Cumartesi Nisan 20, 2024

Kobani bize zafere odaklanmanın yolunu gösteriyor

 

Kürdistan'da ve Türkiye'de ok yaydan çıktı. Sözün bittiği, pratik eylemlerin başladığı an bu andır.  Zafere odaklanmak için ölümüne direniş!

Aslında anlatılacak hem çok şey var, hem de o kadar anlatılıyor ve yazılıyor ki her şey karman çorman bilgi kirliliğinden tutalım da “Kobani’nin düşmesinden” veya “ha düştü düşecek “çığırtkanlıklarını görmekteyiz. Dün halefi Davutoğlu, bugün Antep’te selef Erdoğan savaş naraları atarak gizli saklı bir şey bırakmadı. Suriye’ye karşı savaşın kukla baş aktörü olduğunu kendi ağzıyla açıklayarak ispatlamış oldu.

Anlaşılıyor ki, Faşist Türk devletinin başı Erdoğan ve halefi Davutoğlu IŞiD’le çok önceden anlaşmaya varmış Kurban bayramı namazını Kobani’de kılacaklarını karar altına almış oldukları ayyuka çıktı. Hevesi kursağında kalan Erdoğan ve şürekâsı bugün zehir zemberek açıklama yaparak;” Kobani düştü düşecek “dedi. Yaptığı bu açıklama ne denli kin, hırs ve kan içici bir faşist karakterli ırkçı olduğunu da ölü sessizliğine bürünen sözde “aydın”lara göstermiş oldu. Amerika, İsrail, Avrupalı emperyalistler ve onların bölgede uşaklığını yapan baş aktör Türk devleti ve Erdoğan yönetimi Kürtlerin ve Arap Alevilerin kellelerini istediğini kendi ağızlarıyla itiraf ettiler. Kendi kirli çamaşırlarını ve planlarını yine kendi efendileri Amerikan başkan yardımcısı deşifre etmiş oldu. Amerikan başkan yardımcısının kırdığı pot emperyalistlerin devlet sırrını deşifre etmesine gelen tepkiler çeşitli kılıflarla örtülmeye çalışıldı. Kürdistan'daki Kürt katliamı aynı zamanda alevi katliamı görülmeli, Suriye’deki alevi katliamı da Rojova’daki, Kobani’deki Kürtlerin ve Ezidilerin katliamı görülmelidir. Aksi durum orta doğuyu iyi okuyamamaktır. Eğer ki halkların kardeşliği ve eşitliğini savunuyorsak çok yönlü düşünmeli ezilen, haksızlığa uğrayan katledilen bütün halkların yanında olmalıyız.

Tarihte bazı direnişler güç dengesizliği sebebiyle yenilgi alabilir ama direnişi yürüttüğü bağımsızlık savaşını zafere taşımanın mihenk taşlarını döşemiş olurlar. İşte Kobani’deki direnişte tüm çıplaklığıyla bize bu gerçeği gösteriyor. Kürdistan halkının Kobani’deki şanlı direnişi sürerken bilumum şovenistler, ırkçı dinci panislamist-pantürkistler, liboşlar, lafazanlar, savaş rantçıları, beyni ırkçı şoven ideolojiyle örülmüş örümcek kafalı aydınlar ellerini ovuşturarak Kobani’nin düşmesini dört gözle bekliyorlar.

Şunu peşinen söylemeliyim ki bütün emperyalist müttefikler onların faşist ırkçı uşak devletleri daha şimdiden yenilgilerinin kokusunu pis burunlarında his etmektedirler. Bu kadar hırçınlık, sessizlik ve sessizliğin altında yatan intikam, katliam planı yatmaktadır. Niyetleri Kürdistan ulusal kurtuluş hareketini boğmak, kendilerine uşak İslami faşist yönetimler, bölünmüş küçük devletler oluşturmaktır.

Kabul edelim-etmeyelim bugün Orta Doğunun devrimci güçlerinden etkin ve öne çıkan Kürtlerdir, onlara önderlik eden PKK’dir. Bölgede en güçlü devrimci güç PKK’dir. Devrimcilerin, Marksist-Leninist-Maoistlerin Ortadoğu’da ne yazık ki hatırı sayılır bir güçleri yoktur. Ya çok cılız ya da yok denecek kadar güçleri mevcuttur. Bugün doğru olan, var olunan her yerde Kürtlerin bağımsızlık savaşının içerisinde yerimizi almaktır. Yani cepheleşmek, emperyalizme ve dinci ırkçı faşist egemenlere karşı uzun süreli muharebelere hazırlanmak, zafer tohumunun ekildiği Kobani direnişini bölgede zafere taşımaktır. Gerçek olan şu ki, emperyalizme ve sermaye darbe vurmak, bizi çevreleyen zinciri kırmak antiemperyalist antifaşist güçlerin kalıcı birliğinden geçmektedir.

Şu iyi bilinmelidir ki, Kürt ulusu bugün stratejik müttefikimizdir. Kürt hareketi ve diğer Kürt hareketleri de öyledir. Devrim uzun soluklu olup, uzun yılları içerisine almaktadır. Halk içerisindeki çelişkiler doğru ele alınıp kavratıldığında dostlarımız -düşmanlarımız kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Devrim lafazanlıkla, entel havalara girmekle, nabza göre şerbet vermeyle, ezberi lafızlarla olmaz. Aksine, devrim doğru siyasal taktik ve stratejiyle doğrudan bağlantılıdır. Doğru siyasal tespitler yapmakta yalnız başına yetmiyor. Teori-pratik eylemlilik haline sokulmalı var olan alanlarda devrim cepheleri oluşturulmalıdır.

Son bir kaç günlük gelişmeler, özellikle bugünkü gelişmeler bize şu gerçeği gösterdi Türkiye ve Kürdistanı’nda önü alınmaz bir kaos ortamına ve savaş koşullarına girmiştir. Devrimcilere düşen görev devrim yapmak için faşizme karşı tüm devrim güçleriyle birleşmek devrim yapmak için yüklenmektir.

Şu gerçeği bilincimize kazmalıyız; ezenlerle ezilenler arasında eşitsizlik devam ettikçe barış denen bir slogan sahtekarlık, aldatmaca, oyalamak ve bizleri köleliğe mahkum etmektir. O sebeple Ezenlerin, emperyalistlerin ve onların ırkçı, dinci, ayrımcı, cinsiyetçi faşist uşak devletlerinin ve IŞiD gibi serseri, uyuşturucu müptelası piyonların saltanatlarını başlarına yıkmak için görev başına

Var olma ve yok olma savaşında ezilenlerin yanında yer almayanlar alçaktır. Sessiz kalmak, duymadım, görmedim, bilmiyorum demek halklarımızın haklı savaşına ihanettir.

İki tür savaş vardır; biri işçi ve emekçilerin hakkını alma savaşı, diğeri ezenlerin, kan emicilerin zulüm düzenlerini sürdürme savaşıdır. Biz halkların ezilenlerin haklı savaşlarının yanındayız, onun yürütücüsüyüz. Haksızlıklar devam ettiği sürece, haksızlığa karşı savaşımız her alanda devam edecektir. Yani “barış” baronları yalan söylüyorlar. Ezenlerle ezilenler arasındaki eşitsizlik var oldukça sömürücü emperyalistlere ve onların faşist uşak yöneltimlerine karşı özgürlük ve sosyalizm mücadelesine devam edecektir. Dünyamız hızla yeni bir emperyalist savaş içine sokuluyor bunu unutmamak ve ona uygun koşullanmak gerektiğini düşünüyorum. Koşullar mevcut, ülkemizde kaos ortamı aldı başını gidiyor, darbede dahil her şey her an olabilir. Sivil faşistler ve Dinci ırkçı faşistler işbaşında, katliam ve linç girişimleri başladı. Geri dönülmez bir savaş içine halklar çekiliyor provokasyon ve böl parçala yönet taktiği uygulanıyor. Kesinlikle bu oyuna gelinmemeli, direk devlete ve faşizme karşı mücadele yükseltilmelidir.

Ülkemizin dört bir yanını faşizme zindan edelim!

Zafer Kobani’de tohumlandı Kürdistan ve Türkiye’de zaferle taçlanacaktır. Buna inanın ve Devrim kavgasında ölüm sessizliğine bürünmeyip sesimize ses verin. Yarın çok geç olabilir.

6 Ekim 2014

79149

Son Haberler

Kobani bize zafere odaklanmanın yolunu gösteriyor

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar