Pazartesi Haziran 3, 2024

Kim getirdiyse O Götürecek

ABD emperyalistlerinin BOP çerçevesinde ılımlı islam projesiyle bölgede koçbaşı olarak kullanılmak için iktidara getirilen RTE ve AKP si zor günler yaşıyor.2000 li yılların başlarında ABD emperyalistleriyle karşılıklı çıkar ilişkilerinde bahar havası yaşayan RTE ve AKP si orta doğu  politikasında tam hizmetten/işbirliğinden kaytarınca ,başka bir deyişle de bazı politikalarda/uygulamalarda ABD emperyalistlerine ters düşünce efendilerinin gözlerinden de düştüler.

 Arap baharı denilen halk ayaklanmalarında Suriye de ki halk ayaklanmasının rejimin askerlerinin süngüleriyle bastırılınca cihadistler tarafından silahlı kalkışmalar başlatıldı. BOP çerçevesinde enerji kaynaklarının ve enerji nakil yollarının denetimini elde etmek ,daha doğrusu bu politika çerçevesinde orta doğu yu yeniden dizayn etmek isteyen ABD  Suriye deki karışıklığa bölgedeki uşağı devletler vasıtasıyla müdahale etmeyi seçti.Suriye de Beşar Esad ı iktidardan düşürme eylemine Kuzey Afrika dan ,Libya dan  tutalım Afganistan a kadar olan bölgelerden ne kadar islami cihadist varsa silahlarıyla uçaklarla taşınarak Suriye ye getirtildi.Yine Avrupa nın çeşitli ülkelerinden getirilenler  Türkiye de eğit donat projesiyle silahlandırıldıktan sonra sınırlardan  Suriye ye götürüldüler.Para Katar ve S. Arabistan dan silahlar ve cihadistler de Türkiye üzerinden taşındı.Yüzlerce tır silah Türkiye üzerinden gitti.

Rusya ve İran ın B. Esad ın yanında savaşa katılmasına kadar işler iyi gidiyordu. İslami cihatçılar Irak ve Suriye nin hakimiyet kurdukları bölgelerinde islam devletini ( IŞİD) bile ilan ettiler.Süreç içerisinde sınırlarını genişletmek,hakimiyetlerini arttırmak için saldırılarını arttırdılar. Orta doğu da hiçbir devlet bunlarla karşı karşıya gelmek istemiyordu. IŞİD ele geçirdiği yerlerde orta çağ usulü katliamlar uyguluyor,kafa kesiyorlardı.

Işid in dalga dalga gelen bu saldırıları ilk defa Kuzey Suriye de Kürtlerin direniş kayalarına çarparak parçalandı.Tarihte eşine az rastlanır ikinci bir Stalingrad savunmasıyla KOBANİ de ışid çeteleri bozguna uğratıldı.Kürtler direngen,savaşçı ve örgütlü ,hatırı  sayılır bir güç olarak ortaya çıktılar.Rusya nın Esad rejiminin yanında yer almasına karşılık olarak ABD de Kürtleri yanına aldı. Işid e  karşı savaşta her türlü silah ve techizat yardımı yapmaya başladı. Omurgasını YPG nin oluşturduğu QSD  ABD nin havadan desteğiyle Işid her alanda yenşlgiye  uğrattı .Işid in  başkenti  Rakka yı  çetin bir kuşatmadan sonra aldı.Bir anlamıyla orta doğu halklarına zulüm eden  ışid belasının sonunu hazırladı.Bu süreçte ABD hep YPG yi destekledi, yanında oldu.Daha doğrusu Suriye politikasında Rusya nın B. Esad ın yer almasından  dolayı ABD de Rojava da özerklik ilan eden Suriye Kürtleri nin  yanında yeraldı.

Kürt politikasında imha ve inkardan başka politikası olmayan daha doğrusu Kürtler konu olunca kırmızı görmüş boğa gibi hareket eden RTE ve AKP si  ABD efendilerinin YPG ye silah ve techizat vermesini bir türlü kabullenemedi. ABD nin Kürtlere yaptığı silah,zırhlı araç yardımlarını her platformda gündeme getirdi.ABD ile ilişkilerini hep Kürtler üzerinden dizayn etmeye çalıştı.Kendisini iktidara getirenin ABD emperyalistleri olduğunu unutarak (göstermelik ,iç kamuoyuna da olsa ) anti Amerikancılığa soyunmaya kalktı.

Halbuki şu andaki iktidarını/cennetini ABD ye borçlu olduğunu bilmez, olamaz.Kaldı ki  tüm AKP kadroları da geçmişin  Komünizmle mücadele derneği üyeleridir. İsmail Kahraman, Abdullah  Gül,Mehmet ALİ Şahin  ve  diğerleri...68 olaylarında Amerikan emperyalizmine karşı/6.filo ya karşı eylem yapan devrimcilere saldıranlardır. Devrimcileri Kanlı Pazar da katledenlerdir.

ABD nin Kürtlere yardımlarını bahane ederek Suriye politikasında ABD ile ayrı kulvarlarda yürümenin ardından , uçağını düşürmekle böbürlendiği Rusya ya dümeni kırmak ,Putin le sarmaş dolaş olmak ABD nin  RTE ve AKP ye dirsek çevirmesine neden oldu.ABD ile olan ilişkileri düzeltmek için öncelikle  RTE kendisi  ABD ye gitti.,ardından başbakanını gönderdi.

Ama nafile...

Zor günler yaşıyor demiştik ya . Bu birincisi

Sıkıştığı ikinci konu ,

ABD nin İran a uyguladığı ekonomik ambargonun delinmesi konusudur.Bizler emperyalistlerin mazlum halklara yönelik ambargoların delinmesinden yana oluruz.Doğru olan emperyalıstlerin ambargolarını tanımamaktır.Ama  RTE nın ve AKP nin yaptığı bu ambargoyu doğru bulmayarak delme değil , arkadan dolanarak ve kişisel çıkarlar sağlanarak yapılan bir iş.Ambargoyu delme konusunda görev alan  İran lı iş adamı Reza şimdi ABD de yargılanıyor. Reza Türkiye de işbirliği yaparak ,rüşvet dağıttığı bakanları,RTE ve çevresini sayıp duruyor.

Yani RTE kendisine iktidar yolunu açan ABD ye yanlış yaptı.

Sıkıştığı bir diğer konu,

RTE ve  yakınlarının kara para aklama  ve rüşvet paralarının Man adasına gönderilmesini CHP genel başkanı  kIlıçdaroğlu mecliste belgeleriyle açıkladı.

RTE nin istifası isteniyor.

Orduyu ve yargıyı denetimine alan RTE ve AKP si KHK le ülkeyi istediği gibi yönetiyor.Her türlü baskı , şiddet ve katliamı uyguluyor.

RTE ve AKP nin her türlü rüşvet, yolsuzluğa bulaştığı net bir şekilde ortaya çıkmış durumda.Yani ne kadar red etse de iç kamuoyunda  zor bir durum yaşıyor. RTE  eğer yargıyı ele geçirmemiş olsaydı şimdiye değin tutuklanıp yargılanabilirdi.

 RTE  kendisine   iktidar yolunu açanları bir kenara iteleyerek kendi başına başkalarıyla görüşmeler/anlaşmalar yapmak da nereden çıktı?Hem de BOP un eş başkanı olarak ?Suriye nin geleceği ile ilgili Soçi de planlar/programlar yapmak neyin nesiydi ?Rusya dan S 400 füzeleri almak neyin nesiydi ?Daha önceden iş başına/iktidara getirilen önceli Menderes de aynı yanlışı yapmıştı.Yani şimdi bu RTE geçmişten de mi ders çıkarmamıştı..

Görünen o ki RTE yi iş başına getiren emperyalist efendileri götürecekler.Belki de Miloseviç gibi Lahey de savaş suçlusu olarak yargılayacaklar.

Bu iyi midir ?

Bir diktatörün savaş suçlusu olarak yargılanması iyidir.Ama onu yargılayanların emperyalist efendileri olması iyi değildir.

Ülkede gelişen iç dinamiklerin diktatörleri yargılaması ve cezalandırması  asıl olandır.

Ama ne yazık ki  RTE yi  iktidara getirenler götürecek.

Görünen odur. 

46138

Çetin Çetin

Çetin Çetin sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Çetin Çetin

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Tehlikenin farkında mıyız?

"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,

Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.

Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...

Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II

II.Bölüm:

Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler… 

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Sayfalar