Salı Nisan 16, 2024

Her an...

Sınıf savaşımında yola çıkanlar yaşamla ölüm arasındaki ince çizgi üzerinde yürür. Yaşamla ölümü her an iç içe, beraber yaşamaya, karşılamaya hazır yürür. Hangisinin ne zaman ağır basacağını “bilemeden” yürür. Ancak bir gün mutlaka ölümle karşılaşıp tanışacağını çok iyi bilir. Devrimcilerin sonsuzluğa uzanan yolculuğunda ölümle karşılaşması sınıf savaşımının nesnel koşullarına, düşmanla yaşayacağı çatışma durumuna, mevzilenme ve konumlanmasına bağlıdır. Ancak ölümle karşılaşma anı her şeyden önce ideolojik donanıma, örgütlenme gücüne ve yürüyüşüne bağlıdır.

Demokratik halk devrimi yolunda bir yandan hiç ölmeyecekmiş gibi yaşanırken diğer yandan her an ölümün kapıyı çalacağı bilinciyle yürünür. Diyalektiğin bu bakış açısı ve yasasıyla mücadeleye, yoldaşlara, yaşamla ölüme bakmak esas alınmalıdır.

Yoldaşınla birlikte silah çatıp ateş başında yanyana siyah çaydanlık içinde demli çay yudumlarken birkaç gün, birkaç saat ya da birkaç dakika sonra sonsuzluk kucaklanabileceği bilinciyle hareket edilir. Ateş başı oturumlarda dönem dönem ideolojik eğitim yapılır. Dönemsel-günlük-anlık durumlar, görevler değerlendirilir. Tartışmalar bazen sert bazen yumuşak bir zeminde yürüyebilir. Ancak hiçbir tartışma ve konuşma yoldaşlığı kıracak, yaralayacak tarzda olamaz. Bazen sert geçen tartışma ve eleştiri üzerinden duygusal zedelenme yaşanarak yanlış yargılar taşınabilir. Ancak düşmanla girilen çatışma ve kapışma sonucunda toprağa düşen her yoldaş canı ve sözü ömür boyu unutulmayacak kadar ağır ve sarsıcı olarak hafızada kalır. İşte o zaman yoldaş kime denir? “Yoldaşlık ne demektir”in yanıtları yerli yerine oturur. Yoldaş yokluğu bilinçte sıçrama yaratır. Yoldaşlığın tarif ve açıklanmasının ne kadar zor ve derin olduğu o zaman daha iyi anlaşılır.

Kolay değil yoldaş olmak. Kolay değil yoldaşlık yapmak. Çok ağır sorumluluğu ve ciddi görevleri vardır. Derin sarsıcı maneviyatı ve asla kopmayacak bağlılığı vardır. Anlatıldığında belki tam anlaşılamayan, yeterince anlamlandırılamayan ancak yoldaş kaybı yaşandığında anlaşılır olan yoldaşlık bütün değerlerin üzerindedir. Bundandır ki yoldaş sohbeti yoldaş tartışması sözü ve anıları her şeyden daha fazla ciddiye alınarak yaşanmalıdır.

12’ler, Beşler, Üçler, İkiler ve sonsuzluğa uzanan tüm canlarımız... Yıldızlara ve kalbimize gömülen yoldaşlarımız, bizlere her şeyden önce yoldaşlık nedir, nasıl olmalı, nasıl yaşanmalıdır bunları öğrettiler. Sonra yoldaş kime denir? Anlamı, değeri, önemini nedir? Bunları öğrettiler. Büyük ve ağır bedel ödeyerek dönüşü olmayan yolda korkusuzca yürüyerek devrimin nasıl örgütlenmesi gerektiğini öğrettiler. Öğrettiklerinin ve öğrendiklerimizin ne kadar değerli, anlamlı olduğunu bilmeliyiz. Bundandır ki ne maddiyat ne sahip olunan birikim ve değerlerin hiçbirinin yoldaşlığın üstünde ve önünde olmadığı bilinciyle hareket edilmelidir. Kurduğunuz her cümlenin ifade ettiğiniz her sözün yazdığınız her kelimenin ağırlığı olduğunu bilerek yaşanmalıdır. Yoldaşlarınız artık zeytin karası ve deniz renkli gözleriyle sizlere içtenlikle bakıp gülemeyebilir. Bir süre önce yanı başınızda olan yoldaşlarınız artık yanınızda olmayabilir.

Bütün bunlardan dolayıdır ki yoldaş değeri hiçbir şeyle ölçülemez. Onu tartıya çıkaracak, ölçecek bir alet henüz yaratılmamıştır. Değerini özlemini tanımlayacak söz henüz yazılmamıştır. Hangi derin anlamlı cümleyi kurarsanız kurun. Mutlaka kifayetsiz kalır. Tanımlanmış ve tamamlanmış değildir. Kadın yoldaşlarımız can fedailerimiz Zilan-Özlem-Ekin yoldaşlarımız bizlere Beşlerin anılarını bir kez daha yaşattılar. Yok olmayan ideallerini canlarını ortaya koyarak büyütüp bizlere emanet ettiler. Munzur-Yetiş-Bakış-Orhan-Cem-Aşkın-Hakan-Ferdi-Tuncay yoldaşlarımız dünya güzeli, insan yürekli, yoldaş duruşlu kardeşlerimiz, bizlere çok ağır görevler ne yaparsak yapalım tamamlayamayacağımız sorumluluklar bıraktılar.

Komutanımız Munzur... Siyasi komiserimiz Yetiş (Ahmet), içtenliği saflığı gözlerinde eksik olmayan Cem yoldaşımızı nasıl anlatsak nasıl tanımlasak? Bilemiyoruz. Bilememenin çaresizliğini yaşatan yoldaşlarımızın her biri düşman alnında patlayan devrim öfkeleriydi. Halkın, ezilenlerin güvenilir sağlam dostları, devrimin tertemiz yoldaşlarıydı.

Komutan Munzur, kaç devrimci saldırı eyleminde yer aldı? Katılım sağladığı ilk günden toprağa düştüğü güne ve ana kadar yaşadığı gelişim ivmesini en iyi onunla savaşan yürüyen yoldaşları bilir. Hep yoldaş gözleriyle baktı. Halkına, görevlerine ölümüne bağlı kaldı. Devrime ölümüne gönüllü olan Munzur yoldaş geleceğin büyük komutan adaylarından biriydi. Duruşu, yürüyüşü güven doluydu. Onun olduğu her zorlu ortam ve her riskli yürüyüş güven doluydu. Ona bakmak ona dokunmak, yaslanmak dağlara yoldaşlara yaslanmak gibiydi. Onun yoldaş duruşuna gerilla yürüyüşüne büyük güvendik.

Yetiş yoldaş, sanatı savaş, savaşı sanat tadında yaşadı ve yaşattı. Üç farklı ve ayrı kimliği kişiliğinde buluşturan Yetiş yoldaşımız Yılmaz Güney’in dediği gibi hem “halkın sanatçısı hem de halkın savaşçısıydı” çok yönlü yeteneğine, gelişkin sanat birikimine sahipti. Ancak tüm bunlara karşın zerre kadar kibre kendini beğenmişliğe tenezzül etmedi. İnsana, yoldaşlığa yabancı ve ters olanlara değer vermedi. Alçak gönüllülüğün yoldaşı Dersim halkının sanatçısı olmayı bildi ve bunu yaşamıyla öğretti. Sanatçı olunurken savaşmayı savaşırken sanatçılığı asla elden bırakmadı. Silahı ve sazı elinde bu kadar anlam yükleyerek taşıyan insan sayısı azdır. Ellerine silahı ve sazı yakıştıran yoldaşımız hem savaşın hem de sanatın gerilla notalarını yazdı. Dersim halkının ve yoldaşlarının yüreğine sanatın notalarını gerilla renginde işledi.

En saf en temiz insan duruşu ve gözleriyle devrime bakan Cem yoldaşımız insana ait bütün değerleri özellikleri kimliğinde ve kişiliğinde taşıdı. Nazımiye’de genç yaşına karşın Kaypakkaya yoldaşla karşılaştığını, onu tanıdığını iddia eden köylünün sözlerini, cümlelerini o kadar saf ve temiz duygularla yoldaş gözleriyle gülümseyerek anlattı ki unutmak mümkün değil. O belki Nazımiyeli köylü gibi genç yaşında fiziki olarak Kaypakkaya yoldaşla karşılaşıp sohbet edemedi ancak Kaypakkaya’nın yoldaşı onun can fedaisi inançlı gerillası olmasını çok iyi bildi.

(Bir Partizan)

44549

Pusula

Pusula

Son Haberler

Sayfalar

Pusula

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Sayfalar