Perşembe Mart 28, 2024

Hay Fedai'ler yaşıyor !

ԴԱՏԱՊԱՐՏՈՒՄ ԵՆՔ ՀԱՅՈՑ ՑԵՂԱՍՊԱՆՈՒԹՅԱՆ 102 ՏԱՐԵԼԻՑԸ ! 102.YILINDA ERMENİ SOYKIRIMINI LANETLİYORUZ !

Ermeni halkının tarihi Osmanlı'lara karşı yürütülen şanlı fedai mücedeleleri ile doludur.Abdülhamid dönemi ile başlayan katliamlar İttihat ve Terakki (Birlik ve İlerleme) Partisi ile devam etmiş bir ulus ortadan,tarih sahnesinden yokedilmiştir.Yüzyıllardır yaşadıkları topraklar üzerinden soykırım ile yok edilen Ermeni halkının toprakları Osmanlı-Türk işgalcileri tarafından el konulurken,üzerine Türkiye Cumhuriyeti inşa edilmiştir.Ve buna ''biz bu cumhuriyeti sokakta bulmadık,yedi düvele karşı mücadele ederek'' kurduk,yalanı ile açıklarken bugün artık Ermeni'ler yok denecek duruma gelmiştir.Ermeni halkı adım adım yok edilirken ölüme boynu bükük değil,direnerek,mücadele ederek şehitler vererek gitmiştir.Bu yüzden Hay Fedai'ler,Osmanlı'nın korkulu rüyası olmuştur.En karanlık anlarda,ümitlerin tükendiği zamanda Hay Fedai'ler halka umut ile ışık olmuştur.Fedai'ler günümüzün Gerilla'larıdır.Halkı için canını veren,osmanlı'ya ve zulme karşı hiç bir çıkar gözetmeksizin savaşan Fedai'lerin savaşı,dağları kendilerine mesken etmişler,alınları gökyüzüne değen,yi ğit insanlardır.Halkın yiğit evlatlarından titizlikle seçilmiş Hay Fedai'ler özenle seçiliyordu.Bugünkü anlamıyla yürütülen Partizan savaşında displinleri sayesinde efsane olmuş kişilerdir.

Aradan yüz yıl geçmiş olmasına rağmen efsaneleşen Hay Fedai'ler anıları,adları,mücadele dolu geçmişleri bugün dahi unutulmamıştır.Beyrut'tan Paris'e,Paris'ten Amerika'ya kadar diaspora Ermeni'leri,tarihini unutmamış yaşlı analarımız siyah giysilerini halen üzerlerinden çıkarmayan çocuklarına Hay Fedai'lerin isimlerini vererek yaşatmaktadır.Onlar Antranik'tir,Serop'tur,Aram'dır,Nubar'dır,Vasgen'dir,Armenag'dır,Kevork'dur..

19.yyılda dünyadaki ekonomik ve sosyal gelişmeler,kendisini Osmanlı coğrafyasında da göstermiştir.Yağma,talan ve işgal altında yaşayan değişik ulus ve milliyetlerden oluşan halklarda görülen ulusal uyanış istek ve talepler,Osmanlı'ya yabancı devletler tarafından dayatılan reformlar,halkların özgürlük ve bağımsızlık istekleri her geçen gün yükselmiştir.1789 Fransız Devrimi'nin yankıları Eşitlik,Kardeşlik,Özgürlük ile krallık yıkılmış cumhuriyetin ilanı,insan hakları bildirgesinin kabul edilişi önemli gelişmeler olmuştur.Yavuz Sultan Selim'den sonra en kan emici padişah olarak tarihe geçen Sultan Abdülhamid Han Ermeni'lerin başına bela olmuştur.Krallığı döneminde Ermeni'ler en çok kırım ve katliamlara maruz kaldıkları için Kanlı Sultan olarak tarihe geçmiştir.

1870 yılları,Ermeni halkının Osmanlı yönetimine karşı gösterilen sonsuz sadakat yılları ile aşırı Osmanlı'cı yılları olmuştur.Ama 1880'li yıllardan sonra ağır şartlar altında yaşayan Ermeni halkı İtaat sadakat politikaları ile yok olacaklarını,hak elde edilemeyeceğini anladı.İnsanca yaşayabilmenin koşullarının fikirleri tartışılmaya başladı.Öncüleri Raffi,Mikayel Nalbantyan,Krikor Ardzuni,M.

Krimyan,M.Avedisyan'lar..olmuştur.Silahlı direniş fikirlerinin önderlerinden Raffi'nin devrimci düşünceleri bu dönemde etkili olmuştur.Raffi ''kutsal haç'lar yerine silah alsaydınız,kürt'ler o zaman ülkemizi yıkamaz,çocuklarımızı bizden alıkoyamazdı '',''bizim yıkılışımız,kiliseden doğdu,onlar bizim cesaretimizi ve ruhumuzu yok ettiler'',''ne zaman Dırtad kralımız tacı ve kılıcını bırakıp yerine haç aldı,o günden başlayarak onlar bizi kölelik içinde bıraktılar'' düşüncelerini savunmuştur.Krikor Ardzuni ise özgürlük ve devrimci düşüncelerle donanmıştı.Halkçı bir aydındı.Ermeni sorunu'nun çözümünü ''Osmanlı Türk diktatörlüğüne karşı Ermeni'lerin Rus'larla birlikte vermeleri gereken silahlı mücadele '' de görüyordu.

Türkiye Devrimci Hareketi,kendi tarihini açıklarken,TKP ile başladığını,Osmalı döneminde filizlenen marksist,sosyalist devrimci hareketleri görmemiştir.İlk defa Osmanlı Türkiye'sinde var olan Ermeni'ler,Bulgar'lar,Yahudi'lerin oluşturduğu guruplar,sosyalist fikirlerin yeşermesinde etkili olmuştur.Bunun sonucu olarak Taşnaksutyun ile Hınçak Parti'leri ilk önce kurulmuş,sosyalist düşünceleri savunmuşlar,birçok ülkede komünist parti'lerin kurulmasında rol oynamışlardır.Marksist klasikler ilk defa Ermenice'ye çevrilirken,Komünist Manifesto bunların başında gelmektedir.1915 Haziran ayında Beyazıt Meydanında idam edilen Hınçak Partisi üyesi 20 devrimci,İ ve Terakki hükümeti tarafından kurulan idam sehpalarında idam edilirken ''Yaşasın Sosyalizm,Yaşasın Sosyalist Ermenistan,Bizim vatanımız dünyadır'' sloganları atarak ölüme gitmişlerdir.

Ulusal Hareketler ve uyanışlar

İlk defa 1881 yılında Erzurum (Garin)'da Ermeni'ler tarafından ''Vatan Savunmacıları'' adı altında gizli bir örgüt kuruldu.Gizlice bir araya gelen Ermeni'ler kitap okuyor,tartışıyor,bildiri hazırlıyor, silah alabilmek için para topluyorlardı.Amacımıza,özgürlüğümüze ulaşmak için 1.silah 2.silah 3.silah gerek diyen,silahlanmaktan başka çare yok düşüncesini savunmuşlardır.Ermeni gençliğinin eğitilmesi,örgütlenmesi fikirleri gerekli olduğu konuşulmaya başladı.Böylece Ermeni Kurtuluş Hareketi'nin ilk devrimci gazetesi olan Armenia Gazetesi yayınlanmaya başladı.Yurt dışında çıkarılan gazete gizlice Türkiye'ye de sokuluyordu.Yurt dışında yaşayan Ermeni'lerde yurtseverlik düşünceleri oluşumunda önemli katkılar sağladı.Yurt içinde özgürlükçü düşüncenin gelişmesinde önemli rol oynarken,bugüne kadar hiç bir gazete bu kadar etkili olmamıştı.Gazetenin etkisi altında kalan Armenia okurları,devrimci bir Parti kurma konusunda karar kıldılar.İlk devrimci Ermeni Partisi olan ''Armenag Partisi''ni kurdular.Parti üyelerinin çoğu Armenia Gazetesi okuyordu.İlk Ermeni,devrimci Armenag Partisi,ayrılık ve ulusal bağımsızlık için değil,genelde reformların uygulanması istemi ile politik bir hat izliyordu.

SDHP (Sosyal Demokrat Hınçak Partisi) yine Osmanlı tarihinde kurulan ilk sosyalist örgüttür.Armenia Gazetesi'nin muhabirleri olup,Armenag Partisi'nin çalışmalarından ümitsizliğe kapılan kesimlerin,tüm ilişkilerini keserek kendi politik partilerini kurmuşlardır.1887 yılında kurulan Cenevre'de kurulan Parti yayın organı olarak,sosyalist düşünceleri savunan ''Hınçag'' adlı gazete yayınlamaya başladı.Kurucuları Avrupa'ya okumaya gelmiş,Türkiye ile hiç bir bağları olmayan burjuva ailelerinin çocuklarıydı.Osmanlı'da acı çeken Ermeni'lerin durumları onları ilgilendiriyordu.Hınçak Partisi devrimci mücadelesi ile 30 yıl var oldu ve mücadele etti.Taşnak Partisi (Ermeni Devrimci Federasyonu) 1890 yılında Tiflis'de kuruldu.Parti'nin yayın organı Troşag (Bayrak) gazetesini yayınladılar.Fedai hareketinin örgütlenmesinde önemli rol oynadılar.Bu yüzden kırımlardan uzak kaldılar.1915 Ermeni soykırımında rol almış İ ve T yöneticilerini savaş sonrası bularak cezalandırdılar.

1876 yılında tahta oturan Abdulhamıd döneminde Ermeni'ler yaşadıkları topraklar üzerinde Çerkezler ile Kürt'lerin saldırılarına maruz kalmışlardır.Hem devlete,hem de Kürt ve Çerkez'lere vergi ödemek zorunda kaldılar.Tüm bunlar Abdulhamid desteği ile olmuştur.Ermeni'lerden kesin olarak kurtulmak için devletin resmi politikası zorla islamlaştırmak olmuştur.Ermeni ulusal uyanışı her ne olursa olsun susturulacak ve yokedilecekti.Bunun için Kürt'lerden oluşan ''Hamidiye Alayları'' örgütlenmesine gidildi.Gerekçe ise Rus sınırı tehdit olarak gösterilmiş,amaç gizlenmiştir.Ermeni nufusunun en yoğun olduğu illerde devrimci faaliyetler gelişirken,Hamidiye Alayları,devrimci hareketleri yok etmek ve kırımları örgütlemek için kullanılmıştır.Hamidiye Alaylarına özel yetkiler verilmiştir. Vergi'lerden ve askerlikten muaf tutulmuştur.Silah verilmiş maaş bağlanmıştır.Kürt feodallerinin oluşturduğu bu politikaya ilk tepki Abdurrahman Bedirxan Bey'den gelmiştir.Kürt aydın ve politikacı olan Bedirxan ile bu yüzden Taşnak örgütü yöneticileri,1890 yılında Cenevre'de görüşmüşler Bedirxan'ın görüşleri Taşnak yayın organı Troşag gazetesinde yayınlanmıştır.

1894-96 yıllarında özellilkle Sasun'da başlayan kırımlara karşı Ermeni'ler direnişler örgütlemişlerdir.Kürt ve Çerkes baskılarından bıkan halk,çifte vergi ödemelere karşı çıkmışlardır.Sasun'daki bu gelişmeleri göre Hınçak ve Taşnak Partileri Fedai guruplarını bölgeye göndermişlerdir.Osmanlı'lar dış devletlere masum görünmek için bunu ''isyan'' olarak lanse etmişlerdir.Hamidiye Alayları,Topçu birlikleri ile saldıran Osmanlı'lar binlerce Ermeni'nin kanına girmişlerdir.''Gavur Ermeni'ler'' propagandası ile insanlar kışkırtılmış,binlerce kadın yaşlı,çocuk ölürken evler ateşe verilmiştir.

Ağpür Serop Paşa ;

Ahlat köyü ile 35 Ermeni kasabası,Kürt ve Çerkes talanı ve saldırılarına karşı kendi savunmaları ve halkın varlığını korumak için silahlandılar.19yyılın,son on yılında Ermeni'ler kırımlarla karşı karşıya kalınca Hay Fedai'ler,Kafkasya üzerinden Karsa geldiler.Eğer Fedai'ler gelmemiş olsaydı,halkın hepsinin ölümü kaçınılmazdı.Ağpür Serop köylere 2/3'lü guruplar halinde dağılarak yerleşti.Kanlı sultan Abdülhamid'in en kara günlerinde Ağpür Serop Ermeni köylüsünün tek ümidi ve kurtarıcısıydı.Özgürlük ve barış isteyen, korumasız ve yardıma muhtaç Ahlat halkı için yukarıda Allah aşağıda ise Ağpür Serop vardı.

Ağpür Serop,Ermeni tarihinin en büyük önderlerinden olan Antranik Paşa'nın yetiştirilmesinde önemli rol oynamış,aynı zamanda önderi olmuştur.Bitlis,Muş,Van yöresinde ölümler ile karşı karşıya kalan halka önderlik eden Ağpür Serop,köylülere kırımlardan kurtulmanın tek yolu silahlı direniş yoludur diyerek,halkı direnişe çağırmış ikna edebilmiştir.10 kişilik birliği ile kendini feda eylemlerine girişmiş,saldırganları püskürtmesini başarmıştır.Bu olaylar karşısında halka öz güven gelmiş,zafer haberleri bütün köyleri yayılmıştır.Abdülhamit,Ağpür Serop'un yakalanması ve fedailerin yok edilmesi için köylere ajan ve işbirlikçiler ordusunu göndermiş ,Muş ovasında kırımlar yapmakta kararlı olduğunu göstermiştir.

Bir ihbar sonucu Ağpür Serop'un Sokhart köyünde saklandığını hükümet tespit eder.Köyün yakılıp ve yıkılmaması için,köylülere savaşmamalarını ve karışmamalarını salık verir.Cesaretine sığınarak,silahlarını alır,lavaş ekmeğini sırtına bağlayarak,karda rahat yürüyebilmesi için lekanlarını ayaklarına geçirir,şafak vakti yola koyulur.Sıradan köylüymüş gibi askerlerin arasına dalar,çemberin arasından bir köylüymüş gibi sıyrılır.Askerlerin fark etmesi üzerine Ağpür Serop Nemrut dağlarına tırmanır.Avazı çıktığı kadar bağırarak,kendisinin Ağpür Serop olduğunu'' kim savaşmak istiyorsa arkamdan gelsin '' der.Kar fırtınasına dayanamayan askerler geri çekilirler.Dağın üstünde sıcak sulara ulaşan Ağpür Serop,burada bir kaç gün kalır.Yiyeceği tükenince,dağdan iner Şamiram köyünde saklanır.Geri dönünce Osmanlı katillerini cezalandırır.Ermeni işbirlikçi hainler de bu ara nasibini alır.

Halk bundan sonra Ağpür Serop'a ,Serop Paşa ünvanını layık görür ve Serop Paşa diye hitap ederler. 20 Ekim 1898 yılında Serop Paşa ile 16 kişilik bir Fedai gurubu Bitlis'ten yarım saat uzaklıkta olan Babsen köyüne gider.Hükümet haberi alınca köyü kuşatma altına alırlar.Serop Paşa telaşlanmaz.Girişlerde ve kayalık yerlerde Fedai'lerin mevzi almalarını söyler.Akşama kadar devam eden çatışmalarda,askerler ağır kayıplar verdikten sonra geri çekilmek zorunda kalır.Sasun ile Ahlat yöresinde kontrolü elinde tutan Serop Paşa'yı hükümet bir türlü tuzağa düşürmeyi başaramamıştı.Serop Paşa'nın önderliğinde artık başka guruplar da savaş yürütüyorlardı.Bunlardan en önemlisi Antranik,Kevork Çavuş,Sbanats Magar.gurupları geliyordu.Ufak askeri guruplar birleşerek ileride Batı Ermenistan'da kurulacak ordunun çekirdeğini oluşturuyordu.Guruplar içerisinde öne çıkan askerler tarafından sevilen silah zanaatının ustası olan Antranik yetenekleri savaşçı özellikleri ile tanınmaya başladı.

Ağpür Serop'u yakalayamamanın çaresizliği içerisinde olan hükümet başka yollarla çare aramaya başladı.Çevrede olup bitenler Keğaşen köyünden Ave isminde Sasunlu bir casus aracılığı ile öğreniyordu.Herzan Kürt'lerinin aşiret reisi olan Bşare Halil para ile Ave'yi kendine bağlamıştı.Bşare Halil Sasun,Muş ve Bitlis'de kötülükleri ile tanınmış ün yapmıştı.Ermeni'ler onun bu kötülüklerinden korkmuş sinmişlerdi.Ağpür Serop Geliyengüzan'da bulunduğu bir sırada aniden rahatsızlandı.

Saçları döküldü,yürürken aniden yere düştü.Zehirlendiğinden şüphelenildi.Bitkisel hayata girip yatağa düştü.Ailesinden yanında eşi Sose,oğlu Hagop iki kardeşi Mıho ve Zakar vardı.8 nöbetçi ise hazır bulunuyorlardı.Bunlardan 4'ü de Serop Paşa gibi zehirlenmişlerdi.Alay Bey ile Bşare Halil askerleri ile Serop Paşa'nın bulunduğu köyü kuşatma altına alırlar.Teslim olmazlar,yoğun çatışma çıkar.Askerleri,Serop'u Andok dağına götürmek isterler.Evden çıkışta,kardeşleri ile askerleri kurulan tuzak ile hükümet askerleri tarafından vurulur.Serop Paşa yaralı olarak yakalanır.

Bşare Halil kendi askerleri ile Serop'u yakalar ve onun başını keser.12-13 yaşındaki oğlu,Hagop'un başını da anasının yalvarmalarına aldırış etmeden,annesinin dizleri üstünde keser.Ana ise yaralanır.Köy daha uyanmadan operasyon bitmiş,Alay Bey ile Bşare Halil operasyon bitiş borusu ile birliğni toplar Muş'a geri döner.Operasyon yarım saat sürmüştür.Kara haber artık bütün köylere yayılır.Serop Paşa'nın başı kesilmişti.Hükümet zaferi kutlamak için,100 atlı ile karşılar.Serop Paşa'nın başını kazığa geçirerek Muş sokaklarında dolaştırırlar.Kutlamalar Bitlis (Pağeş),Van'a kadar uzanır Hükümet,Serop Paşa'nın kesik başını kiliseye teslim eder.Kilise papazına sepet içinde teslim edilen şehid'in başını,Episkopos Yeğişe Çilingiryan gece saat 03'de tarihte eşine az rastlanan,hüzün içerisinde düzenlenen cenaze töreninden sonra kilisenin doğu yönündeki dut ağacının altına yalnız ve insanlardan uzak olarak alnına kemikten kırmızı bir haç yerleştirerek gömer.Şehit olan Serop Paşa'nın hunharca ölümünden sonra halk ağıtlar yakmaya başlamış Antranik'ten gelecek yardımı ve intikamının alınmasını beklemektedir.

Yetiş Antranik,yetiş yardıma, / Serop şehit oluyor milleti uğruna,Tez yetiş,yetiş çabuk,kahraman gurubunla / Serop çocukları ile şehit oluyor,Yetiş Antranik,yetiş yardıma...İhbarcılığın sonu ölümdür ;

Antranik'in çok sevdiği komutanı ve değerli yoldaşının şehit düştüğü an hasta yatakta kalkamaz vaziyette yatmakta idi.Romatizma sancıları içerisinde kıvranan Antranik için Sasun yöresinin bütün tedavi yöntemleri uygulandı.Ama olumlu bir sonuç alamadılar.Bu yüzden Antranik her gün böyle yaşamaktansa ölmeyi bile yeğliyordu.Antranik'e Harutyun isminde bir fedai bakmakta idi.Cesur ve güvenilir bir fedai olan Harutyun,Antranik'in koluna girerek gezmesine hareket etmesine yardımcı oluyordu.

Sasun,Bitlis ve Muş halk kahramanı ve önderi Serop Paşa'nın kuşkulu ölümü,Antranik arkadaşları ve halk arasında üzünüt ile karşılanırken,olayın araştırılması için güvenilir insanları halk arasına gönderdiler.Olayın gizemini çözmek artık önemli bir hal almıştı.Antranik,cesur,kahraman,ölümden korkmayan birisinin nasıl olur da kurşun sıkmadan savaşmadan şehit olmuştu ? Sebebi neydi?Bütün bulgular Keğasanlı hain Ave'nin üzerinde toplanıyordu.Ali Bey-Bşare Halil ile işbirliği yaparak Serop Paşa'ya gönderilen ekmeğin içine zehir karıştırmıştı.Antranik askerleri Dano ve Harutyun ile birlikte olayın gizemini çözmek için Ave'nin evini basarlar işbirliği içerisinde olduğu Kürt lerle Ave'yi suç üstü yakalarlar.

Antranik'in hiç beklenilmeyen bir anda yaptığı baskından sonra konuşmaya başlayan Ave '' Evet ben,Serop Paşa'ya götürdüğüm o günkü ekmeğin içine zehir karıştırdım '' der.Emri ise Halil Ağa' dan aldığını itiraf eder.Evde Kürt'lerin bulunma sebebine gelince '' Antranik'i nasıl zehirleyeceğimizi kararlaştırmaya gelmişlerdi '' der.Artık olay çözülmüştü.Ave'nin eşini ve çocuklarını öldürdükten sonra,evini ateşe vererek oradan ayrılırlar.Verilen mesaj ile öldürülen Hay Fedai'lerin intikamının alınacağını,Bşare Halil'in cezalandırılması için peşinde olduklarını gösterdiler.

Serop Paşa'nın öldürülüşü Ahlat,Sasun ve Muş Ermeni halkı arasında derin üzüntüyle karşılanırken Halk önderliksiz kalmıştı.Boşluğun doldurulması için halk arasında yeni komutanın kim olacağı görüşmeleri başladı.Bazıları Kevork Çavuş,Murad,Atam,Avo,Magar,Armenag ve Antranik olma konusunda farklı düşüncelere sahipti.Her biri savaş içinde yetkinleşmiş,farklı farklı meziyetleri ile kendilerini ispatlamış,örnek davranışlar sergilemiş fedai'lerdi.Kevork Çavuş cesur bir fedai idi,ancak yönetici değildi.Kendi hakkında konuşmasını sevmeyen,ne doğum tarihi,ne de soyadı belliydi.Arkadaşları resmini çekmeseydi,belki resmi de olmayacaktı.Kevork,Ağpür Serop'un eli altında savaş taktiklerini öğrenerek büyümüştü.Çok cesurdu.Birçok çatışmalarda yetkinleşmişti.Devrimci önderliği üstlenmek istemiyordu.

1894 yılında tutuklanmış,15 yıla mahkum olmuştu.Hapiste ağır işkenceler görmüştü.20 ay hapiste yattıktan sonra birkaç arkadaşıyla tünel kazarak kaçmayı başarmıştı.Erken cezaevinden kaçma imkanı olduğu halde istememiş,yoldaş olmanın örnek davranışlarını sergilemişti.Kevork Çavuş fedailerin sorunları ile ilgilenmek istemiyordu.Fedai'lerin sorunları onun işi değildi.Alçakgönüllü emre itaat eden,bir fedai idi.Bazen köy çocukları ile topaç bile oynardı.Mütevaziydi.Kendini beğenmişlik yoktu.Kahramanlıkları ile böbürlenmeyi sevmezdi.Günlerce süren çatışmaları bir iki kelimeyle anlatır geçiştirirdi.

Murad ise hapishaneye düştüğünde hapishane müdürüne cesur cevaplar veriyordu.Hiç bir işkence ona diz çöktüremiyordu.Müdür'ün '' Murad efendi sen misin '' sorusuna, '' Evet Murad benim,fakat daha muradıma eremedim '' diye cevap veriyordu.O,osmanlı hükümetinin ermeni halkına karşı insanlık dışı tutumunu ortaya çıkarmak için,her fırsatı kullanan,korkusuz yanı ile tanınıyordu.Fedailerden bazıları Murad'ın önder olmasını isterler.Fakat o reddeder.Sebebini ise şöyle açıklar '' O ,önder Antranik'dir.O ,ölü bile olsa,onun cesedini özgürlüğe doğru savaş bayrağımızla birlikte en önde taşımalıyız '' diyerek Antranik Ozanyan'ı işaret ediyordu.

Serop Paşa'nın eli altında Sasun dağlarının yamaçlarında büyüyen,Serop'un askeri savaş teknikleri-ni öğrenen,disiplini ve öngörüsüyle şekillenen Antranik Ozanyan yüzyılın başında,Ermeni Devrimci Hareketi'nin tartışmasız önderi durumuna geldi.30 yıllık zorlu ve kanlı yolda Ermeni kurtuluş hareketinin kahramanı oldu. ( Devam edecek )

43131

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

Sayfalar