Salı Nisan 16, 2024

"Kaypakkaya, devrimin kutup yıldızı, direnişimizin meşalesidir!"

"Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın faşist cellâtlar tarafından Amed Zindanı’nda katledilmesinin üzerinden 43 yıl geçti. Faşist diktatörlük, önder yoldaşı fiziken imha ederek ondan duyduğu büyük korkuyu ilan etmiş ve böylece onun düşüncelerini yok edebileceğini düşünmüştür.

Ancak Kaypakkaya, gerek işkence tezgâhlarında sergilediği 90 günlük destansı direniş gerekse de girdiği açık siyasi hesaplaşma ile düşmanı bozguna uğratmıştır. Kaypakkaya, faşizme kendi kalesinde komünist bir devrimcinin takınması gereken tavrı takınarak, büyük bir yenilgi yaşatmış ve ülkemiz devrimci hareketinde “ser verip sır vermeyen” direniş geleneğinin ilk köşe taşını döşemiştir!

Önder yoldaş, ’68 devrimci gençlik hareketinin yarattığı fırtına içinde, Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan ile birlikte ipi ilk göğüsleyenlerden oldu! Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan’la Türkiye devrimci hareketinin, revizyonizme ve parlamentarizme karşı buzu kıran, yol açan ’71 silahlı devrimci çıkışına önderlik edenlerdendi.

Bir farkla ki; o komünist bir devrimciydi!

Onun perspektifi, proletaryanın bilimsel ideolojisinin rehberliğinde, demokratik halk iktidarından sosyalizme, oradan komünizme giden yolu ve nihayetinde komünist bir toplumu kapsıyordu. Bundandır ki; vücudunun parça parça kesilip sır istendiği 90 günlük işkencede kendini bir komünist olarak savundu, siyasi fikirlerinin sonuna kadar arkasında durdu. Devamında mahkeme kürsüsünde fikirlerini ilan ederek faşist diktatörlüğe meydan okudu."

Açıklamada Kaypakkaya'nın 71 silahlı devrimci çıkışı içinde yer aldığına değinilerek onun içinde de bir kopuşu ifade ettiğine dikkat çekildi

"Kaypakkaya, 24 yıllık kısacık ömrüne sığdırdıklarıyla bugün hala biz ardılları için büyük bir bilgi kaynağı olmayı sürdürmektedir! Onun araştırma-inceleme yöntemi, öğrenme azmi; kendini sürekli geliştiren, ileri taşıyan özellikleri, çalışkanlığı ve mütevazı duruşu; işçi sınıfı ve emekçi yığınlara duyduğu sarsılmaz inanç hala rehberimiz olmaya devam etmektedir!

Kaypakkaya, “kırmızı ışık altında gitar çalmanın yasak olduğu” koyu karanlık faşizm koşullarında, ihtilalci çizgisinden ve cüretinden, davaya olan bağlılığından ödün vermedi.

Önder yoldaş, tüm enerjisini, yeteneklerini, devrimin olanakları ve gelişimi, bunun yol ve yöntemleri için harcadı! Ülkenin sosyo-ekonomik yapısı, devletin niteliği, devrimin yol ve yöntemleri, devrimin önder ve temel gücü, kurmay örgütü; devrimci zor ve bu çerçevede silahlı mücadele ve alacağı biçimler; Kemalizm, milli mesele ve daha bir dizi başlıkta ortaya koyduğu tezler bu karakterinin birer ürünüdür!

Kaypakkaya, dönemi içinde henüz gündeme bile gelmeyen pek çok konuda çığır açacak analizler yapmış, ’71 silahlı devrimci çıkışı içinde bir kopuş olmuştur! Bu bağlamda Kaypakkaya, devrimin temel ve güncel sorunlarına yönelik ortaya koyduğu yol haritasıyla ülkemiz devrimin kutup yıldızı olmuştur!

Faşist diktatörlüğün, onu “ihtilalci komünizm bu topraklardaki en tehlikeli temsilcisi” olarak görmesi bundadır!

Aradan geçen 43 yıla rağmen onun resimlerini taşıyanlara, onu savunanlara kesilen cezaların duyulan düşmanlığın nedeni budur!"

T. Kürdistanı'nda yaşanan abluka ve yasaklara dikkat çekilen açıklamada, Erdoğan'ın "ya baş eğeceksiniz ya baş vereceksiniz" sözlerine atıfta bulunularak Kaypakkaya'dan dörtlere ve haki karer'e direniş çizgisinin altı çizildi:

"Baş verecek ama baş eğmeyeceğiz!

Faşist diktatörlük, Türk, Kürt uluslarından ve çeşitli milliyet ve mezheplerden emekçi halkımızın gelişen mücadelesini bastırmak adına katliamlar eşliğinde büyük bir kuşatma ezme ve saldırı furyası başlatmıştır.

T. Kürdistanı’nın dört bir yanında Kürt halkının büyüyen direnişi karşısında düştüğü aczi, gözaltı, tutuklama ve faşist ablukalar ile katliamlarla bastırmaya ve yok etme çalışmıştır! Devşirdiği, besleyip büyüttüğü, cihatçı çetelerle, emekçi halkımızın büyüyen mücadelesine set vurmaya, onları korku iklimi için teslim almaya yönelmiştir!

Amed Sur’dan Cizre’ye, Silvan’dan Yüksekova ve Nusaybin’e Kürt halkının öz yönetim talebine karşılık tam da katliamcı niteliğine uygun bir şekilde, ilçeler ve mahalleler ablukaya alınmış, sokağa çıkma yasakları ile darbe dönemlerini aratmayacak uygulamalar yaşama geçirilmiş, direniş bölgeleri tank ve savaş uçaklarıyla bombalanarak taş üstünde taş bırakılmamıştır!

Tüm bunlara paralel bir şekilde işçi sınıfı ve emekçi yığınların her türlü demokratik hak ve özgürlük talebine de azgın bir devlet terörü şiddeti ile karşılık vermiştir!

Karşı devrimci zor, coğrafyamızın dört bir yanında; Kürt halkının, yurtsever, devrimci, ilerici güçlerin sokak ortasında infaz edilmesi, gözaltına alınarak tutuklanmasıyla gemi azıya almıştır! Faşist iktidar, tüm organları ve silahlı gücüyle, Kürt ulusu başta olmak üzere işçi ve emekçilerin dinmeyen öfkesini teslim almaya yönelmiştir. Bugün sınıf mücadelesinin aldığı biçim, Kaypakkaya yoldaşın 43 yıl önce devrimci zorun gerekliliğine dair tezlerin doğruluğunu bir kez daha ispatlamaktadır! Faşist karşı devrimci şiddete karşı en etkili yolun devrimci şiddetten geçtiği bugün açık bir örnek olarak karşımızda durmaktadır!

Başkanlık ve padişahlık hayalleri ile yatıp kalkan R. T. Erdoğan’ın “ya baş eğeceksiniz ya baş vereceksiniz” sözleri faşist cellâtların parolası olmuştur.

Kaypakkaya yoldaş, tam da böylesi bir süreçte “ser verip sır vermeyen”, diz çökmeyen, baş eğmeyen duruşu ile yol göstermeye devam etmektedir! Önder yoldaşın direnişi, “baş eğeceksiniz”diyen cellâtlara karşı bilincimiz, ilham kaynağımız ve meşalemiz olmayı sürdürmektedir!

Türk hâkim sınıflarının, Osmanlı’dan devraldığı imha, inkâr ve asimilasyona karşı Türk milliyetinden bir devrimci olarak mücadeleyi büyüten ve 18 Mayıs 1977’de katledilen Haki Karer; teslimiyete ve ihanete, karanlığa karşı bedenlerini ateş topuna çeviren Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Necmi Öner ve Mahmut Zengin’de, “baş eğmeyip baş vererek”, 1982’nin 18 Mayıs’ında yine Amed zindanında adlarını tarihin onurlu sayfasına kazıyarak ölümsüzleşmiştir!

Dörtler’in yaktığı ateş bozkırı tutuşturmuş ve Kürt halkının bugün faşizme kan kusturan isyanına dönüşmüştür.

Açıklama şu sözlerle sona eriyor:

"Önder yoldaşın 43 yıl önce göklere çektiği kurtuluş bayrağı, yüzlerce şehitle birlikte, 21 Ekim’de Dersim Ovacık Şahverdi’de son mermisine ve son nefesine kadar direnen halk savaşçıları Cengiz İçli, Hakan Çakır ve Özgüç Yalçın’ın ellerinde büyümüş; 6 Mayıs gecesi Dersim Geyiksuyu’nda son mermisine kadar çarpışan Haydar Arğal ve Murat Akgöz’ün elinde kızıla boyanmıştır!

Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın çağrısı, sınıf mücadelesinde çatışma ve direnişin, hesaplaşma ve kopuşun en fazla yaşandığı alanlaradır!

Kaypakkaya’nın çağrısı, işçi sınıfı ve geniş emekçi yığınlarla daha fazla buluşma ve onları örgütleme çağrısıdır! Önder yoldaşın çağrısı halkımıza yönelen her türlü saldırıya anlayacağı dilden yanıt verme çağrısıdır!

PARTİZAN  MAYIS 2016"

44441

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Partizan'dan

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar