Salı Mayıs 28, 2024

İT DALAŞINDA TARAF OLUNMAZ, SINIFIN NET TAVRI KONUR

Sınıfsal mücadele yaşadığımız coğrafyada belirleyici özellik taşıyor. Bölgemiz  Türkiye’deki örgütlü sınıf mücadelesinin seyrine göre şekil alacaktır. Ezilenlerin başkaldırışı da    göre ilerleme veya gerileme gösterecektir. Bu gerçek Kürdistan için de geçerlilik taşımaktadır.

Proletarya  partisi bu gerçeği görerek saflarını belirlemelidir. Türkiye ve Kürdistan’da sınıfsal ve ulusal  mücadele  çok önemli  ivme kazanmış durumdadır. Ulusal hareketin zikzaklarına, tutarsızlıklarına, uzlaşmacı –teslim olmacı –  eğilimlerine  bakarak hareket etmemelidir. Tüm güçlerini geleceğe dönük harekete geçirmelidir. Düşman sınıflar arasındaki çelişki muazzam boyutta, objektif şartlar devrimci duruma uygun. Sınıf tavrını net koymalı, ikircikli davranmamalıdır. Artık yönetenler eskisi gibi yönetemiyor, yönetilenler  ise eskisi gibi yönetilmek  istemiyor olması tartışmasız bütün gerçekleri ortaya koymakta  bize sinyal vermektedir.

     Ulusal harekete gelince, onlar  her şeyin altında  Kürtlere karşı bir oyun tezgâhlandığı histerisine kendilerini çok derinden kaptırmış durumdalar.

 Hele ki, batan gemiyi kurtarma gibi bir espriyi düşünmek  dahi sınıfa ve Kürtlere ihanettir. Çeşitli komplo teorileriyle  siyaset yapılamayacağı bir  gerçektir. Şimdilik gelişmelere bakılacak olunursa  ulusal hareket yani, PKK Gezideki   olumsuz tavrını  sürdürmek niyetinde. Cemil Bayık’ın açıklamaları, ardından yapılan yolsuzluğun üstünü örtmek için Abdullah Öcalan  ve eş başkanların boy boy resmini  medyada yayınlamaları bunu gösteriyor. Kürtlere şirin gözükmek, Pisliklerinin  üstünü  örtmek için PKK’yi kullanmaya kalkmaları  iğrenç bir tablonun ön yüzüdür. Çözüm sürecinden bahsediliyor, hangi çözümler yasandı da biz göremedik. Ne kendimizi ne de Türkiye ve Kürdistan  halklarını kandırmaya hakkımız var. Bataklığa gırtlağına kadar batmış bir devlet, bataklıktan kurtulmak için Kürtlere sarılıyor. Tıpkı denize düşenin yılana sarılması gibi...

Burada  bize düşen görev -Ulusal harekete tutarlı olmalarını, faşizmle uzlaşmacı  olmamalarını, can kurtarma simidi  görevini üstlenmemelerini söylemek, devrimden, sosyalizmden yana tavır koymalarını, düşmanı koruyucu kalkanlıktan vaz geçmelerini istemektir. Bu tavır  ulusal hareketi bize daha çok yakınlaştırır. Bazı arkadaşlarımızın  “eleştirelim ama incitmeyelim aksı halde PKK ve Kürtler bizden uzaklaşır” mantığı sakattır ve de sapmadır.  Sınıfın çıkarlarına  zarar vermekten başka da işe yaramaz.

   2013 Dünyada, bölgemizde Türkiye ve Kürdistan’da  sınıf mücadelesinde   eskiye nazaran önemli sıçramalar yarattı. Özellikle  ülkemizde devrimci dalgalanmada son otuz yılın en niteliksel sıçramasına yol açtı.

Ortaya  çıkan bu değişim devrimci harekette ve  Maoistler de  önemli   dersler çıkarmaya, yeniden  mücadele biçimlerini gözden geçirmeye yol  açtı. Bu aynı zamanda örgütlemeler üzerinde de değişikler getirdi. Yeni silah ve mücadele  metotları  uygulamaya konulmasına yol açmış oldu. Kabul etsek de etmesek de gerçek olan budur.

   Aralık ayı devrimci güçler için gayet iyi şeylere sahne oluyor. Düşman sınıflar arasındaki çelişki giderek daha da artarak, dozajını yükselterek  devam ediyor. Düşman sınıflar arasındaki çelişkinin esasını uzlaşmazlık oluşturmaktadır. Aralarındaki birlik  ve uzlaşma geçici göreceli ve de izafidir. Çatışma, dalaşma, çıkar savaşları esas ve  mutlaktır. Öncelikle bu gerçek görülmeli, saflar ona uygun belirlenmelidir. O zaman doğru mevzilenmeler yaratılabilinir.

    Düşmanlar arasındaki çelişkiler tabi ki  devrimin yararına ve çıkarına uygun kullanılacaktır. Bu siyaset de bir sanattır. Siyasetin bir üst aşaması alan savaşta ise siyaset sanatıdır. Eğer ki  sınıfın siyasetine uygun davranılacaksa ona hizmet esas alınacak ise  düşmanın içinde bulunduğu durumu da iyı görüp tahlil etmek gerekir. Düşmanla –baş düşmanı da iyı tahlil etmek gerekiyor. Düşmanlar arasındaki İT DALAŞINDA TARAF OLUNAMAZ. AKSİNE  ASIL OKUN KİME  YÖNELTİLMESİ GEREKTİĞİ BELİRLENİR VE DÜŞMANLARIMIZIN DAHA FAZLA PARÇALANMASI; KENDİ ARALARINDA DALAŞMALARI SAĞLANIR Kİ BU DEVRİM GÜÇLERİNİN YARARINADIR. BIRAKIN YESİNLER  BİRBİRİNİ İBLİSLER; KAN EMİCI  SÖMÜRÜCÜLER HALKLARIMIZ GERÇEKLERİ GÖRSÜN, TANIK OLSUN, NASIL KANDIRILDIĞNI, ALDATILDIĞINI BİLSİN. Bırakalım Faşizm ve onun koruyucu kollayıcı efendileri birbirlerinin kirli çamaşırlarını ortaya döksünler. Yesinler birbirini /Kurdun kendi kendini yiyip  bitirdiği gibi yesinler. Bize düşen görev Devletin kendisine yönelmektir, devleti hedefimize koymaktır. Gerisi bizi  alakadar etmez. Biz önümüze koyduğumuz hedefe kilitlenmeliyiz. Bizi devrime, demokrasiye, özgürlüğe  götürecek yol sosyalizm ve de komünizm yoludur.

    Önüne devrim, demokrasi, sosyalizm ve özgürlük, Komünizm ve de insanlığın özgürlüğü hedefini koyamayanlar küçük hedeflere hiç mi hiç ulaşamazlar. Nasıl ki; küçük şeyleri  önemsemeyip, büyük hedeflere ulaşamayanlar gibi...!

  İktidar çatırdıyor  durum oldukça iyi Parlamento ahırında  edilen bokun  kokusu her tarafı sardı sarmaladı. Kabinede on bakan  değiştirildi. Erdoğan kendini ve iktidarını koruma telaşında çırpınıyor. Varsın kaybetme telaşında çırpına dursunlar. Onlara acıyan, kol kanat gerip destekleyen alçaktır ve de sermayeye emperyalizme hizmet etmektedir. Adı ne olursa olsun; ister devrimci, ister Kürt özgürlük hareketi olsun, isterse adı sosyalist-komünist olsun  kim ki pragmatik davranışsa  davransın  bütün katliamlara, sömürüye, Kürt ulusu üzerindeki şoven, ırkçı baskıya, sorgusuz sualsiz yok etmelere  ortak olacaktır. Bu işin hınkı mınkı yoktur artık. Açıkçası düşmanın ayağının altındaki kum artık beton tutmaz. Halkımız, devrimciler, komünistler, Kürt halkı, Türk halkı, Laz’ı, Ermeni’si, Çerkez’i-Arap’ı, Alevi’si-Sünni’si, Hristiyan’ı Müslümanı, İnananı –inanmayanı  hepsi ama hepimiz bu faşist devlete topyekûn başkaldırmalıyız. 2014yılına günler kala  şapkamızı önümüze koyup iyi ama çok iyi düşünmeliyiz. Özgür Geleceğe  umut taşıyorsak, taşıyacaksak eğer doğru  hedefler önümüze koymalıyız, doğru hedeflere yönelmeliyiz.

    

Büyük Metropollerde, Şehirlerde halk sokaklara, Barikatlara, Varoşlarda  direnişe çağrılmalı  dağlarda  savaş yükseltilmeli, devrim, demokrasi özgürlük esas alınmalıdır. Van’da Kürt halkı soğuktan donarken  Apo’nun resimleriyle, bin bir sanal fantezilerle uğraşmak Kürdistan’a, Kürtlere bir şey getirmez. Tüm Türkiye ve Kürdistan sokaklara, dağlara, savaşa yürümelidir. Hiç kimsenin devrimi saptırmaya, hedef şaşırtmaya, bir daha  bizi aldatmaya hakkı ve de hakları yoktur. Gerillalar dağlara  da  halk savaşına yönelmelidir.

 

    Şiarımız Bu Daha Başlangıç Mücadeleye devam demeliyiz. Ve de Her Yer Taksim Her Yer Direniş Demeliyiz.

    Devlet erki olan; yasamaya, yürütmeye, yargıya  toptan karşı çıkmalı, bunun bizi değil faşizmi temsil ettiğini  alenen açıklamalıyız. Hepinizin Allah belasını versin dememeliyiz. Aksine sizin belanızı biz vereceğiz demeliyiz. Hesap soracağız demeliyiz! Demeliyiz…

    Yeni bir yıla girerken tüm yoldaşlarımın, devrimcilerin, Kürt, Türk, Laz, Ermeni, Çerkez, Arap, Poşa, Çingene vb. vb. ezilen halklarımızın mücadelesinde başarılar  diliyorum. Yaşasın Dünya halklarının emperyalizme, faşizme ve her türlü  gericiliğe karşı mücadelesinde başarı dileklerimle  diyorum... Hepinize sevgi ve saygıyla selamlarımı yolluyor, hasretle öpüyor 2014 de buluşmak dileğiyle diyorum...

   HASAN   AKSU.

  26-12-2013

 

95885

İT DALAŞINDA TARAF OLUNMAZ, SINIFIN NET TAVRI KONUR

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.

Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...

Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II

II.Bölüm:

Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler… 

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

Sayfalar