Kıss... Kıss... Ayeste... Ayeste...
Biz sıradan proletaryaların özgürce üretebilmesi için daha çok şeyler yapması gerekir değil mi ?
Hani nerede bahis ettikleri; etiklik, ahlakılık... kurallar, disiplin, sadakat...
Üzenlere üzülmeyecem... üzenlere üzülmeyecem... üzenlere üzülmeyecem....
Çal kemancı.
Ali' de gitse, Veli' de gelse bizler için hiç bir şey değişmeyecek.
Yirmisinde yoldaş, kırkında gardaş, altmışında kankiiii.…
Bireyin zaaflarını ortaya çıkaran nedenlerle değilde bireyin zaaflarıyla yola çıkmak kime ne kazandırmıştır ki kanki ?
Zaten biz sıradan proletaryaların bir şeyler üretebilmesi çok zor.
Heledeki bizi, bizden daha çok düşünerek tek ses görükebilmek, ruh sağlığımızın bozulmaması içinde kendine vazife çıkaranların olduğunu düşünürseniz üretebilmemizin ne kadar da imkansız kılındığını sizlerde anlarsınız.
Biz sıradan proletaryaların üretebilmek için faydalandığı tek kaynak içerisinde yer aldığımız yaşam kavgası.
Orada özgürce konumlanırig, şekil alırig....
Ötekileştirmelerin esaretine düşmüş siyaseti kendimize yakın kişilere ulaştırıyoruz mantığıyla.... komünizmi sosyalizmin örgülerinde aramayan teoriyle... hiç bir işin üstesinde gelemeyeceğimizi bilir...
Seçilenler seçenleri denetleyemez, seçenler seçilenler denetlemek isterse diyede teptirler almışlardır nağralarımızı gönül rıhatlığıyla atarig.
Duymayanlarla ... böyle değil diyenlerle...de... okuduğumuz darbeler tarihlerinin sayfaları içerisinde sen şakrak olur oynarig.
Lenini kıskandırırcasına.
Kemiklerinide sızlatırcasına da...
Samimi /samimi olmayını değil / samimi bir dergiyi, dostu.... eleştirirkende sami bir dergide ortaya çıkan bürokrasizmin, ötekileştirmelerin derginin kendini gelişime, dönüşüme örgütleyemesi sonucu demesinden de... üslubunu tercih etmesinden de... bir direm bir şey anlamamamışçasına.
Dostun, yapının... hatalarını sıralarken ruhunu reviyonistler ele geçirmiş / geçirmek istiyor olduğunu idaa etmeden, ispatlamaya çalışmadan bunu yaparız.
Bunlar da bir insanda marksit bakış açısı, dili... avrupayılılık. oluşturabilmeye yeter mi bilmem.
Bunu da bizi, bizden daha çok düşünerek ........ kendine vazife çıkaranlar cevaplasın değil mi ?
Ne olsa onlar okumuş onlar yazmış.
Onlar taşrayı, avrupayı... görmüş.
Bizim büyükler anelerine sağdık çocukları yemek yeşin diye ayakta dururken çocukları onlarla sörfaya oturup yeyip, içmiş.
Sıradan proletaryalardan gelen her türlü eleştiriyde onlar hoş karşılamayı destur eylemiş değil mi ?
Öyle olunca da onlar söylesin değil mi ?
Nankörlüğü.. ..
Kaderin cilvesini...
Taa... ilk baştan beride kurucu unsurun sosyo ekonomik yapın en zayıf halkası olması nedeniyle birbirlerinden habersiz, her şeyi, üstlerin astları - astlarında üstleri için yaptığını.
Yerelin yoğunluğunu, köylününde köylügünü... yitirmiş alanlarda, zihinlerde ... örgütlenmeye çalışmanın nasıl da zayıfı / taliyi / esasın iktidara gelme baskısında kurtardığını... devriminin kahramanları haline getirdiğini....
Onlar anlatsın değil mi ?
Bakıyorum... bakıyorum...
Göremiyorum.... Göremiyorum...
Yoksa.... yoksa....
Kör mü oldum ne ?
Gördüm... gördüm..
Tuuu....
Onlarda bizim gibi.
Lakin evrim zinciri içerisinde bizim üst /alt / perde de yaşadığımızı onlar daha bir alt / üst / perde de yaşıyor.
Küreleşmeye, devrimin objektif koşullarının derinleşip derinleşmediğine, kitleye bakışlarını abd, ingiltere, almanya.... ya bakarak yapıyorlar.
Kurbağayı kuyunun dışında gösteren hikayede bu işte
Ali' de gitse Veli' de gelse bizler için hiç bir şey değişmeyeceğinin hikayeside....
Seçilenlerle, seçenlerin en iyi yapabildiklerinin ispatı...
Ne yaparsa yapsınlar ne ederse etsinler birbirinde uzağa düşmemeleri.
Bu da sağlıklı insanlar için ne kadar da doğrudur bilemiyorum.
Ne zamandan beliri de proletaryanin gözlendiği abd, ingiltere, almanya.. yi incelerken Marksin dilinin değiştiğini, proletaryanin abd, ingiltere, almanya.. ya özgü olmadığını, kapitalizme özgü olduğunu, kapitalizmin görüktüğü her yerde de proletaryanin ortaya çıktığı şekle büründüğünü, kapitalizmin yol açtığı sonuçlara da Marksin bürünen bakış açısıylada bakmayda terk ettiğimizi de bilemiyorum.
Biz sıradan proletaryaların özgürce üretebilmesi için daha çok şeyler yapması gerekir değil mi ?
Hani nerede bahis ettikleri etiklik, ahlakılık... kurallar, disiplin, sadakat...
Üzenlere üzülmeyecem... üzenlere üzülmeyecem.... üzenlere üzülmeyecem....
Çal kemancı.
Ergün Aslan
Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.
Son Haberler
Sayfalar
Türki entergasyon dinamikleri ve anadilde egitim
TC’nin Lozan sonrası Kürdistan’a ilişkin programı askeri işgal,asimilasyon ve entegrasyon temelli olmuştur. Kürdistanlılar askeri işgale ve asimilasyona karşı ciddi isyanlar geliştirmiş,mücadeleler vermiş ve bedel ödemişlerdir.Kuzey Kürdistan’da askeri işgale karşı belli gerilla alanları haricinde herhangi bir kazanım elde edilememiş,ancak asimilasyona karşı yürütülen mücadele hedefine tam ulaşamasa da belli sonuçlar üretmiştir.
Gülfikâr Aksu'nun Anısına/ Hasan Aksu
Gülfikâr Aksu'nun Anısına: "Cocuglar Bize Oyle Ogrettiler. Ne Bilek Hakim Beg; Biz İbocuyuk, Tikkocuyuk!"/
Ben Annemi 18 Mayıs 2000 yılında yitirdim. Annem her Anne gibi önce Kadın’dı. Doğurgan özelliğinden gelen koruma, kollama, her şart altında sahiplenme esasıydı. Erkek egemen toplumunda kadın olduğundan dolayı, cins ayrımcılığına uğradı. Baskı ve şiddet gördü. Kürt olduğundan dolayı ulusal baskıya uğradı. Alevi olduğundan dolayı dinsel, mezhepsel baskılara maruz kaldı, aşağılandı.
Kürtler Ve Burjuva Yalanlar
Burjuva siyasal iktidar, iktidarini korumak, işçileri bölmek, birbirine düşürmek, kendi şoven-kirli siyasetinin bir parçası olarak, işçileri kullanmak için her türlü ideolojik silahını kullanıyor.
Güncel Sanatın Vahim Hâl(sizliğ)i[*]
Pablo Picasso’nun, “Her çocuk sanatçıdır. Ama sorun; büyüdüğünde geriye nasıl bir sanatçı kalacağıdır,” saptaması sanat ve insan ilişkisinin en net betimlemelerinden biriyken; bu da biz(ler)e sanatın “Anne bak kral çıplak” diye haykıran çocuksu naifliğinden beslenen isyancı niteliğini anımsatır. Bu elbette işin bir yanıdır.
Kürt Kerbelası
Boyunlarına ip geçirerek bir duvarın üzerine dizdikleri küçücük çocukları aşağı itip boşlukta sallandırarak boğuyorlar. Çocuklar çırpına çırpına can verirken o vampirler, "Allah Allah" naraları ile onların can çekişini seyrediyorlar.
Bu oyunu zor bozar
Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle, “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.
On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2
“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.
Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu
Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm
(Ozan Emekçi)
Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.
İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.
T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]
“Acı veriyorsa geçmiş;
geçmemiş demektir.”[2]
“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.
Kolay mı?
BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]
“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,
acıma çılgınlığı vermiş,
İnsan artık dayanamaz gibiyse,
üstelik
Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı
Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;
Ve acıdan dili tutulunca insanın,
bir Tanrı
Çektiğimi anlatayım diye
bana dil vermiş.”[2]