Çarşamba Nisan 24, 2024

Hrant belleğimizde yasıyor...Nazaret Vartanyan

 

Hrant Dink 19 ocak 2007 tarihinde katledildi. Yaşamını mensup olduğu Ermenilerin tarihsel akıbetini kamuoyuna açmaya adamıştı Hrant… Ama Hrant’a tahammül edilemedi… Bundan dolayı Hrant katledildi..

Tabu olan Ermeni sorununun giderek toplum nezdinde bir Ermeni tarafından gündeme getirilmesini devlet yadırgıyordu… On yıllarca kamuoyundan gizemli tutulan tarihsel bir sorunun gündeme getirilmesi bağnaz devlet mayasına  ters geliyordu… Yaklaşık yüz yıl önce aynı topraklarda yaşayan bir toplumun yok edilişini gizleyen devleti sorunun ayyuka çıkması rahatsız ediyordu. Öyleki soykırım gerçekliğinin açığa çıkması mevcut devlet doktriniyle tezatlık teşkil ediyordu. Dolayısıyla devlete göre mübah olan bir tehcirin yaklaşık bir asır sonra soykırım olarak lanse edilmesi ırkçı ve dini bakımdan bağnaz olan mantalitesine ters düşüyordu…

Hrant Dink böylesi bir ortamda katledildi.  Gerçek katilleri henüz “bulunamadı”.    Her ne kadar birileri “yakalandı ve cezaevine konuldu” ise de; bunlar katliamın piyonlarıdır… Hrant’ı katleden paravanlardır…

Hrant’ın katliamı bunlar üzerinden kapatılmak istendi… Katliamı örgütleyen güç   ileri sürülen kobaylar üzerinden sorunu kamufle etmek istedi. Ama umdukları gibi olmadı.. İleri sürülen ve yakalanan piyonlar devrimci-demokrat değer yargısıyla donanmış kitleleri tatmin etmemiştir. Bunun sonucu bu kitleler tarafından Hrant’a cenazesinde sahip çıkılmıştır. Önyargılarla topluma tanıtılan ve lanse edilen Ermeni milliyetinden birinin cenazesine yüzbinler tarafından sahip çıkılması devleti bağrından vurmuştur. Hrant’a Türkiye’de sahip çıkılması dünya çapında Ermeni diasporasını da etkilemiştir. Ermeni Diasporası’ndan İsabelle Kortian “Türklerin Dink’i kucaklaması bizde deprem etkisi yaptı” diyerek bunu belirtmiştir. Ayrıca her yıl ölüm yıldönümünde anılan Hrant Dink’in gerçek katillerinin bulunması talep edilir. Bunun sonucudur ki, her mahkeme bir yıl sonra yeniden “başlar”… Ve yeniden piyonlar üzerinden “yargılanma”ya gidilir…

Gerçek katil(ler) ise mekan(ların)da  yerlerini alıyorlar.  Hatta daha üst rütbelere bile çıkarılıyorlar. Hrant’ı sağlığında tehdit eden zamanın valisi bugün yolsuzluk ve dolandırıcılık kisvesiyle İçişleri Bakanlığı’na kadar çıkartılmıştır. Yine diğer unsurlar da üst düzeyde resmi makamlara getirilmişlerdir.

Hrant’ın katliamının ardındaki perde iyice açığa çıkmıştır. Katliamda ileri sürülen kobayların bu katliamı kendi başlarına yapmadıkları gerçeği iyice deşifre olmuştur…

Bu güçler tarafından Hrant Dink’i belki katlettiler, fiziken yok ettiler; ama, O’nun toplumun belleğinde ilelebet yer almasını da engelliyemediler… O’na sahip çıkılmasına önüne geçemediler…

Malatya doğumlu olan Hrant Dink ailesiyle birlikte daha çocuk yaşlarda İstanbul’a yerleşir. İlk, orta ve lise eğitimlerini yatılı Ermeni okullarında tamamlar. İstanbul Üniversitesi Fen fakültesi Zooloji bölümünü bitirir. Bu dönem içerisinde liseyi beraber okuduğu okul arkadaşı olan Armenak(Orhan) Bakır’la beraber TKP/ML’ye sempati duyar. Armenak(Orhan) Bakır, Hrant’ın yaşamında ayrı bir yere sahiptir. Gençliklerinde beraber oldukları dönemde sosyal yaşamı paylaştığı Armenak Hrant’ı etkilemiştir. Bunun sonucu Armenak’ın şehit düştükten sonra da Hrant’ın belleğinde  özgün bir yeri olmuştur…

Hrant Dink 12 Eylül darbesi sonrası ilkokulu okuduğu Ermeni okulun yatılı yeri olan Joğvaran’ın Ermeni müdürüyle birlikte bir müddet tutuklanır ve cezaevine konulur. Cezaevinden çıktıktan sonra 12 Eylül koşullarında kapatılmak istenen Joğvaran’ın kapatılmasını engellemek için yetimhanenin yönetiminde başkan olarak yer alır. Daha sonra 1996 tarihinde AGOS adlı Ermeni gazetesini çıkarır. Hrant Dink artık kendisini Ermeni sorununa verir. Ermeni sorununun tarihsel ivmesini kamuoyuna yansıtmaya çalışır. Ancak zamanla devletin baskısına, yaptırımına ve tehdidine maruz kalır. Hakkında davalar açılmaya başlanır. İlk açılan dava 2002 yılında Urfa’da verdiği bir konferansta “Ben Türk değil Türkiyeliyim ve Ermeniyim” dediği için açılır. Üç yıl yargılandıktan sonra bu davadan beraat eder. Ayrıca hakkında üç dava daha açılır. Bunlar içerisinde en çok yankı yapan dava 13 Şubat 2004′te yayınlanan makalesiyle ilgilidir. O makalesinde yayınlanan “Türk’ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni’nin Ermenistan’la kuracağı asil damarında mevcuttur” cümlesiyle ilgilidir. 301. maddeden “Türklüğe hakaret” iddiasıyla yargılanır. Lehine verilen bilirkişi raporuna rağmen mahkeme tarafından 6 ay hapis cezası verilir. Ancak cezası ertelenir ve baskıya tabi tutulur. Ayrıca Atatürk’ün evlatlık edindiği manevi kızı olan ”Sabiha Gökçen’in anne ve babasının Ermeni olduğunu” yazması üzerine hakkında bir başka dava açılır. Henüz bu dava sonuçlanmadan hakkında bir başka dava daha açılır. Ayrıca Reuturs’a verdiği demeçte ”Evet 1915′te olan bir soykırımdı çünkü dört bin yıldır bu topraklarda yaşayan halk ve onun uygarlığı artık yoktur” diye demeç vermiştir.

Tüm bunlar sonucu Hrant Dink İstanbul valiliğince çağrılır ve tehdit edilir. Böylece Hrant Dink bir taraftan mahkeme üzerinden, diğer taraftan devletin resmi güçleri tarafından baskı ve tehdit altına alınır. Ermenilerin varlığına tahammül edememiş mutaassıp devletin örgütlediği saldırı sonucu Hrant Dink 19 ocak 2007 tarihinde öldürülür. Hrant şahsında tüm Ermeniler hedef alınmıştır.

Hrant’ın katliamı kişi bağlamında yapılmamıştır. Bizzat devlet nezdinde yapılan bir katliamdır. Dolayısıyla Hrant’ı katleden devlet kendisini yargılayabilir mi?!..    Hayır yargılayamaz!

Henüz kabullenmediği soykırımın günümüzdeki tezahürü olan cinayetin üzerine bu devlet gidebilir mi?!… Hayır gidemez!

Tarihsel olarak burjuva demokratik devrimini yapmayan ve Ermeni soykırımında, Kürt sorununda, Alevi sorununda objektif olamayan bu devlet Hrant Dink katliamında objektif olabilir mi?!.. Hayır olamaz!

Tüm bunlara karşın günümüzde Hrant’ın katliamı tarih nezdinde yargılanmaktadır. Bu gerçeklik de görülsün… Ve gün gelecek bu katliamı yapan kurum tarihin çöplüğüne atılacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

Hrant Dink’i saygıyla anıyoruz ve selamlıyoruz!

Ve Hrant’la beraber Armenak Bakır’ı, Nubar Yalım’ı, Manuel Demir’i, Hayrabet Honca’yı ve tüm devrim şehitlerini de anıyoruz ve selamlıyoruz!

Anıları yaşamımıza örnek olsun!

91558

Son Haberler

Hrant belleğimizde yasıyor...Nazaret Vartanyan

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

Sayfalar