Perşembe Mart 28, 2024

Gaz bombalarına ve tomalara kilit vurmak

Polisin attığı gaz fişeğiyle öldürülen Berkin Elvan'ın sonsuzluğa uğurlanışından sonra, Gezi parkına karanfil bırakmak isteyen kitleye polisin gaz bombaları ve tomalarla saldırması artık bu meseleye bir çözüm bulunmasını zorunlu hale getirmiştir.

                Çözümün hükümetten gelmeyeceği ortadadır. Çünkü diğer ülke hükümetleri gibi AKP de halkın alanlara çıkmasından korkuyor. Alanların bir süre sonra devrim kalelerine dönüşerek hükümetleri alaşağı ettiğini görüyor ve biliyorlar.

                O halde alanları cehenneme çeviren bu gaz bombalarını ve tomaları durdurma işi bize kalıyor. Ya gaz bombalarını ve tomaları durdurup ölümlerin ve sakatlanmaların önüne geçer ve meydanları halka açarız ya da sürüp gidecek bu devlet terörü.

                Peki bunu nasıl yapacağız?

                Gençlerin enerjilerine hayran olmamak elde değil. Polis gaz fişeği atıp basınçlı su sıkınca, gençler haklı olarak o bölgeden çekiliyor, beş on dakika gibi kısa bir zamanda yine toplanıp başka bir yerde polis ordusunun önüne dikiliyor. Polisler savaş alanındaymış gibi tekrar hınçla saldırıya geçiyorlar. Gençler bu saldırılarda ölümcül darbeler alıyor, sakatlanıyor, topluca gözaltına alınıyor ve bazıları da tutuklanıyor.

                Neredeyse her gösteride böyle oluyor. İşin içine ajan provokatörler de girince saldırıya geçmek için can atan polisin işi daha da kolaylaşıyor.

                Ancak bunun artık böyle gitmeyeceği ortada. Daha doğrusu gitmemeli! Bu konuda aydınlara ve siyasetçilere büyük iş düşüyor.

                Bir zamanlar İran Şahı da meydanlar da böyle terör estiriyordu. Azgın bir aygır gibi halka saldırıyor, meydanları ceset tarlasına dönüştürüyordu. Halkın tek silahı meydanlardı, oralar da             - şimdiki Gezi parkındaki işgal gibi- Şah'ın asker ve polisinin işgali altındaydı.

                Mollalar müttefikleri Kürt siyasetçiler ve komünistlerle birlikte birbirlerine zincirlenerek çıktılar alanlara. Saldırıya geçen asker ve polislerin önünde etten bir kaleye dönüştüler. İsteseler de kaçamazlardı. Bazıları öldürüldü, ancak arkadaşlarına zincirli olan cesetleri oracıkta kaldı. Önderleri kaçmayınca halk ordusu da kaçmadı. Daha da bilendi. İşte o tarihi an Şah'ın ölümcül bir darbe aldığı andı. O günden sonra yıkılmaz sanılan monarşi hızla baş aşağı gitmeye başladı. Şah kendisini birkaç hafta sonra avucunda bir miktar ülke toprağıyla İran'dan kaçarken buldu.  Bindiği uçakta havadan Tahran'a son kez baktı, sürdüğü o akla ziyan sefahat bir rüya olarak kaldı arkasında. Mısır'a sığındı, yapayalnız bir insan olarak öldü.

                İran halkı bir mantar tabancası dahi patlatmadan meydanların sihirli gücüyle diktatörü aşağı indirmişti.

                Bize düşen görev!

            Biz aydınlar ve siyasetçiler bu gaz bombası ve toma meselesini halka ve gençlere bırakmadan meydanlarda çözebiliriz. Hükümetin yasakladığı Gezi parkında veya Diyarbakır Valiliği önünde kendimizi gaz bombalarına ve tomalara karşı birbirimize zincirlersek, yani daha açıkçası bedenlerimizi halka siper edersek gaz bombaları susmak, tomalar da kontak kapatmak zorunda kalırlar.

                Sözü fazla uzatmayacağım. Kendisini benimle zincirleyecek arkadaşlar arıyorum. Mail adresim ve telefonum aşağıdadır.

                Kimseye kahramanlık taslamıyorum, lütfen böyle düşünülmesin. Bir macera peşinde de değilim. F tipinde enfeksiyon kapan akciğerlerimdeki rahatsızlığım hâlâ sürüyor. Almak istediğim riskin farkındayım, o zehirli gazdan ölümcül bir şekilde etkileneceğimi de biliyorum.  Ancak gençlerin ölmemeleri ve meydanların halka açılması için başka çare yok. Bugün çocuklarımın, yarın da torunlarımın gaz bombalarına ve tomalara hedef olmasını istemiyorum. Esenlik dileklerimle   

15 Mart 2014      

alinakmahmut@hotmail.com                   

TARİHE NOT: Herhangi bir olayda tüfek veya tabancayla oluşan öldürme ve öldürmeye teşebbüs suçu neyse, öldürme potansiyeli taşıyan gaz fişeklerinin yol açtığı öldürme ve yaralamalar da hukuken odur. Gaz fişeği hedef gözetilerek atıldığı için her yaralama öldürmeye tam teşebbüstür. Nitekim bu öldürücü fişeklerden birçok genç ölmüş, yüzlercesi de yaralanmıştır. İç hukuk kilitlenmiş olsa da, bu suçların uluslar arası hukuktaki karşılığı binlerce yılık hapis cezasıdır. Bu keyfi suçların azmettiricileri başbakan ve onun külhanbeyi içişleri bakanıdır. Yani tetikçilerle aynı cezanın muhatabıdırlar.

91853

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Son Haberler

Mahmut Alınak

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar