Salı Nisan 23, 2024

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

Bilimsel ve teknolojik gelişmenin düzeyi emeğin özgürleşmesine imkan verecek bir ekonomik ve sosyal altyapı oluşturmuşken dahi,global sistem, üreten emeğin yerine pazarlamacı,reklamcı,bankacı, sertifikasyoncu, komisyoncu ve benzerlerinden oluşan yeni bir bürokrasi yaratarak bir malı üretmek ve nihai tüketicisine ulaştırmak için gerekli  emekten çok daha fazlasını o malın finansmanı,pazarlanması,reklamının yapılması,kitlelerde marka bağımlılığı yaratılması süreçlerinde kullanmaktadır.Sürekli şişirilen marka tutkusunun tetiklediği bu üretim/tüketim düzeninde üretim dışı giderler üzerinden şişirilen maliyetler ve astronomik karlarla adeta bir soygun gerçekleştirilmektedir.Somut örnek vermek gerekirse çocuk emeği kullanılarak Kamboçya’da ya da çok kötü çalışma şartlarında Bangladeş’te,Çin’de,Lesotho’da üreticinin karı dahil 3 dolara üretilip toptan satılan markalı bir jean pantolon dünyanın her tarafında  100 dolar ve üzeri fiyatlara müşteri bulabilmektedir.En temel ihtiyaçlarımızdan gıdalarımızda ise durum daha vahim.Örneğin meyve suyu içtiğimizi zannediyoruz,ama aslında içtiğimiz bir meyvenin suyu değil.İçine meyve tadı veren tatlandırıcı kimyasallar katılmış bir sıvıyla kandırılıyoruz.

 

Biz Kürdistanlıların durumu da içine tatlandırıcı katılan sıvıyla kandırılmaya benziyor.Bizim tatlandırıcı kimyasalımız da Türkiyelileşme ve bu alanda bilimdışı argümanlarla desteklenen post-modern cehalet had safhada.Oysa Kürdistan meselesi dediğimiz şey tam da Türkiyelileşmeme,Iraklılaşmama,İranlılaşmama, Suriyelileşmeme ve inadına Kürdistanlı kalma meselesidir. Çünkü birşey neyse odur ve ve neyse o haliyle güzeldir.Hal böyle iken Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de konumlanmış Kürdistan legal siyasi hareketinin Türkiyelileşme aşkı nedir? Asimilasyon ve entegrasyona ket vurup Kürdistanlılaşmayı örgütlemesi gereken legal hareket neden ana odağını Türkiye’nin demokratikleşmesi üzerine kuruyor,anlamak mümkün değil.Arabayı atın önüne koymanın anlamı yok.Türkiye Kürdlerle ve Kürdlerin Türki sola vekaleten sürdürdüğü demokrasi mücadelesiyle değil,Kürdistansızlaştığı zaman demokratikleşebilir.Türkiye ancak Kürdistan ve Kıbrıs’ta askeri işgali sona erdiğinde demokratik bir ülke haline gelebilir,daha önce değil.Sınırdaşı ülkeleri askeri işgal altında bulunduran bir devletin demokratikleşmesinden bahsetmek ve Kürdistanlı kitlelerde sahte bir demokratikleşme beklentisi yaratmak rasyonel değildir.Asimilasyona karşı sadece dil merkezli bir mücadele verirken entegrasyona bu denli meraklı olmanın uzun vadeli toplumsal ve siyasi sonuçları ve ödeteceği bedel  iyi hesaplanmalıdır.Kürdistan’ın kurtuluşu; Kürdistanlıların kendi ülkelerinde iktidarlaşmaları ve kendileri olarak yukarıda eleştirdiğimiz dünya sistemine eklenmeleridir.Günün görevi  ucu uzun vadede siyasi ve kültürel entegrasyona dayanacak Kürd kimlik savaşı değil,Kürdistan’ın özgürleşme ve kurtuluş savaşıdır.Hep söyleyegeldiğimiz üzere aslolan Kürdçe'nin değil, Kürdistan'ın özgürleşmesidir, zira Kürdistan'ın Kürdçe'yi yaşatma ve koruma imkanı vardır ancak Kürdçe'nin Kürdistan'ı kurtarma şansı yoktur.Kürdçe'nin asıl kurtuluşu Kürdistan pazarının dili haline gelmesindedir. Bu pazarın oluşma koşulları da devletleşmedir. Pazar dili haline gelmeyen hiçbir dilin ve o dilin ait olduğu kültürün uzun vadede yaşama şansı yoktur.

 

Ulusun kendi kaderini tayin hakkının icra organı olan Ulusal Kongre konusunda da kafalarımız karışık.Çıtayı yüksek tutup Kürdistan Ulusal Kongresi’ni örgütleyenlerin ulusal kongrenin bir icra organı olduğunu unutmamaları gerekir.Tüm Kürdistanlı yurtseverleri tereddüte sevkeden Kürdistan Ulusal Kongresi’nin ikinci kezdir ertelenmesi insana keşke ulusal kongre toplanmadan önce bir veya birden fazla ulusal konferans gerçekleştirilebilseydi dedirtiyor.Bütün ulusal kongrelerin olduğu gibi Kürdistan Ulusal Kongresi’nin fonksiyonu da Ulusun Kendi Kaderini Tayin Hakkını gündemleştirmek ve bunu dünya sistemine dayatmaktır.Bu politikanın Kürdistan’ın kuzey parçasına izdüşümü Türkiyelileşme değildir.Kürdistan Ulusal Kongresi’nin toplanma düzeyiyle Kuzey Kürdistan legal siyasi hareketi olarak BDP’nin Türkiyelileşme pratikleri açıklanmaya muhtaç bir çelişki barındırmaktadır.BDP’nin fonksiyonu Türki solları ikame,vekaleten Türki solculuk ya da kadın ve LGBT haklarını gündemleştirmek değil, Kürdistan’da iktidarlaşma;Türk metropollarında ulusal temelde daha atak bir örgütlenme  ve mevzilenme perspektifidir.Bu perspektif legal hareketin baraj sıkıntısını aşmasını sağlamanın ötesinde TC’nin iktidar partisinin Kürdistan’da legal hareketin oylarını aşan sayıda taraftar bulmasına neden olan entegrasyon süreçlerini darbeleyecek potansiyele sahiptir.Self determinasyon şiarıyla toplanması gereken Kürdistan Ulusal Kongresinin Kuzey Kürdistan’daki politika karşılığı: alternatif siyaset kanalları açarak ulusal,sınıfsal,etnik v.b. ittifaklar temelinde Kürdistan’da iktidarlaşma ve Kürdistan’ı özgürleştirme perspektifidir.

 

 

ZULKUF AZEW,11.09.2013

 

 
101813

Zülküf Azew

Sitemizin yazarlarından olup politik ve teorik yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Zülküf Azew

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

Sayfalar