Perşembe Nisan 18, 2024

Gerçeğe ışık, devrime pusula: Mehmet Demirdağ -4-

Mehmet Demirdağ ve “birlik anlayışı” üzerine

Demirdağ yoldaşın tarihsel pratiğini, belirli ve gündeme denk düşen özellikleri ile tartışmaya çalıştığımız yazı dizisinin son bölümünü, onun 94 tasfiyeciliği ile yürüttüğü hesaplaşmadaki en kritik nokta olarak “birlik sorunu”na yaklaşımı olarak belirledik. Zira, Demirdağ yoldaşın “kolektifi ilkeleri üzerinden ayağa dikme” sürecindeki en kritik manevra alanını ve kolektifin o dönemki tasfiyeci etkiden arındırılması çabasını en net özetleyen yönelimlerin başında birlik sorununa yaklaşım gelmektedir.

Birlik sorunu sadece bir “birleşme” sorunu olarak ele alınamaz. Esas itibari ile birlik sorunu, bir partiyi Komünist Partisine dönüştüren ilke ve işleyişlerle temelden ilintilidir ve Demirdağ yoldaşın 94 tasfiyeciliğine karşı yürüttüğü mücadele (92 Birliğini de ele alacak şekilde) öz itibari ile bir KP’yi KP yapan işleyiş özelliklerini pratiğe geçirme mücadelesidir.

Güncel itibari ile kolektifin yaşadığı sorunların özünü de bu oluşturmaktadır. Olaylar silsilesini bir kenara bıraktığımızda bugün Proletarya Partisi’ndeki sıkıntıların temel çözüm yöntemi olarak kolektifin iradesini açığa çıkartacak mekanizmaların işletilememesi ve çözümsüzlüğün palazlandırılarak krizin derinleştirilmesi durumu söz konusudur. Ancak, açık olan şudur ki, bu gerçekliği üreten de kolektifin bütünü olmakta, tüm bu gelişmeler ise elimize ilke ve işleyişte ciddi oranda dejenere olmuş bir gerçeklik bırakmaktadır. Tüm bu gerçeklikten ötürüdür ki, Demirdağ yoldaşın birlik anlayışını tartışmak, aynı zamanda güncelde yaşanan dejenerasyonu tartışmak anlamı taşımaktadır.

Birlik sorunu üzerine Demirdağ

Komünist partilerde birlik olgusu esas itibari ile ideolojik birliği temsil etmekte bu da stratejik hatta anlamını bulmaktadır. Ancak, bu genel tanım, bir KP’deki her bireyin aynı şeyi düşünmesi demek değildir. Aksine, KP’ler sınıflar mücadelesinin en keskin şekilde karşılık bulduğu alanlardır. İki çizgi mücadelesi olarak tanımladığımız genel ilke, tam da bunu özetlemektedir. Kuşkusuz ki bu olgu KP’yi salt tartışma platformu olarak görmek değildir. KP’yi bir tartışma platformu olmaktan çıkartmanın ve KP’de birliğin teminat altına almanın tek geçer koşulu ise MLM bilimini kavramaktan geçmektedir.

Güncelde yaşadığımız sıkıntıların özü MLM biliminin kavranmayışında ve sürece yön verecek politik kadroların yetersizlikleridir. Eğer bir hareket kendi içinde iki çizgi mücadelesini yürütemiyorsa kitleler arasındaki çelişkileri çözmede nasıl başarılı olabilir? Bu noktadaki tasarruflara baktığımızda karşımıza koca bir hiç çıkmaktadır. Gerçekliğin verili koşulu münferit ve tek yönlü değildir. Demirdağ yoldaş “Gerçekler devrimcidir” derken burada ifade edilen münferit bir olgu değildir. Zira gerçek zıtların varlığıdır, çelişkisidir ve buna diyalektik müdahale devrimcidir.

Devrimci hareket çelişkiler üzerinden yükselir ve kendini burada örgütler ve yayar. Çelişki karşısında kayıtsızlık ve ona metafizik yaklaşım biçimi hareketi tökezletir, yere çalar ve onu kendi süreci içinde kitlelerden kopartarak çalındığı yerde emeklemeye mahkûm eder. Dolayısıyla gerçekler devrimcidir kavramı içinde esas olarak ifade edilen bir çizginin değil iki çizginin gerçekliğidir. Zıtların birliği gerçeklerin devrimci olduğudur.

Demirdağ yoldaş da kavrayışı da, birlik anlayışı temelinde, bu çerçevededir. O parti içi çelişkileri sınıflar mücadelesinin bir tezahürü olarak kavrarken, sürece müdahaleyi de MLM bilimine sarılmakta, partiyi MLM ilkeleri üzerinden inşa etmekte görmüştür. Bu nedenledir ki, 94 süreci sonrası bir yandan saflardaki bozulmayı toparlamaya çalışırken esas itibari ile de parti içerisindeki ideolojik kavrayış düzeyini artırmaya çalışmış, tasfiyeciliği saflardan silmek için yeni bir kadro şekillenişi üretmeyle uğraşmıştır.

Birlik anlayışında yöntem sorunu

MLM kavrayışın yükseltilmesi KP’lerde birliği inşa edecek bir temel sunmakla birlikte tek başına bir işlev taşıyamaz. İdeolojik seviyenin artışı, politik sorgulama düzeyindeki artış anlamına da gelmekte, bu da açık bir yöntem sorununa işaret etmektedir. Marksistler için bu yöntem ideolojik mücadele ve iki çizgi mücadelesi olarak tanım bulmaktadır.

İki çizgi mücadelesi sadece farklı fikirlerin tartışması değil, diyalektik anlamda, çelişki ile doğruyu bulmanın da KP’ler için tanımıdır. Bu nedenledir ki yoldaş Mao “Eğer Parti içerisinde çelişmeler olmasaydı, parti ölür giderdi” demekte, ideolojik mücadeleyi KP’ler için bir gelişim dinamiği olarak koymaktadır.

Komünist partilerde iki çizgi mücadelesi, esas itibari ile ideolojik düzeyde yansır. Politik çizgiye dair her görüş, yaklaşım ve öneri belirli bir sınıfsal zeminin sosyal, kültürel, ideolojik ve felsefi karşılıkları olarak varlık bulur. Dolayısıyla iki çizgi mücadelesi burjuva fikirlerle proleter fikirlerin kapışma arenası olduğu kadar, çelişkiyi büyütme ve bir üst düzeyde senteze erişmenin de alanıdır.

Bu da esas itibari ile kurum içi demokrasi sorununa işaret etmektedir ki, güncelde yaşadığımız sıkıntı da bu şekilde hayat bulmaktadır. Şöyle ki, kolektifte yaşanan sıkıntıları bu çıtaya taşıyan şey, on yılların gerçekliği olarak bürokrat çalışma tarzıdır. Bu çalışma tarzı, merkezi düzeyde bir körelme ürettiği gibi, parti içi üretimi, sorgulamayı ve doğallığında gelişimi de kısıtlamakta, memur biçiminde çalışan kadrolar üretmektedir.

İki çizgi mücadelesi adına yaşanan tıkanıklık, bugün ancak ideolojik mücadelede ısrar ile aşılabilir ve bunun seviyesini yükseltmek adına en temel ihtiyacımız MLM kavrayış düzeyimizi yükseltmekten geçmektedir.  Bunun dışındaki her burjuva yöntem MLM’ye aykırı olup burjuva otlaklardan beslenmektedir.

Bugün, gazete bürolarının basılmasından bir dizi okurumuzun tehdit edilmesine ve çözüm çağrılarının hizip açıklamaları ile çözümsüzlüğe itilmesine kadar bir dizi açık sorunla karşı karşıyayız. Bu pratiği üreten ve savunan kaynağın ideolojik mücadele yöntemleri yerine sarıldığı pratik, esas itibari ile MLM kavrayış düzeyini gözler önüne serdiği kadar, örgütsel birliğe verdiği kıymeti de deşifre etmektedir. Tam da burada Demirdağ yoldaşın, 94 tasfiyeciliği karşısındaki ideolojik mücadele ısrarını hatırlamakta, onun 94 tasfiyeciliğinden çok bu olguya zemin sunan kurum gerçekliği ile uğraştığını hatırda tutmamız gerekmektedir. Tam da böylesi bir süreçte esas olan Demirdağ yoldaşın izinden yürümek, kolektifi ilkeleri üzerinden ayağa dikmek olmalıdır.

 

(Bitti)

 

1- Mehmet Demirdağ ve “sürece devrimci müdahale” üzerine

2- Mehmet Demirdağ ve “örgütlü olmak” üzerine

3- Mehmet Demirdağ ve “darbeciliğe karşı mücadele” üzerine

48286

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Sayfalar