Çarşamba Nisan 24, 2024

Gerçeğe ışık, devrime pusula: Mehmet Demirdağ -2-

Mehmet Demirdağ ve “örgütlü olmak” üzerine

Mehmet Demirdağ yoldaşa ve onun tarihselleşen pratiğine dair yürütülecek inceleme açısından en belirleyici tartışma başlıklarından birisini de örgüt olgusu ve Demirdağ yoldaşın “örgüt olmak” çağrısı oluşturmaktadır.

1994 sonrası esen tasfiyeci rüzgara karşı kolektifi “ilkeleri üzerinden ayağa dikmenin” çağrısı olarak “örgüt olmak” yönelimi, hem yaşadığımız coğrafyanın kızgın politik gündeminde bir an önce süreci yakalamak hem de geleneğimizin değerlerine yönelen günceldeki açık tasfiyeciliğe karşı gerçeğin bayrağını yükseltmek için pratik bir sorumluluk ve gerekli bir inceleme olarak önümüzde durmaktadır.

Bolşevik parti anlayışı ve Mehmet Demirdağ

Sınıflar mücadelesi yaşamın her alanına sirayet eden çok yönlü çelişkileri içerdiği oranda, işçi sınıfı için tüm bu çelişkilerin açığa çıkarttığı pratik hattın üzerinde yürüyecek bir kumanda merkezine, komünist bir partiye ihtiyaç vardır.

Daha açık bir ifade ile sınıf mücadelesinin tarafları, düşman sınıfı ezmek ve kendi sınıf çıkarlarını savunmak için gerekli mücadele araçlarını yaratır ve sınıf mücadelesinde proletaryanın öncü-önder örgütü olarak işlev gören Komünist Partisi bu genel ihtiyacın ürünüdür.

Bu anlamda 1. Enternasyonal’den günümüze proletaryanın örgüt deneyimleri itibari ile, Marks ve Engels’in parçası olduğu Komünistler Birliği’nden Lenin’in Bolşevik Parti öğretisine ve Mao’nun iki çizgi mücadelesi belirlemesine kadar sürekli bir gelişimden söz etmek mümkündür.

Bu gelişim; Marks’ın “işçi sınıfı[nın] ancak kendi politik partisini kurduğunda sınıf olarak hareket edebileceği” yönlü belirlemesinden Lenin’in “proletaryanın en seçkin, en ileri unsurlarından oluşan, katı bir disipline sahip, çelikten bir çekirdek” olarak kavradığı Bolşevik modeline ve yine Mao yoldaşın Komünist Partisini de sınıf mücadelesinin arenası olarak kavrayarak buradaki sınıf mücadelesinin aracı olarak “iki çizgi mücadelesi” yöntemini partinin gelişim motoru olarak kavramasına kadar, bir politik partiyi KP’ye çeviren genel nitelikleri açığa çıkartan gelişimin haritası olmaktadır.

Bu genel belirleme ışığında ifade edebiliriz ki, yönü pratiğe dönük bir örgütlenme olarak Komünist Partisi, üstte bahsettiğimiz gelişim seyri içerisinde açığa çıkarttığı ilkelerle ve şaşmadan yürüdüğü iktidar yürüyüşü ile komünist olma vasfını koruyabilir. Mao Zedung yoldaşın “disipline sahip olan Marksist- Leninist kuram ile silahlanmış, kendi kendini eleştirme yöntemini uygulayan ve halk yığınlarına bağlı bir parti” (Mao Zedung Seçme Sözler/ Umut Yayımcılık/ Syf 12) şeklinde yaptığı tanımlama aslında politik organizasyona komünist sıfatını veren nitelikleri belirler.

Tüm bu pozitif tanım, soyut anlamda Komünist Partisi’ni tanımlarken, kuşkusuz ki ülkemizdeki komünistlerin iktidar yürüyüşünde bütünlüklü bir hayata geçiş sağlandığı iddia edilemez. Aksine tarihimiz bu ilkelerin defalarca pratiğe geçirememenin sonuçlarına, özellikle 90’lı yılların başlarından bu yana sol hareketi etkisi altına alan Sağ ve Sol Tasfiyeciliğin bu temelde ciddi bir dejenerasyon yarattığına tanıklık etmiştir. İşte bizler açısından Mehmet Demirdağ yoldaşın önemi de burada ortaya çıkmaktadır. ’94 tasfiyeciliğinin yarattığı tahribat, sadece saflardaki nicel azalma ile değil nitel anlamda devrimci ilkelerin dejenere olduğu bir içerikle tanımlanabilir. Mehmet Demirdağ yoldaş, kolektifi ilkeleri üzerinden ayağa dikme çağrısı ile yaptığı köklü müdahaleleri en temelde “örgüt olmak” olgusu üzerine yöneltmiş ve KP’yi KP yapan temel özellikler, yeniden işler kılınmıştır.

Politikleşmek, “yeniden ve yeniden” politikleşmek üzerine

Komünist Partisi olmak, daha doğrusu bir örgütlenmeye komünist sıfatı biçmek, birçok temel nitelikle beraber esas itibariyle bir çalışma tarzı sorunudur. Yoldaş Mao’nun Koalisyon Hükümeti Üzerine makalesinde yer alan  “Marksist-Leninist kuram ve ideoloji ile donatılan Çin Komünist Partisi Çin Halkına başlıca olarak kuram ve pratik birliği, halk yığınları ile sıkı ilişki ve kendi kendini eleştirme yöntemi üzerine kurulmuş yeni bir çalışma stilini getirdi” (Mao Zedung/age/agy/12) sözleri bahsettiğimiz çalışma tarzı sorununu özetlemektedir.

Bu tanımın izleğinde Mehmet Demirdağ ise “örgüt olmak” meselesinde yaşanan geriliğe yönelik olarak sorunu politikleşme sorunu olarak koymaktadır. Demirdağ yoldaş komünist partisinin politik olduğunu belirtmiş ancak onun politikleşme çabasından azade olduğunu reddederek Mao Zedung yoldaşın sadık öğrencisi olduğunu bir kez daha göstermiştir. Politik çalışmanın bütün çalışmaların can damarı olduğu bilimsel gerçeği ile tasfiyeciliğin MLM biliminde ısrar ve politikleşme çabası ile aşılacağını belirtmiştir. Bugün saflarımızda ortaya çıkan bir dizi sorunun aslında KP içindeki politikleşme düzeyinin giderek yok olduğunu ortaya koymaktadır. Zira kadro politikasından kitlelerle iletişime, statükoculuktan bir dizi hareketi tasfiyeye sürükleyecek en temel sorun o hareketin politik düzeyindeki sorunsalla ilgilidir.

Zira iç ve dış sorunlara karşı yaklaşımlarda ortaya çıkan çapsız yaklaşımların, avare pratiklerin, karakterde yansıma bulmayan teorilerin temeli, esas olarak bahsini ettiğimiz soruna dayanmaktadır. Devrimcilik adına devrim mücadelesinin pratiklerinden ve deneyimlerinden uzak yaklaşımların ortaya çıktığı bu süreç ne kitleleri örgütleyebilir ne de devrimci yapıyı bir adım ileri taşıyabilir. Bizler açısından sorun bu yaklaşımları mahkûm ederek sonuç çıkarmak ve bakış açımızı geliştirerek gerçekleri pusula edinmektir.

Tarihsel deneyimler elbette bugün yolumuzu aydınlatan pratikler olarak ele alınmalıdır. Ancak burada esasta tarihsel deneyimlere bakış açımız önemlidir. Zira tarihsel deneyimlere bakış açımız onu kelam edinip güncelde tanımlamama üzerinedir.  Zira politikleşme tarihsel deneyimlerin soyutlanmasında oluşur, anda kendini üretir ve geleceğe yönelir. Ancak bizler açısından uzun bir süredir tarihsel deneyimlere hapsolmak, anda politik üretimi sağlayamamak ve tarihe hapsolarak karanlığı beyt eylemektir. Tarih her ne kadar aydınlığa yürüyecek deneyimler barındırsa da bu deneyimlerin karanlıkta olduğu ve onu oradan çıkarmanın meziyetli ve bilimsel bir çabayla olacağı bilince çıkarılmalı. Bu noktadaki elimizdeki deneyim tarih bilimidir. Bu konudaki sözlerimizin ötesindeki ehli durumumuz içler acısıdır. Tarihten beslenmek adına ona mahkûm olmak ve geleceği buradan üretmek, kitlelerden ve kültürden kopmak ve sonucunda apolitik bir zeminde gezinmekten öteye gitmez. Böylesi bir algı açık biçimde iki çizgi mücadelesini algılayamaz, örgüt olamaz, politikleşemez ve sınıf ve tarih ilerlerken gelecekte olduklarını zannederek aslında geçmişe saplanarak konuşurlar. Bugüne dek bu politik meselelere tarihsel olaylar üzerinden yaklaşılmaktadır. Tarihte yaşananların deneyim olduğu ancak soyutlanıp teori haline getirilmediği bir durumda an üretilemez ve örgütlenemez. Bu durum devrimci hareketin politikleşme sorununu açığa çıkarır ki bu aynı zamanda Marksizm kılıfıyla Marksizm’in reddidir. Örgüt olmak, politikleşmek durağan değil sürekli bir evredir. Bu süreklilik ise statik değil aksine değişkendir. Devrimci hareket içindeki birey veya grupların anda sergilediği duruş onun tarihsel misyonu ile değil andaki misyonu ile tanımlanır ve bu misyon ancak politikleşmiş bir devrimci hareketin oluşumu ile mümkündür.

Politikleşme sadece tek tek kadroların politize olması ya da daha net ve tutarlı bir politik hattın tutturulması şeklinde de anlaşılamaz. Politikleşme sorunu esas itibari ile örgütlenmenin bütünde politize olması, ideolojik ve politik mücadeleye, iki çizgi mücadelesine açtığı alan, kitlelerle kurduğu bağın politikliği ve iktidar hedefindeki ısrar ile ölçülebilir. Dolayısıyla politikleşmek örgüt olmak, örgüt olmak ise politikleşmeyi şart koşmaktadır. Bu durum açısından kültür devriminin  örgüt içinde süreklilik arz etmesi her zaman günceldir.

Devam edecek

* Fotoğrafta ayakta duranlar arasında sağdan 7. Mehmet Demirdağ

44942

Pusula

Pusula

Son Haberler

Sayfalar

Pusula

Katledilişinin 44.yılında komünist Önder İbrahim Kaypakkaya'yı anıyoruz!

Katledilişinin 44. yılında Komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşı anmak için düzenleyeceğimiz geceye siz emekçileri, devrimcileri, yurtsever ve yoldaşlarımızı katılmaya çağırıyoruz.

Türkiye proletaryasının komünist önderi İbrahim Kaypakaya yoldaşın Diyarbakır işkencehanelerinde katledilişinin 44. Yılındayız. 

Fırat havzasında Ermeni kıyımları

Beş yıldan bu yana Suriye'de devam eden savaşta insanoğlu II.Dünya savaşından sonra ekonomik ve sosyal yıkımların en ağırlarına tanıklık etmektedir.Henüz gelinen aşamada görüşmeler ülkeninasli unsurlarının olmadığı,istenmediği ortamda yapılması çözümün ne kadar gerçekçi olacağı ayrıbir sorun olarak kendini gösteriyor.Arap,kürt ve mazlum halkların kaderi ve geleceği emperyalisthaydutların alacağı kararlara bağlanmış savaşın sona ermesini beklemektedir.Bugüne kadar savaşın bilançosu çok ağır olmuş daha da artmaktadır.Nerdeyse nufusun yarısı yerlerini değiştirmiş,beş-yüzbin insan hayatını kayb

Başkanlık sisteminin düşündürdükleri...

“Toplumun ve devlet iktidarının toplumsal yapısı, onları kavramaksızın toplumsal faaliyetin herhangi bir alanında tek bir adımın bile atılamayacağı değişikliklerle karakterizedir.

"Uyuşturucu Hazır Taslaklar" ve Devrimci Eğitim…

Yaşadığımız coğrafyanın sosyal, siyasal ve ekonomik çelişkileri ezilenlerin dünyasını dev bir bataklığa döndürürken, fabrikalarda işlenen, madenlerden sökülen ve günden güne biriken emekçi sınıfların ve ezilen ulusların mücadelesi, heybesinde önemli ve kritik bir sorunlar yığınını da barındırmaktadır.

TKP/ML’ye bağlı komiteler ve Komsomol’dan “hizip” tartışmasına karşı ortak açıklama:

Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist (TKP/ML)’ye bağlı Ortadoğu Bölge Komitesi, Türkiye Marksist Leninist Gençlik Birliği (TMLGB), Kadın Komitesi, Enternasyonal Büro, Geçici Yurt Dışı Komitesi (GYDK), … Komitesi “Kamuoyuna Zorunlu Açıklama” başlığıyla ortak bir açıklama yayınladı.

Devrim Kapıyı Farklı Çalabilir

Seslenebileceğim örgütsüz proletaryalardan başka kimsem yok.
Bu günkü yaşadıklarımız dün kitleleri seferber edemememizin sonucu.
Tezat bir ilişki yaşanıyor abd' yle ( ingiltere, almanya... dahil ) halklar arasında.
Bir yandan abd halklar üzerinde faşist kararlara imza atıp mağduriyetlerin, tepkilerin sayısını artırırken diğer bir yandan da aşırı solcu savaşçılarca desteklendiğini bildiği ulusalcılarla da uyum, barış içerisinde.
Normal de abd' den aşırı solcu savaşçılarca desteklenen bir hareketi terörist ilan edip savaş açması beklenir.

Kaypakkaya geleneğinin yüz akı, “genç” “asker”: Hasan Bayrak

Bir anneyi düşünün. Oğlunu arıyor…

Oğlu devrimci, oğlu Kaypakkaya’nın yoldaşı…

Gözaltına alınmış birkaç zaman önce, ama haber yok. Kapı kapı geziyor. 12 Eylül Askeri Faşist Cuntası’nın karanlık günlerinin korku duvarları kâr etmiyor, annenin oğlunu cesurca aramasına…

Sonra…

Bir morga götürüyor ve önüne bir cenaze veriyorlar. “Al, bu oğlun” diyorlar. Sımsıkı sarılıyor oğluna… Ama o an, kalbinin zayıf da olsa attığını ve teninin sıcaklığını fark ediyor.

2 Şubat…

“Herkes işini yapsın” dedi gerilla birliğinin komiseri toplantıyı bitirdi. Bitirmeden önceki son sözleri yüzü kadar net, gözleri kadar berraktı. Toplantı bitiminde mangalarına çekilen tüm gerillalar iki gündür süren ve bu akşam son bulan eleştiri-özeleştiri toplantısının muhasebesini yapmaya başladılar. Ve hepsi de “Herkes işini yapsın” sözüne odaklanmıştı. Aslında mesele bu kadar basit ama bir o kadar da karışıktı gerillalar cephesinde. Gerillalar yoğunlaşma içindeyken sözün sahibi de manganın girişindeki tüneli, gökyüzünün ferahlığına kavuşmanın sabırsızlığıyla geçti.

Partizan: “Diz çöktürme ve teslim almaya karşı güçlü bir çıkış için HAYIR!”

Yaklaşan referanduma ilişkin bir açıklama yapan Partizan, “HAYIR” diyeceğini duyurdu. “HAYIR’ı kitlelerin kendine güvenini ve umudunu faşizme karşı yeniden yeşertme ve egemenlerin kaosunu böyle derinleştirme aracı olarak kullanacak, Cizre bodrumlarında 150’ye yakın insanla yakılarak katledilen Mehmet Tunç’un ‘Teslim olmayacağız, diz çökmeyeceğiz’ çığlığını ‘Diz çökmeyeceğiz, HAYIR’ diyerek taşıyacağız” diyen Partizan’ın açıklaması şu şekilde:

Diz çöktürme ve teslim almaya karşı güçlü bir çıkış için HAYIR!

Öğrenmeyi öğrenmek...

Nerede ve nasıl bir (işçi-semt-kadın-gençlik-gerilla-dkö-basın-enternasyonal) faaliyet yürütülecekse onun görev ve sorumluluklarını layıkıyla ve hakkıyla yerine getirilmesi için gerekli olan bilgileri elde etmeye başlayarak işe başlamalıyız. Rastgele bir biçimde “Nerede-ne iş olursa”, “her işi yaparım” gibi amatör tarzda bir anlayış ve yaklaşımla işler yapılamaz.  “Her işi yaparım” iddiası elbette devrimin sorumluluklarına ve görevlerine yaklaşım açısından önemlidir, ama sadece ilk adım olarak...

Aliboğazı direnişinin ortaya çıkardığı görevler

Aliboğazı direnişi halk ordusunun savaş tarihinde ayırt edici önemli bir yer tutmaktadır. ALİBOĞAZ direnişi Seyfi Batar yoldaşların düşmanla uzun süreli çatışmaya girerek kahramanca çatışmalarıyla yarattıkları Amed-Piran (Dicle) direnişine eklenen yeni bir direniş ve savaş halkası denilebilir.

Sayfalar