Perşembe Nisan 25, 2024

Ezilen ulusların sokakları kuşatan, faşist gericiliği sarsan direnişi mücadelemizdir! Selam olsun Kürt ve Katalan ulusunun bağımsızlık mücadelesine!

Emperyalizmin köhnemiş düzeni 2008 yılından bu yana boy gösteren ve giderek derinleşen ekonomik ve siyasal kriz ile sarsılmaya devam ediyor. Ortadoğu enerji rezervlerini elde etmek için katliamlar gerçekleştiren ve halk kitlelerinin öfkelerini ve örgütlenmelerini çarpıtan emperyalistler dipten gelen dalganın telaşını iliklerine dek hissediyor, bunun kabusu ile yaşıyor! Köhnemiş bu düzen, halkların kanı ve gözyaşı üzerine kurulduysa elbet bu düzenin çökmesi ve parçalanması da kaçınılmazdır. Ekonomik ve siyasal krizden çıkma telaşında olan hakim sınıfları daha da saldırganlaştıran bu korkunun ve telaşın dışa vurumudur!

Emperyalizminkorku ve telaşı arttıkça ezilen halkların ve ulusların mücadelesi yükselecek, mücadele yükseldikçe korku ve telaşları derinleşecektir! Bugün emperyalizmin gelişim aşamasında bastırılan ve geleceği engellenen ezilen ulusların Irak Kürdistanı’nda ve Katalonya’da referandum gerçekleştirerek ortaya koyulan bağımsızlık mücadeleleri ve buna dönük emperyalist-kapitalist sistem temsilcilerinin ve onların uşaklarının tepkisi derinleşen bu korku ve telaşın yansımasıdır. Kuşkusuz ki bu bağımsızlık için atılan adımlar ve hakim sınıflara dönük verilen mücadele demokratik ve devrimcimücadelenin yükselişinin de bir ifadesidir!

Meşru olmayan ulusların bağımsızlık talebi değil, faşizmdir!

Emperyalistlerin tarihsel olarak çizdikleri sınırlar bugün ezilen ulusların öfkesi ile parçalanıyor. Bu öfkelerden biri Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık referandumuyken diğeri ise İspanya’nın 17 özerk yönetiminden biri olan Katalonya’da gerçekleştirilen referandumdur. IKBY’nin bağımsızlık referandumuna emperyalist-kapitalist devlet temsilcilerinin yanı sıra TC, İran, Suriye ve Irak; saldırganlıkla yanıt verirken ambargo uygulayıp bölgesel yönetimin sınırlarına askeri birlikler yerleştirerek operasyonlar gerçekleştirmişlerdir. Feodal parçalanmışlığı ve emperyalizme bağımlılığın adını göndere çekmekte geri kalmayan bu ülkelerin çabaları boşunadır.

Katalonya’da ise Katalanların anayasada bir ulus olarak görülmesini engellemek nafile bir çırpınıştır. Katalanların ulus olarak görülmesi vaadi ile birçok Katalan partisinin desteğini alan ve İspanya Başbakanı seçilen Zapatero,Katalanların anayasada ulus ve bağımsızlık statüsünü bugün zulümle bastırmaya çalıştığı referandum için “meşru değildir” diyerek inkar ediyor. İspanya hükümetinin inkarına rağmen sandık başına giden Katalanların iradesine ket vurulmak istenmiş; seçimler başlar başlamaz baskınlar düzenlenerek sandıklara el konulmaya ve sokaklarda sandık başına gitmeye çalışan Katalanlar kolluk güçlerinin faşist saldırılarıyla engellenmeye çalışılmıştır. Gün boyu İspanya devletinin faşist yüzünü ortaya seren nitelikteki bu saldırılara karşın Katalanların öfkesi sokakları sarmış ve Katalanlar sandık başlarına giderek % 90 şeklindeki bir oranla bağımsızlık taleplerini oraya koymuşlardır!

Ulusların bağımsızlık mücadelelerini selamlıyoruz!

Tarihsel deneyimlerimiz ve ideolojik politik çizgimizin bizlere sunduğu yol Katalanların sokaklara dökülen öfkesini, Katalanların ve Kürt ulusunun bağımsızlık özlemini, ulus devlet kurma mücadelelerini selamlamak, desteklemek ve bunun gerçekleşmesi için devrimciler olarak omuzlarımıza yüklenen görevleri yerine getirmekten geçmektedir!

Katalan ulusunun direnişi ve sokakları kuşatan iradeleri ile emperyalizm çağında burjuva demokrasisi sloganlarının koca bir “hiç”olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Katalanların mücadelesi, Kürt ulusunun mücadelesi proletaryanın mücadelesinin bir parçasıdır. Proletarya Lenin yoldaşın deyimiyle “ezilen ulusların belli bir devletin sınırları içinde zorla tutulmalarına karşı savaşmalıdır, bu da ulusların kaderlerini tayin edebilmeleri uğruna savaştır. Proletarya, ‘kendi’ ulusu tarafından ezilen sömürgeler ve uluslar için siyasal ayrılma özgürlüğü istemelidir.(Lenin, Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı, Sol Yayınları, Sayfa 122)

Bu bilinç ve tarihsel deneyim ile Partizan olarak Katalanların sokakları kuşatan, faşist gericiliği sarsan direnişi, onun yaydığı enerjiyi mücadelemizin onuru ve enerjisi sayıyor ve selamlıyoruz! Kürt ulusunun özgürlük ve bağımsızlık taleplerine dönük faşist saldırganlığın, ambargonun, sınır ötesi tezkerenin Kürt ulusunun 100 yıllık özlemine engel olamayacağını bir kez daha haykırıyoruz!

Kürt ulusunun kendi kaderini tayin etme hakkı engellenemez!

Katalan ulusunun kendi kaderini tayin etme hakkı engellenemez!

Selam olsun Kürt ulusunun dört parçada verdiği özgürlük ve bağımsızlık mücadelesine!

Selam olsun Katalanların sokakları kuşatan direnişine!

Yaşasın Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı!

41724

Alevilerin cennette zaten işi yok

 

TRT’de yayınlanan Açı programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’in Şiilik ve Şiilerle ilgili söylediği bir söz günlerdir sosyal medyada “Aleviler cennete gidemez” şeklinde yer alıyor ve kendisine ‘Aleviyim – Kızılbaşım’  diyen kimi basın yayın organları, kişi ve kurum temsilcilerince de Alevilere yapılan bir hakaret olarak algılanıyor ve kamu oyuna da öyle yansıtılıyor.

 

SAVAŞ, BARIŞ VE KÜRTLER

 

Savaş ve barış iki zıttın birlikteliğidir. Savaşın olduğu yerde barış olacaktır, barışın olduğu yerde de savaş olacaktır. Dünyada savaş koşulları ortadan kalktığında barış kelimesi de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İnsanlar artık “barış” kelimesini kullanma gereksinimi duymayarak, onu ölen kelimeler yığını içine atacaktır. Ve bunun yerine yeni bir kelime türtecektir. Bu da, ancak, sınırsız ve sınıfsız bir dünaya kurulduğu zaman gerçekleşebilecektir.

 

Nepal Halkı'nın Kerenski'ye değil Lenin'e ihtiyacı var ve Nepal Devrimi'nin Sorunları

 

Giriş:

Entellektüel Aydın Bulanıklığı Ya da Devrimi Ehlileştirme Aymazlıkları

 

BirGün gazetesinde 7 Aralık 2011 tarihinde bir röbartaj yayınlandı. Fikret Başkaya(FB) ile Gün Zileli(GZ)’nin konuşmaları. Konuşmanın ana konusu "devrimler”di. Aydınların devrim üzerine konuşmaları, fikir yürütmeleri ve üretmeleri, burjuvaziyi ve onun düzenini "teşhir etmeleri” elbette olumludur. Sorun devrim üzerine olunca, bunun değerlendirilmesi ve tartışılması da bir o kadar gerekli oluyor.

materyalist bilgi teorisi ve komünist partileri

 

“İnsan pratiği, materyalist bilgi teorisinin doğruluğunu tanıtlar.” Marks

 

İnsanın üretimdeki, üretim içindeki ilişkileri ve faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerinin üstünde ve onların üzerinde belirleyici bir rol oynama temel özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, insanın bilgisi  üretimdeki faaliyetlerinden bağımsız değil, bizzat ona bağlı olarak gelişir ve şekillenir.

HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN

“Son kötü günleri yaşıyoruz belki

İlk güzel günleri de yaşarız belki

Kekre bir şey var bu havada

Geçmişle gelecek arasında

Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında//

Biz kırıldık daha da kırılırız/

Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]

 

ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]

“ben hiç başlamamış bir dündeyim.

yağmur yağacak...

hiç başlamamış bir yarın çok var.

hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]

 

Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.

Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

EYLEM BIRLIKLERININ GÜNÜMÜZDEKI ÖNEMI VE DÜŞÜLMEMESI GEREKEN HATALAR ÜZERINE

 

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN

 

ULUSAL SORUN

 

Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

 

Faşizm

 

 Almanya’nın caddeleri ve şehirleri kanla sulandı. Viyana’nın işçi semtleri,askeri birliklerin ateşiyle yakılıp yıkıldı., harabeye döndü.Yoksulluk, yıkım, felaket ve acı. Üstünde insanlığın en ünlü beyinlerinin eserlerinin yakıldığı ortaçağa özgü odun yığınlarının alevleriyle aydınlatılmış kapitalist baskı ve uygarlığın batışı, giyotin ve cellat baltası. Faşizm işte bunları getirdi. Ayrıca dünyayı felakete, yeni bir korkunç katliama sürüklemek tehdidini de beraberinde getirmektedir.  Dimitrov

                  

Sayfalar