Salı Nisan 30, 2024

Ermeni Toplumunda Patrik Seçimi Üzerine: “Patrik Hayrig” Seni Özlüyoruz, Seni Arıyoruz!

Cumhuriyet dönemi boyunca, sıkıntılarla, engellemelerle, talimatnamelerle varlıklarını korumaya çalışan Hıristiyan halklar, bazı istisnalar dışında Anadolu’da artık varlıklarından bahsedilmezken kala kala İstanbul etrafında toplanmış bulunuyorlar.

Kilise, manastır, okullar yıkılmış veyahut bazı yerlerde camilere çevrilmişken, bazı yerlerde ise hayvan barınaklarına dönüşmüş durumdadır.

Define avcıları tarafından harabeye dönüştürülmektedir. Vakıflara, kiliselere el konularak Diyanet İşleri’ne devredilmiş ardından bu gaspa karşı açılan ve seneleri alan bıktırıcı davalara konu olmuştur. Bu elbette politik bir yaklaşımdır ve amaç Hıristiyan inancına sahip azınlıkları yaşadığı topraklardan göç etmeye zorlanmaktır.

Günümüzde bu bir devlet politikası olarak hayata geçirilirken büyük şehirlere toplanmış bulunan Hıristiyan halkın nüfusu kala kala yüz bin civarındadır. Ermenilerin nüfusu ise altmış bin kadardır. Devlet toplumu homojen (% 99.9 Türk-Sünni) gösterirken, Kürtler, Aleviler ve Hıristiyan azınlıklara bu haliyle dahi tahammülsüzlük vardır.

En son Türkiye Ermeni Patrikliği için yapılan seçimlere katılım hesaplandığında Türkiye Ermenilerinin seçimlere ilgi göstermediği anlaşılmaktadır.

Patrik seçimlerinde her seçim bir önceki seçimi aratır olmuştur. 1/4 oranında bile katılımın olmadığı bu seçimlerde, yaşanan yönetim boşluğu, kaos, seçimin protesto edilmesi gibi yaşanan üzücü durumlar Ermeni halkının hak etmediği bir durumla karşı karşıya kalmasına yol açmıştır. Ama sonuçta Türkiye Ermenileri 85. Patriği olarak Aram Maşalyan’ı seçmiştir.

Bu Durumu Yaratan Devletin Kendisidir!

Kuşkusuz Ermeni toplumunun durumu Türkiye’de yaşayan işçi, emekçi ve köylülerden farklı değildir. Demokrasinin, insan haklarının, basın özgürlüğünün ayaklar altına alındığı, işçi ve emekçilerin insanca yaşam koşullarından uzak kaldığı, toplumun % 20’sinin sosyal yardımlar ile yaşamaya mahkum edildiği, Kürtlere, Alevilere, kadınlara ve LGBTİ+lara saldırının arttığı ve savaşın gelip kapıya dayandığı bir düzende Ermeniler de bu düzenin içinde yaşama savaşı vermektedirler.

Ermeni toplumu bu koşullarda bir ve tek anlayış birliği içerisinde değildir. Kendi sınıf ve çevrelerin çıkarlarına hizmet eden ve yönetimde bulunan bir avuç ruhban sınıfı bugün mevcuttur.

Patrikhane yönetimini ele geçiren bir avuç işbirlikçi kesim, arkasına devleti alarak, devletin gücü ile muhaliflere gözdağı verip, muhalifleri susturmak, seçimler olmadan ve halka hesap vermeden Patriklik makamını işgal edip hiyerarşi ve kural tanımayarak, “krallık”larını sürdürmek istemektedirler.

Ateşyan’ın Ateşle Dansı Sonunu Hazırladı!

Türkiye Ermenileri Patriği’nin 1990 yılında Yerevan’da bir kaza sonucu hayatını kaybetmesinden sonra yerine Patrik Mesrop Mutafyan seçildi. Fakat alzheimer hastalığı nedeniyle 2008’den bu yana görev yapamaz duruma gelince 2010 yılında Episkopos Aram Ateşyan Patrik Vekili seçildi. 150 yıldır varlığını sürdüren Ermeni Patrikhanesi iki kademeli seçim sistemiyle Ermeni Patriğini seçmektedir.

Ermeni Millet Nizamnamesi’nde de belirtilen halkın katılımıyla, halk delegeleri, delegelerin de Patriği seçen tek kilise örneği Ermenilerde vardır.

Devlet cumhuriyet tarihi boyunca her daim Ermeni Patrikhane seçimlerine müdahalede bulunmuş “kendi adamı”nın seçilmesini istemiştir. Devletin ataması, Ermenilerin Anadolu’da soykırımını onaylayan, gerici Lozan Anlaşması’nı bile ihlal eder duruma gelmiştir. Ermenilerin sadece İstanbul’da bile kendi patriklerini seçmelerine müsaade edilmiyor. Patriği devlet kendi kayyum atamasıyla belirliyor.

M. Mutafyan’ın hastalanması dolayısıyla boşalan yere getirilen Aram Ateşyan tartışmalı patrik vekilliği görevinde bulunmuştur. Ermeni halkının çıkarları yerine, bir avuç kesimin menfaati yerine çalışmıştır. Şeffaflıktan uzak, arkasına halkı alma yerine, devleti alan ve onun üstünden muhalifleri susturmaya çalışmıştır. Korkutma ile idare etmeye çalışmışsa da bu da onun sonunu hazırlamıştır.

Bütün toplumlarda olduğu gibi sınıf çelişkisi Ermeni toplumunda da vardır. Yönetim kademesinde bulunan bir avuç imtiyazlı sınıf Ermeni toplumunun tüm zenginliklerinin, taşınmazların, arazilerin, vakıfların ve sermayenin tek sahibi olarak kendilerini görürler. Kendi sınıf çıkarları için kullanırlar.

Aram Ateşyan bu sınıfı temsil etmiş, bu zümrenin çıkarları için çalışmıştır. Bu çıkar birliğine Türk müteahhitleri de ortak olmuştur. Devletle işbirliğine kadar varmıştır. Bu yönetime karşı koyan dürüst vatandaşlar, muhalifler devlet sopasıyla susturulmak istenmiştir.

2008 yılında hastalanan artık görev yapamaz duruma gelen M. Mutafyan’ın yerine Ermeni Cemaati yeniden demokratik bir seçimle, adayların belirlenmesini ve seçime öyle seçime gidilmesini talep etmiş olsa da devlet bu duruma karşı çıkarak “Patrik hayattadır” diyerek engel olmuştur.

Patrik vekili olarak bulunan Aram Ateşyan kendini Patrik yerine koyarak, geleneklerimize ters düşen tutum ve davranışlar içerisine girmiştir. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yla benzer bir tavır içerisine girerek seçimlerin yapılmasına karşı çıkmıştır. Bunun için gösterilen bütün çabalara engel olmuştur. Seçimlerin yapılmadan ve belirsiz bir tarihe kadar durumun böyle devam etmesinden yana olmuştur. Süreci uzatarak zaman kazanmak için hareket etmiştir.

 

İçişleri Bakanlığı’nın Talimatnamesi Kayyum Atamasıdır…

 

  1. Ateşyan’ın kendini sanki seçimle göreve gelmiş Patrik yerine koyarak kimseye danışmadan kararlar alması, yetkisi olmadığı halde atamalar yapması, usulsüzlüklerde bulunması, vakıflarda dönen dolaplar vb. Ermeni toplumunda tepkiye neden olmuştu.
  2. Güven ortamının zedelenerek toplum içerisinde oluşan bu duruma bir ara Maşalyan “lağım kokuları geliyor” diye tepkisini dile getirmişti. Bu belirsizlik durumun ortadan kalkması için Cemaat içerisinde en kısa zamanda Ermeni toplumunu seçime götürecek “Ruhaniler Kurulu”nun seçilip Değabah (Patrik Kaymakamlığı) seçimleri kararlaştırıldı.

2017 yılında Cemaat içerisinde Ruhaniler Genel Meclisi tarafından gösterilen iki aday Karekin Bekçiyan ile Aram Ateşyan arasında yapılan seçimlerde Karekin Bekçiyan Patrikhaneyi seçime götürecek Patrik Kaymakamlığı görevine getirildi. Değabah seçildi. İçişleri Bakanlığı bu durumdan rahatsız oldu.

Kendi adayı seçimi kaybetmişti. İçişleri Bakanlığı bir talimatname göndererek, cemaatin iç işlerine müdahale etti. Kendilerinden olmayan bir adayın Değabah seçilmesini TC devleti sindiremedi.

Bir Talimatname ile “Ateşyan görevde”, “Değabah seçemezsiniz”, “Patriğiniz ölmedi” diyerek cemaatin içerisinde olan seçimin geçersiz olduğunu söyleyerek iptal etti. İçişleri Bakanlığı Patriklik Kaymakamı K. Bekçiyan’ı tanımadığını ilan etti.

Seçimlerin durdurulmasını, A. Ateşyan’ın toplumun başı olarak görevde olduğunu açıkladı. Yani A. Ateşyan’ı topluma dayattılar. Ermeni toplumunun acil seçim talebi talimatnameler ile reddedilerek kabul edilmedi.

Ama ne zaman ki patrik M. Mutafyan 8 Mart 2019 tarihinde vefat edince İçişleri Bakanlığı zorunlu olarak seçimlerin yapılmasına müsaade etti. Bu sefer de başka bir engel çıkararak. Şimdiye kadar uygulanan ve Patrik adaylarında aranan şartları değiştirerek!

Amaçlanan yurtdışından katılan ve kendilerinden olmayan adayların engellenmesiydi. Önceden uygulanan “kendisi ya da babası Türkiye vatandaşı olanlar, yurtdışında kilisede görevli olanlar” Patrik olurken; yeni seçimler için bu kural değiştirilerek “yurtdışında kilisede görevli olanlar”ın Patrik olamayacağı emri verildi.

Yurtdışında kilisede görevli bazı adaylar bu koşullara “uygun” düşmeyince seçimlerden çekilmek zorunda kaldı. Oysa son üç Patrik K. Haçaduryan, M. Mutafyan, Ş. Kalustyan yurtdışından gelerek Patrik seçilmişlerdi. Bu koşullarda özgür ve demokratik bir seçimin olamayacağına karar veren ve seçimlerde kesin kazanacağı gözüyle bakılan adaylardan K. Bekçiyan kendi isteği ile çekildi.

Talimatname ile Sebuh Çulciyan’ın aday olması engellendi. İnsanlar A. Ateşyan ile S. Maşalyan arasında tercih yapmaya zorlandı. Halk tepkisini verdiği oylarla gösterdi. A. Ateşyan hezimete uğradı. S. Maşalyan 9008, A. Ateşyan ise 3529 oyda kaldı.

 

Şnork Kalustyan, Ermenilerin “XX. yüzyıl Aziz”i dir…!

Bu yakıştırma bizim tarafımızdan değil, Ermeni halkı tarafından adı gibi dürüst, düzgün olan ve 82. Türkiye Ermeni Patrikliği görevinde bulunan Şnork Kalustyan için halk tarafından atfedilmiştir. Bugünkü Patrik seçimlerinde yaşanan boşluğu da göz önünde bulunduracak olursak o zaman onun kıymetini daha iyi anlamış olacağız. Şnork Kalustyan, 29 yıl gibi en uzun görevde kalmış bir kişidir.

Ermeni halkının her kesiminin saygı duyduğu, yardımsever, birleştirici mütevazi, halkın sevgisini kazanmış nadir kişilerden birisidir. Bugün dahi eğer Diaspora Ermenilerinin evlerine uğranacak olunursa onun muhakkak duvarda asılı resimlerine rastlarız.

Şnork Kalustyan, 1961 yılında vefat eden Karekin Haçaduryan’ın yerine Türkiye Ermeniler Patriği seçildi. Şnork Kalustyan’dan (hele hele şimdiki Patriklerin) çok şey öğrenilmesi gerekiyor. O kendi çıkarları veyahut çevresi için değil halkı için çalışmaktan başka amacı olmadığı için halk tarafından çok sevilmiştir. Bir önceki Patrikten kalma projelerin hepsini tamamlamıştır.

Kiliselerin, okulların yeniden bakım ve onarımlarını gerçekleştirmiştir. O, Nersesyan’ın “yol bahanesi”yle istimlak edilip, okul ve kilise yıkılınca yüzlerce yatılı çocuğun okuması için okul yaptırarak açıkta kalmalarına engel olmuştur. Okul bittikten sonra yüzlerce çocuğun yazın dinlenmesi ve tatil yapabilmesi için Adalar’da tatil kampı inşa ettirmiştir. Bugün halen yürürlükte olan bu kamp onun sayesinde açılmıştır.

En önemlisi Ş. Kalustyan Anadolu’yu karış karış gezerek yetim, kimsesiz çocukları toplayarak, İstanbul’da Ermeni okullarında anadilde eğitim almalarına ön ayak olmuştur.

Yüzlerce Ermeni ailesini aşiret baskılarından ve zorla Türkleştirme politikalarından kurtararak İstanbul’a getirmiş, iş, ev sorunlarını çözerek halkın gerçek “babası” olmuştur. Hrant Dinklerden Armenaklara, Garbis Altınoğlu’ndan Ozanyanlara kadar bu kuşaktan bugün saygın, sanatkar, aydın kişiler çıkmışsa hep “Patrik Hayrig” sayesindedir.

Sonuç olarak; 85. Türkiye Ermenileri Patriği seçilen Sahak Maşalyan’ın önünde 12 yıldır biriken ve toplumun çözülmesini bekleyen görevler bulunmaktadır.

 

* Patrikhane’nin kaybolan itibarının yeniden sağlanması,

* Ayırım yapmadan toplumun bütün kesimlerini birleştirici ve kucaklayıcı olunması,

* Şeffaf olunmaya dikkat edilmesi,

* Vakıfların başına yerleşen zenginlikleri kendileri için kullanan çevrelerin denetlenmesi,

* Ermeni halkının değerlerini toplum yararına kullanılmasını sağlamak,

* Başta Ortadoğu’nun en kıymetli ve büyük kiliselerinden Diyarbakır’da bulunan Surp Giragos kilisesinin tekrar açılması için bakım ve onarımının takip edilmesi,

* Kanayan yara, kendilerini Ermeni olarak gören Müslümanlaştırılmış Ermenilerin sorunlarının kabul edilerek çözülmesi,

* Patrikhane’nin olmayan tüzel kişiliğini yasal olarak sağlamak;

Birçok sorun, çare bulmak için çözüm beklemektedir. Aynı zamanda Ermeni halkının siyasi temsilcileri, aydınlar, milletvekili, yeni genç kuşak da kendi sorunu olarak görmelidir. “Sen benim patriğim değilsin” diyerek değil, bizzat cemaatin içinde olarak, yanlışların üstüne giderek yol gösterici olmalıdırlar.

Biz bunu hak etmiyoruz!

Halk sizden bunu bekliyor!

Hrant’ın gözü arkada kalmasın!

7514

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Son Haberler

Sayfalar

Agop Ekmekciyan

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar