Perşembe Nisan 25, 2024

Kürdistan yanıyor, biz de yanalım!

“Çözüm” denilen süreçte, gerillanın ilan ettiği ateşkesi “fırsat bu fırsat” diyerek karşılayan devlet T. Kürdistanı’nı kalekollar ile dolduruyor. “İlginç değildir ki”, Kürt Ulusu’nun bütün tepkilerine rağmen ve “barış” sürecinin bütün “olumluluğuna” rağmen devlet tek yerde dahi geri atım atmadı. Bugün Kürdistan’da halkın dağları mesken eylemesi ve insanların katlediliyor olması bu yüzdendir.

“Barış” süreci ve devletin savaş hazırlığı

“Barış” sürecini değerlendirmek için baştan itibaren değil, son birkaç haftalık sürece az bir göz atmak yetecektir. Uzun süredir sürece dair tek kelime etmemiş devlet yetkilileri ne zaman ki Soma’da yüzlerce işçi katledildi, konunun gündemden düşürülebileceği bir araç olarak sürece dair görüşmeler ve açıklamalar yaptılar.

Daha geçtiğimiz günlerde “Yeni Türkiye’nin açılan kilidi: Çözüm Süreci Çalıştayı” adıyla T. Kürdistanı’nın kalbi Amed’de (Diyarbakır) Bakanların, AKP’ye yakın olanların ve 3-4 demokrat diyebileceğimiz aydının katıldığı bir çalıştay düzenlendi. Kürt Ulusal Hareketi’nin süreçteki muhataplığı yer Amed dahi olsa inkâr edilmeye devam edildi. Öcalan’la İmralı’da türlü heyetleriyle görüşmeler yaptığını bildiğimiz devlet, dışarıda hareketin temsilcileriyle tek buluşmayı dahi göze almıyor. Ki bırakın Kürt Ulusal Hareketi’ni, sorunun ve sürecin önemli kurumları olan demokratik kitle örgütlerine dahi burun kıvrılıyor olması, çalıştayın da sürecin de ne olduğunu çok iyi açıklıyor.

Sadece bunlarla birlikte dahi neyin ne olduğunu anlayabildiğimiz sürecin bir de savaşa dönük hazırlığı da içerdiğini somut örneklerle gördükçe, devletin genetik şifrelerinde olan “halk düşmanlığının” nasıl da barış ve savaş dinlemeden kendisini gösterdiğine tanık oluyoruz.

“Kürdistan dağları sahipsiz değildir”

Gerillanın tek taraflı ilan ettiği ateşkes, belli bir gücünü sınır dışına esasta da Rojava’ya çekmesi ve gerillaya artan katılımların Rojava’ya yönlendiriliyor olması devlet açısından uzun vadede ciddi bir tehlike iken kısa vadede ise Kürdistan dağlarında “kendi atını koşturabileceği” bir zamanı ifade ediyor. “Barış, çözüm, diyalog…” diye adlandırılan sürecin devlet cephesinden daha avantajlı bir savaşın hazırlığını içeriyor olması beklenmedik bir şey değildir.

İleri donanımlı ve korumalı kalekol tipi askeri yapıların Kürdistan’ın dağlarına yoğun bir şekilde yapılıyor olması, hem doğa ve tarih katliamının adı olan hem de gerilla savaşının önemli bir mevzisi olan ormanların yakıldığı, yok edildiği baraj, HES inşaatlarına hız verilmiş olması devletin barışı, savaş için avantaja çevirmesinin en görünür örnekleri. Konumuzun esası olmasa da belirtmek gerekiyor ki; barış gibi savaş koşulları da karşılıklı bir ilişkiyi ifade eder. Ve avantaj dediklerimiz de yine karşılıklıdır. Yani ulusal hareketin yanlışları ve eksiklikleriyle beraber bu süreci hem Rojava’yı güçlendirmek hem de olası bir savaşı daha güçlü göğüslemek için kullandığını görmemek mümkün değil.

Tüm bunlarla beraber Kürdistan’da devletin yer değişikliği yaptığı tek taşın bile ulusal sorunla ilişkisi tartışıldığında, esas gücün ulusal ve düşman bilincini kuşanmış örgütlü bir toplumun varlığı olduğunu hesaba katmak gerekiyor.

Halk devlete dönük bütün uyarılarına rağmen gerillanın “yokluğunu” fırsat bilerek yaptığı kalekol inşaatlarına karşı başta Meskan dağı (Colemêrg) ve Lice (Amed) olmak üzere çok sayıda yerde nöbet, yürüyüş ve kolluk tarafından saldırı durumunda da fiili direniş gibi yöntemlerle mücadeleye girişmiştir. Kalekolların yapıldığı bölgelere yakın köylerde yaşayan köylüler abartısız 7’den 70’e can pahasına bir mücadele veriyor. Gerillanın halk olduğuna dair en güçlü kanıtı Lice ve Meskan’dan başlayan, büyüyen direniş gösteriyor.

Devletin fırsatçılığına, “Kürdistan dağları sahipsiz değildir” diye haykıran analar, gençler, köylüler tokat vuruyor.

Şovenizme vurmanın tam zamanıdır!

“Niye kimse tek kelime etmiyor”, “neden herkes susuyor”, “Lice’yi niye kimse duymuyor” diye Kürdistan’dan batıya doğru yükselen sese kulak vermek gerekiyor. Süreçte PKK’nin ne yapması gerektiğini anlatmaktan çok, komünist ve devrimci özneler ile onların öncülüğünde halk kitlelerinin ne yapması gerektiğini tartışmak gerekiyor. Bu yapılmadığı oranda Kürt ulusuna ve hareketine görevlerini hatırlatmaya kimsenin hakkı olmayacaktır. Kürdistan “barış” sürecinde dahi yanıyorsa, oturup biz niye yanmıyoruz diye sormak, neden hesap sormuyoruz diye düşünmek gerekiyor. Gezi İsyanı’nda esasta Kürt Ulusu’na dönük şovenizmin kırılmalar yaşadığını ve bugün isyanın bazen az bazen çok şiddetlenen eylemliliği düşünüldüğünde Kürdistan’ta halka kurşun yağmaya başladıysa ve Kürt halkı direniyorsa halk kitlelerini sokağa dökmek, sistem karşıtlığını ve düşman bilincini geliştirmek görevdir. Kırılan şovenizmi parça parça etmenin ve devlete yöneltmenin tam zamanıdır.

93493

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Sayfalar