T. Kürdistanı topraklarında emperyalizme, feodalizme ve komprador kapitalizme karşı yürütülen mücadele 48. ölümsüzlük yılında HoCiMinh’in bıraktığı devrimci miras ile aydınlanmayı sürdürüyor. HoChiMinh ve VoNguyenGiap yoldaşların öncülüğünde Amerikan emperyalizmine karşı gerçekleştirilen halk savaşının zaferi, başta Proletarya Partisi olmak üzere, dünya proletaryasının mücadelesinde ilham kaynağı olup nihai zaferlerinin de nüve taşı olacaktır.Kuşkusuz Vietnam Devrimi’ni anlamak sadece ABD’ye karşı yürütülen direnme savaşı ile değil, ülkenin tarihsel kökenleri, sosyo-ekonomik yapısı, sömürge durumu ve toplumsal rolleri ile birleştirilerek anlaşılabilir.

Vietnam’da sömürgeciliğin ayak sesleri

“1535’de burada günümüzde Danang olarak bilinen ilk kalıcı Avrupa yerleşmesi oluşmuştu. Yerleştikleri bölgeyi, Çinlilerin Vietnamı ifade etmede kullandıkları ideogramların adı olan “GiaoChi“den türettikleri “Cauchi” adını verdiler. “China” ekleyerek ülkeye “Couchichina” demeye başladılar. Sonraları Fransızlar Vietnam’ın bölünmüşlüğünü tescil için ülkenin güney bölümüne Coachinchina, orta bölümüne Annam, kuzeyine de Tonkin adını verdiler. Annam da Çince “sakin Güney“ anlamına gelen An ve Nam ideogramlarından geliyordu. İmparator GiaLong 1802’de ülkenin adının Vietnam olduğunu resmen ilan etti. Vietnam adıysa Çince YuehNan (Guandong’un eski adı olan Yueh’in Güneyi) ideogramlarından türemişti.”(Vietnam Devrimi, syf: 1185)

Asya kıtasının zengin kaynakları Avrupa’nın keşifleri sonucu denetim altında tutulmak istenmiş, böylelikle bölgede sömürgeciliğinde kök salmasının ilk adımları atılmış oldu. Özellikle Güney Avrupa ülkelerinin yiyeceklerin sıcaklıklar karşısında korunması için kullandıkları biber, hindistan cevizi, karanfil ve diğer baharat çeşitleri bu ülkelerin Asya’ya dönük sömürge planlarını uygulamalarına sebep oluyordu. Öyle ki büyük bir ihtiyaç olarak görülen baharat, Avrupa’da oldukça kârlı şekilde satılıyordu. Hatta durum öylesine bir hal almıştı ki, “bir torba baharat için korsanlar birbirlerini boğazlıyorlardı.”

İpek ve baharat yollarının ele geçirilmesinin ardından bu kez hedef Vietnam idi. İlk olarak Portekizlilerin bölgeye gelmesi (daha sonra Portekiz’in sömürge gücü azalıyor, nitekim bölgede Batılı tüccarların Vietnam’ı sömürgeleştirme girişimleri yeterince başarılı olamadı) ile başlayan Vietnam’ın sömürgeleştirilmesi süreci, 1859’da Fransa’nın Saygon’u işgal etmesi ile tam anlamı ile başlamış oldu.

Ancak Katolik misyonerlerin bölgenin zenginliklerine konma girişimleri nüfuz etme anlamında daha derin izler bıraktı. Böylelikle tüccarların boşa düşen girişimleri misyonerler için bulunmaz bir fırsata dönüştü. Vietnam’a ilk giden Hıristiyan misyonerler, Odoric de Pordenone gibi 14. yüzyılın cüretkâr Fransisken gezgin keşişleriydi. Bunlar üç yüz yıl sonra Japonya’dan kovulan Cizvitler, Faifo’dakiCochincina Misyonerliğini kurarak Vietnam’da Hristiyanlığı yaymaya giriştiler.

 Fransa sömürgeciliği ve direnişin kökenleri

Fransa’nın Saygon’u işgal etmesi ile Vietnam’ın ekonomik gelişmesinin temel ürünü olan pirinç üretimi de durmuş oldu. Temel ürünleri pirinç, kauçuk ve kömür olan Vietnam’da kaynaklar Fransız sömürgecileri tarafından denetim altına alınmıştı. İmparator Tu Duc’un Fransızlara karşı teslimiyetçi ve barışçı yaklaşımları halkın da yoksullaşmasına ve kıtlığın ilerlemesine sebep olmuş, zaten kötüye giden ekonomi daha da dibe batmıştı. Fransa’nın 1857’deki ilk işgal girişimi Vietnam’ın iklim şartları, tropik hastalıklar, arazi şartları, toplanamayan hamallar ve yerel casuslar vb. nedeni ile başarısızlığa uğradı. Ancak Fransa’nın Vietnam hayali bitmek bilmedi. 1861’de Mekong deltasından su yoluyla Vietnam’a giren Fransızlar, burada ağır kayıplar verdirerek İmparator Tu Duc’un boyun eğmesini sağladı. Fransızlara her türlü imtiyaz hakları sağlandı, din propagandası yapma. Üç liman açılarak Vietnam’ın kaynakları Avrupa’ya satıldı.

VoN guyen Giap, Fransız sömürgeliğini şöyle niteliyordu; “XIX. yüzyılın ortalarında, sömürgeci Fransız saldırısının başlarında, Nguyen'in sarayı alçakça teslim anlaşmaları imzalarken, halkımız, güneyde TruongCongDinh, NguyenTrungTruc, kuzeyde PhanDinhPhung, NguyenThienThuat, HoangHoaThan gibi büyük yurtseverlerin yönetiminde her yerde kahramanca başkaldırıyordu. Sömürgeciler, otuz yıl boyunca ülkenin istilasını tamamlayamadıkları gibi, her an egemenliklerinin sarsılmasına da engel olamadılar. Bugüne kadar halkımız, kendisinden daha büyük, fakat aynı şekilde feodal bir rejim altında kendisiyle pek fazla ekonomik, teknik ve kültürel fark bulunmayan yabancı ülkelere karşı aralıksız mücadele emişti. Oysaki, bu kez daha kalabalık bir nüfusa, iyi donatılmış bir ekonomi ve tekniğe, daha üstün silahlara sahip güçlü bir kapitalist ülke başı çekiyordu.”( VoNguyenGiap, Vietnam Ulusal Kurtuluş Savaşı, Eriş Yayınları, syf: 11)

Neredeyse tamamı köylülerden ulaşan ve feodal bir yapıya sahip olan Vietnam’da sömürgeciliğe karşı köylüler öncülüğünde isyanlar da başlamış oldu. Sömürgeciler tarafından toprakların işgal edilmesi, üretim yapmanın olanaksızlaşması, Kuzey’de kendiliğinden ayaklanmalara ve isyanlara sebep oluyordu. Özellikle Tu Duc’un tereddütsüz teslim oluşu, 1859’da Vietnam partizanlarını ortaya çıkardı. Çeşitli yayla, delta ve bataklıklarda sığınaklar kuran partizanların direnişi 3 yıl içerisinde öylesine şiddetlendi ki, Fransız sömürgeciler bu direniş karşısında çevre müttefik ülkelerden yardım almak zorumda kaldı. Direniş karşısında afallayan Fransız komutan Amiral Bonnard bir raporunda partizanların direnişini şöyle yorumluyordu; “Otoritemizi kabul ettirmekte inanılmaz güçlüklerle karşılaştık. İsyancı çeteler ülkeyi bir uçtan ötekine kasıp kavurdular.”

Bir yanda direniş sürerken diğer yanda imparator da ülkeyi Fransızlara adeta peşkeş çekmeye devam ediyordu. İmparatorun çeşitli kararlarına rağmen yerellerde ayaklanan partizanlar Fransızlara kayıplar verdiriyordu. Çeşitli bölgelerdeki yerel halk kılıç ve mızraklarla silahlandırıldı. Teslimiyetçi Tu Duc’a karşı kesin olan bir şey vardı; “barış ve teslimiyetten söz ettiği sürece emirlerine itaat etmeye kararlıyız!”

20. yüzyıl çeşitli mandarin ve imparatorluk yöneticilerinin sömürgeciliğe karşı yenilgisi ile başladı. Vietnam bağımsızlık mücadelesi, yoksul köylü yığınların “cumhuriyetçi hedefler” doğrultusunda örgütlendikleri bu yıllarda öne çıkan önemli bir isimde PhanBoiChao(1897-1940) ve arkadaşları oldu. Başlarda her ne kadar reformcu talepler ile öne atılsalar da sonraları amaçlarının devrimci yollarla sağlanabileceğini savunmaya başladılar. İlk Japonya’ya giderek burada sürgünde bulunan Vietnamlılar arasında çalışmalar yürüttüler. Japonya’da Vietnam’ın ilk gizli örgütü olan Reformcular Birliği’ni kurdular. Kanlı Mektup adında bir broşür yayınlayarak Vietnam halkının acılarını anlattılar. 1908 yılına doğru artan sömürgeci baskılar karşısında direnişte şiddetlenmeye başladı. Silahlı ayaklanma önerileri sürerken Fransız genel valisinin evi kuşatma altına alınmıştı. Çevre bölgelerden de gösterilere katılım sağlanmasının ardından silahlı ayaklanma önerisi(o dönemde Duy Tan Hoi Fransızlara karşı silahlı ayaklanmayı savunuyordu) pratiğe dönüştü. Üç gün süren çatışmalardan sonra sömürgeciler denetimi tekrar ele geçirdiler. Yakalanan devrimcilerin bazıları idam edildi, diğerleri de PoulaCondore adında bir adada bulunan hapishaneye gönderildiler. 1913’de 600 civarı köylü reform talebi ile Saygon’da eylem yaptı, Nisan ayında ise Fransızlar ile işbirliği yapan bir mandarin direnişçiler tarafından öldürüldü. Ardından iki Fransız subayı bombalı eylem ile öldü. Art arda yapılan bu eylemler sömürgeleri afallatsa da ardından gelen tutuklama furyası ile yüzlerce kişi hapsedildi, kimileri ise idama mahkûm edildi.

Bu dönemde Marksist yayınlar yaygınlaşmaya başladı. 1. Dünya Savaşı sonrası Fransa’da emek açığını kapatmak için gönderilen Vietnamlı işçiler Fransız sosyalistlerinden etkilendiler.

Vietnam’da Komünist-Milliyetçi cephe politikası

Komintern’in bu dönemde açığa çıkan geniş cephe politikasına uygun olarak HoChiMinh, Vietnamlı milliyetçiler ile birleşme çalışmalarına başladı. Ho öncülüğünde Vietnamlılar tarafından da karşılığı olan VNQDD ile ilişkiye geçildi. Ho’nun yaptığı bir çağrı ile 1925’te Asya’nın Ezilen alkları Birliği’nin kuruluş çalışmalarına katılmak için Şangay’dan gelen PhanBoiChau tutuklandı. Aynı yılın 23 Kasım’ında ölüm cezasına çarptırıldı. Phan için başlatılan gösterilen sonucu bu ceza ömür boyu ev hapsine döndü ve ölene kadar(1941) evinde hapsedildi. Bu olay Vietnam milliyetçileri üzerinde etki yarattı ve sömürgeciliğe karşı komünistler ile birleşme iradesi daha da güçlendi. Bu dönemde HoCiMinh, Komintern’e bağlı kalarak Komünist Partisi kurma girişimlerine başladı.

Vietnam Komünist Partisi kuruluyor

Ancak birliktelik içerisinde Komünist Partisi’ne dönüşmeyi savunmayan bir eğilimde vardı. Buna paralel olarak “1929 Mayıs’ında Macao’da yapılan ThanhNien kongresinde diğer delegelere komünist partisine dönüşme önerisini kabul ettiremeyen Tonkin delegeleri bağımsız davranma yolunu seçerek 17 Haziran 1929’da DongDuong San Dong’u (Çin Hindi Komünist Partisi) kurmuşlar, bunu Ekim’de ThanhNien Merkez Komitesi’nin kurduğu Anam Cong San Dang (Anam Komünist Partisi) ve ardından Tan Viet’in kurduğu DongDuongCong San LienKomintern (Çin Hindi Komünistler Birliği) izlemişti. Bölünmenin hemen ardından harekete geçen Komintern 27 Ekim 1929’da Vietnam’daki tüm komünist gruplara hitaben biz gizli direktif hazırlamış ve HoChiMinh’e ulaşmıştı. Komintern mesajında ‘Çin Hindi komünistlerinin en önemli ve acil görevi’nin ‘emekçi sınıfının devrimci partisini yani komünist bir kitle partisini kurmak’ olduğunu ve bunun ‘tek cepheli bir parti ve Çin Hindi’ndeki tek komünist partisi’ olması gerektiğini vurguluyor, oluşturulacak geçici merkezi yürütme komitesinin, reformcu bir milliyetçilik çizgisini savunan bir gazete yayınlanması isteniyordu.”(Vietnam Devrimi, syf: 1196)

Komintern’in bu önerisi üzerine harekete geçen Ho, birlik görüşmelerini başlatmak üzere Çin Hindi Komünist Partisi ve Anam Komünist Partisi temsilcileri ile 3 Şubat 1930’da toplantı düzenliyor. Yapılan toplantı sonucunda Vietnam Komünist Partisi’nin kurulması kararlaştırılıyor. Daha sonrasında Tan Viet’in grubu Çin Hindi Komünistler Birliği’deVKP’ye katılıyor. Komünist Partisi’nin oluşturulması sonrasında Vietnam’ın da ilk kitle örgütleri kuruldu. Bunlar arasında Kızıl İşçi Birliği, Kızıl Köylü Birliği, Komünist Gençlik Birliği, Kadın Özgürlüğü Birliği, Kızıl Yardım Topluluğu ve birleşik cephenin öncüsü olan Anti-emperyalist Birlik bulunmaktaydı.

 Vietnam Demokratik Cumhuriyeti kuruluyor

1936 yılında Halk Cephesi Hükümeti’nin Fransa’da iktidarı ele geçirmesi ile birlikte Vietnam’daki baskıcı politikalar gevşedi ve geniş bir siyasi af ilan edildi. Vietnamlıların Fransız yurttaşı olmasının önü açıldı, 8 saatlik iş günü, haftalık tatil, emeklilik gibi yenilikler bu dönemde getirildi. Bu ortam görece olarak işçi hareketlerinin de oluşmasına sebep oldu. Ancak bu durum 1939 yılında Halk Cephesi Hükümeti’nin düşürülmesi ile son buldu. Başa geçen gerici güçler Fransa’da ve Fransa’nın sömürge ülkelerinde komünist eylem ve propagandayı yasakladı. Bunun üzerine Vietnam’daki komünistler illegal çalışmalara ağırlık verdi ve SSCB’ye yakın bir siyaset izlemeye koyuldular. 1940 yılında Fransa’nın Almanlar tarafından işgali, Fransa’nın Vietnam üzerindeki etki gücünü kaybetmesine yol açtı.

2. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın başlaması ile Japonya Vietnam’a saldırmaya başladı. Bir yanda Fransız sömürgecileri tarafından içeride işgale karşı direnilirken diğer yandan Japonya’ya karşı yeni bir savaş cephesi açılmıştı. Bunun üzerine 30 yıl aradan sonra Vietnam’a dönen ve ulusal birlik çağrıları yapan HoChiMinh’in bu çabası karşılık bulmuş, 1941 Mayıs’ındaVietMinh (Ulusal Birlik Cephesi) kuruldu. Aynı yılın sonunda ilk Silahlı Propaganda Birliği kuruldu ve VoNguyenGiapbirliğin başkomutanı oldu. VKP merkez komitesinin 8. toplantısında alınan bu kararlarda cephenin amacı; Yalnızca işçi ve köylüleri değil, yurtsever toprak sahiplerini de içeren, hainlerin topraklarına el koymak, bu toprakları yoksul köylülere dağıtmak olarak açıklanmıştı.

16 Ağustos 1945’te Ulusal Birlik Cephesi ve çeşitli milliyetçi gruplarında dahil olduğu toplam 60 kişilik bir kongre düzenlendi.  Vietnam Ulusal Kurtuluş Komitesi kurularak halk silahlandırıldı ve iktidarı ele geçirme süreci böylelikle başlatılmış oldu. Onbinlerce işçi ve memurun katıldığı grevler ilan edildi. Belediye binasının önünde toplanan kitle, imparatorluk bayrağının yanına Ulusal Birlik Cephesi’nin sarı yıldızlı kızıl bayrağını astılar. Ertesi gece bölgede Fransız avı başlatan kitle, çok sayıda Fransız’ı da öldürdü. Kamu binaları ele geçirildi. Üç gün içinde başkent Hue denetim altına alınmıştı. Ardından Vietnam’ın son imparatoru olan BaoDaitahttan çekildiğini açıkladı. 30 Ağustos tarihinde “Yaşasın Bağımsız Vietnam! Yaşasın Demokratik Cumhuriyetimiz!” sözleri ile biten bir bildiri yayınlayarak tacını, kılıcını ve diğer imparatorluk simgelerini Ulusal Birlik Cephesi’ne teslim etti. Vietnam Demokratik Cumhuriyeti’nin kuruluşu,tarihe Ağustos Devrimi olarak geçti.

Vietnam’ı temsil eden ilk geçici hükümette Ulusal Kurtuluş Komitesi’nden 8, Güney Vietnam Cumhuriyeti Geçici Yürütme Komitesi’nde 1 kişi yer almış, geri kalan yedi bakanlığa 3 demokrat, 2 partisiz, 1 katolik ve bir komünist getirilmişti. Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı’na HoChiMinh, İçişleri Bakanlığı’na VoNguyenGiap, Ulusal Savunma Bakanlığı’na Chu Van Tan olmak üzere komünistler üstlenirken, Adalet Bakanlığı VuTrogKhank ve Eğitim Bakanlığı Vu Ding Hoe adlı demokratlar getirilmişti. 6 Ocak 1946’da yapılan seçimlerde, Ulusal Birlik Cephesi (Vietminh) zafer kazandı ve 2 Mart 1946’da ise yeni halk anayasası kabul edildi.

6 Mart 1946’da Vietnam ve Fransa arasında anlaşma imzalandı. Buna göre Fransa Vietnam’ı askeri birliğine ve Çin Hindi Federasyonu’na bağlı kabul edecek, kendi hükümeti, parlamentosu ve ordusu olan bir ülke olarak tanıyacaktı. Ancak bu anlaşma Vietnam halkı tarafından kabul görmedi. Sokaklara çıkan halk HoCiMinhdahil anlaşmayı imzalayan herkesi ihanetçi ilan etti. Daha sonrasında Ho’nun ikna edici konuşmaları sonrasında halktaeylemine son vermişti. 14 Eylül 1946’da ise geçici anlaşma imzalandı. Fransızların limanda kurdukları gümrük bürosu geçici anlaşmayı da sona erdirmiş oldu. 20 Kasım’da limana giren silah yüklü bir Çin yelkenlisini kontrol etmek isteyen Fransız askerlerine müdahale edilmiş, bu da kısa sürede büyük bir çatışma da dönmüştü. 23 Kasım’da Çin Mahallelerinde büyüyen çatışmalarda Fransız deniz topçu atışları sonucu mahalleler yerle bir olmuştu. Saldırıda yaklaşık 6 bin Vietnamlı öldü. 20 Aralık’ta hükümet konağını ele geçiren Fransızlar Hanoi şehrini denetimleri altına aldılar. Kuzey’de böylelikle büyük birinci direnme savaşı da başlamış oldu.

Ulusal topyekûn direniş savaşı; 1. Direnme Savaşı!

“Ağustos devriminin zaferinden sonra halkımız Amerikan müdahalecileri tarafından desteklenen Fransız sömürgecilerinin boyunduruklarını yeniden tamlaya çalışmalarına karşı direnmek zorunda kaldı. Dokuz yıl kadar süren bu Birinci Direnme Savaşı 1953-54 kış-ilkbaharının büyük askeri başarılarıyla şerefle sona erdi. Dien Bien Phu'daki tarihi zaferimizden sonra Fransız sömürgecileri Cenevre anlaşmasını imzalamak zorunda kaldılar. Vietnam, Laos ve Kamboçya'nın bağımsızlık, egemenlik, birlik ve toprak bütünlüğünün uluslararası planda tanınması temeli üzerinde Hindiçini'de barış yeniden kuruldu. Ülkemizin kuzeyi tamamen kurtarıldı. Ağustos devriminin devamı olan bu muzaffer direniş bir ulusal kurtuluş ve ulusal özgürlük savaşıdır. Bu savaş, gerçekten çok üstün donatım ve tekniğe sahip olan ve ABD'nin önemli mali yardımından (1953-54'de savaş harcamalarının % 80'i) yararlanan güçlü bir emperyalist devletin saldırganlığı meslek haline getirmiş yarım milyonluk ordusuna karşı, emperyalizm tarafından başından beri her tarafı kuşatılmış, zayıf bir silahlı kuvvetlere sahip, genel bir ayaklanmayla iktidarı ele geçiren fakat onu pekiştirmeye bile zamanı olmayan, geri bir tarım ekonomisine sahip, ancak savaşmaya ve yenmeye azimli küçük bir ulusun savaşıdır. Bunun yanında halkımız kendisinin de bir parçası olduğu dünya sosyalist sisteminde aşırı bir önemi bulunan uluslararası destek buldu. Fransız sömürgecilerine karşı zaferimiz, sömürgelerdeki ulusal kurtuluş savaşları tarihinde ilk büyük zaferdir. Bu direnme savaşı boyunca Partimizin askeri çizgisi geliştirildi ve her yönden uygulandı.” (Vo Nguyen Giap, Vietnam Ulusal Kurtuluş Savaşı, syf: 13-14)

Fransız sömürgecilerinin Hanoi’yi ele geçirmesinin ardından çatışmalar oldukça şiddetli. Diğer yandan kırlarda partizanlar örgütlenmelerini sürdürüyordu. Kentler ise gündüzleri işgalcilerde, geceleri ise partizanların denetiminde idi. Kırlarda sömürgecilere göz açtırılmazken, şehirlerde ise sabotaj eylemleri ile Fransızlara kök söktürülüyordu. Büyük kayıplar karşısında afallayan Fransızlar, 15 bin asker ile başladıkları işgal saldırılarına takviyeler yaparak sayısını 200 bine çıkarttı. Ancak bu da onlara yetmeyecekti.

Öte yandan VKP’de çeşitli grupları çevresinde toplama girişimleri de sürüyordu. Nitekim VKP ile hareket etmeyen, hatta VKP’ye karşı olan belli gruplarda mevcuttu. Yaklaşık 500 bin üyesi bulunan VKP, 11-19 Şubat 1951 tarihlerinde yaptığı kongre ile ismini Vietnam İşçi Partisi-VİP olarak değiştirdi. 3 Mart’ta ise Viet Minh (Ulusal Birleşik Cephesi) kendini feshederek çok daha geniş bir çevreyi içine alan Lien Viet ( Vietnam Birleşmiş Ulusal Cephesi) kuruldu. Direnme savaşı boyunca temel gücünü yoksul köylülere dayandıran VİP, kırlarda yenilmez bir gerilla gücü yaratmıştı. Ho Chi Min, kitle çalışmaların da “genel tutum ve politika, tamamen topraksız ve az topraklı köylüye dayanma, orta köylü ile yakın bağlar kurma, zengin köylülerle ittifak etme, feodal sömürmeyi adım adım ve fark gözeterek ortadan kaldırma, üretimi genişletme, direnme savaşını hızlandırmak” (Milli Kurtuluş Savaşımız) stratejisini benimsiyordu.

Gerilla savaşının zaferi; Dien Bien Phu direnişi

“Saldırımızı derece derece gerilla ve düzenli ordu savaşı ile geliştirdik, 1950'deki Sınır Seferberliğinin izindeki yerel karşı saldırıları takiben Kış 1953-Bahar 1954'de Dien Bien Phu kahramanca seferi zirvesine ulaşan büyük bir karşı saldırı başlattık. Direniş savaşımızı muzaffer sonucu ulaştırdık ve ülkemizin kuzey yarısını kurtardık.”( Vo Nguyen Giap-Vietnam Ulusal Kurtuluş Savaşı, syf: 55-56)

Partizanların Güney’e ulaşmasını engellemek için konumlandıkları Na San’dan çekilmek zorunda kalan Fransızlar, Dien Bien Fu vadisine yerleşmeye karar verdiler. Fransızlar, vadiyi bir direniş merkezi olarak kullanmayı planlasalar da, partizanların onlara tarihi bir yenilgi tattıracaklarından habersizlerdi. VİP,  Kuzey’i tamamıyla denetim altına almak için bir sefer başlattı. Köylü kitlesi ile hareket etme temelinde uygulanacak olan sefer sürecinde yoğun olarak parti ve ordu propagandası yapıldı. Köylülerin kısa sürede savaşa topyekûn katılmaları sağlandı. 12 Aralık 1953‘te Lai Chao kurtarıldı. Günlerce süren çatışmalarda Lai Chao eyaleti tümden ele geçirildi. Muong’da bir Fransız alayı yok edilerek bölge partizanların denetimine geçti.Sav

Kızıl partizanlar sömürgecilere bu bölgede son darbeyi vurmaya hazırlanıyordu. Her ne kadar kanlı ve zorlu geçse de, özgürlük ve bağımsızlık uğruna yürütülen bu amansız mücadele, halkın coşkulu katılımı ile sürdürülüyordu. Halkın katılımı öylesine kuvvetliydi ki, “cepheye malzeme götürmek için her boyda yüzlerce kayık, yüz binlerce bambudan yapılmış sal, makineli tüfek ateşini, akarsuları, çağlayanları aştı.” (Vo Nguyen Giap- Halk Savaşının Askeri Sanatı)

Partizanların saldırısı 13 Mart 1945 günü başladı. İlk olarak belli yolları denetiminde tutan Hin Lan savunma merkezi ele geçirildi. Ban Keo karakolu etkisiz hale getirildi. Partizanların saldırısı tüm garnizonun teslim olması ile sonuçlandı. 7 Mayıs 1954’te bu kez Muong Thanh’daki merkez karargâhına saldırıya geçildi. Kısa sürede Fransızların bölge komutanı General de Carties ve karargâh subayları teslim oldu. Dien Bien Phu seferi zaferle sonuçlanmıştı. Saldırı boyunca 16.200 asker, 1 general, 16 albay, 1749 subay ve astsubay etkisiz hale getirildi. 62 uçak düşürüldü. Fransızların 30 bin paraşütü ile birlikte tüm silah ve malzemeleri Vietnamlıların eline geçti.

“Dien Bien Phu zaferinden sonra, Kuzey tümüyle kurtarılarak sosyalizm yoluna girdi ve tüm ülkedeki devrimci mücadele için sağlam bir üs ve cephe gerisi haline geldi. Bu Vietnam'daki halk savaşının üssünün ve cephe gerisinin kuruluşu ve genişletilmesinde büyük bir dönüm noktası, büyük bir atılımdı. Özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinde Partinin önderlik rolünü üstlenmesinden bu yana, ulusun devrimci mücadelesi yolunda sağlam ve tam bir geri üs sağlamak için bin yıllık tarihimizde en ileri sosyal rejim olan sosyalizmi başarıyla kurabilmemizi sağlayan bir yer, ülkemizin bir yarısı tamamı ile kurtarıldı.” ( Vo Nguyen Giap-Vietnam Ulusal Kurtuluş Savaşı, syf: 45-46)

Fransız sömürgeci güçlerinin Kızıl partizanlar karşısında aldıkları yenilginin faturası oldukça kabarıktı. “Fransız saflarında 92 bin ölü ve 114 bin yaralı vardı. Savaşın maliyeti 7 milyar dolardı…” (22 Temmuz 1954-Vietnam’da Savaş Suçları-Bertrant Russell)

Cenevre anlaşması

18 Şubat 1954’te Berlin’de toplanan Dörtler Konferansı (SSCB, ABD, İngiltere ve Fransa) Kore ve Çin Hindi savaşlarına dair “çözüm” bulmak için 26 Nisan 1954’te Cenevre’de bir konferans yapmayı kararlaştırdı. Konferansa Vietnam Demokratik Cumhuriyeti, Kamboçya, Laos, Çin Halk Cumhuriyeti, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, ABD, İngiltere, Fransa ve Bao Dai’nin (Vietnam’ın son imparatoru olan Bao Dai, 1945’te tahttan inerek her şeyini Ulusal Birlik Cephesi’ne teslim etmiş ve Vietnam Demokratik Cumuriyetini tanımasına ve okuduğu bildiri ile ilan etmesine rağmen Fransızlarla işbirliğini sürdürmüştü) “Vietnam Devleti” katıldı. 21 Temmuz’da sona eren konferansın sonuçlarına göre Vietnam Güney ve Kuzey olmak üzere ikiye ayrıldı. Kuzey’i Ulusal Birlik Cephesi denetimi altındaki bir hükümet yönetirken, Güney’i Fransa'nın denetiminde bir hükümet yönetecekti.
Cenevre Konferansı’nın hemen ardından ABD, İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda, Fransa, Pakistan, Tayland ve Filipinlerin katıldığı SEATO (Güney Asya İttifak Örgütü) kuruldu. Amerikalılar Fransızlara baskı kurarak Ngo Dinh Diem’i başbakanlığa getirmeye ikna ettiler. Reform, milliyetçilik ve anti-komünist propaganda ile ortaya atılan Diem, ilk olarak toprak ağalarından destek almaya girişti. Yoksul köylülere dağıtılan toprakları ellerinden aldı ve toprak ağalarına geri verdi. 23 Ekim 1955’te hileli bir seçim ile Bao Dai’yi başbakanlıktan indirildikten sonra yerine geçerek Güney’deki halka uyguladığı vahşi işkence ve baskılar dönemi resmen başlamış oldu.

Kuzey’de ise VİP öncülüğünde başlatılan toprak reformu ile 2 milyon köylüye toplamda 810 bin hektar toprak dağıtıldı. Böylelikle büyük toprak sahibi sınıfın tasfiyesi amaçlandı.

Diem öncülüğünde Güney’de kurulan diktatörlüğe karşı ilk eylemler Diem‘in yerel görevlilerine dönük silahlı saldırılar ile başladı. Diem’in Güney’deki VİP üyelerine dönük saldırısı oldukça genişledi. Öyle ki sadece 2-3 yıl içerisinde partinin üyelerinin yarısından çoğu ya öldürüldü ya da tutuklandı. Bu durum VİP tarafından Güney’in ancak silahlı mücadele ile özgürleşeceği savunusunun ağır basmasına sebep oldu ve VİP hemen silahlı mücadele için hazırlık sürecini başlattı.

Güney’in kurtarılma süreci

1960’da gerçekleşen VİP 3. kongresinde “kurtuluş hareketini yerinde yönetecek devrimci bir partinin kurulması gerektiği” tezi ortaya atıldı. Ardından 1 Ocak 1962’de Güney Vietnam Marksist Leninistleri Konferansı düzenlendi ve Vietnam Devrimci Halk Partisi ilan edildi.

Güney Vietnam Devrimi 17 Ocak 1960’da Ben Tre eyaletindeki kitlesel bir ayaklanma ile “resmen” başladı. Güney’in dört bir yanında Diem’e karşı silahlı eylemler arttı. Buna komünist olmayan grupların etkinlikleri de dâhil oldu. ABD’nin yardım planına göre; Diem’in ordusu 600 bine çıkarılacak, partizanları halktan koparmak için etrafı dikenlerle çevrilen “köy kentleri”nin adı “stratejik köycükler” olarak değiştirilecek ve bunların sayısı toplam 16 bine çıkarılacak, partizanların gizlenmesini önlemek için ormanlar ilaçlanarak yaprakları dökülecekti. Ancak halkın yoğun tepkisi ile karşılanan “stratejik köycükler” projesi başarısızlıkla sonuçlandı. “Stratejik köycükler” çevresi tel örgü, hendek, mayın ile döşeliydi ve köylüler bu modern hapishaneler ile partizanlardan soyutlanmaya çalışılıyordu. Birçok köycük onlarca defa yeniden inşa edildi ancak her defasında köylüler tarafından yıkıldı.

1962’de sayıları 14 bini bulan Amerikalı “danışman”lara bizzat savaşı yönetme yetkisi verildi. Bu “danışmanlar” ABD tarihinde günümüze dek süren sömürge politikalarının hep bir parçası olarak kaldı. Irak, Afganistan, Rojava-Suriye’de de bugün aynı politikayı izleyen ABD, danışman-savaş uzmanı adı altında kendi sömürge kanunlarını uyguluyor.

Diem’in gittikçe vahşi bir hal alan saldırganlığı karşısında halkta kendi öz güçlerini geliştiriyor, silahlı eylemler ile ABD destekli baskıcı rejime direniyordu. 1963 sonuna gelindiğinde Güney’in büyük bir bölümü partizanların denetimi altındaydı.  Bir yandan komünistlere karşı girişilen acımasız katliamlar, diğer yandan yurtsever katolitlere dönük baskı ve saldırılar Diem’in son demlerine sebep oldu. Nitekim em ülke içerisinde hem de uluslararası kamuoyunda Diem’e karşı oluşan tepkilerin sonrasında ABD Diem’in fişini çekti. Ardından ABD’nin darbesi ile Diem iktidardan indirilerek öldürüldü. Nguyen Vonthien başa geçmesi ile Güney’de askeri darbeler dönemi de başlamış oldu.

ABD’nin çarptığı sert kaya; Vietnam Direnişi

Vietnam’ın neredeyse dörtte üçünü elinde bulunduran partizanlar, onbinleri bulan birlikleri ile ülkede hâkimiyeti sağlamıştı. Saygon’u elinde bulunduran ABD, partizanlara karşı büyük bir savaş başlatmıştı. SEATO’yu sömürge planlarını uygulamak için kuran ABD, buna paralel olarak bu örgütün “kararları” çerçevesinde “Güney’in güvenliğini sağlamak” adı altında Kuzey’e bombalama saldırısı başlattı. ABD’nin asker sayısı 180 bine çıktı. 1967’ye gelindiğinde bu sayı 400 bine yükseldi. Kuzey’de başlatılan ABD vahşeti kitle katliamları şeklinde sürdürüldü. Bu vahşet öylesine büyüktü ki burjuva ve liberaller bile buna kayıtsız kalamadı. Anti-komünist olarak tanınan Bertrant Russell dâhi bu vahşet karşısında şunları yazmıştı; “…170 bin sivil öldürülmüş; 800 bin kişi işkenceyle sakat bırakılmış; 5 bin kişi diri diri yakılmış; bağırsakları deşilmiş veya kafatası kesilmiş; 100 bin kişi kimyasal zehirlerle öldürülmüş veya sakat bırakılmış; 400 bin kişi tutuklanmış ve vahşice işkenceye uğramıştır…” (Bertrant Russell- Vietnam’da Savaş Suçları)

Savaş boyunca ağır kayıplar veren ABD ve Saygon ordusu, kitle katliamları ile üstünlük kurmaya çalışsa da bu onların aleyhine sonuçlandı. ABD kamuoyunda gittikçe daha fazla karşılık bulan umutsuzluk ve savaşın kazanılamayacağı gerçeğine, kitle katliamlarına karşı Avrupa ve ABD’de de yükselen gösterilerde eklendi. Albay William Calley’in komutasındaki bir birlik My Lai köyünde partizanların saklandıklarını iddia ederek çoğunluğu kadın ve çocuk olan 450 Vietnam köylüsünü öldürdü. Genç kadınların neredeyse hepsi tecavüze uğradı. Partizanların saldırıları karşısında yenilgilere uğrayan ABD, bu olayın kamuoyunda büyük tepkilere yol açması ile kont-gerilla faaliyetleri de kamuoyu nezdinde açığa çıkmış oldu. Artık bütün dünya halkları Vietnam savaşına karşı ABD emperyalizmine karşı gösteriler düzenliyordu.

ABD’nin Vietnam’da kullandığı kitle imha silahları yüzünden yüzbinlerce insan yaşamını yitirdi. Çeşitli kimyasal silahları da Vietnam halkı üzerinde deneyen ABD, insanın aklına gelmeyecek yöntemler ile katliamlar yaptı, bölge halkında kalıcı hastalıklar bırakan zehirler kullandı. “…Napalm ve fosfor kurbanı, fokurdayan bir yığın haline gelinceye kadar yanar. ‘Lazy dog’ içinde ustura keskinliğinde 10 bin tane çelik şerit bulunan bir bombadır. Köylülerin üzerinde sürekli olarak uygulanan bu çok kötü silahlar, onları dilim dilim parçalara bölerler. Kuzey Vietnam’ın nüfus yoğunluğu en çok olan bölgesine 13 aylık bir dönem içinde ustura keskinliğinde 100 milyon çelik şerit atılmıştır.” (Ralph Schoenman- 11.04.1966)

Savaş en keskin hali ile sürerken dünya devrim tarihine emperyalizme ve feodalizme karşı gösterdiği direnişler ile adını yazdıran Ho Chi Minh yoldaş, 2 Eylül 1969 yılında hayata gözlerini yumdu. Ardında ise destanlar yazarak büyüttüğü devrim ile dünya proletaryasına örnek bir miras bıraktı.

“Hiçbir şey bağımsızlık ve özgürlükten daha değerli olamaz!”

"Halkımızın Amerikan saldırısına karşı mücadelesi daha fazla meşakkat ve fedakârlıklara katlanmak zorunda kalsa bile, biz nihai zaferi kazanmaya mahkûmuz. Bu bir kesinliktir."Ho Chi Minh

“Amerikan emperyalistleri ağır çöküntülere katlanıyorlar ve kaçınılmaz yenilgiye doğru sürükleniyorlar. Buna rağmen, Güney Vietnam'da hâlâ saldırılarına ve uluslararası jandarma rollerine devam ediyorlar. Nixon'un ofisinde verdiği beyanlar ve politikası bu inatçılığı açığa çıkartıyor. Savaşı "Vietnamlılaştırmak" suretiyle, Washington askeri çözümü ve güçlü pozisyonu, sağlamayı gözlemeye devam ediyor. "Johnson'un savaşı" "Nixon'un savaşı" haline geliyor. Nixon yönetimi Vietnam'daki askeri macerasını daha derinleştiriyor. Bu, halkımıza, dünyanın devrimci ve barışçı güçlerine ve aynı zamanda Amerikanın ilerici halkına karşı bir meydan okumadır. Halkımız Amerikan emperyalistleri tarafından Güney Vietnam'da icra edilen Ngo Dinh Diem faşist rejimini destekleyen yeni-sömürgeci politikayı engelledi. Onları "özel harp"te yendik. Keza "sınırlı savaşlarını" onların en artırılmış yüksek noktalarında bozduk, şimdi bir çökme ve başarısızlık aşamasında olan Amerikan emperyalistleri, nasıl birliklerini küçük miktarlarda geri çekerek ve yenilenmiş bir "özel harp"i eskisi gibi sürdürerek, saldırgan savaşlarını uzatmak suretiyle kazanmayı umut edebilirler.” (Vo Nguyen Giap, Vietnam Ulusal Kurtuluş Savaşı, syf: 90)

1968 Kasım’ın başkan seçilen Nixon, savaşın “Vietnamlılaştırılması” için 14 Mayıs 1969’da, “yabancı kuvvetlerin karşılıklı olarak çekilmesini, ateşkes yapılmasını ve Güney Vietnam’ın kendi kaderini tayin etme hakkının tanınmasını” önerdi. Ancak bu “kararlar” Aralık 1970 yılında alınmasına rağmen Vietnam’dan geri çekilme süreci 1971 sonuna kadar sürdü.

Diğer yandan geri çekilme sürecini fırsata çevirmek isteyen ABD, çevre bölgeleri ve Kamboçya’yı işgal girişimleri olsa da başarısız olmuştur. 1972 yılında Amerikan uçakları tarafından sayısız saldırılar yapıldı. Ancak siyasi etki gücünü günden güne kaybetti. Diğer yandan partizanlar öncülüğünde köylerde öz savunma güçleri gelişiyor, köylerde iktidarlar kuruluyordu.

Saygon Ordusu bir yandan ABD’nin lojistik desteği ve asker takviyeleri ile ayakta kalmaya çalışırken, ordu içerisinde gerçekleşen firar ve ayaklanmalarda artarak moralsizlik ve yılgınlık hâkim hale geliyordu. Diem ordusundan kaçanların bir kısmı partizanların safına geçiyordu. Bombardımanlar sürerken bu kez ABD’nin karşısına İngiltere haricindeki Batılı ülkeler çıktı. Dünya kamuoyunun yükselen tepkisi, ABD’yi Vietnam’da daha da aciz bir duruma getiriyordu. Dünya kamuoyunda artan tepkilere dayanamayan ABD’nin 15 Ocak 1973’te Vietnam Demokratik Cumhuriyeti’ne yaptığı bombardımanları son buldu. 27 Ocak’ta imzalanan Paris Anlaşması ile ABD artık resmen savaştan çekildi.

Saygon düşüyor, Güney özgürleşiyor

Paris Anlaşması sonrası VİP, Güney’i özgürleştirme çalışmalarını hızlandırdı. 1973 Ekim ayında toplanan VİP-MK’nın 21. Konferansı ve Mart 1974’te toplanan Askeri Merkez Komitesi’nin kararları ile Saygon ordusunu bitirme hazırlıkları hızlandırıldı. Böylelikle partizanların Güney’i emperyalizmin yerli uşaklarının elinden tümden alma süreci başlamış oldu. 1974 Temmuz ayında Ulusal Kurtuluş Ordusu adını değiştirerek Vietnam Halk Ordusu(VHO) oldu. VHO’nun saldırıları sonucunda Saygon ordusu bütün bölgelerde gerilemeye başladı. ABD’nin mali yardımlarının da düşmeye başlaması, hem maddi hem de manevi olarak Saygon ordusunu yılgınlığa sürükledi. Saygon’un gerilediği süreçte ABD nükleer savaş gemilerini Vietnam kıyılarına yanaştırmak istese de oluşan uluslararası tepki buna engel oldu. Güney’e bağlı bölgeler günden güne partizanların denetimine geçiyordu ve inisiyatif tartışmasız VHO’nun elinde idi.

1975 Mart’ında Saygon ordusunun yarısı saf dışı bırakıldı ve saldırı yapamaz hale getirildi. 19 Nisan 1975’te kararlaştırılan Saygon’a hücum harekâtına Ho Chi Minh Harekâtı adı verildi. Savaş çığırtkanlığı yaparak Kuzey’e meydan okuyan Saygon ordusunun lideri Nguyen Van Thieu, 26 Nisan’da tonlarca altın, değerli eşya ve ailesini de yanına alarak Taiwan’a kaçtı. Saygon ordusu dağıldı, ardından geride kalan yöneticiler de arkalarına bile bakmadan kaçtı. 30 Nisan’da Saygon tamamen partizanların denetime geçti. Vietnam Ulusal Kurtuluş Mücadelesi işte böyle kazanıldı.

Vietnam devriminin tarihsel gelişmelerine baktığımızda devrimin temel gücü olan köylü kitlesinin savaşa ne denli coşkulu ve özverili şekilde büyük bir katılım sağladığını görebiliriz. Vietnam devriminin kilit noktası da işte burada yatmaktaydı. VKP(sonrasında VİP)’nin tüm kadrolarını savaşın kilit noktalarında konumlandırması, burada parti çalışmalarını örmesi, halk kitlelerinin partiye güvenini ve katılımlarını sağlamıştı.

Sınıf mücadelesinde önemli bir noktada kitlelerin öfkesini doğru yöne ve doğru şeklide tayin etmektir. Bu da KP’nin temel görevlerinden biridir. Kitlelerden kopuk, onu peşinden sürükleme iradesinden uzak bir KP’nin öncülük misyonunu yerine getirmesi beklenemez. KP, özümsediği stratejiye uygun olarak politik hamlelere girişmediği müddetçe ilerleme kat edemez ve daima kitlelerin gerisinde kalır.

Ezilenlerin öfkesi, sınıf mücadelesi var olduğu müddetçe bitmeyecektir. Çünkü bu öfke, sınıfsal konumlarından beslenir ve öncüsü yoksa bile bunu kendiliğinden hareketler ile pratiğe döker. Fransızların Vietnam’ı ilk işgal ettiğinde köylüler kendiliğinden hareketler ile silahlanıp direnmişlerdi.  Bunun Vietnam’daki örneklerini fazlasıyla verebiliriz. Ya da ülkemizde Gezi İsyanı ile bunu örneklendirebiliriz. Mühim olan KP’nin bu öfkeyi kitleler ile beraber kendi öncülüğünde örgütlü olarak pratikleşmesidir.

Parti ile kitleler arasında sıkı bağlar kurulması gerektiğini söyleyen George Thomson şöyle diyor; “Partinin kitlelere önderlik edebilmesi için, kitlelerin çıkarlarına hizmet etmesi gerekir. Önderlik edebilmek için, hizmet etmelidir. Dolayısı ile kitlelerle sağlam bağları olmalıdır partinin. Kitlelerin mücadelesine yol göstermesi ve kendi hatalarını düzeltmesi ancak böyle mümkün olabilir.” (Marx’tan Mao Zedung’a Devrimci Diyalektik Üzerine, Kaynak Yayınları, syf: 94)

Son olarak affınıza sığınarak Başkan Mao’dan şu uzun alıntıyı yapmak isterim. Nitekim bu tam olarak yapmamız gerekenlerin özeti niteliğindedir; “Halka canla başla hizmet etmek, kitlelerden bir an bile kopmamak, her durumda bireyin ya da küçük bir grubun çıkarlarından değil, halkın çıkarlarından hareket etmek, halka karşı sorumluluğumuzun Partinin yönetici organlarına karşı sorumluluğumuzla aynı şey olduğunu anlamak: işte hareket noktamız budur. Komünistler gerçeği savunmaya her zaman hazır olmalıdırlar. Çünkü gerçek, halkın çıkarlarına uygundur. Komünistler hatalarını düzeltmeye her zaman hazır olmalıdırlar. Çünkü hatalar halkın çıkarlarına aykırıdır. Yirmi dört yıllık tecrübe bize şunu öğretiyor: Doğru bir görev, doğru bir siyaset ve doğru bir çalışma tarzı belli bir anda ve yerde daima kitlelerin taleplerine uygun düşer ve kitlelerle bağlarımızı sağlamlaştırır. Yanlış bir görev, yanlış bir siyaset ve yanlış bir çalışma tarzı belli bir anda ve yerde kitlelerin taleplerine daima ters düşer ve bizi kitlelerden koparır. Dogmatizm, dar-deneycilik, hotzotçuluk, kuyrukçuluk, sekterlik, bürokrasi ve çalışmada kendini beğenmişlik gibi kötülüklerin kesinlikle zararlı ve bağışlanmaz olmasının ve bu illetlere tutulmuş olan herkesin bunları yenmek zorunda olmasının nedeni, bütün bunların bizi kitlelerden koparmasıdır.” (Mao Zedung, Seçme Eserler c. III, syf: 256)

Asya kıtası tarihsel olarak birçok dönemde Avrupa ve Amerika’nın kıskacı altına kaldı. İşte bu makûs tarihe bir hançerde Ho Amca sapladı. Onun Vietnam’ı işgal eden sömürgecilere karşı halk ile ördüğü direniş bugün Rojava’da, Türkiye Kürdistanı’nda ezilenlerin mücadelesine rehber oluyor. Savaşı kitleler ile örme iradesi, kitleler içinde boy verme öğretisi bize örnek olacaktır. Halk gençliğinin ondan öğrenecek çok şeyi olduğu kesindir. Ho Amca’nın mücadelesi ugün bizlerin anti-faşist- anti-emperyalist mücadelemize rehber olacaktır. 

"Tüfeği olanlar tüfekleri, kılıçları olanlar kılıçları, kılıçları olmayanlar küçük çapa ya da sopalarıyla savaştı. Her mezra ve cadde birer kale, her insan bir savaşçı, her parti hücresi bir kurmay heyeti gibiydi. Zafer, çok büyük bedellerle, 13 milyon şehit, binlerce kayıp, yüzbinlerce yaralı ve sakatla (83 bin sakat, 8 bin felç, 30 bin kör, 10 bin sağır) kazanıldı."

Ho Chi Minh

İstanbul’dan bir YDG’li 

40758

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Sayfalar