Perşembe Nisan 25, 2024

Ermeni soykırımında emperyalistlerin rolü...

102 yıl önce Osmanlı Devleti tarafından başlatılan Ermeni Soykırımı, “Kurtuluş Savaşı”yla sonuçlanmıştır. Soykırım 1894-'96 tarihinde II. Abdülhamit döneminde başlatılmış, İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından kökten yapılmış ve Kemalistler tarafından sonuçlandırılmıştır. Ancak soykırımda emperyalistlerin de rolü olmuştur. Soykırımın yapıldığı süreç, kapitalizmin uluslararası bir sistem haline geldiği, geri kalmış ülkeleri pazar olarak kendilerine bağımlı kıldığı, sermaye ihraç ettiği ve pazarların paylaşımının tamamlandığı tarihsel bir süreçtir. Osmanlı İmparatorluğu'nu kendilerine bağımlı kılan bu devletler, statükocu ve gerici konumlarını Ermeni sorununda da göstermişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu'nun baskı ve hükmü altındaki Ermenilerin tehcirinde ve soykırımında, emperyalist devletler konumları sonucu Türk devletinin yanında yer almışlar ve soykırımda rol oynamışlardır. 

1878 Berlin Antlaşması

Ermeniler 19. yüzyıldan itibaren hızla uluslaşma sürecine girerler. Önceleri Osmanlı devletinin dini baskısı altında olan Ermeniler, kavuştukları ulus kimliğiyle devletin ulusal baskısına da maruz kalırlar. Ortaçağın feodal-fetihçi devleti ilhakı altına aldığı Ermenilerin ulusal yapıya kavuşmasını kabullenmemiş ve ortaçağ statüsüyle Ermeniler üzerindeki tahakkümlerini, ulusal baskıyla daha katmerli boyutlara tırmandırmıştır.

Ancak Ermeni sorunu hızla uluslararası ivme kazanır. İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya gibi kapitalist devletlerin gündeminde yer almaya başlar. Emperyalist aşamaya giren bu devletler Osmanlı imparatorluğu ile ilişki kurmuşlar ve giderek kendilerine bağımlı kılmışlardır. Bunun sonucu Ermeni sorunu bu devletlerin de gündemlerinde yer alır. Lakin sorunu çözme yerine gerici statükonun devamından yana tavır takınırlar. Osmanlı İmparatorluğu'nun ortaçağ yapısını ve tüm baskılarını destekleyen bu devletler Ermeni sorununda da statükocu, gerici, çıkarcı tavır içerisinde yer alırlar.

Nitekim Rusya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında dönemin koşullarında anlaşmazlıklar oluşur ve 1877-1878 yıllarında Osmanlı-Rus savaşı çıkar. Savaşı kazanan Rusya ile Osmanlı imparatorluğu arasında 19 Şubat 1878 tarihinde Ayastefanos (Yeşilköy) antlaşması imzalanır. Bu anlaşma üzerine Ermenilerin yaşadığı toprakların bir kısmı Rusya sınırlarına dahil edilecek, bir kısmına da özerklik kazandırılacak. Yine bu anlaşmaya göre Balkanlar’da da Sırbistan, Romanya, Karadağ bağımsız devletler kuracak, Bulgaristan'a özerklik verilecek, Bosna-Hersek'te reformlar yapılacak.  Böylece Osmanlı İmparatorluğu sınırları daralacak ve bir bölümü Rusya sınırlarına dahil edilecek. Özerklik ilan edilen bölgelerde de Rusya'nın etkinliği artırılacak,

Ancak bu Ayastefanos Antlaşması İngiltere, Fransa, Almanya gibi devletlerin işine gelmez. Çünkü Osmanlı imparatorluğu bu devletlerin güdümündedir. Bu antlaşma bu devletlerin pazar sahasını daraltacaktır. Bunun üzerine İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Avusturya Rusya'yı zorlayarak ve tehdit ederek 13 Temmuz 1878'de Berlin Konferansı'na giderler. Bir ay süren Berlin Konferansı sonucu Ayastefanos feshedilir ve bazı kararlar dışında (Kars ve Ardahan Rusya sınırlarına dahil edilmesi dışında) eski Osmanlı sınırları muhafaza edilir. 

Dolayısıyla tekrar Ermenilerin çoğunluğu ileride soykırım yapacak Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına dahil edilir. Bunu 1. Paylaşım Savaşı'nın İngiltere Başbakanı Lloyd George daha sonraki anılarında pişmanlık emaresiyle şöyle dile getirir: “Ayastefanos Paktı Rus müfrezelerinin ıslah faaliyetleri ifa edilene kadarErmeni vilayetlerini işgal etmeye devam etmesine hükmediyordu. Bizim tehditkar tazyikimiz sonunda ve 'şerefli sulh' getiren büyük zaferimiz olarak ilan ettiğimiz (1878) Berlin Paktı'yla bu hüküm iptal edildi. Ermeniler bizim kurduğumuz zafer atlarında kurban edildiler.(abç) Ruslar çekilmeye zorlandılar. Perişan Ermeniler, 'Ermeni vilayetlerinde iyileştirmeler ve ıslahat yapılacak' vaadiyle bir defa daha eski efendilerinin insafına bırakıldılar. (...) İngiliz hükümetinin faaliyeti 1895-97, 1909 katliamlarına ve asıl korkuncu da 1915 katliamlarına sebep oldu. Türk şer idaresinin kara sahifelerinde eşi emsali olmayan bu mezalimlerle, Ermeni nüfusu bir milyondan fazla azaldı.”(1)

Ayrıca 18 Kasım 1918 tarihinde bir başka İngiliz politikacı Aneurin Williams da Avam Kamarası'nda bu gerçeği şöyle dile getirir: “Bu memleketin Ermenilere bir borcu var. Zira her şey bir yana kırk sene evvel Rusların Ermenistan'ı Türk zulmünden kurtarmalarına mani olduk. Şayet mani olmasaydık, o günden beri bu deheşetengiz eziyetler yaşanmayacaktı.”(2)

Berlin Antlaşması'ndan sonra 1894-96 katliamında 300 bin Ermeni katledilir. Ve tehcire maruz kalırlar. Ermeniler üzerindeki baskı daha katmerli boyutlara tırmanır. Görüldüğü gibi Berlin Antlaşması ileride gerçekleşecek olan soykırımın temellerinin atıldığı bir anlaşmadır. Daha o dönem giderek öne çıkan emperyalist devletlerin bunda nasıl bir rol oynadıklarının da göstergesidir.

1915 Soykırımı ve 1. Paylaşım Savaşı

Soykırımın gerçekleştiği 1915-1916 yılları 1. Paylaşım Savaşı'nın patlak verdiği yıllardır. Ermeni sorununu “halledemeyen” Türk Devleti bu emperyalist savaş ortamında Ermeni soykırımını gerçekleştirir. İttihat ve Terakki Cemiyeti savaş döneminde müttefiki olan Almanya ve Avusturya-Macaristan'ın onayı ve desteğiyle bu soykırımı yapar. Savaşın kendisi pazar savaşıdır. Ulusal kimliğe ulaşan Ermeniler bu pazar savaşında yeni pazarlara ihtiyaç duyan Almanya açısından da engeldir. Nitekim Almanya'nın verdiği muhtırada Ermeniler de açıktan hedef gösterilir. Savaşın arifesinde Almanya adına dünyayı tehdit eden muhtırayı hazırlayan kalemşörlerden Baron Max von Oppenhaim, 29 Ağustos 1915 tarihinde yazdığı raporda Ermenileri açıktan hedef gösterir:

“Ermenilerin riskli çoğunluğa sahip oldukları her yerde, bu çoğunluk etkisiz bir azınlık haline çevrilirse ve onlar özellikle stratejik olarak tehlikeli olan bölgelerden uzaklaştırılırsa mümkün olabilirdi. İstanbul'da bir kez Ermenilerin kitlesel tehcirleri kararlaştırıldıktan sonra, bu amaca yönelik olarak, VI. Ordu bölgesinde önce köylerin, (şehirlerin değil) Ermeni sakinlerinin 25-30 ailelik küçük gruplar halinde ve yeniden kavuşmaları imkansız olacak şekilde ülkenin iç kesimlerine gönderilmeleri gerekiyordu.(abç)”(3)

Böylece başlatılan tehcirle soykırıma gidilir. Soykırımla Almanya kendi emperyalist emelleri için müttefikleri olan Osmanlı İmparatorluğu'nun açıktan yanında yer almıştır. Onlar üzerinden Kafkasya ve Orta Asya'ya açılmayı ve kendilerine bağımlı kılmayı hedeflemişlerdir. Bunun için Türk devletinin Turancılık hayalini açıktan desteklerler.  Bunun için bu gerici emelleri önünde, engel gördükleri Ermenilerin dönüşlerini imkansız kılacak şekilde tehcirini ve soykırımını gerekli görmüşlerdir. Dolayısıyla soykırımda İttihat ve Terakki ile birlikte Alman devleti de rol oynamıştır...

Lozan Anlaşması Ve Ermenilerin İzinin Silinmesi

Kurtuluş Savaşı Kalan Ermenileri, Rumları, Süryanileri hedef almıştır. Nitekim “savaş” “Kurtuluş Savaşı”, “Milli Mücadele” gibi hamasi nutuklarla sonuçlanır. Amaç kalan Ermenilerin ve Rumların tümden yok edilmesi, izlerinin silinmesidir. Yani soykırımın tamamlanmasıdır.  Ve Türk-İslam Sentezi'yle TC Devleti'nin kurulmasıdır.

Aslında TC'nin sınırları 1916'da İngiliz ve Fransız emperyalistleri tarafından gizlice alınan Sykes-Picot Anlaşması ile çizilir. 1923'te Lozan Anlaşması ile resmiyet kazandırılır.

Ermeniler Kurtuluş Savaşı'nda Antep, Maraş, Urfa ile Kars, Ardahan ve Sovyet Ermenistanı'da Gümrü ve çevresinde de öldürülür.   “Tüm bu dönem boyunca, Gümrü, Kars, Iğdır bölgesinde öldürülen Ermeni sayısı bazı kaynaklara göre 198 bindir. 'Eksik veri nedeniyle, Türk-Ermeni savaşının sonucu olarak, Türklerin işgal ettiği bölgelerdeki kurban sayısının 198 bine yakın (ve) Türklerce tahrip veya gasp edilen emlakın değeri 18 milyon altın ruble olarak tahmin ediliyor.' Sovyet Ermenistanı Halk Komiserleri Konseyi başkanı Alexander Miassnigian'ın Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin'e, Haziran 1921 yılında yolladığı bir tele göre, sadece 1921 yılında öldürülen insan sayısı 60 bin dolayında tahmin edilmektedir.”(4)

Lozan Anlaşması ile İngiltere ve Fransa mevcut sınırları çizerler. Lozan anlaşması Ermenilerin izinin tümden silinmesini de içerir. Öyle ki İngiltere ve Fransa'nın onayıyla çıkarılan Emval-i Metruke yasası ile Ermenilerin tüm mallarına, topraklarına, paralarına el konur. İstanbul dışında Anadolu'daki Ermeni okulları, kiliseleri, mezarlıkları, kültürel, sosyal vb. yerler da kapanır ve hızla yıkılarak büyük ölçüde yok edilir. Kalan Ermeniler göçe zorlanır ve kalanlar da asimile edilir.

Öyle ki Anadolu'da Hatay'ın Samandağ ilçesindeki Vakıflı Köyü dışında Ermenilerin toplu kaldığı bir yerleşim yeri yoktur. Anadolu topraklarında -tek tek kişiler dışında- artık Ermeni kalmamıştır. İstanbul'da kalan Ermeni sayısı 50-60 bin civarındadır.

Ermeni soykırımını 102. yılında bir kez daha kınıyoruz, lanetliyoruz!

Soykırımı yapan İTC ve Kemalist iktidarı tarih önünde bir kez daha yargılıyoruz!

Soykırımdan kendilerini muaf gösteren emperyalist güçleri de tarih önünde mahkum ediyoruz!

 

1) Hovsep Hayreni, Yukarı Fırat Ermenileri 1915 ve Dersim, s. 129

2) age, s.129

3) Wolfgang Gust, Alman Belgeleri, s. 413-414

4) Taner Akçam, İnsan Hakları ve Ermeni Sorunu, s. 518-519 

46523

Hasan Can

Hasan Can sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Hasan Can

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Sayfalar