Salı Nisan 23, 2024

MİT’in Cemil Bayık Harekâtı-Yavuz Özcan

“Yüzyılın Operasyonu” nasıl yüzyılın fiyaskosu oldu?
 
Türk yetkililerinin Süleymaniye’de PKK Lideri Cemil Bayık’ı yakalama veya öldürme amaçlı düzenledikleri “yüzyılın operasyonu” fiyasko ile sonuçlandı. Operasyon için bölgeye giden 18 kişilik MİT birimi PKK tarafından tutuklandı.
Türkiye bir yandan MİT’çilerin iadeleri için her türlü baskıyı yaparken, diğer yandan MİT görevlilerinin ifadelerinin yayınlanmasını engellemeye çalışıyor.
MİT’in Cemil Bayık operasyonu ile öncelikle savaşta psikolojik üstünlüğü ele geçirmeyi, ardından PKK ile Güneyli güçleri topyekün bir iç çatışmaya çekerek Güney’deki referandumu engellemeye ve nihayetinde de İran ile birlikte Kandil’e yönelik bir Sri-Lanka modeli operasyon düzenlemeyi planladığı bildiriliyor.
 
Öte yandan MİT’e atfedilen PKK karşıtı faaliyetler de devam ediyor. Bu kapsamda geçtiğimiz gün Mahmur Kampı’na yönelik bombalı saldırı yapıldığı ve iki kamp görevlisinin hayatını kaybettiği bildiriliyor.
 
Cemil Bayık daha yakalanıp getirilmeden kamuoyu hazırlanmaktaydı. Ümmet kurban bayramıyla birlikte bir başka bayrama hazırlanıyordu. Esas kurban Bayık olacaktı. Bayram tatili 10 güne çıkarılmıştı. Bunun sebebi Bayık’tı. Bir gazeteci devletin resmi ajansının 28 Temmuz’da önce servise koyduğu sonra geri çektiği şu haberi yolladı:
‘Elazığ'ın Keban ilçesine bağlı Aşağıçakmak köyünde yaşayan terör örgütü PKK'nın iki numaralı ismi Cemil Bayık'ın babası Mustafa Bayık, "Cemil benim için 33 sene önce ölmüştür. Onun yüzünden akrabalarım ve köydeki komşularım benimle konuşmuyor. Yakalanırsa ona hesap soracağım" dedi. ''Cemil Bayık yakalanırsa görüşür müsün?'' sorusuna ise Mustafa Bayık, "Yanına gidip 'Neden böyle yaptın?' diye hesap soracağım" yanıtını verdi.’ Tüm bunlar 28 Temmuz 2 Ağustos 20017 tarihleri arasında oluyor.
 
Yani Türk medyası ise çok önceden Cemil Bayık’ın yakalanıp getirileceğine emin bir şekilde hazır manşetlerle bekliyordu.
ABD Savunma Bakanı James Mattis 23 Ağustos’ta Ankara’yı ziyaret ettiğinde, Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya geldiğinde bu konu kendisine aktarılmış ve yardım istenmişti. Güvenilir kaynaklar  hem MİT personelinin geri alınması ve PKK yöneticilerine yönelik operasyonlarda kendilerinden destek beklediklerini belirtmişler, ancak Mattis’in bu operasyonlarda destek önerisini kesin bir şekilde reddettiğini ve böylesi operasyonların Kürdler arasında önü alınamaz çatışmalara yol açacağını ve bununda DAİŞ’e karşı mücadelede büyük zaaflar yaratacağını belirterek reddettiğini belirtiyor.

KBY’den bir istihbarat yetkilisi şöyle anlatıyor: ‘Cemil Bayık başta olmak üzere PKK yöneticilerine yönelik kaçırma ve suikast için Türk istihbaratı Mayıs ayından beri yoğun bir çalışma içinde olduğunu gözlemledik. Defalarca kendilerini uyarmalarına rağmen bu faaliyetlerinden vazgeçmediler ve Temmuz ayı itibarıyla Süleymaniye ve çevresinde hissedilir şekilde yoğunlaşmaya başladılar. Batufa yakınlarında 2 Türk subayının bindiği bir araçta patlama meydana geldi ve bu iki subay öldü. Olay Türk birliğine çok uzak olmayan bir alanda meydana gelmişti. Araç vuruldu mu veya Batufa’ya getirdiği askeri muhimatın patlaması sonucu mu oldu, tam olarak tespit edilemedi. Türk istihbaratının hedef aldığı Kandil bölgesine yakın Kortek ve Selengete alanlarıydı. PKK’nin gerek Süleymaniye’de gerekse de Güney’in değişik alanlarında kendini hissettirecek ağırlıkta bir çalışması ve kitlesi var. Türk Cumhurbaşkanı PKK’nin lider kadrosunu almayı veya vurmayı yıllardır istiyor. Bu nedenle burda çalışan onlarca Türk şirketlerinde yüzlerce Türk istihbarat elemanı çalıştığını zaten biz de dünya alem de biliyor.”
Son olarak 3 Ağustos’da Cemil Bayık’ın bel ağrısı şikayetiyle Süleymaniye’de bir hastanede tedavi olacağı bilgisi alan MİT Dokan’a yerleşmişti. Buradan operasyonu sevk ve idare eden PKK Masası şefi ve Dış Operasyonlar Masası şefi ile kendilerini koruyan 16 MİT elemanını, (bunlardan Erbilli iki eski PKK kadrosu) PKK Dokan kasabasındaki bir evde tutukluyor.
MİT yetkililerinin uzerinde diplomatik pasaport, para, belge ve silah çıkıyor. Toplam 18 kişinin tutuklandığı bildiriliyor. Türk hükümeti olay sonrası derhal harekete geçerek Neçirvan Barzani ile YNK yöneticilerinden MİT’çilerin serbest bırakılmasının sağlanmasını istedi. Sonuç alamayınca Ankara’daki YNK Temsilcisi Behruz Gelali ve 80 Süleymaniyeliyi sınır dışı ettiler. Neçirvan Barzani’yi Ankara çağırdılar sorunu halletmesi için Kandil’e giderek PKK yetkilileriyle görüşmesini istediler ancak bundan da bir sonuç alınamadı.

Türkiye’deki güvenilir gazeteciler ise, Bayık’ın kaçırılmasının hazırlıklarının uzun zamandan beri yapıldığı ve operasyonu bizzat Erdoğan ve Hakan Fidan’ın yönettiğini iddia ediyor. İkisinin de görüntülü telefonlarla iki MİT yetkilisiyle görüştüklerini ve kaçırılma anını canlı olarak izlemek istediklerini belirtiyorlar. Obama’nın Ladin operasyonun canlı izlemesi gibi!
PKK tarafından yakalanan iki MİT yöneticisi Hakan Fidan’ın yardımcıları ve PKK’ye yönelik yapılan tüm operasyonlardan sorumlu veya haberdar oldukları ve Paris’de Sakine Cansız ve arkadaşlarına yapılan suikasten de birinci derecede sorumlu oldukları iddia ediliyor.

Gazeteciler ABD’nin de Bayık’ın alınması gibi bir operasyona sıcak bakmayacağını savunuyor. Türkiye’nin bu şekilde PKK ile YNK ve KDP’yi çatıştırmak istediğini ve Kürdler arası korkunç bir iç savaş çıkarmayı hesapladığını, ABD’nin böyle bir gelişmeye seyirci kalmayacağını belirtiyorlar. Önemli bir amacın da Kürdler arası çatışmayla referandumun yapılmasını engellemek olduğu belirtiliyor.

Süleymaniye’de bir başka güvenilir kaynak ise, olayın gelişimini şöyle aktarıyor:

MİT, geçtiğimiz yıl PKK’nin Kandil’de kalan ve Cemil Bayık’a yakın olan PKK içindeki iki ajanından söz konusu operasyon ile ilgili çalışma başlattı. Aynı zamanda PKK istihbaratına çalışan ve o döneme dek MİT’e önemsiz bilgiler vererek bağlantıyı koruyan bu iki kişi Bayık’ın bilgisi dahilinde MİT’i yönlendiren istihbaratlar verdi.

Operasyonun siyasi ve uluslararası boyutu da vardı. Bayık alınabilirse, aynı zamanda İran ile birlikte Kandil’e yönelik genel bir askeri operasyon yapılması planlanmış, bu amaçla İran Genelkurmay Başkanı Ankara’ya geldi. Söz konusu operasyon için geçtiğimiz yıl KDP ve YNK’nin bilgisi dahilinde bölgeye bu gizli operasyonda çalışacak ekipler yollandı. Ancak bu güçler operasyonun mahiyetinden haberdar edilmedi. İşadamı, gazeteci, işçi vs kılıklarla Süleymaniye ve çevresindeki alanlara  birkaç ekip yerleştirildi.
Bayık, Ağustos veya Eylül ayında Süleymaniye’de bel fıtıkı ameliyatı olacağı yolunda MİT’e manilpülatif bilgiler yolladı. MİT’in PKK içindeki ajanları sürekli operasyonun mümkün olduğu, ve Bayık’ın yakında gizlice Süleymani’ye geçeceğini, koruma önlemlerinin aşılabileceği yolunda rapor verdi.
Bunun üzerine MİT operasyonun yapılması için düğmeye bastı. Ve biri Kürd Meselesi Masası Başkanı, diğeri PKK Masası Başkanı iki Müsteşar yardımcısı bölgeye geldi.

MİT yöneticileri, operasyonun detaylarını görüşmek için PKK içindeki ajanlarla randevulaştı. Dokan Kasabasında bir evde görüşülen MİT’çilerin ses kayıtları da alındı, ardından bölgede tedbir alan PKK istihbaratı üyeleri MİT’çileri bir operasyon ile evde tutuklayarak, araçlarla dağlık bölgeye götürdü.
MİT elemanlarının sorgularında gerek bu operasyon ve gerekse MİT’in bulaştığı tüm işlerle ilgili geniş bilgiler verdi.

Olayın ardından Türk yetkililer YNK ve KDP’den MİT’çilerin herhangi bir şekilde PKK’den alınmasını istedi ancak bu mümkün olmadı.
Ardından PKK, MİT’çilerin ifadelerinin yayınlanması ihtimalinden söz edince araya İran’ı soktu ve ifadelerin kamuoyuna yansımaması için PKK’ye baskı yapılmasını istedi.

PKK’nin bir süre sonra karşılığını alması koşulu ile MİT’çileri serbest bırakabileceği bildiriliyor.

Bahsi geçen MİT’çilerin başta Sakine Cansız’ların katli olmak üzere üzere çok sayıda suça bulaştıkları bildiriliyor.

Bazı Kürd kaynaklarıda PKK ile devlet arasında yoğun bir görüşme trafiğinin olduğunu , MİT görevlileri önümüzdeki günlerde serbest bırakılabileceğini belirtiyorlar. 

40961

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

Sayfalar