Cumartesi Nisan 20, 2024

Her an...

Sınıf savaşımında yola çıkanlar yaşamla ölüm arasındaki ince çizgi üzerinde yürür. Yaşamla ölümü her an iç içe, beraber yaşamaya, karşılamaya hazır yürür. Hangisinin ne zaman ağır basacağını “bilemeden” yürür. Ancak bir gün mutlaka ölümle karşılaşıp tanışacağını çok iyi bilir. Devrimcilerin sonsuzluğa uzanan yolculuğunda ölümle karşılaşması sınıf savaşımının nesnel koşullarına, düşmanla yaşayacağı çatışma durumuna, mevzilenme ve konumlanmasına bağlıdır. Ancak ölümle karşılaşma anı her şeyden önce ideolojik donanıma, örgütlenme gücüne ve yürüyüşüne bağlıdır.

Demokratik halk devrimi yolunda bir yandan hiç ölmeyecekmiş gibi yaşanırken diğer yandan her an ölümün kapıyı çalacağı bilinciyle yürünür. Diyalektiğin bu bakış açısı ve yasasıyla mücadeleye, yoldaşlara, yaşamla ölüme bakmak esas alınmalıdır.

Yoldaşınla birlikte silah çatıp ateş başında yanyana siyah çaydanlık içinde demli çay yudumlarken birkaç gün, birkaç saat ya da birkaç dakika sonra sonsuzluk kucaklanabileceği bilinciyle hareket edilir. Ateş başı oturumlarda dönem dönem ideolojik eğitim yapılır. Dönemsel-günlük-anlık durumlar, görevler değerlendirilir. Tartışmalar bazen sert bazen yumuşak bir zeminde yürüyebilir. Ancak hiçbir tartışma ve konuşma yoldaşlığı kıracak, yaralayacak tarzda olamaz. Bazen sert geçen tartışma ve eleştiri üzerinden duygusal zedelenme yaşanarak yanlış yargılar taşınabilir. Ancak düşmanla girilen çatışma ve kapışma sonucunda toprağa düşen her yoldaş canı ve sözü ömür boyu unutulmayacak kadar ağır ve sarsıcı olarak hafızada kalır. İşte o zaman yoldaş kime denir? “Yoldaşlık ne demektir”in yanıtları yerli yerine oturur. Yoldaş yokluğu bilinçte sıçrama yaratır. Yoldaşlığın tarif ve açıklanmasının ne kadar zor ve derin olduğu o zaman daha iyi anlaşılır.

Kolay değil yoldaş olmak. Kolay değil yoldaşlık yapmak. Çok ağır sorumluluğu ve ciddi görevleri vardır. Derin sarsıcı maneviyatı ve asla kopmayacak bağlılığı vardır. Anlatıldığında belki tam anlaşılamayan, yeterince anlamlandırılamayan ancak yoldaş kaybı yaşandığında anlaşılır olan yoldaşlık bütün değerlerin üzerindedir. Bundandır ki yoldaş sohbeti yoldaş tartışması sözü ve anıları her şeyden daha fazla ciddiye alınarak yaşanmalıdır.

12’ler, Beşler, Üçler, İkiler ve sonsuzluğa uzanan tüm canlarımız... Yıldızlara ve kalbimize gömülen yoldaşlarımız, bizlere her şeyden önce yoldaşlık nedir, nasıl olmalı, nasıl yaşanmalıdır bunları öğrettiler. Sonra yoldaş kime denir? Anlamı, değeri, önemini nedir? Bunları öğrettiler. Büyük ve ağır bedel ödeyerek dönüşü olmayan yolda korkusuzca yürüyerek devrimin nasıl örgütlenmesi gerektiğini öğrettiler. Öğrettiklerinin ve öğrendiklerimizin ne kadar değerli, anlamlı olduğunu bilmeliyiz. Bundandır ki ne maddiyat ne sahip olunan birikim ve değerlerin hiçbirinin yoldaşlığın üstünde ve önünde olmadığı bilinciyle hareket edilmelidir. Kurduğunuz her cümlenin ifade ettiğiniz her sözün yazdığınız her kelimenin ağırlığı olduğunu bilerek yaşanmalıdır. Yoldaşlarınız artık zeytin karası ve deniz renkli gözleriyle sizlere içtenlikle bakıp gülemeyebilir. Bir süre önce yanı başınızda olan yoldaşlarınız artık yanınızda olmayabilir.

Bütün bunlardan dolayıdır ki yoldaş değeri hiçbir şeyle ölçülemez. Onu tartıya çıkaracak, ölçecek bir alet henüz yaratılmamıştır. Değerini özlemini tanımlayacak söz henüz yazılmamıştır. Hangi derin anlamlı cümleyi kurarsanız kurun. Mutlaka kifayetsiz kalır. Tanımlanmış ve tamamlanmış değildir. Kadın yoldaşlarımız can fedailerimiz Zilan-Özlem-Ekin yoldaşlarımız bizlere Beşlerin anılarını bir kez daha yaşattılar. Yok olmayan ideallerini canlarını ortaya koyarak büyütüp bizlere emanet ettiler. Munzur-Yetiş-Bakış-Orhan-Cem-Aşkın-Hakan-Ferdi-Tuncay yoldaşlarımız dünya güzeli, insan yürekli, yoldaş duruşlu kardeşlerimiz, bizlere çok ağır görevler ne yaparsak yapalım tamamlayamayacağımız sorumluluklar bıraktılar.

Komutanımız Munzur... Siyasi komiserimiz Yetiş (Ahmet), içtenliği saflığı gözlerinde eksik olmayan Cem yoldaşımızı nasıl anlatsak nasıl tanımlasak? Bilemiyoruz. Bilememenin çaresizliğini yaşatan yoldaşlarımızın her biri düşman alnında patlayan devrim öfkeleriydi. Halkın, ezilenlerin güvenilir sağlam dostları, devrimin tertemiz yoldaşlarıydı.

Komutan Munzur, kaç devrimci saldırı eyleminde yer aldı? Katılım sağladığı ilk günden toprağa düştüğü güne ve ana kadar yaşadığı gelişim ivmesini en iyi onunla savaşan yürüyen yoldaşları bilir. Hep yoldaş gözleriyle baktı. Halkına, görevlerine ölümüne bağlı kaldı. Devrime ölümüne gönüllü olan Munzur yoldaş geleceğin büyük komutan adaylarından biriydi. Duruşu, yürüyüşü güven doluydu. Onun olduğu her zorlu ortam ve her riskli yürüyüş güven doluydu. Ona bakmak ona dokunmak, yaslanmak dağlara yoldaşlara yaslanmak gibiydi. Onun yoldaş duruşuna gerilla yürüyüşüne büyük güvendik.

Yetiş yoldaş, sanatı savaş, savaşı sanat tadında yaşadı ve yaşattı. Üç farklı ve ayrı kimliği kişiliğinde buluşturan Yetiş yoldaşımız Yılmaz Güney’in dediği gibi hem “halkın sanatçısı hem de halkın savaşçısıydı” çok yönlü yeteneğine, gelişkin sanat birikimine sahipti. Ancak tüm bunlara karşın zerre kadar kibre kendini beğenmişliğe tenezzül etmedi. İnsana, yoldaşlığa yabancı ve ters olanlara değer vermedi. Alçak gönüllülüğün yoldaşı Dersim halkının sanatçısı olmayı bildi ve bunu yaşamıyla öğretti. Sanatçı olunurken savaşmayı savaşırken sanatçılığı asla elden bırakmadı. Silahı ve sazı elinde bu kadar anlam yükleyerek taşıyan insan sayısı azdır. Ellerine silahı ve sazı yakıştıran yoldaşımız hem savaşın hem de sanatın gerilla notalarını yazdı. Dersim halkının ve yoldaşlarının yüreğine sanatın notalarını gerilla renginde işledi.

En saf en temiz insan duruşu ve gözleriyle devrime bakan Cem yoldaşımız insana ait bütün değerleri özellikleri kimliğinde ve kişiliğinde taşıdı. Nazımiye’de genç yaşına karşın Kaypakkaya yoldaşla karşılaştığını, onu tanıdığını iddia eden köylünün sözlerini, cümlelerini o kadar saf ve temiz duygularla yoldaş gözleriyle gülümseyerek anlattı ki unutmak mümkün değil. O belki Nazımiyeli köylü gibi genç yaşında fiziki olarak Kaypakkaya yoldaşla karşılaşıp sohbet edemedi ancak Kaypakkaya’nın yoldaşı onun can fedaisi inançlı gerillası olmasını çok iyi bildi.

(Bir Partizan)

44564

Pusula

Pusula

Son Haberler

Sayfalar

Pusula

"Uyuşturucu Hazır Taslaklar" ve Devrimci Eğitim…

Yaşadığımız coğrafyanın sosyal, siyasal ve ekonomik çelişkileri ezilenlerin dünyasını dev bir bataklığa döndürürken, fabrikalarda işlenen, madenlerden sökülen ve günden güne biriken emekçi sınıfların ve ezilen ulusların mücadelesi, heybesinde önemli ve kritik bir sorunlar yığınını da barındırmaktadır.

TKP/ML’ye bağlı komiteler ve Komsomol’dan “hizip” tartışmasına karşı ortak açıklama:

Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist (TKP/ML)’ye bağlı Ortadoğu Bölge Komitesi, Türkiye Marksist Leninist Gençlik Birliği (TMLGB), Kadın Komitesi, Enternasyonal Büro, Geçici Yurt Dışı Komitesi (GYDK), … Komitesi “Kamuoyuna Zorunlu Açıklama” başlığıyla ortak bir açıklama yayınladı.

Devrim Kapıyı Farklı Çalabilir

Seslenebileceğim örgütsüz proletaryalardan başka kimsem yok.
Bu günkü yaşadıklarımız dün kitleleri seferber edemememizin sonucu.
Tezat bir ilişki yaşanıyor abd' yle ( ingiltere, almanya... dahil ) halklar arasında.
Bir yandan abd halklar üzerinde faşist kararlara imza atıp mağduriyetlerin, tepkilerin sayısını artırırken diğer bir yandan da aşırı solcu savaşçılarca desteklendiğini bildiği ulusalcılarla da uyum, barış içerisinde.
Normal de abd' den aşırı solcu savaşçılarca desteklenen bir hareketi terörist ilan edip savaş açması beklenir.

Kaypakkaya geleneğinin yüz akı, “genç” “asker”: Hasan Bayrak

Bir anneyi düşünün. Oğlunu arıyor…

Oğlu devrimci, oğlu Kaypakkaya’nın yoldaşı…

Gözaltına alınmış birkaç zaman önce, ama haber yok. Kapı kapı geziyor. 12 Eylül Askeri Faşist Cuntası’nın karanlık günlerinin korku duvarları kâr etmiyor, annenin oğlunu cesurca aramasına…

Sonra…

Bir morga götürüyor ve önüne bir cenaze veriyorlar. “Al, bu oğlun” diyorlar. Sımsıkı sarılıyor oğluna… Ama o an, kalbinin zayıf da olsa attığını ve teninin sıcaklığını fark ediyor.

2 Şubat…

“Herkes işini yapsın” dedi gerilla birliğinin komiseri toplantıyı bitirdi. Bitirmeden önceki son sözleri yüzü kadar net, gözleri kadar berraktı. Toplantı bitiminde mangalarına çekilen tüm gerillalar iki gündür süren ve bu akşam son bulan eleştiri-özeleştiri toplantısının muhasebesini yapmaya başladılar. Ve hepsi de “Herkes işini yapsın” sözüne odaklanmıştı. Aslında mesele bu kadar basit ama bir o kadar da karışıktı gerillalar cephesinde. Gerillalar yoğunlaşma içindeyken sözün sahibi de manganın girişindeki tüneli, gökyüzünün ferahlığına kavuşmanın sabırsızlığıyla geçti.

Partizan: “Diz çöktürme ve teslim almaya karşı güçlü bir çıkış için HAYIR!”

Yaklaşan referanduma ilişkin bir açıklama yapan Partizan, “HAYIR” diyeceğini duyurdu. “HAYIR’ı kitlelerin kendine güvenini ve umudunu faşizme karşı yeniden yeşertme ve egemenlerin kaosunu böyle derinleştirme aracı olarak kullanacak, Cizre bodrumlarında 150’ye yakın insanla yakılarak katledilen Mehmet Tunç’un ‘Teslim olmayacağız, diz çökmeyeceğiz’ çığlığını ‘Diz çökmeyeceğiz, HAYIR’ diyerek taşıyacağız” diyen Partizan’ın açıklaması şu şekilde:

Diz çöktürme ve teslim almaya karşı güçlü bir çıkış için HAYIR!

Öğrenmeyi öğrenmek...

Nerede ve nasıl bir (işçi-semt-kadın-gençlik-gerilla-dkö-basın-enternasyonal) faaliyet yürütülecekse onun görev ve sorumluluklarını layıkıyla ve hakkıyla yerine getirilmesi için gerekli olan bilgileri elde etmeye başlayarak işe başlamalıyız. Rastgele bir biçimde “Nerede-ne iş olursa”, “her işi yaparım” gibi amatör tarzda bir anlayış ve yaklaşımla işler yapılamaz.  “Her işi yaparım” iddiası elbette devrimin sorumluluklarına ve görevlerine yaklaşım açısından önemlidir, ama sadece ilk adım olarak...

Aliboğazı direnişinin ortaya çıkardığı görevler

Aliboğazı direnişi halk ordusunun savaş tarihinde ayırt edici önemli bir yer tutmaktadır. ALİBOĞAZ direnişi Seyfi Batar yoldaşların düşmanla uzun süreli çatışmaya girerek kahramanca çatışmalarıyla yarattıkları Amed-Piran (Dicle) direnişine eklenen yeni bir direniş ve savaş halkası denilebilir.

Naim Efendi'nin Hatıratı ve Talat Paşa Telgrafları

HDP İstanbul milletvekili Garo Paylan'ın Anayasa görüşmelerinin yapıldığı sırada söz alarak Meclis kürsüsünden yaptığı konuşma AKP-CHP-MHP'lilerce oluşturulan Milliyetçi Cephe tarafından lince dönüştürüldü. Tarihin en düşük, itibarsız ve onursuz milletvekilleri olarak anılacak olan bu bayların işi Saray'a biat etmek ile ellerini oylamalarda indirip kaldırmaktan başka hiçbir şey olmamıştır. Garo Paylan'ın ''1913-23 yıllarında Ermeniler, Süryaniler, Rumlar, Yahudiler kaybedildi. Büyük katliam ve soykırımlarla bu topraklardan sürüldüler ya mübadelelere uğradılar.

Faşizme Ve Tek Adam Diktatörlüğüne HAYIR!

Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da kitlelere yaşatılanlar, tam da burjuvaziye özgü despotizmin, işçi ve emekçileri ise aşağılanmanın trajedisidir.

Çeşitli milliyetlerden Türkiye ve Kürdistan halkları, son 93 yıllık tarihin içinde bunlara tanıklık etti ve yaşadı. “tek vatan - tek millet - tek bayrak - tek din, tek devlet” ırkçı-faşist-dinci politikaların cenderesi içine alındı. Salt, burjuvazi sömürüsünü rahat yapsın, palazlansın ve içinde eşitlik, özgürlük ve demokrasinin olmadığı diktatörlüğünü sağlamlaştırsın diyedir.

Tutsak Partizan Halil Şahin’in kaleminden: “Anda bizim cephedeki durum ve zayıflıklarımız”

Hiçbir vakit tam karanlık değil gece

Kendimde denemişim ben

Kulak ver dinle

Her acının sonunda açık bir pencere

vardır

Aydınlık bir pencere

Hayal edilemeyecek bir şey vardır

Yerine getirilecek bir istek

Doyurulacak açlık

Cömert bir yürek

Uzanmış açık bir el

Canlı canlı bakan gözler vardır

Bir yaşam vardır yaşam

Bölüşülmeye hazır

-Paul Elvand-

Sayfalar