Salı Mart 19, 2024

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!

 

KÜRTLER TARİH YAZIYOR!

Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.

Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.

Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

Bugün dayanışma günüdür. Yaşasın Halkların Kardeşliği, slogan düzeyinde kalmamalı. Batıda da devrimci güçler sistemi hedef alan, ortak askeri eylemlikler yapmak zorunda. TKP/ML-TİKKO (Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu) bulunduğu bütün alanlarda PKK Savaşçılarıyla birlikte hareket ederek Kürt halkına açık destek vermektedir.

Halkların bağımsızlığını savunan faşizme karşı direnen Alevi, Türk, Kürt değişik kültürel, dinsel, ulusal emekçi kitlelere birleşik hitap edebilmeyi, güven verebilmeyi başarmalıdırlar.
Kürdistan’ın dört parçasında yaşanan gelişmeler Kürt sorununun çözümünde etki eden gelişmeler olarak Türkiye Kürdistan’ı her zamankinden daha fazla etkilenmektedir. Suriye Kürdistan’daki olumlu gelişmeler T.C. devletini rahatsız etmiştir.

Egemen sınıflar, topyekûn imha savaşı içindedirler. Yoksulluğun, zulmün, sömürünün, açlık ve sefaletin, fuhuş ve ahlaki çöküntünün, ulusal baskı ve işkencenin dorukta olduğu bir ülkede, Türkiye’de, bütün bu olguların kaynağı olan sömürü sisteminin egemen unsurları karşısında mücadelede ısrar etmenin gerekliliği ve güçleri birleştirerek tek bir yumruk halinde hareket etmenin zorunluluğu kendisini her zamankinden daha fazla dayatıyor.

Bugün dayanışma günüdür. Yeniden silahlar hız kazanmıştır. Bir halk yok edilmek isteniyor. Saflar gittikçe netleşiyor. Kürt halkı zor bir dönemden geçiyor. Devrimci dayanışma içinde olmayanlar, seyirci kalanlar asla yarın tarihe hesap veremezler.
Kürt halkı kendi kaderi üzerindeki boyunduruğu kırmak için her karış toprağını kanla sulamaya devam ediyor. Rejimin Kürt sorunu silah zoruyla çözmek için emrindeki tüfeklerle kitlelerin kılcal damarlarına kadar korku enjekte ederek, Kürt meselesini zorla sindirme yoluyla çözeceğine inanmaktadır.
Kürdistan, bugün tamamıyla TC’nin askeri işgali altındadır. Bugün bölgeye milletvekilleri dahi alınmamaktadır. Zulmün baskının, sömürü ve vahşetin olduğu yerde, halkın sömürücü devlete karşı isyanı haklı ve meşrudur.

Gün gerçekten insanımızın kendini bulma, kendini tanımlama, kendini adlandırma, kendini konuşturma, kendini savaştırma ve kazanma günüdür. Çünkü egemen sınıflar döktükleri her kandamlasıyla birlikte sonlarını da hızlandırmaktadırlar. Onun içindir ki Rüzgâr ekenler fırtına biçerler.

Aleviler ne yapmalı.

Anadolu topraklarında Alevi halkı kadar zulüm görmüş, katliama uğramış talihsiz bir toplumun olmadığı açıktır. 1239’larda Baba İshak’la başlayan Alevi katliamları, soykırımlar ve asimilasyon günümüzde de devam ediyor. Daha dün başbakan Tayyip Erdoğan KaracaAhmet Cem evi için ‘’ucube’’ demesi, kendince Kürt sorununu hal ettikten sonra Alevilere yönelik katliam yapacağının işaretini vermiştir.

Tarihte bunun örnekleri çoktur. Anadolu toprakları kanla yoğrulmuştur. T.C. kan dökmeye devam ediyor. Aleviler yeniden katliam yaşamak istemiyorsa bu zulüm sisteminde kurtulmak zorundadır.

Aleviler mazlumdan yanadır. Bugün mazlumdan yana olmayanlar, devletin Kürtleri katledilmesine seyirci kalanlar, Alevi de olamazlar. Bugün Kürt halkının üstünde milli bir baskı vardır. Kürt halkı ezilen bir mazlum halktır. Mazlumun diline, rengine ırkına bakılmaz. Kürt halkının elde edeceği başarı Alevilerin de başarısı olacaktır.

Aleviler mutlaka geçmişte yapılan hatalara düşmemeli. Şeyh Said ve Seyit Rızanın mücadelesinde ders çıkarmalıdırlar. Birisi Alevi Birisi Sünni idi. İkisi de T.C. tarafında İdam edildi. Şeyh Said de Seyit Rıza da Kürtlerin ve Alevilerin benliği ve Onuru için idam edildiler. Şeyh Said isyanına Aleviler destek vermiş olsalardı, Dersim katliamı da yaşanmamış olabilirdi.
İktidardaki AKP ve egemen sınıflar katliamcı Kemalist politikalarını aynen devam etmektedir. Katliamların yaşandığı bir yerde katliama uğrayan ulusun halklarının isyanı haklı ve meşrudur. PKK`nin vermiş olduğu mücadele terör değil, Kürtlerin meşru müdafaa hakkıdır.

Eğer bu ülkede yönetici sınıflar bir avuç kalantorun saltanatını korumak için kan dökmeyi kendileri için bir hak olarak kabul ediliyorsa, buna karşı boyunduruk altındaki, Kürt ulusunun can ve mal güvenliklerini korumak için kan dökücülere karşı her cephede silahlanmak ve savaşmak hakkına sahip olduğu gerçeğine karşı hiç kimse duramaz. Onun içindir ki isyan etmek meşrudur.

Her gün köylerin basıldığı evlerin ve köylülerin ürünlerinin yakıldığı bir yerde isyan olmaz da ne olabilir? Bir ulusun seçilmişleri, yöneticileri, belediye başkanları tutuklanıp cezaevlerine dolduruluyorsa isyan etmek meşrudur.
Boyun eğmek mi? Asla! Kürt ulusun sürekli baskı altında tutmak, o ulusun ülkesinde sadece özel valilik sistemleri uygulanıyorsa, Kürt halkını kıyımlardan geçirmek ve halkı birbirine kırdırmak için özel koruculuk geliştirmişsen isyan meşrudur.
Türk egemen sınıfları Kürt halkının isyanını her ne kadar “terör” diye suçlamaya çalışsa da halk kendi üzerinde vahşet uygulayan despotlara karşı mücadele ediyorsa, bu mücadele meşru bir savaştır.
Halka sömürü ve zulüm uygulayanların yaptıkları terördür. Halkımız da bunu böyle bilmekte ve devletin terörüne karşı mücadele vermektedir. Dağlarda yanan isyan ateşleri halk tarafından sürekli körükleniyorsa, halk bu savaşın T.C. Devletine karşı verildiğini bildiğinden ve desteklediğindendir.
Ve her şeyden önce bir ulusun kimliği tanınmıyor, Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı zorla gasp ediliyorsa, dili ve kültürü üzerinde yasaklar uygulanıyorsa, başka bir söylemle, bir ulus zorla bir başka ulusun boyunduruğu altında tüm ulusal haklarından yoksun olarak yaşamaya zorlanıyorsa isyan etmek meşrudur.
Köylüler zorla göçe zorlanıp, göç etmeyenler katlediliyorsa halkın ormanları yakılıp hayvanını otlatan çoban “gerilla” diye kurşunlanıyorsa, halkın can güvenliği devlet tarafından yok edilmiş ve kendi güzelim topraklarında özgürce dolaşamıyorsa isyan etmek meşrudur.

Kürt halkı üzerinde estirilen baskılar, bugün için aynı boyutta olmasa da Türk halkı üzerinde de estirilmektedir. Ve Kürt halkı ile Türk halkının kaderi aynıdır. Türk halkı, egemen sınıfların Kürt halkı üzerinde uyguladığı milli zulme karşı çıkmadıkça kendi kurtuluşunu da gerçekleştiremez.

Türk halkının kurtuluşuyla Kürt halkının kurtuluşu aynıdır. İki halkta T.C. devletinin sömürü ve zulmü altında da yaşamakta ve ezilmektedir. Bu nedenle, Kürt ve Türk halklarının kurtuluşu, ortaklaşa mücadele vererek ve faşist devletin tüm yaptırımlarına karşı ayağa kalkarak, Kürt ve Türk halklarının federal Demokratik Halk cumhuriyetlerini kurmakta yatıyor.

113571

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Sayfalar