Cumartesi Nisan 20, 2024

Komünizm, Kapitalizmin Ürünü İnsana Değil, Kapitalizme Bakmaktır



''Fuhuş, kadınlardan da çok, asıl erkekler için ahlak bozucudur. Fuhuş, kadınlar içinde yalnızca kendini buna kaptıran mutsuzları alçaltır ve bunların sayısı, genellikle sanıldığından çok daha küçüktür. Buna karşılık, fuhuş, bütün erkek dünyasının niteliğini düşürmekte, alçaltmaktadır.''
Engels/Ailenin ozel mulkiyetin Devletin Kokeni/sol yayinlari/syf 88-89

Fahiselik yapmak hakki degil, fahiselik yapmamak hakki...topluma kabul edilmek hakki...yetenekler olcusunde , herkes gibi uretime katilmak hakki..herkese is hakki....insan gibi kabul edilmek hakki...fahiseligi ve onu yaratan kapitalist sistemi mezara gondermek hakki...askin dunyasi disinda zorlanmamak, yasamak icin satilmamak, pazar icin kole olmamak hakki..bizim yukari cektigimiz slogan budur.

Ve ama peki?...

Bazen bir tutumun, bir bakis acisinin, seyleri kavrayis, ele alis ve onu cozme seklinin yanlis oldugunu yazmaya, soylemeye gerek bile yoktur; onun yanlis oldugunu, komunistce olmadigini herkes bilir zaten... 

Oyledir de gercekten...

Komunizm, insani yasadigi sinifli toplum ve onun gercek dunyasinin bir urunu olarak kavramistir her zaman...

Insani degistirmek mi istiyorsunuz?...;

Onu var eden kosullari degistirmekten ise baslayin...O ayni kaldigi surece, o maddi dunya hergun ve hergun yeniden o kendi insanini uretecektir...

Bu, insanin, onu cevreleyen maddi dunyasindan dogan kaderidir...

Fuhusu yok etmek mi istiyorsunuz?..

Fuhusu var eden kosullara saldirin; o ayni kaldigi surece fuhus yeniden ve yeniden, o ya da baska beyinde bir kez daha iktidara gelecektir...

Kapitalizm varsa, onun bir urunu olarak, ona ozgu insan da vardir..

Marksizm kosullarin bilimidir, onsuz Marksizm kutsal bir amentudur sadece...

Hayattan, sinif mucadelesinden, uretim mucadelesinden ogrenecegiz. Bu birinci ogrenme okulumuzdur.

Kollektivizmin penceresinden bakin dunyaya..Kollektivizmi salt dar bir siyasal gruba, bir partiye indirgemek,onu kucultmektir..Kollektivizm, tum gruplardan biz devrimcileriz, biz ordusuyuz, ezilen kitleleriz...Elestirilemez grup olmadigi gibi, elestirilemez tavir da yoktur...

Birbirimizden ogrenmeliyiz. Bu ikinci  ogrenme okuludur.

' Ben'i ,egoyu cok sisirmemek gerekir; hem kendimiz acisindan hem de bir baskasi icin...

Hepimiz deryadaki zerreleriz sadece, bir damla kadar onemli ve degerliyiz...her birimiz ne kucumsenecek kadar degersiz, ne de abartilcak kadar onemliyiz....buna tarihteki buyuk kisiliklerde dahildir...Bizim onderlerimiz kendilerini yucelten insanlar degildi, onlari ozel kilan da buydu...

Unutmayalim biz karincalar ordusuyuz, gucumuz birlik olmamizdir, ve cogu fark etmese de karincalar ordusu dogadaki tek yenilmez guctur...Tek tek karincalara degil, onlardaki birligin gucune bakin; tilsim orda...Atese karinca yuku kadar su tasiyan herkes, bu ordunun neferidir....Devrimleri kisiler yapmaz, bu bilince eren karincalar, kitleler yapar....Bu acidan sadece gorevimizi yapalim, kisisel beklentiler uzerrinden bir dunya degil, kollektivizmin gucu uzerinden bir dunya tasavvur edelim...

Kucuk karincayiz, ama karincalar ordusunun gucunu temsil ediyoruz...

O yuzden her bir komunist Komunist Partisinin kendisi, temsilcisidir. Dusmanin bu bilincimize saldirmasi, onu yok etmeye calismasi, kendisi icin en buyuk tehlikenin bu bilinc oldugunu gormesi bosuna degildir..

.Dusmandan ogrenelim!...Bu da ucuncu ogrenme okulumuzdur.

"Ben' yokuz, 'biz' variz!...Agac ve orman dialektigi bizi var eden gercektir. ne 'ben'den vazgecicez, ne 'biz'den...Ikisinin birbirini var eden temel gercegimiz oldugunu bilecegiz...Iste tum mesele bu....Daha az 'ben', daha cok 'biz'....Ordumuzun en temel siari budur.

Kapitalizmde, hepimiz emegimizi burjuvaziye satan fahiseleriz, burjuva sinifin ucretli koleleriyiz...

Insanlari yok eden silah fabrikalarinda calisan bizleriz...
Dogayi yok eden, savaslarin essiz kaynagi petrol-enerji tesislerinde  calistirilan bizleriz...

Tanki, topu, tufegi, kursunu, petrolu, nukleeri, savas ucagini ureten, gerici ordulara asker olarak katilan, bu gerici duzene vergi odeyen, onu yikmayip yasatan, biz ucretli fahiseler, hangi hakla bedenlerini satan fahiseleri yargilayacagiz?

Ve son soz;...Kapitalizmde hepimiz emegini burjuvaziye satan fahiseleriz...Bedenini satanlari goren, ama kendi emegini sattigini gormeyenler icin kucuk bir soru; sirf ekonomik olarak daha iyi kosullar sunuyor diye, askin degil, zengin taliplerin pesinde kosan bir genc kizi yaratan kultur, hayat kadinlarindan cok daha mi ileridir?...Bu yasal , mesru, ve de en kotu fuhus olan, kaniksanmis, toplum tarafindan tesvik edilmis fuhusu gormemek, ama hayat kadinlarini gormek, gostermek adil midir?

Lenin, bir bolgede(Hamburgta) fahiseler icinde orgutlenme yapan kadrolara ettigi sitemde, neden fahiseler icinde orgutlenme yaptiklari icin degil, ama, oncelikle neden sanayi iscisi kadinlar icinde orgutlenme yapmadiklarini  elestirir...Komunistler hayat kadinlari da orgutlemelidir, ve hatta en cok onlari orgutlemelidir...

Cunku bu sistemin gorunur en buyuk kurbanlari onlardir...https://plus.google.com/112365406570080242447/posts 
95970

İbrahim Dinç

Site yazarlarımızdan olup teorik ve politik yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

İbrahim Dinç

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar