Cuma Mart 29, 2024

“Mahsus mahâl”(ler)in hâl-i pür melâli[1]

“Duvarda kaldı gözlerim Dalmışım.”[2]
‘Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi’nin, “Mahsus mahâl”lerin hâl-i pür melâlini gündemleştiren “Hasta Mahpuslar Sorunu ve Çözüm Önerileri” Sempozyumu’nun “Çözüm Önerileri”ne yönelik “Üçüncü Oturumu”nun moderatörlüğünü Hasan Gülbahar arkadaşım yönetecekti.
30 yıl zindanda yatan Gülbahar arkadaşım şimdi burada değil, “5.5 yıl daha yatacaksın!” diyen zalimler tarafından tekrar Mersin zindanına kapatıldı…[3]
Onun yerine beni görevlendirdi sempozyumu düzenleyen dostlar. Bugün, “Çözüm Önerileri ve Forum” başlıklı üçüncü oturumun moderatörlük görevini, Mersin zindanındaki kardeşim Hasan Gülbahar adına, onurla üstleniyorum…
Dikkat edin, biz çözüm yollarını ararken, önerirken; onlar çözümsüzlüğü dayatıyor!
Hem de Kars’ta Cezaevine giren HEP eski Milletvekili Mahmut Alınak’ın, zindan koşullarının ağır oluşuna dikkat çekip, “Türkiye zindanları ‘Azrail’in bile çaresiz kaldığı zulümhanelerdir,” vurgusuyla, “Adalet Bakanını cezaevine kapatmalı,” diye haykırdığı koşullarda!
Hem de Türkiye zindanlarındakilerin sayısı beş kentin nüfusunu aşıp, 1 Ekim 2014 tarihi itibarıyla 21 bini tutuklu olmak üzere 152 bin 335 kişinin demir parmaklıkların ardında olduğu bir dönemde!
Hem de Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 472’si hükümlü ve 1442’si tutuklu, toplam 1914 çocuğun cezaevinde olduğunu açıklayıp, 353 çocuğun ise hükümlü veya tutuklu annelerin yanında kaldığını belirtmişken!
Hem de ‘Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı’ Başkanı Nevin Özgün’e göre, 0-6 yaş arasında 334 çocuk, anneleriyle birlikte cezaevlerinde kalıyorken!
Hem de ‘Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi’nin 2013 tarihli raporuna göre, cezaevlerinde yaklaşık 2 bin 800 tutuklu ve hükümlü öğrenci varken!
Hem de 2013 tarihli raporunda İHD, 7 yılda tutuklu sayısının 2.5 kat arttığının altını çizip, Adalet Bakanlığı’nın verilerine de dikkat çekerek, “Türkiye hapishanelerinden her hafta 5 tabut çıkmaktadır,” derken!
Hem de 21 Mayıs 2014 günü itibariyle, AKP döneminde ölen hasta tutsak sayısı 14 yılda 2 bin 304’ü bulur, bunun yanında 641 hasta tutsaktan 234’ü ölüm sınırında soluk alırken!
Evet, geldik hasta tutsaklar sorununa…
Sormadan geçmemeli: Ağır bir hasta, bir “ölümlü”, her türlü sağlık koşulundan yoksun, sınırlamış, hareket alanı yok edilmiş ve elleri kelepçeli iken nasıl tedavi olabilir?
Bedenini ve zihnini yormadan nasıl iyileşebilir?
Bir hücrede ya da hastane odasında yalnız ve yalıtık nasıl sağlığına kavuşabilir?
Özellikle bir “ıslah evi”, “rehabilitasyon merkezi” olarak düşünülen fiziksel yapısı bile tutsağın aleyhine olan cezaevi gibi bir mekân da nasıl hayata dönebilir?
Bu imkânsız…
Kimse bu “imkânsız”lığı “es” geçmeye kalkmasın!
Bu acil bir durumdur; aralarında Noam Chomsky, Immanuel Wallerstein, Desmond Tutu, Vedat Türkali’nin de bulunduğu dünyaca tanınmış çok sayıda aydın, siyasetçi, parlamenter, bilim insanı ve akademisyenin, hasta tutsaklar için başlattığı, “Çağrımız, Hasta tutsakların serbest bırakılması için gerekli tüm adımları bir an önce atmanızdır,” diye haykıran uluslararası kampanya da bunun kanıtıdır!

TÜRK(İYE) ZİNDANLARININ DURUMU
Türk(iye) zindanlarının “F tipi tecrit gerçeği”ni;[4] “F tipinde hukukun da yasanın da olmadığı”nı;[5] “2 ayda 41 tutsağa 2 bin gün hücre cezası verildiği”ni;[6] “F tipinin ölüm çukuru” olduğunu;[7] “Tecrit ve kötü koşulların öldürdüğü”nü;[8] “İçeride ölümlerin dışarıdan 4 kat daha fazla olduğu”nu[9] bilmeyen; duymayan var mı hâlâ?
Varsa ne yazık, ne kadar ayıp!
Zindanlardaki duruma ilişkin kısaca birkaç şeyi aktarayım:
   1. i) Muş E Tipi Kapalı Cezaevinde bulunan siyasi kadın tutuklular, yaşadıkları sağlık sorunları için gördükleri tedavi sürecinde hak ihlâline maruz kaldıklarını açıkladılar![10]
   2. ii) Kocaeli’ndeki Kandıra T Tipi Cezaevi’nde bulunan adlî mahkûmlar, şartların kötü olduğunu iddiasıyla yatak ve yorganları ateşe verip isyan çıkardı![11]
iii) Türkiye İnsan Hakları Kurumu’nun tutuklu ve hükümlülerin sağlık hizmetlerine erişimi hakkındaki raporu, cezaevlerinde yaşanan bir başka dramı ortaya koydu. Rapora göre günlük 5 TL’lik iaşe bedeliyle beslenmek zorunda kalan tutuklu ve hükümlüler, birinci basamak sağlık hizmetlerine erişimde büyük sıkıntı yaşıyor. Ağır hasta mahkûmlar için işletilen cezanın infazının ertelenmesine ilişkin süreç çok ağır işliyor![12]
   1. iv) Tutuklu ve hükümlülere yönelik işkence, dayak ve hak gasplarıyla sık sık gündeme gelen Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevinde göz göre göre bir cinayet işlendi. Nihat Yılmaz isimli bir adlî mahkûm, 2-3 ay önce sevk edildiği Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevinde kaldığı koğuşa aynı gün konulan başka bir mahkûm tarafından jiletle yaralandıktan sonra, iple boğularak öldürüldü. Katledilen Nihat Yılmaz’ın amcasının oğlu Ümit Yılmaz, mahkûm Nihat Yılmaz’ın cezaevi idaresine baskı ve şiddet gördüğünü ve öldürülme riski olduğunu anlattığına dikkat çekti![13]
   2. v) TBMM İnsan Hakları Komisyonu, “Cezaevlerini İnceleme Alt Komisyonu” raporuna CHP’nin muhalefet şerhinde, “Silivri ve Kandıra gibi cezaevlerinde hak ihlâllerinin yapıldığı” kaydedildi. Cezaevi Alt Komisyonu üyesi Veli Ağbaba, gerçekleştirilen ziyarette Kandıra F Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda yapılan incelemeler sonucunda; sorun ve hak ihlâlleri tespitlerini şöyle anlattı:
“Cezaevinde mahpus mektupları idarece engelleniyor. Komisyona yapılan başvurunun 21 adet olmasının asıl sebebi, hak ihlâllerine ilişkin mahpuslar tarafından yazılan mektupların engellenmesidir. Bu mektupların cezaevi idaresince engellendiği iddiası mutlaka değerlendirmelidir. Kocaeli Tıp Fakültesi’nde tutuklu ve hükümlü koğuşu bulunmuyor. Ayrıca cezaevinde gece sağlık personeli bulunmadığı için acil durumlar söz konusu olduğunda zamanında müdahale edilemiyor. Beslenme koşulları yetersiz, ağır hastalar rapor bekliyor. Cezaevlerinde çıplak arama var”![14]
   1. vi) Kocaeli 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Mecit Şahinkaya, tecrit hücrelerinde, baskı, zulüm ve işkenceyle karşı karşıya kaldıklarını belirterek, “Size göndermek istediğimiz mektuplar engelleniyor. Çünkü yaşadığımız hak gaspları da hapsolsun istiyorlar,” dedi.
Şahinkaya, ağır hasta tutsakların ölümün kıyısında bulunduklarını, en tabii savunma hakkının, avukat görüş yerlerinin camlı hâle getirilmesiyle her an gözetlenip dinlenmesiyle gasp edildiğini kaydetti. Şahinkaya, “Ayrıca hücre havalandırmalarına kameralar yerleştirerek 24 saatimizi izliyorlar” değerlendirmesini yaptı.
Cezaevinden çeşitli yerlere gönderilen fakslara ve tutukluların aileleri tarafından gönderilen mektuplara da el konulduğunu anlatan Şahinkaya, yasalarca haftada 10 kişinin 10 saat sohbet hakkı kazanmasına karşın bunun uygulanmadığını ve haftada yalnızca 2.5 saat sohbet hakkı verildiğini belirtti. Şahinkaya hak ihlâllerini şöyle özetledi
“Hasta tutsaklara diyet yemekleri verilmiyor. Tutsaklara gönderilen birçok hediye ya kendilerine ulaştırılmadı ya da verilmiyor. Sohbet alanında tuvalet bulunmuyor. Tutsakların yayımlanmasını istedikleri Yol TV, Hayat TV, İMC gibi kanallar idarece gösterilmiyor. Mektup okuma komisyonunun mektuplarımızı aynı gün sevk ettiği disiplin kurulu karar almıyor. 3 hafta sonra karar getiriliyor. Gönderilmesine karar verilen mektuplar gönderilmiyor”![15]

KEYFİ BASKILAR, YASAKLAR VE TECAVÜZ

Türk(iye) zindanları, keyfi baskılar, yasaklar ve tecavüzle betimlenir…
“İtirazı” olan var mı?
İşte keyfi baskılar!
   1. i) Diyarbakır Barosu Cezaevi Komisyonunun, Şakran Çocuk Cezaevinde kalan çocuklarla yaptığı görüşmelerde tüyler ürperten detaylar ortaya çıktı. F.T. ile görüşmede, Ankara Sincan Cezaevinde çocuklara sürekli işkence yapıldığı hatta işkencenin ileri boyutlara giderek çocukların 2’inci kattan atıldığına yer veriliyor![16]
   2. ii) Mardin Cezaevi’nden Sincan Çocuk Cezaevi’ne sürgün edilen 3 çocuk tutsak, Mardin Cezaevi’nde darp edilerek şiddete uğradı![17]
iii) Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan 17 yaşındaki M.K. ve F.T. isimli iki çocuk mahkûmun, “kemik testi” gerekçesiyle Ankara’ya yapılan sevk işlemi sırasında darp edildiği, zorla çıplak aramaya maruz kaldığı bildirildi![18]
   1. iv) Kürkçüler F Tipi Cezaevi’nde yeni bir skandal ortaya çıktı. Gardiyanlar, tutsak Bedrettin Akdeniz, Murat Akıncı ve 60 yaşındaki Mahmut Yiğit’i darp etti. İşkenceye tepki gösteren diğer tutsaklar da hücreye atılarak işkenceye uğradı![19]
   2. v) İzmir 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde “süngerli oda” cezası verilen Gökhan Çoban ve üç arkadaşının hücreye konulmadan önce dövüldüğü ortaya çıktı![20]
   3. vi) “Ters kelepçeyle süngerli odaya atıldım. Islak battaniyeyle dayak yedim. Her yerim morardı, parmaklarım kırıldı. Can güvenliğim yok…” Balıkesir L Tipi Cezaevi’nde yatan mahkûmlardan D. E., yaşadığı işkenceyi 22 Ocak 2014 günü görüşe gelen ağabeyine bu sözlerle anlattı![21]
vii) Erzurum E Tipi Cezaevi’nde kadın tutsaklar, askerlerin sözlü taciz ve hakaretlerine maruz kaldı. Dilekçelerinin ortadan kaybolduğunu belirten tutsaklar, “Baskıyı derinleştirerek sindirme politikası hâline getiriyorlar,” dedi![22]
viii) Şırnak T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan siyasi tutsaklar, birçok eksikliğin bulunduğu cezaevinde, idarenin keyfi yaklaşımlarından kaynaklı hak ihlâlleri karşı karşıya bulunduklarını belirtti![23]
   1. ix) Isparta E Tipi Cezaevi’nde bulunan Engin Acar, falaka işkencesine maruz kaldı, ardından da ıslatılarak hücreye atıldı![24]
   2. x) Tekirdağ F Tipi 1 No’lu Cezaevi’nde yatan KESK’e bağlı Eğitim Sen 7 No’lu Şube yöneticilerinden Yusuf Demir (34), 1.5 aydır 3 kişilik hücrede tek başına kalıyor. Demir’in annesi Kumru Demir, “Yusuf’un kızı, cezaevindeki görüşmede babasının elinden tuttu ve ‘Babam hadi gidelim’ dedi. Bu insanın psikolojisi nasıl iyi olsun? Yusuf’un kızı, babasına vermek için bahçeden çiçek koparmış, gardiyanlar o çiçeği bile içeri almadılar… Tecrit uygulanıyor, tek kişilik koğuştan alınmazsa cezaevi önünde açlık grevine başlayacağım,” diye isyan etti![25]
İşte yasaklar!
   1. xi) CHP milletvekili ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi Veli Ağbaba, Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde boncuk kullanarak mahkûmlar tarafından yapılan Pir Sultan Abdal resmine de “örgüt lideri” denilerek el konduğunu belirtti![26]
xii) Tekirdağ F Tipi, ‘Radikal’ gazetesi muhabiri İsmail Saymaz’ı “terörist” ilan etti… Ali Haydar Saygılı adlî mahkûmun cezaevindeki sorunlarıyla ilgili olarak Saymaz’a gönderdiği faks, 30 Ocak 2014’de toplanan Disiplin Kurulu tarafından, “Yasadışı terör örgütü üyelerinin birbirlerine, örgütsel konularda bilgi ve haber vererek, kamuoyu oluşturmak maksadıyla yazılmış yazılar olduğu” gerekçesiyle yasaklandı![27]
xiii) İzmir Şakran Cezaevi yönetimi, gazeteci Hasan Cemal’ın ‘Delila: Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri’ ve HDP Muş Milletvekili Demir Çelik’in ‘Özgürlüğünde Kaldı Gözlerim” başlıklı kitaplarını sakıncalı olduğu iddiası ile odalardan toplattı![28]
xiv) Kırıkkale F Cezaevi’nde kalan hükümlü Ali Şimşek, arkadaşı Şamil Camekan’a mektup yazdı. Ancak cezaevi idaresi mektupları “sakıncalı” bularak el koydu. Bunun üzerine 31 Temmuz 2013 günü Ali Şimşek arkadaşına bir faks gönderip “Bu kemirgen sıçanlar nedeniyle iletişim uzun süre kopuyor,” dedi. Bu ifade nedeniyle Ali Şimşek’in faksı da engellendi ve hakkında disiplin soruşturması başlatıldı![29]
   1. xv) Kocaeli 1 Nolu F Tipi Cezaevi tutuklularının mektupları, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda adı geçenler hakkında “hırsız” dedikleri için sansürlendi. İnfaz Hâkimliği “Hırsızlıktan ceza alsalar bile onlara hırsız diyemezsiniz,” dedi![30]
xvi) Tekirdağ F Tipi Cezaevi’ndeki bir mahkûmun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru formundan ücretini ödemek kaydıyla 30 adet fotokopi çekilmesi talebine cezaevi yönetimi, formun “örgütsel iletişime” gireceği gerekçesiyle karşı çıktı. Tekirdağ İnfaz Hâkimliği’nin yasaya aykırı bulduğu uygulamayı Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesi bozdu. Buna göre AİHM başvuru formu örgütsel iletişim sayılarak 2 adetten fazla çoğaltılamayacağına karar verildi![31]
Ve tecavüzler!
xvii) Maltepe Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu olarak kalan 17 yaşındaki F.G, 2011’de diğer koğuşlarda kalan V.Y. ve R.Ö’nün tecavüzüne uğradı![32]
xviii) 2012 yılında Pozantı M Tipi Cezaevinde yaşanan çocuklara yönelik taciz ve tecavüz iddialarına bir yenisi de Adana’nın Ceyhan ilçesinde bulunan M Tipi Kapalı Cezaevinden eklendi. Adli bir olaydan tutuklanan 15 yaşındaki F.O, cezaevine girdikten yaklaşık 10 gün sonra oda arkadaşı M.A’nın önceleri kendine cinsel tacizde, sonraları ise tecavüzde bulunduğunu ve kendisinin darp edildiğini söyledi. F.O.’ya tecavüz edilmesiyle ilgili cezaevi yönetiminin gerekli önlemleri almadığını görgü tanıkları da doğruladı![33]

ÇİFTE STANDART VE CEZASIZLIK

Bunlar böyleyken; zindanlarda olup da çoğalarak bitmeyenler; mesela Veli Saçılık örneğindeki üzere “çifte standart ve cezasızlık” ile yüz yüzedir…
İşte kimi “cezasızlık” örnekleri…
   1. i) Adana Karataş Cezaevi ikinci müdürü M.A.K’nin, tutuklu bir kadını taciz etmesi ile ilgili duruşmada mahkeme, sanığın beraatına karar verdi![34]
ii)Adana’da cezaevinde tecavüze uğrayan çocuk tutuklu F.O. ile ilgili, haklarında soruşturma yürütülen kamu yetkilileri aklandı. Evrensel’in gündeme getirdiği olayda tecavüze göz yuman görevliler hakkında savcılık takipsizlik kararı verdi. Mağdur çocuk, gardiyanlardan da dayak yediğini belirtmiş olmasına rağmen savcılık bu durumu dikkate almadı![35]
iii) Ankara Batı (Sincan) Cumhuriyet Başsavcılığı, Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevi’nde yılın ilk gününde sayım vermek istemeyen 11 çocuğun gardiyanlar tarafından dövülmesine ilişkin soruşturmada 48 gardiyan hakkında takipsizlik kararı verdi![36]
   1. iv) Hâkim kararı olmadan hücreye konulan tutuklu, bunu kamera ve bilirkişi incelemesiyle kanıtladı. ‘Radikal’ gazetesi, skandalı manşetine taşıdı. Savcılık bilirkişiye rağmen dosyayı kapattı… Gaziantep E Tipi Cezaevi’nde kalan Ahmet Yeter adlı tutuklu, hâkim kararı olmaksızın hücre cezasına maruz kaldığını öne sürmüş ve bu, savcılığın atadığı bilirkişinin görüntüleri incelemesi sonucu doğrulanmıştı![37]
İşte çarpıcı “çifte standart”lılık verileri…
   1. v) Bursa’da 2008 yılında, o tarihte 14 yaşında olan kız çocuğu B.Ç.’ye cinsel tacizde bulunmak suçundan 13 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasını İstanbul’daki Metris Cezaevi’nde çeken 83 yaşındaki Hüseyin Üzmez, psikolojik sorunları ve prostat rahatsızlığı nedeniyle, cumhuriyet savcısı tarafından ‘cezanın infazının ertelenmesi’ kapsamında tahliye edildi![38]
   2. vi) 17 Aralık soruşturmasında tutuklanan Reza Zarrab’ı eşi şarkıcı Ebru Gündeş’in görüş günleri dışında sık sık ziyaret etmesi ve her gün 45 dakika görüşme izni aldığı yönündeki iddialar, tutuklu ve hükümlü yakınlarının tepkisini çekip, isyan ettirirken; Ece Saygun, “Hasta babamı göremedim”; Doğan Yurdakul, “Eşime veda bile edemedim,” dediler![39]
vii) İçişleri eski Bakanı Muammer Güler’in, 17 Aralık Operasyonu’nda tutuklanan oğlu Barış Güler’i Metris Cezaevi’nde ziyaretinde ilk olarak 12.00 sıralarında, lüks bir otomobil ve minibüsle, kadın ve erkeklerden oluşan kalabalık ziyaretçi grubu cezaevine girip, yaklaşık 2 saat içeride kaldıktan sonra, yine lojmanların bulunduğu taraftan dışarı çıkması gibi![40]

VE HASTA TUTSAKLAR!

Buraya dek değindiğim üzere, Türkiye’nin yüz karasıdır zindanlar ve hasta tutsaklar!
Yüzünün karası olduğu gibi tarihinin de kapkara sayfalarıdır. 1924’te Adalet Bakanlığı’na bağlanan cezaevleri, bir bakanlık çatısı altında toplanmış olmasına rağmen; zindan yöneticilerinin keyfi, işkenceci ve tecrit damarları hep var oldu.
Devletin sözde ıslah etme yöntemidir cezaevlerinde tecrit uygulamak, işkence yapmak ve ya ölüme maruz bırakmak. Yüzlercesi tutuklu olan siyasilerin cebinde bir çakı bile bulunmadığı hâlde “suçlu” damgası yedikleri, işkence çektirildikleri bir ülkedir T.“C”!
Bilindiği üzere zorla kapatılma biçimindeki şiddet uygulamalarıyla, insan doğasına aykırı bu kurumlar, devletin şiddeti en üst düzeyde yaşattığı alanlardan biri olarak varlığını sürdürmekteler.
Üstelik mahkûmların sağlık sorunları üzerine kapsamlı çalışmalar yapılmıyor Türkiye’de…
Oysa mahkûmların sağlığını etkileyen koşullar üzerine çalışmalar dünyada pek çok ülkede yapılıyor ve elde edilen sonuçlara göre de cezaevi koşulları gözden geçiriliyor.[41]
Kötü beslenme, tecrit, hareketsizlik ve bulaşıcı hastalıklar en çok üzerinde durulan konular. Örneğin, son yıllarda yapılan çalışmalar tecrit uygulamasının çok tehlikeli hastalıklara yol açtığını gösteriyor. Tecrit kanser gelişimini tetikliyor ve var olan kanserlerin yayılmasında da hızlandırıcı etki yapıyor.[42]
Evet Türkiye’de bu konularda hiçbir araştırma çalışması yok ve olmaması da cezaevi koşullarının -ve mevcut siyasal sistemin- ne kadar eza verici olduğu üzerine yeterince şey söylüyor, değil mi?
Kuşku yoktur ki Türkiye’deki infaz rejimi insani olmayan bir yaklaşım üzerine kurulu ve hapishanelerin fiziki yapısı, infaz koşullarının yarattığı olumsuzluklar, özellikle tecrit uygulamasının fiziki ve psikolojik etkileri de herkes tarafından biliniyor.
Mahpuslar beslenme, hijyen, sağlığa erişim hakkı gibi en temel haklarından, insani yaşam standartlarından yoksun biçimde yaşamak zorunda bırakılıyorlar. Bunun yanı sıra uzun süreli hapis cezalarının ve tecridi had safhaya vardıran hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı kuralların, disiplin cezalarının mahpusların sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri de gözler önünde.
Öncelikle mahpusların düzenli ve yeterli tedavi, teşhis, kontrol imkânlarına ulaşmasının güç olması bir yana, doktora erişim imkânlarının bulunmayışı; mahpus sayısının yüzlerce olduğu hatta iki bini bulduğu hapishanelerde dahi sürekli doktor olmaması ve “aile hekimliği” uygulamasının yarattığı sorunlar hâlen varlığını sürdürüyor.
Durumları ağır olan ve hapishane revirinde tedavi olanağı olmayan mahpuslar kendilerini uzun süre ilgili sağlık kurumlarına sevk ettiremiyorlar. Sevk kararları çıksa bile bu sefer araç ya da personel eksikliği nedeniyle hastaneye ulaşmak mümkün olamıyor.
Hastanelere ulaşılsa jandarmanın müdahalesi, kelepçeli muayene dayatması, hastanelerin zaten yoğun olması ya da kimi zaman hekimlerin tıp etiğine uygun hareket etmemesi nedeniyle teşhis ve tedaviler ya hiç yapılamıyor ya da yetersiz bir muayene ile mahpuslar geri gönderiliyor.
Kalp krizi gibi acil müdahaleyi gerektiren durumlarda ise hapishanelerde geceli gündüzlü kalan bir hekimin bulunmayışından ötürü zamanında müdahale edilemediğinden bu konumdaki hasta mahpuslar genellikle yaşamlarını yitirmiş oluyorlar.
Mesela… İHD’nin, 2013’e ait hak ihlâlleri raporunu açıklayan Genel Başkan Yardımcısı Serdar Çelebi, “Cezaevlerinde 163’ü ölüm sınırında 550 ağır hasta tutuklu ve hükümlü bulunuyor,” dedi!
Mesela… TİHV’in verilerine göre bir yılda Türkiye genelinde yalnızca 9 hasta tutuklu tahliye edildi. Yüzlerce ağır hasta tutuklu ise tahliye olmayı bekliyor. Hükmün infazı ertelenen bazı hasta tutuklular ise sağlık şartlarında bir düzelme olmadan tekrar cezaevine dönmek zorunda kalıyor!
Mesela… Hastalık gerekçesiyle rapor için Adli Tıp Kurumu’na başvuruda bulunan bin 121 tutuklu ve hükümlünün başvurusunun reddedildiği ortaya çıktı. Cezaevlerinde 104 kanser hastası hükümlü ve tutuklu olduğu da bildirildi.
1 Ocak 2013 ile 31 Aralık 2013 tarihleri arasında hasta hükümlü ve tutuklularla ilgili Adli Tıp Kurumu’na 2 bin 495 dosya geldi. Bu kapsamda 1527 rapor ile 968 müzekkere düzenlendi.
Bunlardan Cumhurbaşkanı affı kapsamında 5, infaz tehiri (erteleme) kapsamında 178, hastane şartlarında yatırılarak tedavi edilmesi istenilen 60, akıl hastalığı tespit edilerek yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda tedavi olması gereken 38 kişi hakkında gerekli raporlar düzenlendi.
Toplam bin 121 kişinin talebinin ise reddedildiği bildirildi!
İşte soru(n)la ilgili birkaç örnek!
   1. i) Hasta tutsak Salih Tuğrul’a Dicle Üniversitesi doktorları, skandal bir kararla “Hapishanede kalabilir” raporu verdi. Oysa Adli Tıp Kurumu, daha önce “Cezaevinde kalamaz” yönünde rapor vermişti![43]
   2. ii) Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan 21 yaşındaki hasta tutsak Civan Boltan’ın, tedavi için götürüldüğü Ankara’da hastanede yapılan kontrollerinin ardından gardiyanlar tarafından işkenceye maruz kaldığı kaydedildi. Bir kolu olmayan ve bir gözü kör olan hasta tutsak Boltan, 25 Haziran 2014’de götürüldüğü hastanenin dönüşünde Sincan 2 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde gardiyanların çıplak arama soymayı dayatmasına karşı çıkışı nedeniyle, gardiyanlar tarafından elbiseleri baştan aşağı soyularak işkence edildiğini söyledi![44]
iii) Rezidüel şizofreni teşhisi konan Kemal Gömi’ye cezaevinde kalamayacağı yönünde Adli Tıp Kurumu tarafından verilen dört rapora rağmen, yıllardır Cumhurbaşkanı tarafından affedilmiyor![45]
   1. iv) Adli Tıp’ın “Cezaevinde tek başına kalamaz, tedavisi yapılamaz, cezası altı ay ertelensin” demesine rağmen savcılık, ölmekte olan mahkûm Hasan Kaçar’ı tahliye etmedi. İstanbul Emniyeti’nin “Tahliyesi toplum açısından tehlikelidir” yönünde görüş belirtmeyişini, sanığın aleyhine yorumlayan savcılık, “Olumlu görüş de belirtilmiyor,”[46] diyor!
   2. v) 13 yıldır cezaevinde tutulan ve Gümüşhane E Tipi Cezaevi’nde bulunan Abdülhakim Eşiyok tedavi edilmediği gibi tahliye de edilmeyen tutsaklardan; şiddetli baş ağrısı krizleri yaşayan Eşiyok’un cezaevinde kalamaz raporu talebini, Gümüşhane Devlet Hastanesi Nöroloji doktoru, “Sen onu örgüte katılmadan önce düşünecektin,” diyerek reddetti![47]
Yani neresinden tutarsanız tutun, Türk(iye) zindanları, lime lime dökülüyor.
Bu çürümenin makyaj önlemlerle düzeltilebilmesi mümkün değil.
Coğrafyamızın kronikleşmiş birçok sorununda olduğu gibi, zindanlarda da radikal hamleler gerekiyor.
O hâlde bitiriyorum:
Hasta tutsaklar acilen salıverilmelidir!
Zindanlar boşaltılmalıdır!
F tipleri kapatılmalıdır!

15 Ekim 2014 12:57:19, Ankara.
N O T L A R
[1] ‘Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi’nin 18 Ekim 2014 tarihinde ‘Hasta Mahpuslar Sorunu ve Çözüm Önerileri Sempozyumu’nda yapılan konuşma… Kaldıraç, No:161, Kasım 2014…
[2] A. Kadir.
[3] Yargıtay, cezaevinde 30 yıl kaldıktan sonra 2013 yılında 4. yargı paketi kapsamında tahliye edilen Hasan Gülbahar için “Pardon! Eksik yatmışsın, 5.5 yıl daha yatacaksın,” kararı verdi. Türkiye’de en uzun süre cezaevinde kalanlardan olan Hasan Gülbahar, 17 aylık özgürlükten sonra, 9 Ekim 2014 günü gözaltına alındı ve Mersin E Tipi Cezaevi’ne gönderildi.

Avukatı Gül Atay, “Tebligat falan olmadı, biz temyizde olduğunu bile bilmiyoruz,” dedi.

Gülbahar’ın hapishaneye götürülürken kendisini aradığını ve “vakur ve moralli bir tonda” başına gelenleri anlattığını aktaran yazar Adil Okay da, “Türkiye’nin Nelson Mandela’larından Hasan Gülbahar yine zindanda. 30 yıl sonra özgürlüğüne kavuşmuştu. Dünyada ilk 10’a giren bir rekora sahipti. Çıkınca hayata tutunmaya çalışmış, yarım bıraktığı eğitimine devam etmeye başlamış, bir işe yerleşmiş ve İHD Mersin Şubesi’nde yönetime gelmişti. Ancak 1.5 yıl özgürlük, kötülük dağıtıcılarının gözüne batmış olmalı ki apar topar tutuklanıp Mersin hapishanesine konuldu,” dedi. (Türey Köse, “Hasan Gülbahar Yine Cezaevinde”, Cumhuriyet, 12 Ekim 2014, s.4.)

[4] Celal Önkoyun, “F Tipi Tecrit Gerçeği”, Cumhuriyet, 18 Mayıs 2014, s.13.

[5] Hazal Ocak, “F Tipinde Hukuk da Yok Yasa da”, Cumhuriyet, 26 Mart 2014, s.6.

[6] “2 Ayda 41 Tutsağa 2 Bin Gün Hücre Cezası”, Atılım, Yıl:2, No:116, 11 Nisan 2014, s.3.

[7] “F Tipi Ölüm Çukuru”, Gündem, 19 Aralık 2013, s.6.

[8] Hıdır Bakır, “Tecrit ve Kötü Koşullar Öldürüyor”, Cumhuriyet, 13 Mayıs 2014, s.10.

[9] “İçerde Ölümler 4 Kat Daha Fazla”, Atılım, Yıl:2, No:109, 10 Mart 2014, s.3.

[10] “Kadın Tutukluların Hakları Gasp Ediliyor”, Evrensel, 19 Ağustos 2014, s.3.

[11] “Kandıra Cezaevi’nde İsyan”, Cumhuriyet, 4 Mayıs 2014, s.3.

[12] Fırat Kozok, “Cezaevleri Ağır Hasta”, Cumhuriyet, 6 Haziran 2014, s.7.

[13] Ömer Çelik, “Cezaevinde Göz Göre Göre Cinayet”, Evrensel, 29 Temmuz 2014, s.3.

[14] “Cezaevinde Çıplak Arama”, Cumhuriyet, 27 Nisan 2014, s.7.

[15] Kayhan Ayhan, “Hak İhlâlleri Bitmiyor”, Cumhuriyet, 29 Nisan 2014, s.8.

[16] Yasin Kobulan, “Çocukları 2. Kattan Attılar”, Evrensel, 31 Ocak 2014, s.3.

[17] “İhlâller Bitmiyor!”, Gündem, 28 Aralık 2013, s.5.

[18] Ali Ulucan, “Eziyete Yolculuk”, Cumhuriyet, 13 Aralık 2013, s.6.

[19] “Kürkçüler İşkence Evi”, Gündem, 7 Nisan 2014, s.5.

[20] İsmail Saymaz, “Süngerli Oda Öncesi Dayak”, Radikal, 30 Mart 2014, s.10.

[21] Ali Ufuk Arikan, “Cezaevinde ‘Süngerli Oda’ İşkencesi”, Sol, 24 Ocak 2014, s.6.

[22] “Cezaevinde Tacizci Asker”, Gündem, 23 Aralık 2013, s.2.

[23] “İşkenceci Zihniyet Değişmiyor”, Gündem, 30 Eylül 2014, s.5.

[24] Eren Dinç, “Şimdi de Tutsağa Falâkâ İşkencesi”, Gündem, 18 Ocak 2014, s.5.

[25] Sibel Bahçetepe, “Hücre İşkencesi”, Cumhuriyet, 6 Haziran 2014, s.7.

[26] “Pir Sultan Abdal da Terörist Sayıldı”, Cumhuriyet, 2 Şubat 2014, s.8.
[27] “Tekirdağ F Tipi, Radikal Muhabiri İsmail Saymaz’ı ‘terörist’ İlan Etti”, Radikal, 6 Şubat 2014, s.6.
[28] Evrim Kepenek, “Cezaevinde Hasan Cemal Kitabı Yasak!”, Evrensel, 8 Ekim 2014, s.3.
[29] Mesut Hasan Benli, “Adaletin ‘Kemirgen’ Çelişkisi”, Radikal, 13 Aralık 2013, s.10-11.
[30] “… ‘Hırsıza Hırsız Diyemezsin’ Kararı”, Cumhuriyet, 25 Ağustos 2014, s.5.
[31] Mahmut Lıcalı, “AİHM’yi de Örgüt Saydılar”, Cumhuriyet, 2 Mayıs 2013, s.8.
[32] “Cezaevinde Tecavüzde Personel Kusursuzmuş”, Evrensel, 24 Haziran 2014, s.3.
[33] Bahçegül Ercan, “Gardiyanlar Vahşeti Anlattı”, Evrensel, 5 Mayıs 2014, s.3.
[34] “Cezaevinde Tacize Beraat!”, Evrensel, 8 Temmuz 2014, s.3.
[35] Volkan Pekal, “Cezaevinde Tecavüzde Devlete Takipsizlik Kararı”, Evrensel, 29 Temmuz 2014, s.4.
[36] Alican Uludağ, “Bir Tokat da Yargıdan”, Cumhuriyet, 9 Temmuz 2014, s.6.
[37] İsmail Saymaz, “Radikal Asayişi Bozar”, Radikal, 28 Ocak 2014, s.10.
[38] “14 Yaşında Kız Çocuğuna Tacizden Tutuklanan Hüseyin Üzmez’e Tahliye”, Cumhuriyet, 3 Ekim 2014, s.3.
[39] Esra Alus, “Biz Babamızı Neden Göremedik?”, Milliyet, 1 Ocak 2014, s.18.
[40] Mehmet Aktaran-Uğur Can, “Oğula 1 Saat Ziyaret”, Hürriyet, 2 Ocak 2014, s.11.
[41] http://tinyurl.com/7c42anw
[42] http://tinyurl.com/pcc8o
[43] Tayip Temel, “Sanki Nazi Doktorları”, Gündem, 4 Haziran 2014, s.5.

76188

Temel Demirer

Hakkında

Objektifiz ama tarafsız değiliz. Tarafsız olmak korkaklıktır. Çünkü insan doğru ve yanlış arasında tarafsız olamaz.BiyografiKendimden söz etmenin pek anlamlı ve “şık” olmadığına inanan biri olarak çok düşündüm...
Ne yazacağımı kestiremedim...
Ve nihayet şunları diyebilmenin en doğrusu olduğuna karar kıldım...
“İnsana ait hiçbir şey bana yabancı değil,” diyen(lerden);
dünyaya aşağıdan bakan(lardan);
kendi kuşağımla müthiş bir serüveni yaşayan(lardan);
yaşadıklarımdan asla pişman olmayan(lardan);
ve hatta yaşadıklarımı yaşamış olmayı bir onur ve şans addeden(lerden);
John Maxwell’in, “İnsanlar, onları ne kadar umursadığımızı bilmedikçe, ne kadar bildiğimizi umursamazlar...”; Bertolt Brecht’in, “Yenilgilerimiz, rezalete karşı savaşa katılanlarımızın yeterince kalabalık olmadığından başka bir anlama gelmez”; V. İ. Lenin’in, “Silah kullanmasını öğrenmeyen, silah elde etmeye çalışmayan bir ezilen sınıf, ancak köle muamelesi görmeye layıktır,” sözlerine müthiş değer veren(lerden);
sevdasız kavga, kavgasız sevda olmaz diyen(lerden);
bir afet-i devrana aşık olan(lardan);
hâlâ “tek yol devrim” gerçeğine bağlı olan(lardan);
ve nihayet “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek!” diyen(lerin) safındaki sıradan, vasıfsız, herhangi biriyim...
54 tevellütlüyüm... Kemal’den olma Necla’dan doğmayım... Çorum ili Kale mahallesi nüfusuna kayıtlıyım...
Okur yazarım...
Ve nihayet hâlen “sakıncalı” dedikleri(nden) ve GBT’lerindeyse sabıkalıyım...
11.01.2004 14:32:09, Ankara.

TÜRKİYE’DE YAYINLANAN KİTAPLARIM

* GÖZ GÖRMEZ BİLİNÇ GÖRÜR, Hazırlayan: Mehmet Özer, Nota Bene Yay., 2012, 152 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ORTADOĞU: YALANCI BAHAR, Derleyen: Babür Pınar-Recai Ulutaş, Nitelik Kitap, 2012, 448 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2009 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2011, 434 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* BEYOND GLOBALIZATION – WORLD LEARNING/ INTERNATIONAL HONORS PROGRAM TURKEY READER 2011/12, Derleyenler: Yücel Demirer - Sibel Özbudun, 2011, 476 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif), (“Geopolitics of Turkey in the US-EU-Mideast Triangle”- Temel Demirer)


* EMPERYALİZM VE ULUSAL SORUN, Derleyen: Babür Pınar-Muzaffer İlhan Erdost, Nitelik Kitap, 2011, 335 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSMAİL BEŞİKÇİ, Derleyenler: Barış Ünlü-Ozan Değer, İletişim Yay., 2011, 589 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SESİNİ YİTİREN ŞEHİR SİVAS, Editör: Mehmet Özer, Çankaya Belediyesi Yay., Temmuz 2011, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2009 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2010, 659 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KRİZ, KAPİTALİZM, İSYAN, Ütopya Yay., 2010, 559 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KRİZ VE HAYAT YAZILARI: BİR TAŞ DA SİZ ATIN, Ütopya Yay., 2010, 464 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ASLOLAN DEVRİMİN GÜNDEMİDİR, Kaldıraç Yay., 2010, 784 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TEKEL DİRENİŞİ DERSLERİ 2010-SENDİKALARIMIZI GERİ ALACAĞIZ, Kaldıraç Yay., 2010, 206 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA: İSYAN HEP VARDI!, Sibel Özbudun (der.), Kaldıraç Yay., Ocak 2010, 661 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KUŞATMAYI YARMAK: EĞİTİM, BİLİM VE AYDINLAR, Kaldıraç Yayınevi, Ekim 2009, 392 sayfa, Temel Demirer-Sibel Özbudun.


* ALMANAK-2008 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2009, 608 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* HAK(SIZLIK), HUKUK(SUZLUK) MU? “SUÇUMUZ İNSAN OLMAK”!, (Sibel Özbudun’un önsözüyle), Kardelen Yay., Nisan 2009, 365 sayfa, Temel Demirer.


* HRANT’IN KATİL(LER)İ… (Sait Çetinoğlu’nun önsözüyle), Pêrî Yayınları, Şubat 2009, 336 sayfa, Temel Demirer.


* LİBERALİZM/MUHAFAZAKÂRLIK KISKACINDA KADIN, Kaldıraç Yayınevi, Şubat 2009, 237 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2007 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2008, 456 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “HAYIR, EVET’TEN ÖNCE GELİR”! HUKUK(SUZLUK) YAZILARI, Ütopya Yay., Mayıs 2008, 496 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “SÖYLENECEK YALAN KALMADI” İNSAN HAK(SIZLIK)LARI, Ütopya Yay., Mayıs 2008, 510 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA’DA İSYANIN TARİHİ, Hazırlayan: Sibel Özbudun, Ütopya Yay., 2008, 549 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESEL KAPİTALİZMİ MEŞRULAŞTIRAN SÖYLEMLER, Editör: Fikret Başkaya, Özgür Üniversite Kitaplığı: 67, Maki Yay., 2008, 218 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YABANCILAŞMA VE..., Ütopya Yay., 2008, 316 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)
* ALMANAK-2006 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2007, 654 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MİLLİYETÇİLİK, YURTSEVERLİK VE SOL, Editör: Fikret Başkaya, Özgür Üniversite Kitaplığı: 65, Maki Yay., 2007, 212 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA’DAKİ GELİŞMELER, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, Ankara-2007, 34 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME, KADIN VE ‘YENİ’-ATAERKİ, Ütopya Yayınevi, Ankara-2007, 228 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İMPARATORUN SOYTARISI EGEMEN MEDYA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2007, 319 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2005 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2006, 439 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “DERİN” MİLLİYETÇİLİĞİN SİYASAL İKTİSADI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MAFYA NARKOEKONOMİ VE SUSURLUK / ŞEMDİNLİ, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 379 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AVRUPA BİRLİĞİ VE “ÇOKKÜLTÜRCÜLÜK YALANI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 444 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EĞİTİM ÜNİVERSİTE YÖK VE AYDIN(LAR), Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 543 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KIYAMETE ÇEYREK KALA! EKOLOJİ YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 501 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* DÜNYAYI ISITAN LATİN ATEŞİ, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2006, 302 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA YERLİLERİ: TEK BİR HAYIR, YÜZLERCE EVET, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-2006, 368 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KAVRAM SÖZLÜĞÜ-SÖYLEM VE GERÇEK (1), Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2005, 709 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2004 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2005, 464 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA BAŞKALDIRIYOR, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 416 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ELVEDA NİSYAN, MERHABA İSYAN, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 558 sayfa, Temel Demirer.


* KÜRESEL İNTİFADA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 592 sayfa, Temel Demirer.


* “YENİ DÜZEN(SİZLİK)”DEN BAŞKALDIRIYA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 592 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ ROMA: TERÖRİST ABD-IV. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 270 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE İMPARATORLUK: “YENİ EKONOMİ”DEN ÖNLEYİCİ SAVAŞA...-III. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 382 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞMENİN TİRANLIĞI: NE, NİÇİN, NASIL?-II. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ MUHAFAZAKÂRLIK YOĞUNLAŞIRKEN KÜRESEL VAHŞET-I. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 334 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ABD SALDIRGANLIĞI: IRAK VE ÖTESİ-III. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* 11 EYLÜL’DEN AFGANİSTAN’A ABD İMPARATORLUĞU-II. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 287 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KOVBOYUN SÖMÜRGE İMPARATORLUĞU-I. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 346 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SAKLANMAYA ÇALIŞILAN BİR MEŞALE: İBRAHİM KAYPAKKAYA, Umut Yayıncılık, İstanbul-2003, 232 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSYANIN ADI: FİLİSTİN-İNTİFADA KAZANACAK!, Ütopya Yayınevi, Ankara-2002, 479 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* XXI. YÜZYILLA GELENLER: SÖYLENCELER VE GERÇEK, Ütopya Yayınevi, Ankara-2002, 447 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİST MÜCADELE ETİĞİ, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2001, 336 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE TERÖR (TERÖRİZM, SALDIRGANLIK, SAVAŞ) II. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 334 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE TERÖR (TERÖR KAVRAMI VE GERÇEĞİ) I. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 364 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AMERİKA: RÜYA MI, KÂBUS MU? YANKEE İMPARATORLUĞU, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 368 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ÖDP YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 316 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)
* KÜRESELLEŞMENİN EKOLOJİK SONUÇLARI, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2000, 190 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EKOLOJİ POLİTİK, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2000, 136 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AVRUPA BİRLİĞİ ve SOSYALİSTLER: AKINTIYA KARŞI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* GERİCİLİK KÜRESELLEŞİRKEN FAŞİZM!.. YENİDEN Mİ?.., Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 299 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KADIN YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 170 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MARKSİZM VE EKOLOJİ, Öteki Yayınevi, Ankara-2000, 481 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TERÖR NE? TERÖRİST KİM? (AVRUPA ASYA ve ORTADOĞU), Cilt:2, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TERÖR NE? TERÖRİST KİM? (ABD EMPERYALİZMİ ve LATİN AMERİKA), Cilt:1, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 284 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EĞİTİM: NE İÇİN? ÜNİVERSİTE: NASIL? YÖK: NEREYE?, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 264 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* NEO-LİBERAL SALDIRI KRİZ ve İNSANLIK, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 494 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “YDD” KISKACINDA ÇEVRE ve KENT, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 473 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* CHE FİDEL KÜBA, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 135 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YABANCILAŞMA, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 112 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MEDYA ELEŞTİRİSİ ya da HERMES’İ SORGULAMAK, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 176 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* DÜNYANIN BALKONUNDAKİ İSYANCILAR, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, ikinci baskı, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ÖDP: İMKÂNLAR ve SORU(N)LAR, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 576 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MAYALARIN DÖNÜŞÜ, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-1998, 311 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* POSTMODERN MÜDAHALE ve BAŞKALDIRI İMKÂNI (BRECHT “BİTTİ” FUTBOL “VERELİM”!), Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 528 sayfa, Temel Demirer.


* SOKAKTA ve DUVARDA 1968, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 207 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* VE KİRLENDİ DÜNYA..., Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1997, 319 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOKAK’TAKİNE NOTLAR, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1997, 456 sayfa, Temel Demirer.


* ÖDP’YE KENAR NOTLARI, İnsancıl Yayınları, İstanbul-1997, 88 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KOYUNLAR KURTLAR KÖPEKLER (YENİ DÜNYA DÜZENSİZLİĞİ EMPERYALİZM ve UMUT), Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-1997, 160 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KARA PARA KİRLİ SAVAŞ (TÜRKİYE’DE MAFYA ve DEVLET), Özgür Üniversite Yayınları, 171 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSPANYA’DAKİ II. KITALARARASI BULUŞMA İÇİN “YDD”YE KARŞI TEZLER - II. KITALARARASI BULUŞMA İÇİN EKOLOJİK KIYAMET TEZLERİ, Özgür Üniversite Yayınları, 56 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ DÜNYA DÜZENİ AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE, Dev. Maden-Sen Yayınları, 64 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* CANAVARLAŞAN MEDYA, 1996-İstanbul, Yorum Yayınevi, 287 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ DÜZENİ ya da DÜZENSİZLİĞİ, 1996-İstanbul, Pelikan Yayınları, 304 sayfa, Temel Demirer.


* SOLAN FOTOĞRAFLARDA BİTEN VE BAŞLAYAN, 1993-İstanbul, Sorun Yayınları, 248 sayfa, Temel Demirer.


* GERİCİLİK DÖNEMİNDE DÜNYA ve TÜRKİYE, 1993-İstanbul, Sorun Yayınları, 190 sayfa, Temel Demirer.


* DİSK’İN “ÖREN TEZLERİ” ve SOSYALİST TAVIR, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 189 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TOPLUMSAL DİNAMİKLER ve ÖRGÜTLENME EKSENLERİ, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 270 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİZM “YENİ DÜNYA DÜZENİ” TÜRKİYE, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 192 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİZMİN SORUNLARI ÜZERİNE AÇILIM TARTIŞMALARI, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 256 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YOL BALADI, 1988-Ankara, Ekin Yayınları, 61 sayfa, Temel Demirer.
* T.B.“K”.P PROGRAM TASLAĞININ ELEŞTİREL ANALİZİ, 1988-İstanbul, Sorun Yayınları, 86 sayfa, Temel Demirer.

İletişim:

temeldemirer@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

http://www.facebook.com/TemelDemirer

https://twitter.com/temeldemirer

Son Haberler

Temel Demirer

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar